Bazı gıda ürünlerine kaloriler, tuz, düşük kalite yağlar, şekerler ve zararlı yapay tatlandırıcılar eklenmesi, sağlık üzerindeki olumsuz etkilerine rağmen daha çok tüketilmesine neden oluyor.
Hazırlanan bir gıda raporunda bu duruma şöyle dikkat çekiliyor:
"Gıda koruyucuları özellikle gelişmekte olan ülkelerde sağlığa yönelik olumsuz etkileri pekiştiriyor. Nörodavranış bilimleri bulgularına göre bunun bir nedeni de, kimi sağlıksız gıdaların beyindeki ödül mekanizmalarını harekete geçirmesi, yani dopamin hormonu salgılanmasını sağlayarak mutluluk, coşku ve doyum hissi vermesi.
Bir başka sorun da gıdaların besleyici değerlerden yoksun olması. Örneğin, besleyici değeri bulunan özünden, kepeğinden ayrılmış ve geriye nişastası kalmış tahıllar, meyve ya da süt yerine meyve aroması ve süt tozuyla işlenmiş yiyecek ve içecekler beslenme yetersizliğine neden oluyor.
Fazla miktarda karbonhidrat tüketmek, sağlıklı-dengeli-yeterli beslenememek anlamına geldiği gibi aynı zamanda obeziteye yol açıyor."
Tarımda azot tehlikesi
Aynı raporda tarım ürünlerinin üretiminde kullanılan ilaçlar hakkında şu bilgilere yer veriliyor:
" Azot gübresi verim artışına önemli ölçüde katkı sağlasa da oldukça tehlikeli. Bu gübreler toprakta ağır metal birikmesine sebep oluyor. Aynı zamanda kanserojen olduğu bilinen veya şüphelenilen zararlı kimyasalları serbest bırakıyor. Azotlu gübre uygulaması, yer altı sularındaki ve ayrıca yapraklı ve kök sebzelerdeki azot birikimiyle doğrudan ilişkili. Yüksek azot içeriğine sahip yiyeceklerle beslenme; tiroidin, çeşitli kanserlerin ve diyabetin gelişmesine neden olabiliyor.
Kentsel tarımın yaygınlaşması önerisi
Raporun öneriler kısmında tarım ilaçlarını azaltmak, organik tarımı yaygınlaştırmak gibi önerilerin yanı sıra kentsel tarıma da vurgu yapılıyor:
"Dünya genelinde 800 milyon insan kentsel tarımla uğraşıyor. Dünya gıda ihtiyacının yüzde 15’i de kentsel tarım aracılığı ile sağlanıyor. Örneğin Kanada’nın Vancouver şehri sakinlerinin yüzde 44’ü ve Toronto’da yaşayanların yüzde 40’ı kent tarımı yapıyor. 153 bin ton ile Türkiye’de üretilen buğdayın binde 9.3’ünü üreten İstanbul ise kendi buğday tüketiminin ancak yüzde 5.3’ünü karşılayabiliyor.
Başlıca yaş sebze ve meyvelerde bu oran genellikle yüzde 1’in altında. 2050 yılında dünya nüfusunun yüzde 66’sının kentlerde yaşayacağına yönelik tahminleri göz önüne aldığımızda, kent tarımının önemi netleşiyor."
Milliyet