İslam, iyilik, merhamet, paylaşma, kardeşlik gibi tüm güzel hasletleri barındıran, inananları da iyi insan olmaya teşvik eden bir din. Bu duygu ve eylemlere zarar veren her türlü şey de yasaklanmıştır ki bunlardan en önemlisi de insanlar arasındaki dostluğu, sevgiyi, merhameti tehdit eden gıybet.
Halk arasında ‘dedikodu’ olarak bilinen, günümüzde insanların günlük hayatlarında rahat ve çekinmeden yaptıkları gıybet, büyük günahlardan biri. Gıybetle ilgili hem Kur’an-ı Kerim'de hem hadislerde uyarılar yer alıyor.
Peygamber Efendimiz Resulullah (SAS.) bir gün, “Biliyor musunuz, gıybet nedir?” diye sormuştu. Ashâb-ı Kirâm, “Allah ve Resulü daha iyi bilir” karşılığını verdi. Hz. Peygamber, “Gıybet, din kardeşinden, onun hoşlanmayacağı bir şekilde bahsetmendir” buyurdu. Yanındakilerden biri, “Söylediğim ayıp eğer o kardeşimde varsa, ne dersiniz?” diye sordu. Allah Resulü, “Eğer söylediğin şey onda varsa gıybet ettin; yoksa, ona iftirada bulundun demektir” buyurdu.
Peygamber Efendimiz bize çok ince bir ölçü belirlemiş, unutulmayacak şekilde gıybetin kesin sınırlarını çizmiştir: “Din kardeşinden, onun hoşlanmayacağı bir şekilde bahsetmek.”
Söylenen söz kötü olmayabilir, ancak hakkında konuşulan kişi bu sözün kendisi için söylenmesinden hoşlanmıyorsa, bu gıybettir. Gıybette, söylenen sözden ziyade, kişinin ondan hoşlanıp hoşlanmaması önemlidir.
Hadiste sınırları çizilen ikinci husus ise, “Eğer söylediğin şey onda varsa gıybet ettin; yoksa, ona iftirada bulundun demektir” kısmı. İnsanların dedikoduya meşruiyet kazandırmak için sundukları, “Ben doğruyu söylüyorum”, “Olan şeyden bahsediyorum”, “Aynı şeyleri yüzüne de söylerim” gibi sözler, insanı gıybetten kurtarmaya kafi değildir.
Mü’minleri birbirleriyle kardeş yapan Cenâb-ı Hak, onlardan kardeşlik hukukunu yerine getirmelerini ve hususiyle de İslâm kardeşliğini bozacak kötü huylardan uzak durmalarını istemektedir. O yüzden de Kur’an-ı Kerim’de gıybetle ilgili ayetlerde sınırlar çok keskin.
Hucurat Suresi 12. ayette şöyle buyurulur: “Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.”
Çok açık bir ifadeyle yasaklanan kötü zan, kusur arama ve gıybet, ölü kardeşinin etini yemeye benzetilerek hem zihinlerde bir tasavvur oluşturulmuş, hem de fiilin çirkinliği daha net bir şekilde anlatılmış.
Gıybeti dinlemek de günah
Gıybet edeni dinlemek de, gıybet etmek gibi günah. Gıybet edilen bir yerde, o gıybeti durdurmaya muktedir birisi varsa, onu durdurmalı. Muktedir olduğu halde durdurmuyorsa, o da gıybet eden gibi günaha ortak olur. Gıybeti durdurmaya gücü yetmeyen, gıybet mahallinden ayrılmalı, buna da güç yetiremiyorsa yapılanlardan razı olmamalı, kalben reddetmeli. Ayrıca bir mecliste bir Müslümanın gıybeti yapıldığında o Müslüman müdafaa edilmeli, onun hakkında yalan yanlış söz edilmesine, şahsiyetine hakâret edilmesine asla fırsat verilmemeli.
Rasulullah (SAS.) şöyle buyurmaktadır: “Kimin yanında bir mü’min gıybet edilir de ona yardım ederse (gıybete mani olursa) Allah o kimseyi dünyada da, ahirette de hayırla mükâfatlandırır. Kimin yanında da bir mü’min gıybet edilir de, ona yardım etmezse (gıybete mani olmazsa) Allah o kimseye dünyada da, ahirette de şer işlemiş cezası verir. Hiç kimse bir mü’mini gıybet etmekten daha fena bir lokma yutmamıştır. Eğer bir mü’minin arkasından bildiği bir gerçeği söylerse, o Mü’mini gıybet etmiş olur. Eğer bilmeyerekten söylerse, mü’mine bühtan (iftira) etmiş olur.”
Hz. Peygamber’in “elinden ve dilinden emin olunan insan” diye tarif ettiği Müslüman, “gıybet” gibi kardeşlik duygularına zarar veren eylemlerden de kaçınmalı.
Gıybet etmenin kefareti, üzülüp tevbe etmek ve helalleşmektir.
Yeni Şafak