Annelik ile taçlanan doğum, bir kadının hayatında yeni ve önemli bir dönüm noktası.
Yeni gelen bebekle beraber annenin sorumlulukları da artıyor. Bu dönemde anneye yeterli destek verilmezse anne kendini yalnız, desteksiz, üzgün ve yorgun hissedebiliyor.
Bu duygusal sıkıntıların yanında doğum sonrası sağlığıyla ilgili anneye bilgi vermek ve destek olmak gerekiyor.
Op. Dr. Aylin Atakır, bu sürece ilişkin şu bilgileri paylaşıyor:
Duygusal destek
Yeni anne olan kadınların en sık hissettikleri duygu yetersizliktir.
“ - Bebek ağlıyor bakamıyor musun?
- Bu bebek aç mı?
- Gazını mı çıkaramadın?
- Sütün mü gelmiyor? “
Bu gibi sorular lohusayı derinden etkiler ve kendilerini yetersiz hissetmelerine sebep olur. Bu oluşan negatif duygu sonucunda lohusa daha da yetersizliğe girer ve sütü olsa bile azalır, annenin kaygısından etkilenen bebek daha çok ağlar.
Halbuki yapılması gereken anneye olumlu cümlelerle yaklaşmaktır.
“- Senin için ne yapabilirim?
- Bebekle ben ilgileneyim sen biraz uyu.
- Aç mısın, hemen yiyecek bir şeyler getireyim.
- Bebeğini emzirdikçe sütün daha da artacak, her şey yolunda. “
Bu güzel ve olumlu cümleleri duyan lohusa desteklenmiş ve anlaşılmış hissedeceği için hem iyileşmesi hem de bebekle ilgilenmesi çok daha kolay ve sağlıklı olacaktır.
Doğum sonrası hüzün ve depresyon
Doğum sürecinden yeni çıkmış anne çok kırılgan ve kaygılı olabilir. Doğumdan sonraki ilk bir haftalık dönemde gözleri dolabilir, uzaklara boş bir şekilde bakabilir, ağlayabilir, bebeği ile ilgilenmek istemeyebilir. Bu dönemde vücudunda şiddetli hormonal değişimler olmaktadır.
Yeni doğan bebek gibi lohusanın da bakım ve desteğe ihtiyacı vardır. Lohusa burada en çok eşinin sonra da annesinin desteğine ihtiyaç duyar. Bu yükü tek başına taşımakta çok zorlanacağını düşünür ve eşi ona gereken ilgi ve alakayı göstermezse kendini çok yalnız hisseder.
Lohusa, bebekle ilgilenirken kendi annesi ve çevresindeki diğer kişiler de iş bölümü yaparak lohusayla ve ev işleri ile ilgilenmelidir. Zaten bu hormonal değişimler, doğumdan kaynaklı ağrılar ve bebeğe alışma süreci bir hafta içinde düzelmeye ve normale gelmeye başlayacaktır.
Anne ve bebek birbirlerine alıştıkça işler kolaylaşacak ve kadın yapılması gerekenleri yapabilmek için gereken gücü kendisinde bulacaktır.
Eğer bu hüzünlü, ağlamaklı veya ilgisiz tavırlar, bebeğe yeterli gelmediği inancı, bebeğe veya kendine zarar vermekten korkma gibi duygular 6 haftadan daha uzun sürüyor veya ilk 6 hafta içinde düzelmek yerine gittikçe şiddetleniyorsa muhakkak doğum sonu depresyondan şüphelenilmeli ve bir uzmandan yardım alınmalıdır.
Anneler doğrum sonrası nelere dikkat etmeli?
Dr. Aylin Atakır, doğum sonrası sağlık durumuna ilişkin şu bilgileri veriyor:
“Ülkemizde sezaryen oranları, yüzde 50 seviyelerini geçmiş durumda. Normal doğum yapan annelerin çoğunda ise kesi bulunmakta. Bu yüzden çoğu lohusanın cerrahi bir yarası vardır. Bu durumda olan lohusalar dikişlerinin üzerine oturmamalı biraz yan oturmalıdır. Eğer doktoru önerdiyse dikişleri için temizleyici solüsyon kullanabilir. Dikişler kendiliğinden düşen dikişler olduğu için çok özel bir açıklama yapılmadıysa dikiş aldırmaya gerek yoktur. Sezaryende ise kesi yeri çoğunlukla göbek katlantı bölgesine denk gelmektedir. Burada en çok dikkat edilecek şey bu bölgenin kuru tutulmasıdır. Nemli kaldığı zaman mantar enfeksiyonu eklenmekte, ciltte kızarıklıklar, kaşıntılar ve akıntılar olmaktadır.
Diğer yandan doğum sonrası anneler yaklaşık 40 gün kadar özel bir kanama görebilirler. Genelde sezaryende normal doğuma göre daha az kanama görülür. Bu normal durum takip edilmeli anormal bir durumda doktora başvurulmalıdır.”
Emzirme dönemi, anne-bebek iletişimi
“Anne olmanın en güzel yanlarından biri de emzirmektir. Anne ve bebek 9 ay boyunca bir beden içindeydiler, şimdi doğumda ayrılmış olsalar da emzirme ile tekrar birleşiyorlar. Zaten bebek doğduktan sonraki ilk üç ayında kendisini hala annesi ile bir bedende zannetmektedir. Emzirme sadece göründüğü kadarıyla bebeği fiziksel olarak beslemek değildir. Bebeğin psikolojik ihtiyaçları da giderilir emzirme sırasında. Bebek kendini güvende hisseder, hep duyduğu annesinin kalbine çok yakındır, annesinin sıcaklığı ve annesinin bakışları ile desteklenir. Hem fiziksel olarak hem de psikolojik olarak doyar. O yüzden anne bebeğini bebek her istediğinde emzirmelidir.
Bebek istediği kadar emmelidir. Emdiği memenin sütünü tam olarak bitiremezse o zaman kalan süt muhakkak sağılmalı, süt bırakılmamalıdır. Bebeğimiz henüz küçükken sütün hepsini ememeyebilir, uykuya dalabilir. Böyle bir durumda süt sağılıp uygun şekilde depolanabilir. Süt poşetlerinin üzerindeki etiket kısmına tarih yazılarak oda ısısında 3 saat, buzdolabı rafında 3 gün, buzlukta 3 ay saklanabilir. Bu şekilde saklanan sütler daha sonra poşetle beraber ılık su içine koyarak eritilebilir ve bebeğe verilebilir.
Anneler gebeliğin son 1-2 ayında emzirme bölgesine E vitamini içeren bakım ürünleri tatbik edebilir. Ayrıca anne adayı doğum öncesinde doğru emzirmeyi öğrenmiş olursa daha rahat bir dönem geçirir.
Sonuç olarak, doğum sonrası bebek ile annenin ilişki ve iletişiminin doğru, doğal ve sağlıklı olması için hem anne hem de bebeğe yönelik olumlu, destekleyici ve sağlıklı bir yaklaşım gerekmektedir. Böylece anne bu süreci kolay atlatarak bebeğine gereken ilgi ve bakımı da kolaylıkla yapabilecektir.”