Uzmanlar sosyalleşemeyen çocukların sosyal medyanın denetimsiz dünyasında tehlikelere açık hale geldiğini belirterek bu durumun sebeplerini ve çözüm önerilerini anlattı.
Çocuklar, sosyal medyada gördükleri “meydan okumaları” (challenge) veya akımları taklit etmeye çalışırken ölümle sonuçlanabilecek durumlarla karşı karşıya kalabiliyor.
Çocuk ve Genç Psikiyatristi Prof. Dr. Veysi Çeri; “Araştırmalar, çocukların gerçek insan ilişkilerinden uzaklaştığını ve mahalleler, sokaklar, hatta okulların bile birer sosyalleşme alanı olmaktan çıktığını ortaya koyuyor. Birçok çocuğun tek bir arkadaşı yok ve anne babalarıyla yeterince kaliteli zaman geçiremiyor. Bu boşluk, çocukların sanal dünyaya yönelmesine neden oluyor." değerlendirmesinde bulunarak şöyle devam ediyor:
"Şiddet içeriklerine maruz kalan çocukların, şiddeti normalleştirdiği gözlemleniyor. Sosyal medyada gördükleri akımları taklit etmeye çalışıyorlar. Psikiyatrik açıdan sosyal medya bağımlılığı ile madde bağımlılığı arasında bir fark yok. Her ikisi de dopamin sistemini etkileyerek aynı sonuçları doğuruyor. Araştırmalar, bağımlılık riskinin erken yaşlarda çok daha yüksek olduğunu gösteriyor."
Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Uzm. Dr. Gözde Narin Coşkun; "Çocuklar, sosyal medyada yaşlarına uygun olmayan içeriklerle karşılaşarak dünyayı ve gerçeği yanlış bir şekilde algılayabilir ve yorumlayabilir. Gördüklerinden etkilenerek yanlış davranış modelleri geliştiren çocuklar, sosyal becerilerinde gerileme yaşayabilir. Bu da ilerleyen yaşlarda ilişki kurma güçlüklerine yol açabilir" dedi.
Prof. Dr. Barış Erdoğan da “Bu çocuklar toplum ve akran grupları tarafından kabul görmek, kendini değerli ve anlamlı hissetme çabası içindeler. Sosyal medya onlara beğeni, paylaşım ve takipçi sayısı gibi ölçütlere göre değerlendirildikleri bir alan açıyor. Bu nedenle kendilerini akranlarına ve topluma ispatlamak için sosyal medyada trend olan içerikleri takip ediyorlar, çoğu zaman riskli meydan okuma akımlarını da bu çerçevede benimsiyorlar, uyguluyorlar. Zira çocuklar bu trendlerin dışında kalırsa akran grupları tarafından dışlanacağı korkusunu yaşıyorlar” dedi.
Sosyal Mecralar Paylaşımın İçeriğinden Çok Etkileşimiyle İlgileniyor
Bilişim Uzmanı Osman Demircan ise konuya teknik bir açıdan yaklaşıyor ve diyor ki: “Sosyal medya platformlarını ayakta tutan, içerikleridir. Ancak platformlar, içeriklerin içerikleri ile ilgilenmiyor.
O içeriğin ne kadar çok izlendiği ve ne kadar çok paylaşıldığı ile ilgileniyor. Çocukların meydan okuma sonucu hayatlarını kaybedebilecekleri bir içerik olsa dahi sosyal medya mecraları sorumluluğu, “Uygulamanın içinde yaş sınırı var” diyerek kişilerin kendisine ve ailelere bırakıyor. Bu noktada yaşı küçük çocukların bu ve benzeri meydan okumalar ve yanı sıra zorbalık gibi çeşitli nedenlere şahit oluyoruz.
Yasa çıksa dahi ebeveynler, denetimi ele almalı ve çocuğunun ne izlediğinden kiminle iletişim kurduğuna kadar her sürecini ne pahasına olursa olsun sık ve iyi takip etmeli.”
Aileler neler yapabilir?
Prof. Dr. Çeri, çözüm önerisi olarak da şunları söyledi: “Çocukların dijital bağımlılıktan korunmasının temel yolu, onlara bağlanabilecekleri sağlıklı ortamlar ve aktiviteler sunmaktır. Araştırmalar, sadece akşam yemeklerini ailecek yemenin bile bağımlılık riskini azalttığını gösteriyor. Çocuklarla kaliteli zaman geçirmek, onlara spor veya sanatsal faaliyetler sunmak, sağlıklı bir zihinsel ve duygusal gelişim için elzem. İçeriklerin ciddi şekilde denetlenmesi gerekiyor.”
Dr. Coşkun da “Çocukların sosyal medya kullanımını sınırlamak ve denetlemek, büyük önem taşımaktadır” dedi.
Milliyet