İlke ve Değerlerinden Ödün Vermeden
Özgür Yayın Platformu Olarak Kalsın Diye
İkindi16:56 Akşam20:04 Yatsı21:35 İmsak04:20 Güneş05:58 İşrak06:38 Öğle13:07
Hava - Hava durumuHafif Yağmurlu 16°C Nem %88
Türkçe
19 Şevval 1445 28 Nisan 2024 Pazar
19 Şevval 1445
Öğle
13:07
İkindi
16:56
Akşam
20:04
Yatsı
21:35
İmsak
04:20
Güneş
05:58
İşrak
06:38
Giriş Yap

İlk İnsan, İlk Peygamber; HZ. ADEM (AS.)

19.02.2024    |

“Allah, Âdem’i topraktan yarattı.”

“Sonra ona “ol” dedi, (can gelip) oluverdi.” (Âli İmran,59)

Âdem (As.) ilk yaratılandı. İlk insandı.

Cennet ve dünya hayatını yaşayandı.

İlk hatâ yapandı.

İlk örtünendi.

İlk tevbe edendi.

İlk peygamberdi.

İlk tevhid mücadelesi verendi.

İlk evlât acısını tadandı.

İlk selâmlaşandı.

Toprağı ilk işleyendi.

Sallallahu aleyhi ve sellem.

Âdem (A.S.) ilk insandı, ilk peygamberdi. Evrende, Âdem’den önce yaratılmış melek ve cin adını taşıyan iki varlık daha vardı. (Bakara,31; Hicr,26-29)

Melekler, “Orada bozgunculuk yapacak, kanlar akıtacak birini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek yüceltiyor ve seni takdis ediyoruz, dediler.” (Bakara,30)

Meleklerin insan varlığına bu karşı çıkışının ve ileri sürdükleri gerekçenin anlamı neydi? Bu üçüncü varlığın kendilerinde bulunmayan bir özellikle yaratılacağını anlamış olmalarıydı. Bu özellik, evrende Allah’a “halife” olmaktı.

 Meleklerin husûsî itirazına Allah Teâlâ’nın bu umûmî cevabı ne kadar manalı; “Sizin bilmediğinizi ben bilirim!....”

“Allah, Âdem’e her şeyin ismini öğretti. Sonra onları meleklere gösterdi.”

“Eğer sözünüzde samîmî iseniz, bunların isimlerini söyleyin bana!.. dedi.

İtiraz, imtihan getirmişti. Ne yapacaklardı şimdi? Yalan söyleyemezlerdi. Rastgele cevap veremezlerdi. İnat gösteremezlerdi. Çünkü melektiler. Melekçe bir yolu seçtiler; “Münezzehsin sen! Öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok... Gerçekten her şeyi bilen ve her işi hikmetle gören sensin sen!... dediler.” 

Melekler önce yaratılmışlar, sayısı belirsiz yıllar evrende yaşamışlardı. Yeni yaratılan insan, ilâhî lutfa ulaşmış, melekleri bilgide aşmıştı.. “Âdem eşyânın isimlerini meleklere söyleyince”, Allah: “Ben gökler ve yerde görülmeyeni biliyorum, sizin açıkladığınızı ve gizlemekte olduğunuzu da bilirim, diye size söylememiş miydim?” buyurdu... (Bakara, 30-33)

Böylece, o günün varlıklar dünyası, insanın üstünlüğünü duydu...

Secde

Allah’ın ihsânı ile Âdem, bilgide melekleri geçmişti. Fakat meleklerin bu üstünlük karşısında durumları ne idi? Henüz belli değildi. Bu açmazı çözüme bağlayacak, meleklerin bilmediği, fakat Allah’ın bildiği sırları ortaya çıkaracak yeni bir olay oldu. Allah şöyle buyurdu;

“Meleklere, Âdem’e secde edin, demiştik. İblis hariç, meleklerin hepsi secde ettiler. İblis kaçındı, büyüklük tasladı ve inkâr edenlerden oldu.” (Bakara,34)  

İnsan varlığı ikinci itirazla karşılaştı. Bu, aynı zamanda Allah emrine karşı idi. İtirazı yapan, melekler içinde bulunduğu halde melek olmayan İblis idi. İblis secde emrine uymadı. Bunun üzerine Allah ile İblis arasında bir dizi konuşma oldu. Bu konuşmalar şöyleydi:

Allah, “Sana emrettiğim halde seni secdeden alıkoyan nedir?” dedi.

