es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!..
Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.
Ramazan ayında oruç tutmak müslümanların çok önemli, çok sevaplı ibadetlerinden birisidir. İslâm'ın ana, temel ibadetlerinden birisidir. Onun için Ramazan orucunu tutmaya şer'î bakımdan özrü olmayan, bedeni sıhhatli olan her müslümanın büyük gayret göstermesi lazım.
Allahu Teâlâ hazretleri bu büyük mükâfatların verildiği, büyük sevapların kazanıldığı mübarek aydan en güzel tarzda, en çok şekilde istifade etmeyi hepimize nasîb ü müyesser eylesin.
Ramazan orucu, Kur’ân-ı Kerîm’de emredilmiş.
Yâ eyyühe'llezîne âmenû kütibe aleykümü'ssıyâmü kemâ kütibe ale'llezîne min kabliküm lealleküm tettekûn." âyet-i kerîmesi ve devamıyla Kur'ân-ı Kerîm'de emredilmiş kesin bir temel ibadettir.
Size bu Ramazan ayıyla ilgili bazı hadîs-i şerîfler okumak istiyorum. Okumak istediğim Ramazan ayının sevabını gösteren sahih hadîs-i şerîflerden birisi;
İmam Buhârî, Ahmed b. Hanbel, Ebû Dâvud, Neseî ve diğer kaynakların Ebû Hüreyre'den ve İbnü'n-Neccâr'ın da Enes radıyallahu anh'ten rivayet ettiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyor:
Men sâme ramadâne imânen va'htisâben ğufire lehû mâ tekaddeme min zenbihî.
"Kim Ramazan ayını Allah'a inanarak, imanla ve sevabını Allah'tan bekleyerek ihyâ eder, Ramazan orucunu güzelce tutarsa o güne kadar işlemiş olduğu geçmiş günahları afv ü mağfiret olunur, Allah affeder."
Bu duyulmuş, meşhur, her Ramazan'da söylenen bir hadîsi şerif. Kaynakları sağlam olan bir hadîs-i şerîf.
Herkesin tutması lazım.
Eski günahları Cenâb-ı Hak afv ü mağfiret ediyor, bu kesin.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir diğer hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;
Li-külli şey'in zekâtün ve zekâtü'l-cesedi es-savmu.
Li-külli şey'in zekâtün. "Her şeyin bir temizlenmesi, zekâtı vardır."
Malın zekâtını biliyorsunuz; parasının kırkta birini ayırıyor, fakirlere veriyor. Sürüsünde kırk tane koyunu varsa bir koyununu veriyor. Arazisinde mahsul varsa, mahsulün öşrünü veriyor. Her şeyin zekâtı vardır. O zekât verildiği zaman, fakirin hakkı çıkarıldığı zaman mal temiz olur. Ayrılmadığı zaman pis, iyi olmayan bir kazanç ve mal olmuş olur.
Ve zekâtü'l-cesedi es-savmu. "Vücudun zekâtı da savmdır, yani oruç tutmaktır."
Bu ay oruç tutmak vücudun paklanmasını, temizlenmesini -maddeten ve mânen- sağlayan bir ibadet oluyor. Bu da çok önemli!
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, bir hadîs-i şerîfinde müjdelemiş ki:
Men mâte sâimen evcebe'llâhu lehü'ssıyâme ilâ yevmi'l-kıyâmeh.
Hz. Âişe-i Sıddîka validemizden rivayet edilmiş bu hadîs-i şerîf.
"Bir insan oruç tutarken, yani Ramazan ayında oruçlu iken vefat etse, Allahu Teâlâ hazretleri kıyamet gününe kadar oruç tutmuş gibi ona sevap yazar. Kıyamete kadar oruçluymuş gibi ecrini ihsan eder." diye müjde var.
Demek ki [orucun] ne kadar güzel mükâfatlı bir ibadet olduğu buradan da görülüyor.
Başka bir hadîs-i şerîf okuyalım.
İmam Buhârî, Müslim, Tirmizî, Neseî, Ahmed b. Hanbel Ebû Said el-Hudrî hazretlerinden rivayet etmişler.
Men sâme yevmen fî sebîlillâh bâade'llâhu beynehû ve beyne'nnâr bi-zâlike'l-yevmi seb'îne harîfen.
Harîf; sonbahar demek.
"Kim Allah yolunda, Allah rızası için bir gün oruç tutarsa Allah onunla cehennemin arasını yetmiş sonbahar -yani yetmiş sene- açar, cehennemden uzaklaştırır."
Cehenneme girme ihtimali azalıyor, cehennemle arasındaki mesafe çoğalıyor. Oradan, cehennemden uzaklaşmış oluyor.
