Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Mahmud Es’ad Coşan'ın; üç ayları güzel değerlendirmek, tevbe etmek, gönlün Allah-u Tealâ ile olması' üzerine hadis-i şerifleri açıkladığı cuma sohbetinin metninin bir bölümünü istifadenize sunuyoruz.
Sohbetin metninin tamamını buradan okuyabilir ve ses kaydını dinleyebilirsiniz.
Cumanız mübarek olsun. Yüreğimizde, Mirac gecesinin heyecanı var, hazırlık telaşı var.
Mirac kandili, Mirac gecesi, Receb'in 26'sını 27'sine bağlayan zamanda oluyor. Eski anlayışa göre 27'sinin gecesi diyoruz. Akşam namazıyla beraber bir gün başlıyor diye düşünüldüğü için ertesi gün 27 olduğundan 27'nin gecesi diyoruz. 26'yı 27'ye bağlayan gece Mirac kandili. Şimdiden ihtiyaten Mirac kandilinizi de tebrik edeyim.
Allah bu kandili cümlenize mübarek eylesin, rahmetini ihsan eylesin, lütfune mazhar eylesin. Cümlenizi iki cihanın hatırınıza gelen gelmeyen her türlü hayırlarına nâil eylesin, tehlikelerden korusun, sevdiği kul eylesin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. Nice mübarek günlere sevdiklerinizle beraber ermenizi, mutlu olarak saadet, selamet, âfiyet üzere erişmenizi diliyorum. Allahu Teâlâ hazretleri lütfuyla keremiyle bizi bildiğimiz bilmediğimiz her türlü hayırlara erdirsin.
Mirac kandili, Receb'in 27. gecesi olunca, hemen artık mübarek üç aylardan birincisi olan Receb ayının bitmek üzere olduğu hatıra geliyor, görülüyor, anlaşılıyor. Receb ayı başladığı zaman Regaib kandili münasebetiyle Receb'in ilk Cuma gecesi, perşembesini cumaya bağlayan gece, Regaib kandili münasebetiyle söylemiştim, bu üç aylar çok sevaplı, mühim aylar. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in önem verdiği aylar. Kendisinin yaşamına etki eden aylar.
Peygamber Efendimiz'in her hali çok güzel, çok mübarek, çok tatlı, çok ibretli, çok hikmetli… Ama Receb ayı gelince, Receb ayıyla beraber kendisine ayrı bir şevk, ayrı bir gayret ile bir değişme geliyor ve daha çok Cenâb-ı Mevlâ'sına şükrünü ifade edici ibadet ve taatlerde bulunuyordu.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Receb ayında çok oruç tutuyordu. Receb ayında oruç tutanlara Allahu Teâlâ hazretlerinin çok büyük mükâfatları olduğunu size evvelki konuşmalarımda bildirmiştim.
Allahu Teâlâ hazretleri tutmuş olduğunuz oruçları kabul eylesin.
Oruç insanın midesini boşaltır ama kalbini nur doldurur, kalbi nurlanır. İç dünyası aydınlanır, kirlerden arınır, günahların tesirlerinden silinir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini biliyorsunuz. Bir insan bir günah işledi mi, insanın kalbinde bir leke meydana geliyor. Küçük bir nokta bile olsa kalbinde bir leke meydana geliyor. Günahlar çoğaldıkça lekeler çoğalıyor, lekeler çoğaldıkça kalp kararıyor. Kalp kararınca, sertleşince, katılaşınca, taşlaşınca insanlar derece derece zalimleşiyor, gaddarlaşıyor, hunharlaşıyor, kindarlaşıyor, çok kötü bir duruma geliyor.
Kalbin nurlanması, parlaması, aydınlanması, temizlenmesi çok önemli… Bunun için önemli ibadetlerden birisi oruç. Başka ibadetler de var. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem Allah'ı zikretmenin kalbin nurlandırdığını, pak eylediğini, tertemiz eylediğini beyan ediyor. Zikir de çok güzel bir ibadet. Peygamber Efendimiz Ramazan ayına da hazırlığı düşünüyordu. Şöyle dua ederdi: "Yâ Rabbi! Bize Receb ayını, Şaban ayını mübarek eyle, Ramazan'a ulaştır." Yani ufukta görünen o 11 ayın sultanı olana, 11 aydan sonra 12 ayın içinde sultan olan Ramazan ayını düşündüğünü görüyoruz.
