Ramazan-ı şerifi değerlendirmenin en güzel yollarından biri itikaf. İnsanlık tarihi boyunca kıymet verilen, İbrahim (AS)’ın sünneti, iki cihan serveri Muhammed Mustafa (SAS)’in her sene özel ihtimam gösterdiği bir ibadet.
Dosyamız itikafın kelime anlamı, kökeni, kaynağı, Peygamber Efendimiz (SAS)’in hayatındaki yeri, bizler için önemi ve uygulama prensiplerine dair bilgiler içeriyor.
Îtikâf, “الاعتكاف” “alıkoymak; bir yere yerleşmek, oraya bağlanıp kalmak, kendini belirli bir yer belirleyerek durup beklemek, kendini bir işe adamak, bir şey üzerinde ısrarla durmak, vakfetmek” anlamlarında Arapça “akf” kökünden türeyen bir kelime. Terim anlamı olarak îtikâf, kişinin belirli ilkeler gözeterek beş vakit namaz kılınan bir camide kalmasını, Allâh’a yakınlaşmak ve O’nun hoşnutluğunu kazanmak niyetiyle kendisini belirli bir süre sıradan davranışlardan uzak tutmasını, ibadete adamasını ifade ediyor.
İ‘tikâfa giren kimseye mu‘tekif veya âkif deniyor. Özel anlamıyla itikâfa giren kişi, Ramazan’ın son on gününde dünya işleriyle ilgiyi en aza indirip camiye yerleşerek kendisiyle baş başa kalmakta, daha fazla ibadet, dua, tefekkür ve niyaz ederek günahlarının bağışlanmasını ummakta, Allah’a daha çok yaklaşmayı gaye edinmekte.
İtikafın Kaynağı
İtikâf, Allah kelamı, doğru yol rehberi Kur'an-ı Kerim’de ve sahih hadisi şeriflerde yer alan bir ibadet çeşidi. Yüce Kitabımızda Ramazan ayının gecelerinden söz edilirken mescidlerde i‘tikâfa çekilmiş olanlar için Allah’ın sınırlarından bahsedilmekte (Bakara, 2/ 187). Hz. İbrahim (AS) zamanından beri bilinmekte olan, diğer peygamberlerin de sünneti olan bu ibadet, Yüce Kitabımız’da şöyle ifade olunmakta: “Biz, Beyt’i (Kâbe’yi) insanlara sevap kazanma(ları ve birleşip bütünleşmeleri için toplantı) ve güven yeri yaptık. Siz de İbrahim’in makâmından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın). İbrahim ve İsmail’e de: “İbadet kastıyla Kâbe’yi tavaf edenler, i‘tikâfa çekilenler, rükû ve secde edenler için Evim’i tertemiz yapın.” diye emretmiştik”(Bakara, 2/125)
İtikâf, Hakikat Elçisi Peygamber Efendimiz (SAS)’in sünneti seniyyesinde önemli yer tutuyor. İslâm öncesi Mekke toplumunca da bilinen itikâfın, Peygamber Efendimiz (SAS)’in uygulamalarıyla sünnet vasfı kazandığı, O’nun (SAS) Medine döneminde yolculuk halinde bulunduğu bir sene hariç her sene itikâf yaptığı biliniyor (Tirmizi, “Savm).
O (SAS), zaman zaman itikafa girdiği gibi çoğunlukla Ramazan ayının son on gününde Mescid-i Nebevî’de itikâfa girmekte, yani günün bütün saatlerini orada geçirmekteydi. Kendisine bu maksatla mescid içinde bir yer ayrıldığı, zorunlu ihtiyaçları dışında mescidden çıkmadığı bilinmekte. (Müslim, ‘’İtikâf”; Tirmizî, “Savm”, Ebû Dâvud, “Savm”)
İtikaf çeşitleri
Peygamber Efendimiz (SAS)’in güzide uygulamaları ile Ramazan ayına has bir sünnet haline gelen itikâf, kişinin niyetine ve ayırdığı vakte göre vacip veya nafile itikâf olarak da isimlendiriliyor.
Vacip itikâf, onu adayan kimse için mutlaka yerine getirilmesi gereken, en az bir gün olan ve gündüzü oruçla geçirilen bir ibadet şekli. Bir kimse “Allah rızası için üç gün itikâfa girmek üzerime borç olsun.” şeklinde bir adakta bulunduysa yahut “Bu hastalıktan kurtulursam, hastam şifa bulursa veya şu işim olursa şu kadar gün itikafa gireceğim.” şeklinde şarta bağlı bir adakta bulunursa şartı gerçekleştiğinde belirttiği gün kadar itikâfa girmesi gerekiyor. Bozulan bir vacip itikafın kaza edilmesi de gerekiyor. Adanan ibadetlerin yerine getirilmesini emreden ayetlerin yanı sıra (Mâide, 5/1) Peygamber Efendimiz (SAS) de şöyle buyuruyor: Kim Allah’a itaat hususunda adakta bulunursa adağını yerine getirip Allah’a itaat etsin.” (Buhârî, İman).
