İstanbul’un Tarihi Yarımadası fetihden önce İstanbul’u fethe girişen mübâreklerin makamlarını bulundurmakla şerefleniyor. Kimden bahsettiğimizi tahmîn etmiş olduğunuzu varsayalım. Elbette Eyüp Sultan semtine ismini veren Hâlid b Zeyd Ebâ Eyyub El Ensâri (ra)’den bahsediyoruz.
Hâlid b Zeyd Ebâ Eyyub El Ensâri (ra) kimdir?
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (SAS)’i, Medîne’ye hicretinden sonra, Mescid-i Nebevî inşa edilinceye kadar 7 ay süreyle evinde misâfir eden sahâbîmiz. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (SAS)’in sancaktârı ve O’nun (SAS) "İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan; o ordu ne güzel ordudur!.." (Ahmed bin Hanbel) müjdesine erebilmek, fetih manzarasını görebilmek için 668-669 yıllarında Emevîler döneminde 90’lı yaşlarında olmasına rağmen İstanbul kuşatmasına katılmış. İstanbul surlarının dışında kalan bu mevkîde Rahmet-i Rahmân’a kavuşan, surlara en yakın yere defnedilmeyi vasiyet eden Peygamber âşığı.. Eyyub Sultan Cami, Fatih Sultan Mehmed’in emriyle İstanbul’a binâ edilen ilk külliye; İstanbul’un ilk Selâtin camisi özelliğini taşıyor.
Bugün külliyeden geriye, meydanın üst köşesinde yer alan hamamı kalmış, medrese ve imârethanesi ise meydan açmak üzere yıkılmış. Caminin giriş kısmında yer alan meydan, günümüzde mermer zemîni, ortasındaki fıskiyeli süs havuzu, kuşları, etrafındaki banklarda oturan insanlarla adeta huzur veren bir dinlenme mekânı hissiyatına kavuşturuyor. Eyüp meydanı aynı zamanda kedi severler için her köşesinde irili ufaklı, rengarenk sevimli kedilerin bulunduğu bir yer. Meydanın yanı başındaki sokaklarda hediyelik eşya, kıyafet ve aksesuar dükkanları, ikrâm mekanları bulunuyor.
Eyüp Sultan Camii
Eyüp Sultan Camii ilk Selâtin cami olarak özel bir yere sahip. Camii, yüksek kubbesi ve ihtişamlı avizesi ile oldukça etkileyici. Her devirde itinayla bakımı yapılan câmi 1766 İstanbul depreminde tamir edilemeyecek kadar hasar görünce 1798-1800 yıllarında III. Selim tarafından yıktırılarak yeniden yapılmış, böylelikle günümüze kadar gelmiş. Bu camide hanımlar padişahların ibadet ettiği yere çıkan merdivenli koridor ve devamındaki bölümde namaz kılabiliyor. Hanımlara ayrılan bu bölüm, camiyi ve meydanı daha geniş bir açıdan seyretme imkanı da sunuyor.
Eyüp Sultan Türbesi
Eyyub Sultan Türbesi bu devâsâ külliyenin kalbi denilebilecek kadar özel. 1458’de cami, medrese ve imârethâne ile birlikte yapımı tamamlanmış. Sekiz köşeli, tek kubbeli kesme taştan türbenin iç duvarları ve camiye bakan kısmı 16. ve 19. asırlardan kalma mavi-beyaz Kütahya ve İznik çinileri ile kaplı. Celî hatla yazılmış âyeti kerimeler, kelîme-i tevhid ve isimler de duvarları süslüyor. Mezar odasının orta kısmında, III. Selim döneminde gümüş şebekeyle kaplanan ahşap sanduka bulunmakta. Sandukanın örtüsünde hattat Rakım Efendi'nin hat eseri olan siyah atlastan sarı simle işlenmiş kisve-i şerîf yazıyor.
