Günümüzde sıkça duyduğumuz kavramlardan olan ‘farkındalık’ ne anlama geliyor? Hangi türleriyle önem kazanıyor? Düşünme biçimleri üzerindeki etkileri nelerdir?
Prof. Dr. Ali Savaş Çilli, AKRA’da katıldığı bir programda, farkındalık kavramına, hayatımızdaki etkilerine dair şu bilgileri paylaştı:
Farkındalık nedir?
Farkındalık insanın çevreyi ve kendisini algılaması için var olan bir şeyi, var olarak görmesi, işitmesi, algılamasıdır. Etrafımızdaki, dünyadaki algılayabildiğimiz her şeyi; canlı, cansız, bunları farkedebiliyoruz. Kendi iç organlarımızın değişikliklerini, kendi kendimizi farkedebiliyoruz. Aslında farkındalık insanın gerçeği, var olan gerçeği anlaması şuuruna ermesi, bu bilinçte olması için söylenen bir kavram.
Tıbbi anlamda farkındalığı, bilinçli, şuurlu olmanın yani aklı başında olmanın en önemli özelliği olarak değerlendiriyoruz. Mesela bir kişiyi muayene edecek olduğumuzda mutlaka önce şuur muayenesi, bilinç muayenesiyle başlıyoruz ve bunun da en önemli öğeleri o kişinin, kişiye, yere ve zamana farkındalığını anlamaktır. Bunlar sağlıklı olmanın en temel göstergeleridir. Bir insanın sağlıklı olması için önce kendisini tanıması, kendisinin farkında olması lazım.
Farkındalık türleri…
Kişiye farkındalık, yere farkındalık, zamana farkındalık.
Kişiye farkındalıkta önce kendi kişiliğinin, kendi varlığının farkında olması, kendisini tanıması sonra diğer kişileri de tanıması gerekir insanın. En yakın olduğu, en iyi bilmesi gereken kişileri tanıması gerekir.
Kişinin yerle ilgili de farkındalığının olması lazım. Mesela ben şimdi şuradayım, şu ülkede, şu şehirde, şu bölgedeyim, şu apartmanda, şu kattayım diye bütün bunların farkında olmamız, doğal olarak olması gereken en temel farkındalıklardandır.
Zaman için farkındalığı, en üst aşama olarak söyleyebiliriz. Kişi, yer ve zaman olarak değerlendirdiğimizde zaman daha soyut. Kişinin mesela ruh sağlığı bozulduğunda veya bilinci herhangi bir sebeple etkilendiğinde önce zamana olan farkındalığı bozuluyor. Zamanın farkında olamıyor.
Bir bebeğin, çocuğun gelişme aşamalarına bakarsak; önce kişiyi farkeder ve kişiyi tanımaya başlar bebek. Önce annesini tanır, babasını tanır, insanları birbirinden ayırt etmeye başlar. En son ise zamana olan farkındalık gelişiyor.
Tıp, insanı biyolojik, psikolojik ve sosyal bir varlık olarak kabul ediyor ve sağlığı da 'insanın hem biyolojik hem psikolojik hem de sosyal olarak sağlıklı olması' diye tanımlıyor. Biz de kişiye farkındalığı bu şekilde ayrıntılandırırsak kişi önce bedeninin farkında olmalı diye düşünebiliriz. Bir yandan yeteneklerini bilip o şekilde kullanmalı, diğer yandan da sınırlarını, sınırlılıklarını bilip ona göre davranmalı.
Bedenimizin farkına varmak üzerinde biraz daha düşünürsek; sağlığımızın, beden sağlığımızın farkında olmalıyız ve kıymetini bilmeliyiz. Çünkü insan pek çok şeyin ancak yok olduğunda farkına varabiliyor. Varken devamlı gözümüzün önündeyken o zaman farkına varamıyoruz ve dolayısıyla kıymetini de anlayamıyoruz. Mesela sağlıklı iken sağlığımızın farkına varamıyoruz. Ancak hasta olunca bunu anlayabiliyoruz maalesef. Halbuki biraz dikkatli düşünürsek bedenimizle ilgili özellikleri düşünürsek, bedenle ilgili ne kadar çok işlevimizin olduğunun farkına varabiliriz.
Bedene farkındalık, sağlığımızı bozan şeylere dikkat etmeyi de içermeli. Bunun için, beslenmemize dikkat etmemiz gerekiyor. Sağlıklı beslenme, beslenme miktarımız, katkı maddeleri gibi sağlığımızı bozabilecek şeylerle mi besleniyoruz gibi bunların hep farkında olmamız gerektiğini söyleyebiliriz.