Ramazan ayı öyle bir ay ki içinde,
Hayrun min elfi şehrin.
"Bin aydan daha hayırlı" kadir gecesi saklı, gizlenmiş olan bir ay. Ramazan, Allah'ın çok büyük lütuflara kullarını erdirdiği bir ay olduğu için "yâ Rabbi! Receb'i, Şaban'ı bize mübarek eyle, Ramazan'a da sıhhati afiyetle eriştir, Ramazan'ın feyzinden bereketinde faydalandır." diye dua ederdi.
Buradan anlıyoruz ki, Receb'de, Şaban'da kendimizi çeki düzen altına almamız, düzenlememiz, Ramazan'a hazırlanmamız, Ramazan'ı heyecanla beklememiz lazım.
Receb ayı geçti, yapılan ibadetler yapıldı, sevapları kazanan kazandı, kazanamayanlara ne diyelim. Allah bir dahaki fırsatta gözünü açıp da o sevapları kazanmalarını onlara da nasip etsin diyelim, candan dua edelim.
Hepimiz iyi insanlar olalım, hepimiz Allah'ın sevgili kulları olalım diye temenni ediyoruz.
Receb ayının en mühim özelliği tevbe ayı… Yani insanın yaşamı, hareketleri, huyları, işi, günlük hayatı, çalışması eğer Allah'ın rızasına uygun değilse; kusurluysa, eksikliyse, hatalıysa, günahlıysa yalan yanlış istikameteyse, sevapsızsa, gaflette geçiyorsa, cahillikle geçiyorsa ne yapacak?
Dönecek.
Dönmeye ne diyoruz?
Tevbe diyoruz.
Receb tevbe ayı, dönüş yapma ayı. Cenâb-ı Hakk'a iyi kulluk etmeye dönüş ayı. Ne kadar güzel, ne iyi bir fırsat, ne kadar güzel bir teklif, ne güzel bir çağrı… Allah'ın yoluna dön, yanlış yolu bırak cennet yoluna dön. Allah'ın sevdiği kul olma şerefine nâil olmaya çalış, o tarafa gel. Ne güzel bir şey!
Tevbe etmeyi Allah çok sevdiği için Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruluyor ki:
İnnellâhe yuhibbu't-tevvâbin.
"Allah tevbekâr kulları sever."
Tevbekâr ne demek?
Tevbe etmek işi olan, işi tevbe etmek olan, bunu candan, cân-ı gönülden, bir mütehassıs meslek erbabıymış gibi candan yapan. Allah tevbekâr kullarını sever. Sonra, tevbekâr kullarını sever, ne olur? Tevbekârın tevbesini de kabul eder, niyazını kabul eder, afv u mağfiret eyler, bağışlar günahlarını.
Kul suç işlemiş, Allah bağışlayabilir mi?
Bağışlayabilir.
Çok hadîs-i şerifler, çok âyet-i kerîmeler var.
Allahu Teâlâ hazretleri kulun dönmesini seviyor. Dönmesinden razı geliyor, memnun oluyor. Kulların hatasını anlayıp dönmesi lazım. Peki, eski günahlar ne olacak? Yani bir insan döndü de... Aman ondan önceki hayatını hiç sorma. Çok berbat bir hayat geçirmiş. Aşk ile sıdk ile bir insan tevbe ettiği zaman Allahu Teâlâ hazretleri eski günahlarını da affediyor, bağışlıyor, eski günahlarını siliyor. Gaffâru'z-zünûb olduğu, günahları örtücü olduğu için, ayıp örtücü, günah örtücü, affedici olduğu için affediyor; siliniyor. Sıdk ile tevbe etmeye, ihlâslı, candan tevbe etmeye tevbe-i nasûh diyorlar. İhlâsla tevbe ettiği zaman Cenâb-ı Hakk'ın yoluna döndüğü zaman Allah seviyor.