Bu hususta başka hadîs-i şerîfler de var. Oruçlunun sevabı ile ilgili diğer bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;
Men sâme ramadâne fe-arafe hudûdehû ve yetehaffeza mimmâ yenbağî en yetehaffeza minhü küffira mâ kablehû.
Bu da Ebû Said el-Hudrî radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Ahmed b. Hanbel, Beyhakî, Hulvânî ve diğer kaynaklarda var.
Men sâme ramadâne. "Kim Ramazan orucunu tutarsa..." Ama şartı var: fe-arafe hudûdehû. "Bu orucun sınırlarını, cezalarını, ahkâmını bilirse..."
Ne yaparsa orucu tamam olur, ne yaparsa orucu bozulur, sevabı kaçar; bunları bilirse...
Ve yetehaffeza mimmâ yenbağî en yetehaffeza minhü. "Ve oruçluyken sakınması gereken şeylerden de sakınır, çekinir, kendisini korursa." Küffira mâ kablehû. "Geçmiş ömründeki günahlara keffaret olur."
Günahları mağfiret olur, bu oruç onları sildirir demek.
İnsan oruçlu iken nelerden çekinmesi gerekiyor?
En basiti yemekten, içmekten ve diğer tabiî olarak hakkı olan beşerî ihtiyaçlarından, ilmihal kitaplarında yazılan şeylerden Allah rızası için sakınacak. Bunlar maddî sakınma; yemeyecek, içmeyecek vesaire. Bunun dışında gıybet etmeyecek, gözüyle harama bakmayacak, kulağına haramı dinlettirmeyecek, kulağını harama vermeyecek, elini harama uzatmayacak, ayağıyla harama varmayacak, her şeyine dikkat edecek.
Midenin orucu yemek yememekse gözün orucu da harama bakmamaktır. Dilin orucu da haramı, günahı, Allah'ın sevmediği sözleri söylememektir. İşte orucun hududunu bilmek ve sakınılması gereken şeylerden sakınmak bu mânaları ihtivâ ediyor.
Bunu geçmiş senelerde konuşmalarımızda üstüne bastıra bastıra çok geniş bir şekilde açıklamış ve hadîsi şerifler okumuştum.
Millet sadece yemek yemiyor, su içmiyor bitiyor sanıyor. Hâlbuki bütün hareketlerine dikkat etmesi lazım. "Oruçluyum" diye ibadet ettiğinin şuurunu hiç unutturmadan, aklından onu çıkarmadan, haramların her çeşidinden kendisini koruması lazım.
Oruçlu kalkıyor, plaja gidiyor; oruçlu kalkıyor, günah yerlerine gidiyor...
"Ben oruçluyum, yemiyorum, içmiyorum!"
Yemiyorsun, içmiyorsun ama gözün harama bakıyor, dilin günah işliyor, kulağın günah işliyor, elin günah işliyor. Olmaz! Yani onlardan korunma da çok önemli...
Kaçınılması gereken şeyler sadece yemek içmek değil. Oruçlu günahların her çeşidinden kaçınacak, her âzâsını günahtan sakınacak.
Böyle güzel tuttuğu zaman oruçlunun mükâfatı çok büyük oluyor, geçmiş günahları affoluyor. Ayrıca bir başka müjde var:
Abdullah b. Amr b. el-Âs radıyallahu anh'ten Deylemî rivayet etmiş. Oruçlu oruç tutması sebebiyle Allah'ın nazlı, muazzez, itibarlı bir kulu oluyor; her şeyi kıymet kazanıyor.
Buyuruyor ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem;
Samtü'ssâimi tesbîhun ve nevmühû ibâdetün ve duâühû müstecâbün ve amelühû mudâafun.
Samtü'ssâimi tesbîhun. "Oruçlunun sükûtu sanki tesbih çekmiş gibi sevaptır." Ve nevmühû ibâdetün. "Oruçlunun uykusu da ibadettir." Uyuduğu sırada bir şey yapmıyor, şuursuz, kendinden geçmiş, yatıyor ama o bile ibadettir.
Ve duâühû müstecâbün. "Duası müstecâbdır, kabul edilir."
Dualara da dikkat etmek lazım! Kendimize, ana-babamıza, kardeşlerimize, sevdiklerimize, dostlarımıza, geçmişlerimize duayı çokça edelim çünkü oruçlunun duası da müstecâbdır.
Ve amelühû mudâafun. "Ameline de sevapları kat kat fazla miktarda verilir."