Şeytan, “Beni ateşten, onu çamurdan yarattın; ben ondan üstünüm, cevabını verdi.” (A’raf,12)

İblis bu iddiasında haklı mıydı? “Ben ondan üstünüm” sözü, kuru bir iddiadan öte, büyüklenmeye dayanan, Allah emrine karşı çıkıştı... Şeytan melek değildi. Ateşten yaratılmıştı. Melekler içerisinde bulunuyordu. Cinnîlerdendi. (Kehf,50)

Âdem’e secde emri verilince, bu emir Şeytan’ın hissiyâtına ters düştü. Derhal kaçındı ve emri yerine getirmedi. Şeytan, ateşin topraktan üstünlüğü gibi, iki madde arasında, aslında olmayan bir farklılık görmüştü. Her iki maddenin yaratıcısının Allah olduğunu itiraf etmesine rağmen; Âdem’in yeryüzünde Allah’ın halifesi olması, Allah’tan bir ruh taşıması gibi asıl üstünlüklerini bilmezden gelmişti.

Âdem’de toprak, kendinde ateşten başka bir mâhiyet görmemiş, diriden ölü, ölüden diri yaratan, bütün meziyetleri bahşeden Allah’ı maddeye mahkûm sanmıştı.

Şeytanın kovulması

Görüşü maddeye takılmış, öteye geçememişti. Maddeyi tek ve gerçek ölçü bilen her kafa, İblisçe bir yanılma içinde olacaktı... İblis, anlayışı haktan değil, nefsinden almak istemişti. Bu anlayışla Âdem’i bir basit çamur, kendisini de yükselen bir ateş niteliğinde görmüştü. Bu hâliyle yalnız Âdem’e karşı değil, Allah’a karşı da benlik ve büyüklük duygusu içinde görünmüştü.

Allah’ın secde emrine uymayan, vahye akılla karşı çıkan, davranışında haklılık iddia eden, büyüklenme ve azgınlıkta inad gösteren Şeytan, her âsinin acı sonuna uğrayan ilk yaratık oldu.

Allah şöyle buyurdu: “İn oradan! Orada büyüklenmek sana düşmez, defol!. Sen alçağın birisin! Defol oradan. Sen artık kovulmuş birisin. Doğrusu hesap gününe kadar lânet sanadır." (A’raf 7/13; Hicr 15/34-35;Sâd 38/77-78)

İsyân ve kibir cezasını bulmuştu; İblis, iblisçe hareketinden ötürü nimet ve rahmetten ebediyyen kovulmuştu. Allah emri karşısında büyüklenmek küçüklüktü. Büyüyecek olan, büyüklenmezdi. Büyüklenen, eninde sonunda küçülecek, alçalacaktı. Şeytan da böyle oldu. Melekler arasındaki yerini kaybetti.

Şeytan şaşırmıştı. Âdem’den üstün olduğunu iddia ederken, melekler arasındaki yerinden olmuştu. Kovulmuştu. Hayatını da kaybetme endişesine düşmüştü. Allah’a yalvardı: “İnsanların tekrar dirilecekleri güne kadar bana mühlet ver.” dedi. (A’raf 7/14)

İblis, insanların tekrar dirilecekleri güne kadar mühleti alırsa, ölümden kurtulacağına inanmıştı. Biliyordu ki, tekrar dirilmeden sonra ölüm yoktu. Allah Şeytanın ölümsüzlük isteğini “Belirli bir zamana kadar” (Hicr 15/38) kaydıyla cevaplandırmış ve şöyle buyurmuştu: “Sen mühlet verilenlerdensin!..” (A’raf 7/15)

Şeytanın görevi

Şeytan arzusuna belirli bir ölçüde kavuşmuştu. Belirli güne kadar yaşayacaktı. Suçunu kabul edip affettirme yolunu mu seçecekti? Yoksa daha da azgınlaşacak ve azdıracak mıydı? Şöyle dedi: “Beni azdırdığın için yemin ederim ki, senin doğru yolun üzerinde insanlara karşı duracağım; sonra önlerinden, arkalarından, sağ ve sollarından onlara sokulacağım; çoğunu sana şükreder bulamayacaksın!.”

“Yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim. Hâlis kıldığın kulların bir yana, onların hepsini saptıracağım.” (Hicr 15/39)

Şeytan, insanları azdıracaktı. Kendisine yoldaş arayacaktı. Bozgunculuk yapacaktı. Giderek artırdığı isyanı onu bu noktaya getirmiş, Allah’a karşı bu cüretkâr plânlarını söyletmişti. Allah, şeytanın azdırma plânlarını şöyle sınırladı: “Kullarım üzerinde senin bir nüfûzun olamaz. Ancak sana uyan sapıklar bunun dışındadır.” (Hicr 15/42)

“Yerilmiş ve kovulmuş olarak defol. Yemin olsun ki, insanlardan sana kim uyarsa, sizin hepinizi Cehenneme dolduracağım.” (A’raf 7/18)

Âdem’in yaratılışı nedeniyle tâbi tutulduğu imtihanda, hislerine kapılarak Şeytan’ın yüksek makamından düşmesi, elbette acı olmuştu. Ancak meleklerin kendisine hürmet secdesinde bulunduğu insan cinsinin, bu ilk büyük ve açık düşmanı Şeytan’ın izine, huyuna ve buyruğuna uyarak cezada Şeytan’a ortak olması, ondan çok daha acı olacaktı. Düşüncesinde, işinde ve huyunda Şeytan’a karşı olan insan; “Allah’ın kulu” sıfatını koruyacaktı...

Ve Havva

İlk insan olarak Âdem yaratıldı. Âdem erkekti. Kendi cinsinden ve nefsinden eşi de yaratıldı.( Rum 30/21.)

Bu ilk insan âilesi Allah’ın şu emriyle karşılaştı; “Ey Âdem, sen eşinle beraber Cennette yerleş!...”

İlk insan âilesine Cennette yerleşme hakkı tanıyan Allah, onlara Cennet hayatlarının devamı için öğütlerde de bulundu:

“Orada olanlardan istediğiniz kadar, bol bol yiyin. Yalnız şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa ikiniz de zulmedenlerden olursunuz.” (Bakara 2/35)

“Ey Âdem, doğrusu bu (İblis) senin ve eşinin düşmanıdır. Sakın sizi Cennetten çıkarmasın. Sonra zahmet çeker, bedbaht olursun.” “Doğrusu Cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın, orada ne susarsın, ne de güneşin sıcağında kalırsın.” (Tâhâ 20/117-119)

İnsan’ın Cennet hayatı başlamıştı, devam ediyordu. Öte yanda, Âdem’i kendi felâketine sebep bilen Şeytan, ondan öç almanın plânları içindeydi.. Cennetteki nimetler yanında, konan bir yasak, Âdem’in (a.s) ve eşinin ilk imtihanıydı. Daha önce Âdem’in (a.s.) yaratılışı ile melekler ve Şeytan imtihan edilmişti. Başlangıçta melekler itiraz etmişlerse de hemen Allah’a sığınmışlar ve secde emrine uymuşlardı. Şeytan ise secde emrine uymamış, isyan etmiş, imtihanı kazanamamıştı. 

İlk Günâh

İnsan, nimete kavuştuğu, ya da yüksek bir makama ulaştığı zaman, ilk arzusu burada devamlı kalmaktır. Devamlılık arzusunda en haklı kişi, Âdem (As.) olmalıydı. Çünkü Cennet’teydi. Haklı olarak Âdem (As.) bu arzûyu duydu. Şeytan da onu bu noktadan vurdu. Nihayet Şeytan onu fitledi: “Ey Âdem, sana ebedîlik ağacını ve çökmesi olmayan devleti göstereyim mi? (Tâhâ 20/120)

“Rabbinizin sizi bu ağaçtan men etmesi, melek olmanız ya da burada temelli kalmanızı önlemek içindir. Doğrusu ben size öğüt verenlerdenim” diye ikisine de (yalan yere) yemin etti.

Şeytan, böylece onların yanılmalarını sağladı. (A’raf 7/20-22) Âdem (As.) ve eşi, melek olma veya Cennette ebedî kalma ihtimallerini duyunca, Şeytan’ın kendilerine düşman olduğunu unuttular. “Ağaca yaklaşma” emrinde sabırsızlık ettiler.” (Tâhâ 20/115)

Ağaçtan yediler. “Ağaçtan meyve tadınca; ayıp yerleri kendilerine açılıverdi ve üzerlerine cennet yaprağından örtüp yamamağa başladılar. Âdem Rabbine karşı geldi de şaşıp kaldı.” (Tâhâ 20/121; A’raf 7/22)

Allah, Âdem’e görevini hatırlattı ve savunmasını sordu. Şöyle buyurdu: “Ben sizi o ağaçtan men etmemiş miydim? Şeytan’ın size apaçık bir düşman olduğunu söylememiş miydim?” (A’raf 7/22)

İlk Tevbe

Şeytana kapıldılar. Şeytan isterdi ki daha da kendisini izlesinler. Fakat Âdem (As.) ve eşi bu noktadan sonra meleklerin yolunu seçtiler. Şeytan’ı terk ettiler. Suçlarını itiraf ettiler. İnsanlık gösterdiler.