Duymuşsunuzdur, Türkiye'de çok oluyor, başka yerlerde de olur. Ben mesela Hicaz'da bir kere önümde birileri birbirleriyle musafaha ediyorlardı. Harem-i Şerîf'te, karşımızda Kâbe-i Müşerrefe. Böyle çok izzeti itibar ettiler bir adama, herkes musafaha etti, sarıldı. Ben de merak ettim. Birisi dedi ki:
"Hocam bunu tanıyor musunuz?"
"Tanımıyorum."
"Bu Mısır'ın meşhur artistlerinden birisi, sinema artisti. Dönüş yaptı, çok iyi bir dönüş yaptı, iyi bir müslüman oldu." dediler. Böyle oluyor. Böyle yanlış yolda hayatını geçiren, Allah'ın razı olmadığı, şeriatın kabul etmediği, günah olan işleri yapan insan tevbekâr oluyor, iyi bir insan oluyor. Dönüş yaptı diyoruz. Dönüş hayatta önemli bir olay.
Allah tevbe eden, dönüş yapan kulu sever ve ne olur?
et-Tâibu mine'z-zenbi kemen lâ zenbelehû.
"Günahından tevbe eden bir kimse hiç günah işlememiş gibi olur." Siler Allah.
Âyetlerle, hadîs-i şerîflerle sabit, bizim işlediğimiz günahların hepsi yazılıyor. Omuzlarımızdaki kirâmen kâtibin, "hafaza melekleri" diye isimlendirilen melekler bizim her şeyimizi yazıyor. Sözümüzü ve fiillerimizi, icraatımızı, âmâlimizi, amellerimizi yazıyorlar.
Peygamber Efendimiz'in hadisini hep Cuma günleri Cuma namazına gidenler hatip efendiden duymuşlardır:
et-Tâibu mine'z-zenbi kemen lâ zenbelehû.
"[Tevbe eden kimse] hiç günah işlememiş gibi oluyor, hiç günahı yokmuş gibi oluyor, tertemiz oluyor."
Yani elbiseye bir leke düşmüş, masanın üstünden yağlar devrilmiş, tamircinin kara kara lekeleri güzelim elbisesine bulaşmış. Eyvah, şimdi elbise ne olacak? Bir temizleniyor, temizleyiciye bir gidip bir geliyor, lekenin hiç izi kalmamış tertemiz olmuş. Oh, elbisenin sahibi seviniyor. "Ya ben bu kirlerle lekeler çıkmayacak sanıyordum, elbisem tertemiz olmuş." Evet, tevbe eden bir kimse de tertemiz oluyor, hiç günahı yokmuş gibi oluyor muhterem kardeşlerim.
Tevbe ederken ne diyoruz? Hatırlayalım:
"Yâ Rabbi! Ben hata işledim, kusur bende. Günah işledim, suçluyum, mahcubum, üzülüyorum, ağlıyorum bak, gözyaşı döküyorum yâ Rabbi! Sen Gaffâru'z-zünûbsün. 'Günahlar affetmek senin şanından.' Affetmeyi seversin yâ Rabbi! Ben günahıma pişman oldum beni affet. Hem de bir daha işlememeye de söz veriyorum." diyoruz. Peygamber Efendimiz'in bize öğrettiği dualarda bu fikirler, bu unsurlar var.
Günaha pişmanlık; bir… Bir daha işlememeye kararlılık iki… Azmetmek, karar vermek, bir de günahı bırakmış olmak. Hep içkiden misal veriyorum başka misaller verilebilir de, örnek olsun diye içki misalini veriyorum. Başka günahlar da var , çeşit çeşit günahlar var. Görünen günahlar, görünmeyen günahlar var. İçki masasındayken tevbe olmaz. Günaha devam ederken tevbe olmaz.
O nedir?
Ve'l-müstağfiru mine'z-zenbi ve hüve mukîmun 'aleyh ke'l-müstehzii bi-rabbihî.
