1929 dünya ekonomik buhranı ile 2008 finansal krizi arasında benzerlikler ve ayrılıklar bulunuyor. İki krizin ilk ortak noktası ABD'de başlamış olması.
1929 dünya ekonomik buhranının temel nedenleri; ''gelir dağılımdaki dengesizlik, şirketlerin mali durumları arasındaki dengesizlik, bankaların yapılanmalarındaki bozukluk, dış ödemeler dengesindeki bozukluk, ekonomi yönetiminde tecrübesizlik, parada altın standardında ısrar etme'' olarak sıralanırken, 2008 dünya ekonomik krizinin temel nedenleri ise ''faiz, amacından sapan finans kurumları, mortgage kredileri, konut fiyatlarındaki aşırı artışlar, menkul kıymetler, kredi türev piyasaları ve kredi derecelendirmeleri'' olarak değerlendiriliyor.
1929'da başlayan, 1930 yılının sonralarında tam anlamıyla hissedilen ve yaklaşık on yılı aşkın süreyle devam eden dünya ekonomik bunalımı ile 2008'de başlayan ve 2012'de derinleşmesi beklenen mevcut küresel finansal kriz arasındaki benzerlik ve farklılıklar 3 iktisatçı tarafından değerlendirildi.
Ekonomist Prof. Dr. Yakup Kepenek, 1929 krizinin ana nedeninin büyük bir üretim fazlası ve bunun tüketilememesi olduğunu, bunun da fiyatların düşmesine ve işsizlik rakamlarının olağanüstü artmasına sebep olduğunu, bugünkü krizde ise böyle bir şeyin söz konusu olmadığını, bugünkü krizin ana nedeninin sıcak paranın küresel dolaşımında yaşanan düzensizlikler söyledi.
Dolayısıyla 1929 büyük buhranı ile bugünkü krizi birebir karşılaştırmanın aslında pek doğru olmadığını kaydeden Kepenek, 2012 yılına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
"1929 krizine çözüm getiren ünlü iktisatçı Keynes'in ''hayvansal dürtü'' diye bir sözü var, bugünkü durum bu. Yani sermayelerin, para sahiplerinin daha çok kar etme dürtüsü hayvansal bir dürtü. İçinde güven meselesi var, kar amacı var. Kişisel olarak şunu söyleyeyim, 2012'de ABD'nin önlemleri, büyük sermaye tarafından benimsenirse, krizin derinleşeceğini pek düşünmüyorum. AB de, kanımca doğru bir iş yaptı. Avro'ya güven duyulması yönünde çok ciddi adımlar atmaya başladı. Bu sermayede güvene neden olursa kriz olmaz. Ama sermaye 'daha fazla güven istiyoruz, bu kadarı yeterli değil' der ve Uzakdoğu'da yatırım alanları bulursa, Avrupa ve ABD'de kriz biraz daha artabilir. Büyük kriz olmasa bile en azından durgunluk olur. Avrupa'nın önlemlerini küresel sermayenin ne ölçüde benimseyeceğine bağlı."
Prof. Dr. Erinç Yeldan da, 1929 ''büyük buhranı'' ile 2008 ''büyük durgunluğu'' arasında her şeyden önce en büyük benzerliğin, her ikisinin de bir coğrafi bölgeyle sınırlı olmayan krizler olduğunu kaydetti. Günümüzde artan sermaye akımlarının aşırı serbestleştirilmesi ve kuralsızlaştırılması sonucu patlak veren küresel krizin, aynı 1929'da olduğu gibi gerileyen yatırımlar, yüksek işsizlik ve dahası sıcak savaş öğelerini de içeren bir "yıkım" döneminden geçtiğini ifade eden Yeldan, ''Irak müdahalesi, Arap Baharları eylemlerinin giderek uluslararası ölçekte bir siyasi gerginliğe dönüşmesi, 1929 sonrasını andırır savaş konjonktürünü çağrıştırmaktadır'' dedi.
Gerek gelişmiş, gerekse kalkınmakta olan ekonomilerin krize karşı uyum mekanizmalarını işletemediklerini kaydeden Yeldan, şu değerlendirmelerde bulundu: "AB ülkelerinin yapısal nitelikli sorunlarını aşmadaki tek olanağı emek gelirlerinin düşürülmesidir. Bu da 2012'de küresel ekonomide büyük çaplı bir talep daralması yaşanabileceğine işaret etmektedir. Türkiye 2010 ve 2011'i yoğun yabancı sermaye girişleri ve döviz rezerv kullanımı sayesinde yüksek büyüme ile geçmişti. Ancak 2012'de söz konusu sermaye girişlerinin yavaşlayacağı beklentisi nedeniyle Türkiye ekonomisinin yavaşlama olasılığı son derece yüksek gözükmektedir. Kanımca, 2012'de büyüme hızındaki yavaşlamanın görece sert ve yumuşak olması, döviz kuru ile yurt içi kredi hacmine bağlı enflasyonist baskıların seyrine bağlı olarak değişecektir."
MİLLİ GAZETE