Hasarlı binaların yıkılma sürecinde; enkaz kaldırma, taşıma ve bertaraf işlemlerini oldukça dikkatli yönetmek hayati öneme sahip.
Moloz yığınlarından havaya yayılan zehirli gazlar, tozlarda bulunan inorganik ve kimyasal artıklar, sulara karışan mikrobiyolojik artıklar söz konusu. Kısa vadede astım gibi kronik hastalıkları tetikleyen, uzun vadede kronik yorgunluk, saç dökülmesi, eklem rahatsızlıkları, kemik erimesi, sinirsel hastalıklar, hafıza sorunları ve kansere varan sağlık etkilerinin bertaraf edilmesi için afet bölgesinde maruz kalınan toz, solunan hava ve kullanılan su kalitesi üzerinde duruluyor. Bu süreçte filtreli maskeler, bölge halkının gıda ve su gibi temel bir ihtiyacı.
Enkaz kaldırma veya hasarlı binaların yıkımı işlemlerinde çok miktarda zehirli gaz ve toz atmosfere dağılıyor. Bunlar yıkım operatörü, söküm işçisi, denetlemede görevli teknik personel ve yıkımı izleyen bölge sakinleri için son derece tehlikeli.
Ayrıca büyüme çağındaki bebek ve çocuklar, yaşlılar, astım gibi solunum yolu rahatsızlığı bulunan, şeker ve tiroid hastalığı gibi kronik hastalıkları bulunan, karaciğer fonksiyonları bozulmuş olan, bağışıklığı baskılanmış olan depremzedeler için de önemli ve hayati bir risk söz konusu.
Bölgedeki kirlilik kaynakları çok çeşitli: Yıkıntılardan havaya salınan radon gazı, patlayan florasan lambalardan havaya karışan civa buharı gibi ağır metaller; yapı malzemelerinden tozuyan kanserojen asbest minerali, boyalardaki kurşun kalıntıları, ezilen pillerde kurşun ve kadmiyum kalıntıları, elektronik devrelerdeki yanma önleyici endokrin bozucu kimyasal PCB’ler, yer kabuğunun hareketleriyle kaynak su havzalarına bulaşan arsenik gibi ağır metaller, patlayan kanalizasyon sistemleri, bozulan gıdalar ve hastalık yapıcı küf mantarı sporları gibi mikrobiyolojik bulaşı kaynakları.
Risklerden ilki ağır metal kalıntıları
Uluslararası sağlık kuruluşlarına göre insan ve çevre sağlığı için tehlike arz eden 13 ağır metal arasında arsenik, kadmiyum, kobalt, krom, bakır, cıva, manganez, nikel, kurşun, kalay ve titanyum bulunuyor.
Ağır metallere maruz kalındığında uzun vadede hafıza kaybı, Alzheimer, Parkinson hastalığı, akciğer, kan ya da pankreas kanserleri, kemik erimesi, böbrek veya karaciğer yetmezliği ve kısırlık gibi önemli rahatsızlıkları görülebiliyor. Arsenik, civa, kadmiyum, kurşun, uranyum gibi ağır metaller endokrin bozucu kimyasallar arasında yer alıyor, diğer bir ifadeyle nesiller boyu etkisi devam eden hormon bozukluklarına da yol açabiliyorlar.
Radon gazı sigara içen kimseleri daha derinden etkileyen, solunum yoluyla akciğerleri etkisi altına alan bir gaz. Sigaradan sonra en önemli ikinci akciğer kanseri nedeni olarak kabul ediliyor.
Boyalarda ve pillerde kullanılan kurşunun kalıntıları, kemik iliğinde hücre yapımını engelleyebiliyor. Pek çoğu elektronik eşyalarda ve yapı malzemelerinde kullanılan ağır metal çeşitleri yıkılan binalardan havaya ve suya karışabiliyor, vücutta birikimiyle zehirleyici etki ortaya çıkarabiliyor.
Endokrin bozucu kimyasal maddeler
Yapı malzemelerinde ve elektronik eşyalarda yanma önleyici olarak kullanılan PCBler, endokrin bozucu kimyasallar arasında, diğer bir ifadeyle nesiller boyu etkisi devam eden hormon bozukluklarına da yol açabiliyorlar. Bu maddelerin yarı ömürleri oldukça uzun, yani doğadan kaybolmaları yıllar sürmekte. Hormon sistemi üzerinde obezite yapıcı ve östrojenik etkileri bulunuyor.
Solunan tozlar
Enkaz kaldırma, taşıma işlemleri sırasında çevreye yayılan yoğun toz sağlık için oldukça zararlı. Özellikle KOAH, Astım, akciğer sertleşmesi gibi kronik hastalığı olanlarda ataklara, hastalıkların alevlenmesine, solunum yetmezliğine yol açabiliyor.