Sünnet itikaf, Ramazan’ın son on gününde mescitlerde ifa ediliyor. Peygamber Efendimiz (SAS)’in bu ibadete çok önem verdiği, Ramazan orucunun farz kılınmasından itibaren ömrünün sonuna kadar yolculuk halinde bulunduğu bir sene haricinde her Ramazan ayının son on gününde itikâfa girdiği biliniyor (Ahmed b. Hanbel, Müsned).
İtikafın süresi Ramazan ayının 20.günü akşam namazından itibaren başlayıp Ramazan ayının son günü ikindi vaktinde sona eriyor.
Nafile itikaf, vacip ve sünnet itikafın dışında belli bir süre niyet ederek gerçekleşiyor. Müstehap yani sevaplı olan bu ibadet için bir süre şartı bulunmuyor. Kısa bir müddet için, mesela bir vakit namazı kılmak için mescide giren kimse çıkıncaya kadar itikâfa niyet ederse orada kaldığı müddetçe itikâfta sayılıyor, itikâf sevabı umuyor.
O’nun (SAS) Sünneti Seniyyesinde İtikaf
Peygamber Efendimiz (SAS)’in terk etmediği bir sünnet olan bu önemli ibadet, pek çok hadisi şerife konu teşkil ediyor.
Peygamber Efendimiz (SAS) Medîne’de İslâmî davetin belli bir noktaya ulaştığı, orucun farz kılındığı dönemde, en faziletli ay; manevi bahar mevsiminin incisi Ramazan-ı Şerif’te ibadet ve hayırlarını daha da artırmaktaydı. Ramazan ayının ikinci on gününü tamamen ibadete ayırmaya başlamış; Kadir Gecesi’nin Ramazan’ın son on gününde olduğu ağırlık kazanınca itikâflarını bu günlerde yapmaya başlamıştı. (Buhârî, İtikâf) Müminlerin annelerinden Hz. Âişe (RA)’dan rivayet edilen bir hadisi şerifte: “Hz. Peygamber vefat edinceye kadar itikâfa girer ve derdi ki; ‘Kadir gecesini Ramazan’ın son on gününde arayın.’ (Müslim, İtikâf)
Resûlullah (SAS)’ın Ramazan’ın son on günü girince geceleri ihyâ ettiği, ailesini ibadet için uyandırdığı, ibadete daha çok önem verdiği, diğer vakitlerden daha fazla ibadet ettiği ve Müslümanlara da bunu tavsiye ettiği belirtiliyor. (Müslim, “İtikâf)
Rasûlullah (SAS) mescitte ayrı bir bölümde, keçeden yapılmış küçük bir çadırda itikâfa girmekteydi. (Müslim, Sıyâm; İbni Mâce, Sıyâm) Peygamber Efendimiz (SAS)’in hanımlarının da itikaf sünnetini devam ettirdiği ve kendi odalarında itikâf yaptığı naklediliyor. (Müslim, “İtikâf”, Tirmizî, “Savm”).
Hz. Aişe (RA) Validemiz’den rivayetle: “Rasûlullah Ramazan ayında ibâdet husûsunda diğer aylarda görülmeyen bir gayret içerisinde olurdu. Ramazan’ın son on gününde ise kendisini çok daha fazla ibâdete verirdi. Bu günlerde geceyi ihyâ eder, âilesini uyandırır, ibâdet için hazırlıklarını tamamlar ve büyük bir azimle Hakk’a yönelirdi.”
(Buhârî, Fadlu Leyleti’l-Kadr; Müslim, İtikâf,) “Resûl-i Ekrem Ramazan ayının son on gününde i‘tikâfa girerdi. O bu âdetine vefatına kadar devam etmiştir." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, Ebû Dâvud, Ramazân; ).
Peygamber Efendimiz (SAS)’e Medine hayatı boyunca on sene müddetle hizmet etme şerefine eren ve en çok hadis rivayet edenlerden biri olan Enes b. Mâlik’ten rivayetle: “Rasûlullah (SAS) Ramazan’ın son on gününde itikâfa girerdi. Fakat bir sene (seferde olduğu için) itikâfa giremedi. Ertesi sene 20 gün itikâfa girdi.” (Ebû Dâvûd, Savm; Tirmizî, Savm.)
Peygamber Efendimiz (SAS) vefatından önceki Ramazân-ı şerîfte Cebrâil (AS) ile Kur'an-ı Kerim’i iki defa mukabele ettiği gibi itikâfı da iki katına çıkarmış, hayatın sonlarına doğru hayır hasenat ve ibadetleri arttırmanın gereğine dair ashabına ve ümmetine yol göstermiştir. Ebû Hüreyre (RA)’dan rivayetle: “Resûlullah, her Ramazan on gün itikâfa girerdi. Vefat ettiği sene ise yirmi gün itikâf yaptı.” (Buhârî, İtikâf)
Ramazanda itikafın önemi
© İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.