İnsan psikolojik bir varlık aynı zamanda. Psikolojik varlık deyince duygularını, düşüncelerini, davranışlarını ve algılamalarını daha çok buna katıyoruz. Duygularımızın farkında olmalıyız. Duygular bizim için çok önemli.
Sevmemizi belirleyen şeyler neler? İnsan neyi sever? Neyi sevmeyiz? Sevdiğimiz bir insanı niçin seviyoruz? Sevmiyorsak bir insanı niçin sevmiyoruz? Bunların çoğu kez farkında olmuyoruz. Farkında olmadan bu duygular bizde gelişiyor. “İnsan tamlığı sever” diyorlar mesela. Yani her şeyin tam olmasını, eksiksiz olmasını sever.
Duygu bir yandan hayatın tadı, tuzu. Pek çok şey duygularla yapılabilir hale geliyor. Mesela bir çorbanın üzerine baharat, tuz koymadan içmek yavan kalırken üzerine biraz baharat eklenince çok tatlı hale geliyor. Duygular da sanki hayatta böyle yapılagelen şeylere bir anlam katıyor ve bizim için cezbedici hale getiriyor.
Bilinçli tercihler ve farkındalık
Farkındalığı bilinçli tercih yapmak olarak değerlendirdiğimizde tabii düşünerek aldığımız kararları hayata geçirebilmek; insanın düşüncelerini davranışa geçirebilmesi ayrı bir şey.
Mesela arabanın motoruna insanın duygularını benzetebiliriz. Bir arabanın motoru ne kadar güçlü olursa o kadar iyidir diyebilir miyiz? Güçlü motor arabaya hız kazandırır. Daha ağır yük taşımasını sağlar. Yokuşa geldiğinde zor şartlarda yokuşta kalmayıp arabanın yoluna devam etmesini sağlar. Fakat arabanın motorunun gücü arttığı nispette direksiyon hakimiyeti zorlaşır bu sefer. Belki ideal araba güçlü bir motoru olan ve onunla orantılı direksiyon ve fren, gaz hakimiyetini sağlayabilecek bir sistem olmalıdır.
İnsanın güçlü olması tek başına yetmiyor. İrade, gereğinde frene basmak veya gaza basmak önemli. Direksiyon hakimiyetiniz çok iyi olabilir, yolu çok iyi biliyor olabilirsiniz ama gaza basmadığınız sürece hiçbir işe yaramaz. Yani o kadar güçlü motor çalışmadan orada durur. O irade eğitiminin de olması gerekiyor. Mesela oruç, insanın frene basmak konusunda özellikle yardımcı olan belki en önemli irade eğitimlerinden biri.
Kritik analitik düşünce anlamında şöyle bir örnek vardır: Olağan sıradan alışılageldik düşünce, düşünme şeklinin başkalarının çizdiği bir haritada ve onların koyduğu kurallara göre güzergahta hareket etmek, seyahat etmek, yolculuk etmek iken; kritik analitik düşünce ise kendi yol haritanı, rotanı çizmektir.
Kritik analitik düşünmeyi doğru güzergahı belirleme ve hangi yöne hareket edeceğimizi bilinçli olarak yapma şeklinde düşünebiliriz
Kıyaslama yaparak düşünmek…
Düşünme sürecimizin en önemli öğelerinden biri kıyaslamak. İyi bir kıyaslama yapmak için iki şeyi iyi tanımak gerekiyor ki onları böyle kıyaslamamız mümkün olsun. Tanımak da ölçmeyle ilişkili. Doğru ölçüm kriterlerini kullanarak doğru bir şekilde ölçmek. İyi bir ölçüm yapamıyorsak iyi tanıyamayız. İyi tanıyamadığımız şeyleri de kıyaslayamayız. Mesela iş yerine bir eleman alacağız. İki kişi var, birini tercih edeceğiz. Burada tabii doğru kriterinizin olması lazım.
Hazreti Ömer’den nakledilir. Kişiyi tanımak için onunla yolculuk yapmak, ticaret yapmak gibi kriterler koymuş. Demek ki Hazreti Ömer kritik analitik düşünüyormuş. Bizim de öyle olmamız lazım. Yani iki şeyi kıyaslamak için ikisini de iyi tanımamız lazım. Tanımak da ölçmekten geçer. Ölçebilecek durumda olmalıyız. Eğer ölçemiyorsak tanıyamayız. İyi tanıyamadığımız şeyleri de iyi bir şekilde kıyaslayamayız.
Duyu organlarımızdan gelen duyumları beyinde yorumlayarak onları bir algılamaya çeviriyoruz. Bütün bunlar bizim için çevreyi tanıma ve çevrenin farkında olmanın temel gerekleri, bütün düşünceler neticede bunların üzerine kuruluyor.
Devam edecek...
© İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.