Türkiye’de, güneşten, rüzgardan, sudan yenilenebilir enerji üretimi yapılıyor. Ancak bu üretimden elde edilen enerjinin daha verimli kullanımı depolama ile mümkün.
Doğal kaynaklar kullanılarak üretilen elektrik enerjisi ‘yenilenebilir’ olarak tanımlanıyor. Paneller güneşten, türbinler rüzgardan, hidroelektrik santraller ise yüksekteki suyun düşüşüyle oluşan enerjiden beslenerek elektrik üretimi sağlıyor.
Kullanılan kaynakların tümü ‘doğal’. Hal böyle olunca üretim esnasında karşılaşılan en kritik sorunlardan biri de değişken doğa koşulları. Enerji sektöründe bu durum ‘kesintili enerji’ olarak adlandırılıyor. İşte bu noktada depolama ihtiyacı ortaya çıkıyor. Çünkü uzmanlara göre enerji üretiminin anlık olarak taleple eşleşmesi gerekiyor. Yani siz ne kadar enerji üretirseniz üretin o anki ihtiyaç miktarı kadar değerlendiriliyor.
Enerji nasıl depolanıyor?
Enerji depolama dendiğinde genelde akla batarya teknolojileri geliyor. Özellikle lityum pillerle enerji depolama yaygın olarak yapılıyor, ancak tek yöntem bu değil.
Elektrik Elektronik Mühendisliği bölümünden Prof. Dr. Ahmet Karaarslan şu bilgileri veriyor:
Enerji depolama sistemleri üçe ayrılıyor. Birincisi mekanik yollarla, ikincisi elektriksel yollarla, üçüncüsü de kimyasal yollarla depolama. Dünya genelinde en çok elektro-mekanik ve elektro-kimyasal depolama sistemleri mevcut. Buradaki elektro-kimyasal depolama kısmına batarya yapıları girmekte. Elektro-mekanik kısmına ise daha çok mekanik yani hareketten kaynaklı kinetik ve potansiyel enerjinin birbirine dönüşümünden yararlanılarak depolama söz konusu."
Diğer yandan uzmanlar; “Ne zaman rüzgar eseceğini ve ışımanın ne kadar enerjiye dönüşeceğini bilmemiz mümkün olamıyor. İlkbahar dönemini düşünelim, klima yükü de ısıtma yükü de azdır. Enerji talebi düşer. Diğer taraftan rüzgar eser, güneş de vardır. Aslında fazla enerjimiz olur. Gündüz gece farklılıklarımız da var. Bu dönemlerde enerjiyi depolayabilmek önemli. Bu durum, enerji arzının fazla olduğu zamanlarda depolayıp, ihtiyaç duyduğumuz zamanlarda tekrar kullanmamız anlamına geliyor.”
Enerji depolama, özellikle yenilenebilir enerjinin üretiminde ve yaşanabilecek kayıpların önüne geçilmesinde önemli bir rol oynuyor.
Türkiye’de hem yenilenebilir enerji hem de depolama kapasitesi önümüzdeki yıllarda önemli ölçüde artabilir. Enerji depolama sistemlerinin sürece etkisi ihtiyaç fazlası enerjinin muhafaza edilmesiyle de sınırlı kalmıyor.
Güneş ve rüzgardan elde edilen enerjinin kesintili olduğunu düşündüğümüzde depolama sistemleri sürecin yönetimini kolaylaştırarak kesintilerin de önüne geçebilir.
Uzmanlara göre, mikro şebeke kurulumu gibi yöntemlerle yenilenebilir enerjinin depolanması, enerji talebinin dalgalı doğasına karşı esnek ve sürdürülebilir bir çözüm sunarak enerji üretimindeki zorlukların üstesinden gelmeye yardımcı olabilir. Bununla birlikte, üretim ve depolama faaliyetlerinin yanı sıra, enerji tasarrufu odaklı çalışmaların da öncelikle ele alınması gerekmekte.” TRT Haber