Günümüzde neredeyse her türlü sorunun sebebi olarak hep eğitim hep eğitim meselesi öne sürülüyor. Geçmişteki eğitim öğretim yöntemlerimize bakınca, bugün eksik olanın terbiye olduğunu daha iyi anlıyoruz.
Oysa bizde eğitim, talebe milletine sadece bilgi doldurmak değildi, ilmi nasıl kullanacaklarını öğretim, onun ağırlığını kaldıracak kudret demek olan usul, erkânı ve edebi de talim etmekti. Öyle bir şeydi ki bu talim ve terbiye, sınavlarla ezberletmek yerine usta ve çırak arasındaki sıcacık ilişki ile öğretilir, öğretilmez birlikte yaşanır, yaşanırken huy edinilirdi. Ahlakı ve ahlaklı olmayı huy edinenler de öldürseniz huyundan vazgeçmezlerdi, sapasağlam ahlak adamı olurlardı.
Dünyaya ilham vermiş bir sistem, ahilik teşkilatı
Ahilik kabiliyetleri farklı olan bireylere, aynı eğitim vermenin hatalı olacağı görüşüne dayanırdı. İnsanlar arasında fiziki yapı, akıl ve düşünce açısından farklılıklar olması, tek tip insan yetiştirilmesini önlemiştir. Aslında insanların farklı kabiliyette olması, Allah’ın insanlara bahşettiği bir nimettir. Böyle olmasıydı aralarında yarışma duygusu yerine haset duygusu gelişir bu da fertler arasında zulmün, kötülüğün ve bozgunculuğun nedeni olurdu.
Ahilikte insan yetiştirme
Ahi Birlikleri’nde bir meslek dalına eleman alınırken, bir takım sınamaya tabi tutulurdu. Her şeyden önce, mesleğe aday olan kimsenin istidadı ve yetenekleri dikkate alınırdı. Huy ve kabiliyeti denenir, zekâ derecesi ölçülür ve çocuğun hangi mesleğe yatkın olduğu tespit edilirdi. Böylece gencin ileride başarı gösterebileceği bir meslek seçimi yapılırdı. Tabi ki bu seçimden önce çocuğun isteği de göz önünde bulundurulur. Ondan, mesleğini sevmesi ve başarılı olması beklenirdi.
Ahilik sistemindeki usta, kalfa, çırak ilişkilerinden etkilenen Alman bilim adamı Franz Teaschner, Anadolu’da Ahiliği araştırmış, ülkesinde meslek okullarının kurulmasında bu sistemden yararlanmıştır.
Ahilik, XII. yy. bir takım sosyal-ekonomik sorunların yaşandığı Anadolu’da, halkın sıkıntılarını gidermek için kurulan bir sivil toplum kuruluşudur. Başlangıçta yalnız esnaf, sanatkâr ve üretim birliklerini içine alan bu kurum, daha sonra toplumun diğer kesimlerine de hitap edecek duruma gelmiştir.
Sadece esnaflık değil toplumsal bir kalkınma örneği
Ahilik, eğitim yanında ekonomik, ahlak, çalışma, hukuk, siyaset ve kültürel fonksiyonları ile yaşamın tüm alanlarında etkili olmuştur. Bir yaşam biçimi ve bir sistem olarak yüzyıllar boyunca uygulanmıştır. Ahiliği diğer kurumlardan ayıran en önemli yanı, insani değerlere ve ahlaka verdiği önemdir. Ahilik ahlakı, günlük hayatın her alanında kendini hissettirir. Bu nedenle ona ahlak ve sanatın uyumlu birleşimi, diğer adıyla ahlak okulu da denir. Ahiliğin, ahlak kurallarının toplum hayatında kabul edilmiş olması, ortak yaşamın yüklediği sorumluluklar ile ferdin koruma ihtiyacını uzlaştırmış, toplum barışını sağlamıştır.
Meslek eğitimi ile ahlak eğitimi bir bütünlük içerisinde ele alınarak uygulanırdı. Ahlak ve adap eğitimi, Ahi Birlikleri’nin tesis ettiği Ahi zaviyelerinde, meslek eğitimi de atölye ve dükkân gibi iş yerinde verilirdi. Eğitim, iş başında ve iş dışında olmak üzere iki ayrı yerde verilmesine karşın, birbirini tamamlar mahiyetteydi.
Ahi zaviyeleri bir bakıma terbiye ocağıydı. Burada öğretmenler bir meslek edinmek üzere, yeni çalışmaya başlayan gençlere önce okuma yazma öğretirlerdi. Muallim adı verilen öğrenciler yanında, ilmi sahada söz sahibi müderris ve kadılar da ders verirlerdi. Zaviyelerde dini bilgiler yanında Türkçe konuşma, edebiyat, müzik, spor folklor ve askeri bilgiler öğretilirdi.
Güzel ahlak modeli
Gençlerin, kültürlerini geliştirmek için tarihi destanlar; Kutadgu Bilig ve Dede Korkut gibi kahramanlığı, yiğitliği konu alan eserler okutulurdu. Ahlak eğitiminde ise Fütüvvetname denilen Ahiliğin ahlak kitaplarından yararlanılırdı. Yazarı belli olan ve olmayan yüzlerce fütüvvet kitabı yazılmıştır. Bu kitaplar, bir bakıma İslam tasavvufunun geliştirdiği Kur’an ve Hadislere dayanan, güzel ahlak ve ideal insan modelini belirleyen kitaplardı. Bu eserler, yalnız gençlerin değil toplumun tüm katmanlarının uyması istenilen ahlak kurallarını içerirdi.