Tozlardaki zehirli mineraller
Enkazdan yayılan toz içerisinde asbest ya da silika gibi bir takım inorganik parçacıklar da bulunuyor. Asbest, doğada bulunan ve Anadolu'da sık rastlanan lifli bir silikat türü. Geçmişte yapı sektöründe, çimento levhalar, çatı ve yer kaplamaları, ısı ve su yalıtımı gibi pek çok noktada sıkça kullanılan bir maden. Uluslararası kanser araştırmaları kurumlarınca insanlar için kanserojen madde olarak tanımlanmasının ardından 20 senedir ülkemizde kullanımı yasak. Ancak deprem bölgesinde her beş binadan birinde asbest bulunduğu tahmin ediliyor.
Tehlike nasıl bertaraf edilebilir?
Asbest ve bazı ağır metaller solunum yoluyla vücuda alınıyor. Buhar ya da toz olarak içe çekildiği zaman akciğerlere ve diğer vücut sistemlerine zarar veriyor. Üzerine su dökülerek ya da çeşitli cihazlar yoluyla havaya yayılması ve tozuması belli oranda önlenebiliyor.
Deprem bölgesinde halihazırda yürütülen doğal afetler odaklı saha çalışmalarında deprem sonrası yapıların yıkımı ve arama-kurtarma çalışmalarına bağlı bölgede oluşan solunabilir toz konsantrasyonu belirleniyor. Sahada meslek hastalıklarında akciğer kanserine yol açan toz ölçümleri gerçekleştirilerek görevlilerde, gönüllülerde ve bölge sakinlerinde ek bir sağlık tarama ile erken tanı ve tedavi imkânı oluşturulması amaçlanıyor. Gözlem sonuçlarına göre sahada bulunan tüm görevli ve gönüllüler için enkaz kaldırma sürecinde solunum sistemi koruyucularının, ortamın nemli hale getirilmesinin sağlık önlemleri konusunda belirleyici bir unsur olduğu vurgulanıyor.
Deprem bölgelerindeki şebeke suları halk sağlığı laboratuvarlarında mikrobiyolojik ve kimyasal analize tabi tutuluyor. Sonuçlar şebeke suyunun içme suyu olarak kullanılmasının hali hazırda riskli olduğunu ortaya koymakta.
Hangi önlemler alınmalı?
Enkaz kaldırma veya hasarlı binaların yıkımı sürecini çevre ve insan sağlığı açısından en az zararla tamamlamak adına sağlık ve teknik uzmanların tavsiyeleri ise şöyle:
· Bölgeye yapılan yardımlarda salgın döneminde özelliklerine aşina olduğumuz P3 koruma seviyesine sahip partikül filtreli (N95 ve FFP3 gibi) tam yüz maskelerine öncelik verilmeli
· Toz maskesine ulaşılamadığı takdirde cerrahi maske, atkı, polar gibi malzemelerle ağız ve burunlar kapatılarak maruziyet azaltılmalı
· Astım gibi kronik rahatsızlığı olanlar enkazı kaldırma, yükleme, taşıma gibi işlerde çalışmamalı
· Yıkım ve enkaz kaldırma işlemlerinin gerçekleştiği bölgelere karantina alanı ve hijyen üniteleri kurulmalı
· Yıkım ve enkaz kaldırma yapılan sahada kesinlikle yeme-içme yapılmamalı
· Yıkım ve enkaz kaldırma işlemlerinin görevliler haricinde seyredilmesine izin verilmemeli, halk tozdan korunmak üzere karantina alanının dışında tutulmalı
· Bölgede kamu görevlileri ve gönüllülerden oluşan tüm sağlık ekipleri, güvenlik güçleri, yıkım operatörleri, söküm işçileri, denetim teknik personelleri ve basın yayın görevlileri mutlaka toz filtreli maske kullanmalı
· Enkaz kaldırma ve yıkım işlerinde çalışan görevliler mutlaka maskenin yanı sıra toz geçirmez standardize tek kullanımlık tulum, bağcıksız ayakkabı, iş eldiveni ve gözlük gibi kişisel koruyucu ekipman kullanmalı
· Tam olarak yıkılmamış binalardaki asbestli levhalar ve endüstriyel atıklar uzmanlaşmış mühendisler tarafından ayrılıp bertaraf merkezlerine gönderilmeli
· Yıkım yapılırken kırılgan asbest malzeme sökümünde lif bağlayıcı sıvı kullanılmalı
· Yıkım yapılan alanlarda tozların suyla nemlendirilerek havaya kalkması ve yayılması önlenmeli
· Tehlikeli atıklar yerinde ayrıştırıldıktan sonra moloz döküm alanlarına götürülmeli
· Molozların nereye yığılacağı Jeoloji, Çevre, Ziraat mühendislerinin ortak çalışması ile belirlenmeli, alanın tarım niteliği, yer altı su seviyesi dikkate alınmalı
· Molozların döküldüğü hafriyat alanları; yeraltı suları, tarım alanları ve akarsu havzalarından uzakta olmalı
· Molozlar dökülürken yığma yapılarak tepeler oluşturulmamalı, serme metoduyla tabaka şeklinde yayılmalı, üst tabakanın alt tabakayı hapsetmesi sağlanmalı
· Doğada çözünmesi yüzlerce yıl alan söz konusu atıklar, mümkünse çukur alanlara dökülmeli
· Söz konusu atıklar geçirimsiz topraklara membran sarılarak sahada bertaraf edilmeli.