Barışsever, aydın ve yazar Yusuf Kaplan'ın muhterem babası Hakk'ın rahmetine kavuştu.
Kaplan, babasının vefatını sosyal medya hesabında şu ifadelerle duyurdu:
"Babam kalp yetmezliğinden vefat etti. Bizi vatana, millete ve din-i mübin-i İslâm’a faydalı hayırlı evlatlar olarak yetiştirmek için çok çalıştı. Allah rahmetiyle muamele etsin. Mekânı cennet olsun inşallah."
Merhuma Allah-u Teala’dan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine sabr-ı cemil dileriz.
Yusuf Kaplan'ın 20 Temmuz 2020 tarihli yazısını paylaşmak istiyoruz:
Türkiye’nin istiklal ve istikbal mücadelesi tehlikede!
Türkiye, çok yönlü, kapsamlı ve zorlu bir istiklal ve istikbal mücadelesi veriyor...
Bu mücadelenin ne olduğunun tam olarak anlaşıldığını da, tam olarak anlatıldığını da sanmıyorum toplumda.
İstiklal ve istikbal mücadelesi, Türkiye’nin yönünü ve yörüngesini bulma, yeniden tarihin akışını değiştirecek uzun soluklu bir medeniyet yürüyüşüne soyunma mücadelesidir.
BİR TOPLUM VARLIK SEBEBİNİ YİTİRİRSE...
Bu iş, hamasetle, sloganla filan olacak bir iş değildir.
Bu iş, öncelikli olarak, Türkiye’nin başına ne geldiğini, Osmanlı’yla birlikte Türkiye’nin niçin ve nasıl durdurulduğunu, dolayısıyla tarih yapan bir aktörden, tarihte tatil yapan bir figürana nasıl dönüştürüldüğünü, kısacası Türkiye’nin yönünü, yörüngesini nasıl yitirdiğini, yönünün, yörüngesinin yegâne kaynağı medeniyet iddialarını nasıl terk ettiğini ya da terk etmeye zorlandığını ve Batılıların güdümüne nasıl girdirildiğini derinlemesine idrak edebilmeyi, bütün görünür görünmez boyutlarıyla görebilmeyi gerektirir.
Bu cümleyi biraz açayım…
Bu toplumun varlık sebebi İslâm’dır. Bu toplum Müslüman olduktan sonradır ki, sadece İslâm tarihini değil, dünya tarihini yapmaya başladı.
Bunun sağlamasını yapmak hiç de zor değil. Kabaca iki bin yıllık insanlık tarihi boyunca, Asya’nın içlerinden Avrupa’nın içlerine kadar iki büyük yolculuk gerçekleştirdik.
Müslüman olmadan önce gerçekleştirdiğimiz ilk yolculukta, pagan ve barbar Batılılardan farklı bir şey yapmadık: Yaktık, yıktık ve sonunda biz de yok olduk: Köken olarak esas itibariyle Türk olan Bulgarlara ve Macarlara bakmanız kâfî nasıl yok olduğumuzu görebilmeniz için. Ne Türklükleri kaldı, ne de Müslümanlıkları.
Türklerin Türklüklerini, Kürtlerin Kürtlüklerini, Arapların Araplıklarını koruyabilmelerinin de yegâne şartı İslâm’dır.
Bu toplumun yegâne varlık sebebi de, tarihte, üstelik de insanlık tarihinin akışını değiştirecek kadar varlık gösterebilmesinin yegâne sebebi İslâm’dır.
İSLÂM’LA İLİŞKİSİ SIFIRLANAN GENÇ KUŞAKLAR...
Türkiye, tarihî bir süreçten geçiyor: 7 milyonluk genç kuşağın 5 milyonu bu ülkeye, bu ülkenin ruhuna, ruh köklerine, İslâm’a olan aidiyet bilincini de aidiyet bağlarını da kaybetmiş durumda.
İslâm’la ilişkisi sıfırlanan, aidiyet bilinci yok olan kuşaklar, bu toprakları koruyamazlar. Köklü bir direniş, diriliş ve varoluş yolculuğuna ihtiyacı var bu toplumun.
Böyle giderse, bu toplum İslâm’ı terk eder ve yok olma sürecine sürüklenir -Allah muhafaza.
Bu toplum varlığını İslâm’a borçludur.
Tarihte varlık göstermesini, tarihin akışını değiştirecek büyük medeniyet yolculukları gerçekleştirmesini İslâm’a borçludur.
İki asırlık modernleşme tecrübesi, Cumhuriyet’le birlikte önce devletin bütün kurumlarının İslâm’dan arındırılmasıyla sonuçlandı.
İkinci aşamada da toplumun seküler zihin kodlarına göre yeniden inşa edilmesiyle birlikte İslâm’dan uzaklaştırılması projesi yürürlüğe konuldu.
Toplumun sekülerleşmesi süreci, sağ-muhafazakâr iktidarlar eliyle gerçeğe dönüştürüldü.
Gelinen noktada İslâmî kesimler güle oynaya sekülerleşiyor, İslâmî duyarlıklarını yitiriyor, hatta İslâmî kesimlerin çocukları deizme, ateizme doğru kayıyor...
ACİL VE KALICI ÖNLEMLER ŞART!
Toplumda süratle gerçekleşen bir İslâm’ı terketme süreci yaşanıyor...
Oysa bu toplum İslâm’ı kaybederse hiçbir şeyi kazanamaz, varlığını bile sürdüremez.
Türkiye’nin istiklal ve istikbal mücadelesi asıl şimdi başlıyor...
Dünyanın tam da İslâm’a şiddetle ihtiyaç duyduğu, salgını bile İslâm’ın temizlik anlayışı ve korunma yöntemleriyle yenmeye çalıştığı bir zaman diliminde, Türkiye’nin, toplumun İslâm’ı terk ediyor olması, ürperticidir insanlığın geleceği adına.
Bu toplumun yeniden Müslümanlaşması, adalet, hak-hukuk, helâl haram ölçüleri gibi İslâmî ilkeler ışığında yeniden inşa edilmesi gerekiyor.
Eğitimin, kültürün, sanatın, medyanın sömürgeci, mankurtlaştırıcı bir zihniyetle adeta toplumu yok etmek için savaştığı bir ortamda toplum, genç kuşaklar İslâm’ı terketmeyecekler de ne yapacaklar!
Acil önlemler alınması şart. Türkiye’nin istiklal ve istikbali tehlikelide!
Vesselâm.
Yusuf Kaplan, Yeni Şafak, 20.07.2020