Çok korkunç bir şeydir böyle bir olay. Peygamber Efendimiz, "Günaha devam ediyorken tevbe ve istiğfar eden, af isteyen kimse Allah'la, Rabbi ile alay eden kimse gibidir." diyor. Alay gibidir o; hem günaha devam ediyor hem de affet beni diyor. Yani bu yapılıyor, yapılmıyor değil. Bu duruma düşmüş olan insanlar var, böyle tevbe olmaz. Bunun çok korkunç bir olay olduğunu bilsinler. Allah'la alay etmek gibi olduğunu bilsinler.
Günaha devam çok fena. Günahı bırakacaklar. Tevbe etmemek de, tevbesizlik de çok fena. Günaha devam ederken tevbe etmek; o da Allah'la alay etmek gibi.
Ne çaresi kalıyor?
İnsanın günahı bırakması. İşte fırsat geldi, mübarek üç aylar geldi. Receb ayı geldi hatta geçiyor, hatta sonuna geldik. İşte Miraç kandili bir iki gün sonra Receb ayı bitecek. O halde insan bu tevbe ayında tevbe etmeliydi, oruçlar tutmalıydı, kalbini nurlandırmalıydı, ibadet etmeliydi.
Bir de tevbede bir unsur daha var. Tevbe edecek, pişman olacak, günahı bırakacak, bir daha işlememeye kararlı olacak, işlememek isteyecek.
Bu nedir?
Allah'a söz vermektir. Yâ Rabbi! Ben günahıma pişman oldum, bir daha işlememeye niyet ettim, karar ettim işlemeyeceğim.
Bu nedir?
Sözdür, söz vermedir. Günahtan vazgeçen bir kimse Rabbına söz vermiş oluyor.
Günahtan vazgeçmeye karar verdi, tevbe ettiği zaman azimliydi, ondan sonra yine şeytana uydu bir hata daha işledi?
Burada mühim olan günahtan vazgeçtiği zamanki niyetinin, kararlılığının kesin olması. O çok önemli.
Eğer, ben buna şimdi kandil gecesi tevbe ediyorum, bu gece tevbe ediyorum ama yarın yaparım derse, Allah insanın kalbini biliyor, bu tevbe olmaz. Yapmamaya karar verecek. Yapmamaya karar vermiş olan bir insan bir daha hata işleyebilir mi?
Maalesef işler, beşer bu. İnsanoğlu, zayıf insan… Herkesin iradesi çelik gibi değil. Çelik bile bazen aşınıyor, yıpranıyor ya. Çelik gibi iradesi, sapasağlam freni olmuyor bazılarının, freni tutmuyor, hata işleyebiliyor. Geliyor yalvarıyor gözyaşları içinde;
"Hocam, ben tevbe etmiştim... Aman benim halim ne olacak?" söyle.
Tevbe etmiş, eee, tevbe etmişsin güzel.
Ama ben tevbemi bozdum, şeytana uydum, kendim tutamadım, hata işledim, mahvoldum, perişan oldum, babama el kaldırdım bir tane patlattım.
Böyle şeyler söyleyenler oluyor. İnsanoğlu hata işleyebilir.
Peki hata işlemiş bir insan ne olacak şimdi? İlk başta söz vermiş de hata işledi?
Evet, hatayı bırakmakta kesin, samimi söz vermişse, bir daha hata işlemişse gene tevbe edecek. Çünkü niyeti iyiydi ama aldandı bir suç daha işledi. Ama günaha ısrar edip devam ediyorsa o çok fena… Günaha devam etmekteyken tevbe etmek, Allah'la alay etmek gibi oluyor. Ahde vefâ göstermeye çalışacak, yine tökezler düşerse yine tevbe edecek. O zaman Allah yine affeder. Amma günaha devam ederken "affet yâ Rabbi, bağışla yâ Rabbi!" Öyle olmaz. Günahı bırakacak. İlk şartı günahı bırakması lazım aziz ve muhterem kardeşlerim.
