Hâmisiz insanlara sahip olunuz.
Hâmisiz insanlara sahip olunuz, çünkü o hâmisiz insanlara sahip olmazsanız onlar yarın anarşist olurlar. Okuyamaz, dünyadan bilgisi olmaz, âhiretten de bilgisi olmaz. Sanat sahibi değildir, iş sahibi değildir. Milletin başına felaket olur, berbat olur. O köprü altında yatanlar, çeşme şeylerinde yatanlar... Bir sürü insan var memleketteki sayısını devlet bilir hesaplarını.
Bunlar hep hâmisiz insanlar, bunların mesulü hepimiziz.
Niçin o çocuk köprünün altında yatıyor?
Niçin onun yakasından tutup da evladım sen kimsin? Nereden geldin? Hani anan hani baban?"
Yok.
E seni kimse himaye etmez mi?
Yok.
E sen onu himayeye niye yeltenmedin?
E ben yapabilir miyim hepsini?
Yapamayız tabi hepsini.
Ya?
Toplanacağız cemiyet kuracağız, beşer onar kuruş oraya vereceğiz. Orada toplanan paralarla memleketteki zuafaları toplayacağız okutacağız, yetiştireceğiz, memlekete faydalı insan olacaklar. Ama hırslar gözlerimizi kapıyor, kulaklarımızı da tıkıyor. Artık kendi menfaatimizden başka hiçbir şey düşünemiyoruz; "Yetim ölürse ölsün bana ne?" diyoruz.
Ölse kolay ama ölmezse, başa bela olursa ne olacak?
Senin evini de soyacak, berikinin de cebinden alacak, her şeyi yapacak işte, zarar verecek.
Sebebi?
Biz onlara acımadığımızın sebebi.
Bak Cenâb-ı Peygamber ne güzel söylüyor.
İrhami'l-yetîme. "Kimsesizleri himaye et." diyor.
Kimsesizleri himaye et, onları sev, okşa, yediğinden de yedir. İçeceğinden de içir, üstünü de giydir.
"İşte o zaman kalbinde pamuk gibi olur bütün hacetlere erişirsin."
Hastalığın gider, kuvvetin sıhhatin yerinde olur. Çünkü Allahu Teâlâ ona yaptığın merhametin dolayısıyla sana da birçok böyle iyilikler verir, sıkıntılardan seni kurtarır
Ebü'd-Derda hazretleri bunu rivayet ediyor.
Allah cümlemizi böyle zuafalara, yetimlere, bîkeslere, gariplere acıyan ve merhamet eden bahtiyarların arasına kabul etsin de onlardan olalım biz de.