Türbenin iç kısımdaki levhalar, değişik dönemlerde hattatlar ve padişahlar tarafından yazılmış. Kisve-i şerîfi Sultan II. Mahmud yaptırmış. Sandukanın etrafındaki gümüş şebekeyi, kuyuyu ve sebili Sultan I. Ahmed yaptırmış. Sultan III. Selim şebekeyi yeniletmiş, Sultan III. Ahmet buhurdan ve zemzemiyye ekletmiş. I. Abdülmecid kristal avize astırmış.
Fatih Sultan Mehmed’in yaptırdığı tahta kapı yıpranınca Sultan I. Abdülhamid tunç iki kapı koydurup pencereleri yenilemiş, şefaat murâd ettiğine dair bir beyit işletmiş. Sultan II. Abdülhamid bu tunç kapı önüne kendi eliyle yaptığı sedef kakmalı ve parmaklıklı bir kapı ilave etmiş.
Türbenin eskiden revaklı olan çıkış kapısının sağ tarafında Fatih ve Sultan Bayezid devri nişancılarından Ahmed Çelebi Paşa'nın kabri bulunuyor. Sultan I. Ahmed devrinde yaptırılan Hacet penceresinin iç kısmına yazılan hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz (SAS)’in devesinin Medine’de Ebû Eyyüb'ün kapısına çökmesi anlatılıyor. İçindeki tüm bu değerli ve tarihi sanat eserleriyle birlikte türbe ziyaretinizde “Nakş-ı Kadem-i Peygamberî”'yi yani Peygamber Efendimiz (SAS)’in ayak izini ve sancağı şerîfini, bulundukları muhafaza içinde görebilirsiniz.
Türbe 09.30-16.00 saatlerinde ziyarete açık.
İlmî ve idârî şahsiyetler ve saray eşrâfı tarafından Eyyüb Sultan hazîresine dahil olmak, yani O’nun yakınına defnedilmek arzusuyla türbeler yapılagelmiş. Bu sebeple Eyüp Sultan Türbesi çevresinde çok sayıda camii, Osmanlı sarayında yaşayan ve çalışanlara ait türbeler ve birbirinden güzel işçiliklere sahip mezarlar, tekkeler, medreseler, külliyeler bulunuyor. Sokullu Mehmet Paşa, V. Mehmed (Sultan Reşat), Şah Sultan, Şeyhülislam Uryanizade Ahmed Esad Efendi ve Zal Mahmud Paşa türbeleri gibi Mihrişâh Vâlîde Sultan Külliyesi de bunlar arasında.
Osmanlı döneminde padişahların sefere çıkmadan önce ziyâret edip dua ettikleri mekân yine Eyyub Sultan. Padişahların kılıç kuşanma ve tahta çıkma törenleri burda yapılagelmiş. Eyüp Sahili ile Eyüp Sultan Camii arasında kalan, dört bir yanı türbe, mezarlık ve külliyeler ile çevrilmiş olan taşlık yol bu sebeple “Cülûs yolu” olarak isimlendirilmiş. Bu yol aynı zamanda sahabi semtine kayıkla gelen şehzâdelerin, cami ve türbeye varmak üzere yürüdükleri yoldur. Hala güzelliğini koruyan yolun iki yanı yüksek duvarlarla çevrili. Hüsrev Paşa ve Mihrişâh Vâlîde Sultan Külliyeleri, Âdile Sultan Türbesi de Cülûs Yolu’nun kenarında bulunuyor. Bu kısma, yani Eyüp Sultan Camii ve çevresinde yer alan mezarlıklara “Camii Kebîr Hazîresi” ismi veriliyor.
Eyüpsultan Mezarlığı
İstanbul’daki en büyük İslam mezarlıklarından biri olan Eyüp Mezarlığı’nda pâdişahlar, sadrâzamlar, şeyhülislamlar, vezirler, kumandanlar, hanım sultanlar, saray mensupları, din, tasavvuf, ilim, fikir, sanat adamları, şairler ve halk kesiminden pek çok insan medfun. Eyüp Mezarlığı’nın Pierre Loti tepesine doğru çıkan kısmına Gümüşsuyu Mezarlığı ismi veriliyor.
