Sünnet; Peygamber Efendimizin (SAS), ibadetleri, yüksek ahlâkı, meziyetleri, liderliği, iktisâdi, hukukî, siyasî uygulamaları, aile reisliği, eşliği, babalığı, dedeliği, edebi, giyim kuşamı, hitabı, kısacası maddî ve manevî, şeklî ve kalbî tüm vasıflarının, sözlerinin, davranışlarının, takrîrlerinin özü ve bütünü.
Hz. Peygamber Hz. Muhammed Mustafa (SAS.) Hayat Kılavuzumuz Kur’ân’ın hayat bulmuş, yaşayan hali. Samimi, hâlis niyetlerle taklid edildiğinde hakîkî mutluluğa, ilâhi saadete erdirecek hak yolun elçisi ve rehberi.
O’nun (SAS.) sünnet-i seniyyesi; dünya görüşü, ahlâkı, sosyal ilişkileriyle inancını yansıtan bir fert ve toplum inşâ eden, hayatın her yönüne sirâyet eden azîz düstûr.
Kur'ân ve sünnetin eğitim metodu, önce İslam'ın gönüllere ve ferdin hayatına hâkim olması, sonra toplum hayatında yankı bulmasını sağlıyor. Kişisel görevlerden ve ahlak temelinden başlayan, halka halka toplumsal yapıya ve toplum ahlâkına hizmet eden bir manzume, bir sistem.
"Sünnet", birinin devamlı gittiği yol, âdet, gidişât, hayat tarzı gibi anlamlara gelen Arapça kökenli bir kelime. Terim anlamıyla "Sünnet" denince Peygamberimiz'in (SAS.) sözleri, davranışları ve O’nun (SAS.) bilgisi dahilinde yapılan bir söz veya davranışa onay anlamında sessiz kalışları anlaşılıyor.
Hayat tarzı olarak sünnet
İnsanlar tarih boyunca "Ben kimim, nereden geldim, niçin geldim, nereye gidiyorum?" gibi sorulara cevap aramışlar ve bu sorulara verdikleri cevaplara göre hayata anlam vermişler, hatta gâyelerini buna göre belirlemişler. Cenâb-ı Hakk gönderdiği peygamberler vasıtasıyla insanlığa bu soruların doğru cevabını bildiriyor ve ona göre hayat sürmelerini istiyor.
Sünnet, en öz ifadesiyle Peygamberimiz'in (SAS.) hayat tarzı. O’nun (SAS.) hayat anlayışını temel alan, bu anlayışın dışa vuran şekli. Sünneti yüksek bir farkındalıkla yaşayabilmek için öncelikle bu hayat anlayışını kavrayabilmeli insan! Bu noktada sünnetin inanç-zihniyet boyutu gündeme geliyor. Peygamberimiz'in (SAS.) hayat gâyesini, hayata verdiği anlamı taklîd etmek, O'nun değer yargılarını aynen benimsemek önemli bir püf noktası. Sünnetin bu yönü asıl ve temel.
O’nun (SAS.) inanç dünyasını, gönül dünyasını, fikir dünyasını kavramaya ve O'nu örnek almaya çalışmak.
Rasûlullah'ın (SAS.) tevhîd anlayışını, Allah'tan (CC.) gayrı hiçbir otorite kabul etmeyişini, kulluk farkındalığını, Allah sevgisini ve korkusunu, kader ve tevekkül anlayışını, Allah'tan gelen her şeye rızâsını, tedbir alışını ve her işi Allah'a (CC.) havâle edişini, sebep-müsebbîb anlayışını, kainatın her yerinde Allah'ın tecellilerini ibretle seyredişini, değer yargılarını iyi tespit etmek; sünneti yaşarken bunları işin temeline koymak ve içine sindirmek…
İbadet olarak sünnet
Sünnetin inanç ve zihniyet boyutunun ardından ibadet boyutu geliyor. Sünnetin ibadet boyutu sadece O'nun (SAS.) ibadetlerini nasıl yaptığını değil kul olarak nasıl davrandığı, onun ibadetlerine hâkim olan rûhu, tâbir câizse Allah'la (CC.) ilişkisini kapsıyor. O’nun (SAS.) ibadetinin içsel boyutu inancına bağlıydı. Böyle olduğu zaman ibadet, sadece belli zamanlarda yapılan görevler olarak değil, hayatın her ânını içine alan bir O’na (CC) kul olma anlayışına dönüşürüyor.
Dar çerçevede ibadetlerde, geniş çerçevede bütün davranışlarda kulluk farkındalığı içinde olmak. İhlas, huşû, huzur, ihsân, hamd, mârifetullah gibi kulluğun özünü teşkil eden manevî hasletlerde Peygamberimiz'e (SAS.) benzemeye çalışmak…
Ahlak olarak sünnet
Sünnetin inanç ve ibadetten sonra üçüncü boyutu, diğer insanlar ve eşya ile ilişkimizi ilgilendiren yönü. Sünnetin sosyal boyutuna muameleler, ahlak, edep, eğitim, aile hayatı gibi konulardaki uygulamalar giriyor.
Sosyal yönüyle Peygamber Efendimiz (SAS.), hem toplumun üyesi hem de lideri olarak, mükemmel bir İslam toplumunun nasıl olması gerektiğini uygulamalı gösteriyor. Peygamberimiz'in (SAS.) kul hakkına karşı hassasiyetini; kuvvetin değil hakkın hâkim olduğu hukuk anlayışını; “komşusu aç iken tok olmayı” olgun müminliğe yakıştırmamasındaki (Buharî, el-Edebu’l-müfred) sosyal adâlet anlayışını; yeryüzünde adaleti hâkim kılmaya esas olan İslam’ı yayma anlayışını sosyal hayatın temeline koymak. Yaratılmışların en şereflisi olan insanın, insanca yaşamasını hedef alan, O'nun toplum hayatında amaçladığı hedefleri ve esas aldığı ilkeleri hayatımıza nakşetmeye çalışmak…
O'nun şefkatini, merhametini, affediciliğini, müsâhamasını, kolaylaştırıcılığını, yardımseverliğini, alçak gönüllülüğünü, fedâkarlığını, vefâkarlığını, diğerkâmlığını, güler yüzlülüğünü, dürüstlüğünü, sözüne sadâkatini, yumuşak huyunu, cesaretini, cömertliğini, iktisâdını, zühdünü, şükrünü, sabrını, azmini, sebâtını, tevekkülünü, teslimiyetini, cana yakınlığını, tatlı dilliliğini, inceliğini, zarâfetini, hayâsını, temizliğini, vakarını, izzetini, ihtiyatını, yiğitliğini, emânete riâyet etmesini karakter haline getirmeyi hayat gâyesi edinmek…
Zira Yüce Peygamber (SAS.):"Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim." (Ahmed,; Malik, Huluk,) buyurarak ebedî peygamberliğin gâyesinin ahlâkî olgunluğa ulaşmış insan-ı kâmil yetiştirmek olduğunu vurguluyor.
Sünnetin bütünlüğü içerisinde en ufak bir detayın bile önemli yeri bulunuyor.