O bakımdan bu mübarek Receb ayının sonuna yaklaştığımız günlerde, bir iki gün sonra Miraç kandili olacak. Düşünün ki Peygamber-i zîşânımız hiçbir kula nasip olmayan bir şerefe mazhar olmuş, âlemlerin Hâlık'ı, Rabbu'l-âlemin, Rezzâk-ı âlem, bi-yedihî melekûtü küllü şey'. Mülkün sahibi, güç kuvvet elinde olan, yüce Mevlâ'sının en büyük iltifatına mazhar olmuş, huzuruna kabul olmuş. Hiçbir beşere nasip olmayan şeyleri görmüş; Miraç. O Peygamber-i zîşânımız, o kadar güzel terakkilere mazhar olmuşken, bugünlerde, bugünlerin bize hatırlattığı o eski tarihlerde bu aylarda, bu mazhariyetlere ermişken bir müslüman o Peygamber-i zîşâna tâbi olan bir mü'min kul, onun ümmeti niye biraz gayret etmesin? Niye o da Allah'ın sevdiği bir kul olmaya çalışmasın?
Bunlar, bu güzel geceler bize şevk vermeli. Peygamber Efendimiz'in o ulviyeti, o mazhariyetleri bize büyük şevkler vermeli, aşklar vermeli, biz de kendimizi düzeltmeye çalışmalıyız.
Bundan sonra hangi ay geliyor, Receb'ten sonra ne gelir? Şaban ayı gelir. Receb, Şaban, Ramazan. Şaban ayı hakkında Peygamber Efendimiz; "Şaban ayı benim ayımdır." buyuruyor. Şaban ayının Peygamber Efendimiz'in ayı olması onun için bir şeref.
Bizim için ne?
Bizim için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e sımsıkı sarılmamızın, ona karşı sevgimizin, bağlılığımızın kuvvetlendirilmesinin ayı.
Çünkü Allah'ın rızasına giden yolun en önemli şartı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i sevmek ve ona bağlanmaktır. Resûllullah'ı hiçe sayarak, sünnetini ayaklar altına alarak, Efendimiz'e hiç bağlılık eseri, emaresi göstermeden bir insan Cenâb-ı Mevlâ'ya ulaşır mı? Asla, kesinlikle ulaşamaz. Allah'a giden yol, Resûllullah sevgisinden geçer. Allah'ın rızasını kazanmak isteyen, cennete girmek isteyen Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e sımsıkı sarılacak.
Efendim, ben o duygulardan biraz eksikliyim, mahrumum. Maalesef hocam hissedemiyorum, sizin o güzel anlattığınız duygular çok tatlı şeyler de ben onları duyamıyorum, onları yaşayamıyorum diyorsa bir insan; yaşamaya çalışacak.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki: "Şimdi ben size bir sûre okuyacağım. O sûreyi okuyunca ağlayın. Ağlayamıyorsanız dahi ağlıyormuş gibi yapın, kendinizi ağlamaya zorlayın."
Demek ki insan yapamadığı bir şeyi yapıyormuş gibi yapa yapa, yavaş yavaş, taklit ede ede, tahkike erişecek, hakikisini yapmaya başlayacak.
O sûre nedir?
el-hâkümü't-tekâsür sûresi.
O sûreyi okuyun. Ben şimdi onun tefsirine girecek zamana sahip değilim, ama açın Tekâsür sûresini okuyun. Korkunç! Hüngür hüngür ağlayın, aman yâ Rabbi! deyin, o cehennemden Allah'a sığının, Allah'ın lütfuna mazhar olmaya çalışın.
İnsan bir takım güzel duyguları duyamıyorsa çaresi nedir?
O duyguları duyan insanların kitaplarını okumalı, o insanların yanına gitmeli, o insanlardan çırağın ustasından öğrendiği gibi o şeyleri kapmaya çalışmalı.
Allah'tan korkmak mı istiyorsunuz?
Allah'tan korkan bir insana, bir hocaefendiye, arkadaş olun.
Peygamber Efendimizi sevmek mi istiyorsunuz?
Peygamber Efendimiz'e âşık, onun yolunda giden, onun sünnetine hizmet eden bir mübarek zâta gidin bende olun.
Neden?