Gençlere verilen terbiye kuralları şöyle sıralamaktadır:
“ Taam yimekte yirmi erkân vardır.” Yani yemek yemeğe ait yirmi kural vardır. Bunlar:
- Sofraya oturmadan önce ve yemekten sonra elleri yıkamak, silmek.
- Yemeğin dürüstlükle kazanıldığına emin olmak.
- Yemeğe büyüklerden önce başlamamak.
- Yemek yerken yüksek sesle konuşmamak, ağzından tükürük saçmamak, kaşınmamak.
- Yemekte küçük lokma almak, başkasının yediği lokmaları gözetmemek.
- Yemekte ağzı şapırdatmamak.
- Yemekte öksürük tutarsa, ağzı elle değil mendille kapatmak.
- Su içmede de üç edep kuralı vardır:
- Suyu birden yudumlamadan, dinlene dinlene içmek.
- Suyu üstüne dökmemek.
- Bardağı sıkı tutmak.
Bunlar gibi evden çıkarken 4, sokakta yürürken 7, elbise giyerken 5, misafirlikte 3, hasta ziyaretinde 5, tuvalette ve hamamda 8, yatarken 4 olmak üzere birçok edep kuralı tespit edilmiştir.
Burgazi Fütüvvetnamesi’nde, Ahi ahlakını meydana getiren kuralları da şöyle sıralayabiliriz:
Ahiler, birkaç iş ve sanatla değil, yeteneklerine uygun olan tek bir iş ve sanatla uğraşmalı, sanatını geliştirmelidir.
Ahi doğru olmalı, emeğiyle hak ettiğinden fazlasını istememelidir.
Ahi işinin ve sanatının geleneksel pirlerinden kendi ustasına kadar bütün büyüklere içten bağlanmalı ve saygı duymalıdır.
Bir kimsenin Ahi olabilmesi için ve Ahilik Teşkilatı’na alınabilmesi için Ahilik kuralını bilmeli ve ona göre hareket etmelidir. Bu kurallar:
- İyi huylu ve güzel ahlaklı olmak.
- İşinde ve hayatında doğru ve güvenilir olmak.
- Ahdinde sözünde ve sevgisinde vefalı olmak.
- Sözünü bilmek, sözünde durmak.
- Hizmette ayırım yapmamak.
- Yaptığı iyilikten karşılık beklememek.
- Güler yüzlü olmak.
- Dost ve meslektaşlarına karşı tatlı sözlü, samimi ve güler yüzlü olmak.
- Hataları yüze vurmamak.
- Dostluğa önem vermek.
- Din ve mezhep gözetmeksizin bütün insanlara karşı sevgi beslemek.
- Tevazu sahibi ve hoşgörülü olmak.
- Anaya, ataya hürmet etmek.
- Dedikodu yapmamak.
- Komşularına iyilik yapmak.
- İnsanların işlerini içten ve gönülden güler yüzle yapmak.
- Başkalarının malına hıyanet etmemek.
- Sabır ehli olmak.
- Cömert, ikram ve kerem sahibi olmak,
- Daima hakkı korumak.
- Öfkesine hâkim olmak.
- Suçluya yumuşak davranmak.
- Sır saklamak.
- Gelmeyene gitmek, dost ve akrabayı ziyaret etmek.
- İçi, dışı, özü, sözü bir olmak.
- Kötü söz ve hareketlerden sakınmak.
- Maiyetinde ve hizmetinde olanları korumak ve haklarını vermek.
Ahiliğin kaideleri yanında 6 da şartı vardır, bunların 3’ü açık 3’ü kapalıdır.
Açık olanlar: Eli, kapısı, sofrası açıktır.
Kapalı olanlar: Gözü, dili, beli kapalıdır.
Açık olan hususların açıklanması: Cömert, şeffaf, tevazu sahibi, konuksever ve sofrası açık olmak.
Kapalı olanlar da: Dilini tutmak, dedikodu yapmamak, kötü söz söylememek, kimsenin ayıbını görmezlikten gelmek, kimseye kötü gözle bakmamak, kimsenin onuruna, namusuna, malına göz dikmemektir. Bu şartlara uyanlar Ahi olabilmektedir.
Ahi zaviyesindeki eğitimin medreselerden daha üstün olduğun belirten Muallim Cevdet, buradaki eğitimin yalnız kitabı olmadığını, insani değerler ve ahlaka yönelik pratik bilgilerin tercih edildiğini, öğretmenlerin pirler huzurunda şarkılar ve ilahiler okuduğunu, sohbetlerde üretimin arttırılması için gerekli olan teknikler üzerinde tartışmalar yapılmaktadır.
Nefis, beden, el ve akıl terbiyesi ile yetişmiş olanlarla, sadece aklı büyütülmüş bireyler arasında oluşan ahlak farkı bugünkü toplumumuzla, yâdı ile bile mest olduğumuz toplumların arasındaki fark kadar bir farktır.