Son yılların en kurak dönemini yaşayan İstanbul ve bazı şehirlerde yağmurlar barajlardaki doluluk oranını kısmen artırdı ancak bunun yeterli olmadığı vurgulandı.
Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, “Yağmurların İstanbul’a faydası yok. Cevredeki illerden su alarak açık karşılanıyor. Çatıdan yağmur suyu hasadı yoluyla su biriktirmek için seferberlik başlatılmalı” dedi ve şunları söyledi:
“Kentin merkezindeki beton yüzeylere düşen yağışlar barajlara değil kanalizasyona ve denize gidiyor. İstanbul taşıma suyla dönüyor. İstanbul’un suyu, İstanbul’daki yağan yağmurlar değil, İstanbul çevresine yağan yağmurlarla ilişkili. Çünkü Bulgaristan sınırından Melen’e kadar İstanbul bütün suları topluyor.
Özellikle binaların çatılarından gelen yağmur suları sarnıçlarda depolanıp kullanım suyu olarak değerlendirilmeli. İçme suyu ile gri su birbirinden mümkün olduğunca ayrılmalı. Büyük masraf ve emekle getirilen ve arıtılan şebeke suyunun araba, vb. yıkamada kullanımı engellenmeli.
İstanbul’daki binalarda yağmur suyu hasadı için 1000 metrekare şartı kaldırılmalı. Yani her bina, önü veya arkasındaki küçük bir depoda çatıdan gelen yağmur sularını toplaması, arabasını ve bahçesini o suyla sulaması lazım. Bunun iki türlü faydası var. Çatıdaki sular, yağmurla beraber yollara verildiği zaman, yollar dereye dönüşüp sele neden oluyor. İkincisi, Melen gibi, 250 kilometre uzaklıktan, çok büyük enerji, elektrik harcayarak getirdiğimiz ve arıtıp temizlenen suyu, vatandaş çok yanlış bir şekilde kullanıyor. Sonra da damacana ve pet şişeyle su içiyoruz. Bu alışkanlığı değiştirmemiz lazım."
Yağmur suları, Anadolu’da yaygın olarak kullanılan sarnıçlarda depolanıyor.
Yağmur suyu, atıksu muamelesi görmeden basit bir arıtma ile evsel kullanıma sunulabiliyor. Yağmur sularını herhangi bir arıtmaya gerek duymadan bağ, bahçe ve tarlalarda da kullanmak mümkün.
Hürriyet