Her dönemin ve her ülkenin sorunu; gıda israfı... Hızla büyüyen dünya nüfusu daha fazla yiyeceğe ihtiyaç duyuyor. Ancak hep yeni ve taze olanın seçilmesi gıda kaybı ve israfına sebep oluyor.
Dünyada her yıl üretilen 1,3 milyar tonun üzerindeki gıda ya kaybediliyor ya da israf ediliyor. Bunun yanı sıra artan dünya nüfusuna paralel olarak israf edilen gıda miktarı da artıyor.
Kültürümüzde gıdayı nimet olarak görüp ‘Bizde israf olmaz’ dense de rakamlar hanelerimizde yıllık 93 kilogram gıda israf ettiğimizi gösteriyor.
Bu konuda diğer tespitler şöyle:
* Sadece Tavsiye Edilen Tüketim Tarihi ve Son Kullanma Tarihi arasındaki farkı bilmek; satın aldığımız ürünleri doğru şekilde saklama yöntemlerine hâkim olmak; markete girdiğimizde kısa zamanda tüketeceğimiz bir ürünse son kullanma tarihi yakın olan bir ürünü satın almak bile bireysel olarak kilolarca ürünün israfa gitmesini engelleyebileceğimiz anlamına geliyor
* Satış kanallarında en çok paketli olmayan, meyve, sebze ve unlu mamullerin israf ediliyor. Çünkü bu gıdalar ısı, nem, bakteri gibi dış etkenlerden çok daha fazla etkileniyor. Dolayısıyla toptancı ve perakende aşamalarında da doğru depolama ve dağıtım süreçlerinin yönetilmesi gerekiyor.
* Tüketiciler daha iyi görünen ürünleri satın almayı tercih ettiği için daha az mükemmel olan ürünler toplanmaya değer görülmüyor.
* Toplansalar bile fazla olgunlaşmış meyveler, çürümeye başlamış sebzeler veya düşük kaliteli ürünler satın alınmadığı için çoğunlukla çöpe gidiyor.
Bu durumun önüne geçmek için bazı adımlar atılıyor, ‘dışı çirkin içi güzel’ diye tanımlanan ürünler daha uygun fiyata satılarak israf önlenmeye çalışılıyor.
* Gıdanın bozulmalara karşı ne kadar hassas olduğunun bilinci ile alışveriş yapmamız, hızla tüketecek durumdaysak bu gıdalara öncelik vermemiz uygulayabileceğimiz adımlardan biri.
“Gıdanın üretim hikâyesinin bilinmediği, gıdaya ulaşımın çok daha kolay olduğu hızlı Yaşam koşullarında, plansız alışveriş ve gıdanın son kullanıcıda kolayca çöpe atılabilmesi en büyük sorun” diyen Nil Tibukoğlu, "Kırsal kesimde özellikle tarımla ilgilenen insanlar gıdanın israfı konusunda çok daha duyarlı. Gelişmekte olan ülkelerde ise gıdaya ulaşım zorluğu sebebi ile gıdanın kıymeti çok daha iyi biliniyor” diyor ve ekliyor:
* Bahçecilik ve tarım işleriyle ilgilenler bilir; yetiştirilen domates, biberlerin, elma ve armutların rengi ve şekli pek de birbirine benzemez, hepsinin kendine has bir hali vardır.
Gıdanın şekli besin değerine ya da tazeliğine dair bir gösterge de değildir.
* Manavlarda ve pazar tezgahlarında gördüğümüz her bir ürünün ne kadar eşsiz olduğunu hatırlamamız ve onları nasıl değerlendirebileceğimizi sorgulamamız gerekiyor.
* Kenarı çizilmiş domateslerden kışlık salça yapmak, hafif ezilmiş meyvelerden reçel ya da hoşaf yapmak tüketicilerin alabileceği çok basit önlemlerden.
* Bayatlayan ekmeklerin buzlukta saklanarak daha sonra ısıtılıp yeniden değerlendirilmesi, ihtiyaç kadar alışveriş yapılması, son tüketimi yaklaşan ürünlerin indirimli satılması ya da bağışlanması diğer tedbirler olarak sıralanabilir.