Şöyle dediler: “Rabbimiz! Kendimize yazık ettik! Bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, biz (her şeyini) kaybedenlerden oluruz.” (A’raf 7/23)

Âdem (As.) ile eşi tevbe ederek Rablerine döndüler. Samîmiyetle bağışlanmalarını istediler. Allah da bağışladı;

“Çünkü Allah tevbeyi kabul eden ve esirgeyendir.” (Bakara2/37;Tahâ 20/122)

Cennetten Dünyaya

Cennette başlayan insan hayatının ilk bölümü sona erdi. Âdem (a.s.) ile eşinin sebep olduğu olay, insana Cennet öncesi dünya hayatını mecbûrî kıldı. Allah Âdem (a.s.) ile eşinin tevbesini kabul etti; fakat Cennet’te kalmalarına, Cennet şartlarının dışına çıktıkları için müsaade etmedi ve şu emri verdi: “Kiminiz kiminize düşman olarak inin! Siz yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz. Orada yaşar, orada ölür ve orada dirilirsiniz.” (A’raf 7/24-25)

Size bir yol gösteren gelecektir. Benim yoluma uyanlar için artık korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir.” (Bakara 2/38)

Emre uydular. Yeryüzüne indiler. Ama nasıl? Bilmiyoruz. Bilinen bir gerçek vardır ki, o da Hz. Âdem ile eşi yeryüzünde buluştular, birlikte yaşadılar. Rablerine birlikte şöyle dua ettiler: “Eğer bize salih bir çocuk verirsen, yemin ederiz ki şükreden kimselerden olacağız.” (A’raf 7/18 )

Şeytan kovulduğu zaman tekrar dirilme gününe kadar ömür istemişti. Âdem (As.) ile eşi de dünyaya inince, Allah’tan çocuk istediler. Böylece, çocuklarında yaşamak dilediler. Allah, “İkisinden pek çok erkek ve kadın türetti.” (Nisâ 4/1)  

Yeryüzünde insanlar çoğaldı. Allah, Âdem’i (As.) çocuklarına peygamber yaptı. (Bakara 2/38; Tâhâ 20/122-123; Âl-i İmrân 3/33)

Şeytana karşı insanı Allah, peygamberle korudu... Şimdi hidayet Peygamberin; dalâlet Şeytanın yoluydu...

 

­
Kabe
Canlı Yayın
Şuan canlı Yayın
Peygamber Efendimizin Hayatı
AKRA CANLI
 / 
close icon close icon
AKRA CANLI
Peygamber Efendimizin Hayatı
Peygamber Efendimizin Hayatı Add Icon volume up
 / 
Canlı Yayın
fast rewind
fast forward
Playlist
Bu özelliği kullanabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir
  
Fikrini Paylaş
TAAHHÜTNAME

Hazırlamış olduğum ve sitenize gönderdiğim/ teslim ettiğim, tamamen orjinal ve bana ait olan, projemin/görüntü veya kaydımın, AKRA MEDİA tarafından kendisine ait kablolu/karasal/uydu, şifreli/şifresiz, free/paralı TV, video, DVD, VCD,VHS ,radyo, kaset, sinema ve sair mevcut yada ortaya çıkacak her türlü İşaret, ses ve /veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı ve tüm internet siteleri ve sosyal medya platformlarında yayınlamasına, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, işleme hakkı ve temsil hakkının kullanılmasına süresiz olarak müsaade ediyorum.

Projemin/görüntü veya kaydımın, bant, CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player, dijital kayıt vb. tüm yollarla kayıt, çoğaltma ve dağıtım haklarını, bilişim veya iletişim ortamında görüntülenmesini, iletilmesini, okunmasını, izlenmesini, dinlenmesini vb. interaktif veya normal CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player vb. şekilde basılarak veya ses kayıtlarının metin haline getirilip kitap olarak piyasaya sunulmasını sağlayacak her türlü materyal üzerine kaydı ile çoğaltılması, kullanılması, işlenmesi, yeniden ve genişletilmiş şekilde sesli, yazılı ya da görüntülü yayın haklarını, bu suretle de çoğaltılarak kullanılması, dağıtılması, pazarlanması vb. fikri, mali ve manevi haklarımın tamamını, programda gerekli görülen değişiklikleri yapma haklarımı bila bedel olacak şekilde, AKRA.MEDİA sitesine ve bu site'nin yetkilisi ve sahiplerine devir ve temlik ettiğimi, beyan, kabul ve taahhüt ederim.

Şehir Seçin
Close