Göksu, İstanbul’un bir ucunda Karadeniz’e dökülen bir ırmak; konuklarına esin kaynağı oluyor.
Su kaplumbağaları güz güneşini gördüklerinde, sudan çıkmış ölü ağaç gövdelerinin üzerine sevinçle tırmanıyorlar. Göksu’nun kıyısındaki ağaçlar sonbaharın şarkısını söylemeye başladı çoktan. Ama yine de yapraklar sararmamakta direniyorlar.
Karadeniz fırtınalara hazırlanırken, onunla buluşmak için doğan Göksu’nun kıyısı hâlâ büyük bir dinginlik yaşıyor.
Ağva’da ilk dikkatimizi çeken coğrafyanın bu zıtlığı olmuştu: Bir yanda köpükler saçan dalgalarıyla hırçın Karadeniz, öte yanda dalgın dalgın akan yeşil bir akarsu; Göksu ve su kıyısına dizilmiş, doğal dokuyu bozmayan ahşap konaklama tesisleri.
Ağva, yıllar önce küçük bir balıkçı kasabası iken, bugün İstanbulluların kaçış noktası haline geldi. Sonbahar onlar için Göksu’ya dökülen yaprakların arasında deniz bisikletiyle yapacakları lirik bir gezi, kırmızıya dönmüş sarmaşıkların arasında kahve içerken dinlenen bir ezgi ya da teknelerden yeni indirilmiş balığın pişirilirken çıkarttığı o leziz koku.
Ağva, bir yanına Yeşilçay’ı, diğer yanına Göksu’yu almış İstanbul’un kuzeydoğusundaki son noktalardan biri. Adını da coğrafi konumuna borçlu.
‘Ağva’ sözcüğünün kökü Latince’de ‘iki dere arasındaki yer’ anlamına geliyor.
Ağva'ya ulaşım
Ağva’ya gitmek için Anadolu yakasında önce TEM üzerinden Sarıgazi-Şile yönüne sapıyorsunuz. 70’inci kilometredeki Şile’ye kadar kentten çıktığınızı düşünmeniz mümkün değil. Ama Şile’nin içine girerken sizi sağa yönlendirecek olan ‘Ağva’ tabelasından sonra her şey değişiyor.
Kırın, ormanın, taşranın güzelliği başlıyor. Yolun üzerinde bir tak gibi birleşmiş ağaçların yarattığı tünellerden, odun kömürcülerinin dizdiği ve ağaç konilerinin yanından, kazanlarda kaynattıkları mısırları size satmak için bekleyen çocukların önünden geçeceksiniz.
Akşam Göksu kıyısında kalmanız için çok neden var. Konaklama tesisleri, küçük butik otellerden oluşuyor. Sahipleri duydukları doğa sevgisini de tesislere aktarmışlar.
Suda yüzen ahşap ördeklerden kocaman balkabaklarına, kuş evlerinden tahta uçak maketlerine kadar birçok aksesuarı incelikle Göksu kıyısına yerleştirmişler.
Sabah, suyun üzerinde ince bir sis meydana getirerek açıyor Göksu’nun perdesini. İşte tam da o zaman kalkmalısınız yataktan. Siz yorganın sıcaklığını özlemeye başlamışken, pencereyi açtığınızda ıslak toprak, ıslak yaprak, ıslak bulut kokusu içinize dolacak.
© İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.