MUSA (AS)’IN TUR DAĞINA ÇIKMASI, KAVMİNİ UYARMASI
Saffat 120 - 121 - 122
Musa ve Harun’a selam olsun. Şüphesiz iyi hareket edenleri biz böyle mükâfatlandırırız. Doğrusu onlar(ın ikisi) de mü’min kullarımızdandı.
Bakara 51.
Hani Musa’ya kırk gece (Tûr’da vahyetmek için) söz vermiştik. Sonra (o, Tûr’a gidince) onun arkasından siz kendinize yazık ederek buzağıyı (bir tanrı) edinmiştiniz.
A’raf 138.
İsrâiloğulları’nı o denizden geçirdik de, (çölde) kendilerine mahsus putlara tapan bir kavme rastladılar. “Ey Musa! Onların ilâhları gibi bize de bir put/ilâh yap!” dediler. (Musa) dedi ki: “Hakikaten siz cahillik eden bir kavimsiniz.”
A’raf 139.
(Musa dedi ki:) “Şüphesiz bunların içinde bulundukları (din) yıkılmıştır, (ibadet diye) yaptıkları şey de boşunadır.”
A’raf 140.
“O (Allah), sizi âlemlere üstün kılmışken ben size ilâh olarak Allah’tan başkasını mı arayayım?” dedi.
A’raf 142.
Musa ile, otuz gece (için) sözleştik ve onu, bir on (gece ilâvesi) ile tamamladık. Böylece Rabbinin tayin ettiği vakit, kırk gece olarak tamamlandı. Musa (ayrılırken) kardeşi Harun’a: “Kavmim içinde benim yerime geç/vekilim ol, (onlara tebliğ et ve yumuşaklıkla) ıslaha çalış, bozguncular(dan yana olup onlar)ın yoluna gitme!” demişti.
A’raf 143.
Musa (ibadet için) tayin ettiğimiz vakitte gelip Rabbi ona (hâtiften ilâhî kelâm ile) konuşunca (Musa): “Rabbim! Bana (kendini) göster, sana bakayım.” dedi. (Allah): “(Sen dayanıp da dünya gözüyle) beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde kalırsa sen de beni göreceksin.” buyurdu. Rabbi(n cemâli) o dağa tecelli edince, onu yerle bir ediverdi ve Musa baygın olarak yere düştü. Ayılınca: “Seni tenzih ederim (sen yücesin, bu sözümden dolayı), sana tevbe ettim ve ben iman edenlerin ilkiyim.” dedi.
A’raf 144.
(Allah) buyurdu ki: “Ey Musa! (Verdiğim) elçilik (görev)lerimle ve seninle konuşmamla seni (zamanındaki) insanların üzerine seçkin kıldım; sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol!”
A’raf 145.
Biz, ona, (Tevrat’a ait) levhalarda (zamanıyla ilgili) her şeyin bir açıklamasını yazdık: “Bunları kuvvetle (sımsıkı, önem vererek) tut, kavmine de emret, onları en güzel şekliyle tutsunlar. Size, fâsık (Allah’ın emrinden sapan)ların yurdunu (nasıl harap ettiğimi de ibret almanız için) göstereceğim.” (dedik).
A’raf 146.
Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları âyetlerim(i anlamak)tan uzaklaştıracağım. Onlar her türlü mucizeyi görseler de ona inanmazlar, doğru yolu görseler, onu yol edinmezler; (fakat) azgınlık yolunu görürlerse, yol olarak onu edinirler. Bu, onların âyetlerimizi yalanlamalarından ve onlar(ı anlamak)tan gafil olmalarındandır.
A’raf 147.
Âyetlerimizi ve âhirete kavuşmayı yalanlayanlar var ya, onların bütün işledikleri boşa gitmiştir. Onlar, yapmakta oldukların(ın karşılığın)dan başka bir şeyle mi cezalandırılırlar? (Hayır ancak onunla.)
A’raf 148.
Musa’nın (Tûr’a gidişi, otuz günü geçince) ardından kavmi, ziynet takımlarından (eriterek tapınmak için canlıymış gibi) böğüren bir buzağı heykeli edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve onlara bir yol da gösteremeyeceğini görmediler mi? (Böyle iken Sâmirî’nin başkanlığında) onu (ilâh) edindiler ve zalimlerden oldular.
A’raf 149.
(Buzağıya tapmaktan) çok pişmanlık duyup da kendilerinin hakikaten saptıklarını görünce: “Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa mutlaka ziyana uğrayanlardan oluruz.” dediler.
A’raf 150.
Musa kavmi(nin bu hali)ne kızgın ve üzgün olarak dönünce, (Harun’a): “Ben (gittik)ten sonra, benim arkamdan ne kötü işler yaptınız! Rabbinizin emrini (beklemeye tahammül göstermeyip dininizi değiştirmekte) acele ettiniz ha?” dedi. (Tevrat) levhaları(nı öfkesinden yere) bıraktı ve kardeşinin başından tutup kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşi Harun): “Ey anamın oğlu! Bu kavim beni zayıf görüp küçümsedi, az kalsın beni öldürüyorlardı. (Böyle yaparak) düşmanları bana güldürme ve beni bu zalimlerle beraber tutma.” dedi.
A’raf 151.
(Musa üzülerek:) “Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla, rahmetine bizi de dahil et, sen merhametlilerin en merhametlisisin.” dedi.
A’raf 152.
Buzağıyı (ilâh) edinenlere (gelince), hiç şüphesiz, onlara Rablerinden bir gazap ve dünya hayatında da bir aşağılanma erişecektir. İşte biz, yalan uyduranları böyle cezalandırırız.
A’raf 153.
Kötülükleri işleyip de sonra ardından tevbe eden ve iman edenler(e karşı) muhakkak ki Rabbin bundan sonra elbette çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.
A’raf 154.
Musa’nın öfkesi (geçip) sakinleşince, (yerden) levhaları aldı. Onların bir nüshasında (şu vardı): “Hidayet ve rahmet, Rablerin(e karşı gelmek)den korkan kimseler içindir.”
A’raf 156.
“Bize hem bu dünyada hem de âhirette iyilik nasip et. Şüphesiz biz (tevbe edip) sana yöneldik.” (dedi). (Allah) buyurdu ki: “Ben, (amellerine göre) dilediğim kimseyi azâbıma uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kuşatır, onu muttakî olan (Allah’ın emrine uygun yaşayan/karşı gelmekten sakınan)lara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize inananlara nasip edeceğim.”