İstanbul’un fethinden hemen sonra defnedilen kişilerin mezar taşlarındaki sadelik oldukça dikkat çekici. Eyüpsultan Mezarlığı, Osmanlı hat sanatının en ilginç örneklerini barındırması ve Osmanlı klasik mezar taşlarının çeşitliliği bakımından oldukça önemli. Bu taşlar sanat eseri olarak kıymetinin yanı sıra medfun olan şahıslar hakkında bilgiler vermesi yönüyle de önemini koruyor.
Eyyub Cami ve Türbesinden yukarıya çıkan yokuşun sağında ve solunda ebedi istirahatinde olan kişiler arasında kimler mi var?
Astronomi ve matematik alimi Ali Kuşçu, gönül dostu alimlerden İdrisi Bitlisi, Küçük Hüseyin Efendi, Mehmed Emin Efendi, Şeyhülislam Ebussuud Efendi ve Sadi Sadullah Efendi, Siyavuşpaşa, hattatlar Kâmil Efendi ve Bahir Efendi, Edirne tarihi yazarı Badi Ahmed Efendi, 20. asrın başında dünya müsabakası kazanan Pehlivan Kara Ahmed, Bestekâr ve kudümzenbaşı Sadettin Heper, Türk musikisi üstadı bestekar Zekai Dede Efendi, Neyzen Lütfi Turanbek, edebiyatımızın kıymetli hazineleri Ahmet Haşim ve Necip Fazıl Kısakürek gibi nice nâmı yürüyen şahsiyet, ebedi istirahatgâhında bizlere ibret veriyor.
Eyyub El Elsâri’nin tüm komşularını burda saymak epey vakit alır. Ancak Eyyüb Sultan Camii’nden mezarlıklara doğru ilerlerken Gümüşsuyu Mezarlığı’nın girişinde yer alan yol gösterici mermer çeşmeli anıttan bu anlamda faydalanmak mümkün.
Hocamız, mürebbimiz, gönül dostumuz Mahmud Esad Coşan da Eyyüb Sultan’ın komşuları arasında Gümüşsuyu Mezarlığı’nda ebedi istirahatinde. Aslen Buhârâ’lı olan ve Hz. Hüseyin (ra) yoluyla Peygamber Efendimiz (SAS)’in soyundan gelen, ana dilimizdir dediği Arapça’yı ve bunun haricinde dört farklı dili bilen, 40’tan fazla eseri bulunan, dünyanın pek çok yerinde faaliyet yürütmüş olan bir ilim-irfân ve aksiyon sahibi bir şahsiyettir.
2001 yılında Avustralya Sidney yakınlarında geçirdiği elim bir trafik kazası sonucu vefât etmiş, Fatih camiinde kılınan cenaze namazına yüzbinler katılmış olan âlim, ebedi istirahatinde Eyyüb Sultan Gümüşsuyu Mezarlığı’nda medfun. Mermer anıtı geçip yokuştan yukarı doğru adımlarken sol cephede kabri yer alıyor. Ömrünü ilme ve insanlığa faydalı olmaya adamış mühim şahsiyetin kitâbesindeki beyitler de okumaya değer, mermer kitâbede şu beyitler bulunuyor:
Bir nakş-i bend-i âlem seyyîd ömür sürerken,
Eyvâh, ecel erişdi, ayrıldı ruh bedenden,
Âlim idi kerîm hem, râm oldu “ırcıî”ye,
Ağlaşdı cümle ihvân, matem giyindi her şen,
Almışdı şeyh-i Zahid Kotku Efendi’den feyz,
Ol mürşid-i kemâl hem ol rûh-ı pâk-ı rûşen,
Cevâmiu’l-kelim u saib kıran-ı devrân,
Evrâd idi sinânıi ezkarı idi cevşen,
Tarihde bir gider firdevs içre böyle bülbül,
Olur makâm-ı Mahmûd, Es’ad Coşan’a Gülşen
Yokuşun tepesine vardığınızda ise tarihin ibretli sayfalarından sıyrılıp bugüne yeniden davet ediliyorsunuz âdetâ..
© İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.