Stresli dönemlerde, içgüdüsel olarak kızarmış tavuk, patates cipsi veya dondurma gibi yüksek yağlı yiyeceklere yönelme görülebiliyor. Ancak son araştırmalar, yağlı gıdalar tüketmenin aslında anksiyeteyi daha da arttırdığını ortaya koyuyor. Çünkü bağırsak bakterileri ile anksiyete seviyelerini düzenleyen beyin kimyasalları arasında bir bağlantı söz konusu.
Bu bulgular, gıda tercihlerimizi sadece kilo yönetimi kaygılarının ötesinde yeniden düşünme ihtiyacını vurgulamakta.
Geçtiğimiz haftalarda yayınlanan bir üniversite araştırmasına göre doymuş yağ oranı yüksek bir diyetin kobaylarda bağırsak bakterilerini, davranışları ve beyin kimyasını nasıl etkilediği incelendi.
Doymuş yağlar, öncelikle hayvansal ürünlerde ve tropikal yağlarda bulunuyor. Örnek vermek gerekirse yağlı etler; pastırma, salam ve sucuk gibi işlenmiş et ürünleri; peynir, krema, tereyağı, sade yağ gibi süt ürünleri; hindistan cevizi yağı, kakao yağı ve palmiye yağı gibi bitkisel katı yağ kaynakları; birer doymuş yağ kaynağıdır.
Tüm bunları doğal kaynaklarından bulmak, mesela yaylım hayvanlarının etini, sütünü ve yağını tercih etmek ve karar miktarınca tüketmek önem arz eder.
Ayrıca dondurma, bisküvi, hamur işleri, cipsler gibi abur cuburlar birer doymuş yağ kaynağıdır ve bunları tüketmekten mümkün oldukça sakınmak gerekir. Aksi takdirde yüksek yağlı bir beslenme modeli ile tüketildiklerinde doymuş yağların bağırsaktaki mitokondriyal işlevi bozduğu gösterilmekte.
Araştırma ekibi şunları ifade ediyor: "Herkes bunların sağlıklı gıdalar olmadığını biliyor, ancak biz bunları sadece biraz kilo alma açısından düşünme eğilimindeyiz. Bunların aynı zamanda beyninizi anksiyeteyi artırabilecek şekilde etkilediğini anlamak, risk boyutunu gözler önüne seriyor."
Ekip çalışmanın sonunda beslenme modelinin davranışlar üzerinde varsa ne gibi etkileri olduğunu belirlemek için çeşitli testler yaptı. Beklendiği gibi, dokuz haftalık sürenin sonunda, yüksek yağlı diyet uygulanan hayvanlar kontrol grubuna kıyasla kilo aldı. Ayrıca bağırsak bakteri çeşitliliği de önemli ölçüde azalarak, bağırsak bakteri oranı tipik sanayileşmiş diyet ve obeziteye benzedi.
Yüksek yağlı diyet grubunda araştırmacılar, serotoninin üretimi ve sinyalizasyonunda rol oynayan üç genin ifade düzeylerinde artış gözlemledi. Bu durum özellikle beyin sapının stres ve anksiyete ile ilişkili bir bölgesinde belirgindi.
Serotonin genellikle "iyi hissettiren" bir beyin kimyasalı olarak bilinse de serotonin nöronlarının belirli alt kümeleri aktive edildiğinde anksiyete benzeri tepkileri tetikleyebilir. Özellikle, stres ve anksiyete ile bağlantılı beyin sapı bölgesinde yüksek ifadeye sahip olduğu tespit edilen üç genden biri, aynı zamanda duygudurum bozuklukları ve insanlarda daha yüksek intihar riski ile de ilişkilendirilmiş.
Arştırmacılar, yüksek yağlı diyetlerin mikrobiyomu bozarak anksiyeteye katkıda bulunabileceğine ve bağırsak zarının zayıflamasına yol açabileceğine inanıyor
Doymuş yağ alımının gıdalardan alınan enerjinin %11'ini (kadınlar için günde 20 g ve erkekler için günde 30 g) aşmaması gerektiği yönündeki tavsiyelere rağmen, Batı tipi beslenen bir kişi günde yaklaşık %36 yağ tüketiyor. Bu aşırı yağ alımı sadece kilo alımına katkıda bulunmakla kalmayıp, çalışmanın bulgularının da öne sürdüğü gibi potansiyel olarak anksiyeteyi de artırabiliyor.