Ondan alacaksınız işte! Allah sevgisini öğreneneceksiniz. Resûllulah muhabbetini öğreneceksiniz, sünnet-i seniyyeye sarılmanın önemini anlayacaksınız.
Efendim, 20. yüzyılda, 1400 yıl önceki örf âdet, şekil, yaşam olur mu?
Olur. Olur, Peygamber-i zîşânımız her şeyi bize öğretmiş.
Peygamber Efendimiz'in sünneti dünyası, sünnet-i seniyyesi, onun yaşam tarzı o kadar güzel ki okuduğunuz zaman, dinlediğiniz zaman anlayacaksınız. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sevgisini içinizde yeşertmeye çalışın. Nadide bir çiçeği çarşıdan aldınız, saksıya diktiniz, gözünüz gibi bakıyorsunuz. İşte öyle kalbinizde Resûllullah sevgisini hâsıl etmeye çalışın. Taklîden de olsa, onun kitaplarını okuyun.
***
Hiç olmazsa önümüzdeki zamanı güzel değerlendirmeliyiz. Receb gidiyorsa Şabân-ı şerîf geliyor, arkasından Ramazân-ı şerîf geliyor; mübarek.
Gözünüzü açın, mübarek fırsatlardan istifade edin. Allah'ın rahmetinin bardaktan boşanırcasına yağdığı gibi, gökyüzünden rahmetinin yağdığı bu zamanları gafil geçirmeyin.
İmam Gazzâlî, Allah rahmet eylesin nur içinde yatsın, Allah şefaatine erdirsin, İhyâu ulûm kitabını yazan. Onun kitabını okumuştum, kitabında diyor ki; Allah'ın rahmeti yeryüzüne kulların üzerine, umumi olarak yağar ama kalbi ters olanlar... Yani kabı, yağmurun içine girmesi gereken kabı ters çevrilmiş olursa içine yağmur girer mi? Tencereyi ters çevirmişsiniz, nisan yağmuru tencerenin içine girer mi? Girmez. Dibine çarpar, kenarından dökülür gider. Kabın gökyüzüne dönük olması lazım, yağmur içine ne kadar isabet ederse o kadar yağmur birikecek.
Gökten Allah'ın rahmeti kulların üzerine yağıp duruyorken insanın kalbi ters olmamalı, göğe dönük olmalı, Mevlâsına dönük olmalı ki Allah'ın rahmeti içine gelsin. Allah'ın rahmetinden istifade etsin. Terslik kulda, kulun kalbinde oluyor. Onun için dikkat edin ki gönülleriniz ters durumda olmasın. Mevlâ'nın yönüne dönük olsun da içine Cenâb-ı Mevlâ'nın rahmeti bol bol dolsun.
Rahmet-i Rahmân'a hayatınızda mazhar olun, hayatınızdan sonra mazhar olun, iki cihanda aziz ve bahtiyar olun. Allahu Teâlâ hazretleri sizi iyi bir müslüman eylesin.
Salih, Allah'ın sevgili, mübarek bir kulu, evliyâsı eylesin, sevdiği kul eylesin, sevdiği kul olarak yaşatsın. Sevdiği güzel işleri yaptırsın, güzel eserler, güzel âmâl-i sâliha yapmak nasip etsin. Eser bırakmak, hayır hasenât yapmak nasip etsin. Huzuruna da -en çok her zaman söylediğim şey, sonuç o- sevdiği, razı olduğu kul olarak varmayı nasip eylesin. Yüzü ak, alnı açık, mahşer gününde, Mahkeme-i Kübrâ'da Allah'ın lütfuna ermeyi nasip etsin. Azabından, gazabından, kahrından, cezasından, ikabından mahfuz eylesin, uzak eylesin. Lütfuna, rahmetine, ihsanına, ikramına mazhar eylesin, cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. Şu mübarek günler, şu mübarek geceler, gündüzler, Cumanın bereketi hürmetine, Esmâ-i Hüsnâ'sı hürmetine Habib-i Edib'i hürmetine.
es-Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh.
Mahmud Es’ad Coşan - Cuma Sohbetleri / 06.12.1996
© İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.