[Avustralya'da] bir cami yeri almaya karar verdik. Bir arsaya talip olduk, arsanın sahibi de vermeye razı oldu. Fakat paramız denk gelmiyor. Vaad etmiş arkadaşlar var. Onlara gideceğiz.
"Bak, Ramazan'da yapılan işin sevapları başka zamanlara göre daha fazla veriliyor, kat kat fazla veriliyor. Söz vermiştiniz, öbür arkadaşlar verdi, siz vermediniz. Şu hayrınızı verin de sevabınız kat kat fazla olsun." diyeceğiz.
Demek ki oruçlunun ayrıca her şeyi değer kazanıyor. Sükûtu tesbih oluyor, uykusu ibadet oluyor, duası müstecâb oluyor; ameli de kat kat mükâfatlı, sevabı fazla veriliyor. Ramazan'da verdiği sadaka, Ramazan dışında verdiği sadakadan daha sevaplı oluyor. Ramazan'da kıldığı namaz, Ramazan dışında kıldığı namazdan daha sevaplı oluyor.
Her ibadeti böyle kat kat fazla oluyor. Mesela Ramazan'da umreye giderse başka zamanlardakinden sevabı fazla oluyor ve bir hac yapmış gibi sevabı oluyor.
Peygamber Efendimiz'le bir hac yapmış gibi diye de rivayet var. Sevabı fazla oluyor.
Belki oruçlunun uyumasını garipsemişsinizdir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz uykuyu da tavsiye ediyor. Tabii bizi sevdiğinden, ümmetine acıdığından, ibadetlerini rahatlıkla yapsınlar da bayılmasınlar, halsiz, bîtab düşmesinler ama orucun faydası da hâsıl olacağı için orucu da tutsunlar diye kolaylık da gösteriyor.
Allah'ın verdiği kolaylıkları da bize bildiriyor.
Hâkim Müstedrek'inde kaydetmiş, Deylemî Enes radıyallahu anh'ten rivayet etmiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;
Erbeun men fealehünne kaviye alâ sıyâmihî en yekûne evvelü fıtrihî alâ mâin ve lâ yedau'ssahûr ve lâ yedau'l-kâileh ve en yeşümme şey'en min tîbin.
Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.
Bu sefer yenilik olsun, cazip olsun, aklınızda yeni şeyler kazanılmış olsun diye, daha önce zikretmediğim hadisi şerîflerden seçmeye çalıştım.
Diyor ki Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde;
Erbeun men fealehünne. "Dört şey vardır ki kim bu dört şeyi yaparsa..." Kaviye alâ sıyâmihî. "Orucuna kuvvetli olur, oruç tutmaya bedeni takatli olur, dinç olur; orucu kolay tutar."
Kış gününde oruç tutmak kolay da yaz gününde zordur. Hele Suudi Arabistan'da tam yaza geldiği zamanlarda çok zor oluyor. Sıcakta insanın sanki ilikleri akmış gitmiş de içi boşalmış gibi oluyor. Oraların kuvvetli sıcaklarında oruç tutmak çok zor oluyor.
Peygamber Efendimiz bu dört şeyi oruç tutacak kimselere tavsiye etmiş. Kim bunları yaparsa orucunu rahatlıkla tutar, oruç tutmaya bedeni kuvvetli olur, tâkat yetirebilir.
1. En yekûne evvelü fıtrihî alâ mâin. "İlk önce su ile iftar ederse..."
Demek ki iftar vaktinde orucunu açacağı zaman suyla iftar ederse kuvvetli olur. Çünkü susuzluğu fazladır. Suyu soğuk içmemek lazım soğuk su bedene dokunur. Soğuk olmayan, buzdolabına girmemiş suyu içmek lazım. Peygamber Efendimiz'in zamanında zaten buzdolabı yoktu. Zemzem içerse çok daha iyi olur.
İftarda bir insan su içtimi sulanmış bir çiçek gibi olur. Saksıda yapraklarını salmış bir çiçek, suladığın zaman bakıyorsun, diriliyor.
Bizim bahçeye bir arkadaş getirdi, domates, biber vesaire ekti. Gündüzün sıcağını görünce buruşuyor, yaprakları sarkıyor. Sulayıverdiğimizde, sular sulamaz dimdik ayağa kalkıyor. Su hayat demek, suyla iftar etmeyi tavsiye ediyor.
Su ile iftar etmek olur, hurma ile iftar etmek olur, zeytin ile iftar etmek olur. "Suyla olursa bedeni kuvvetli olur" diye sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz tavsiye ediyor.
2. Ve lâ yedau'ssahûr. "Sahur yemeğini ihmal etmemek..."
Bazıları "ben dayanabilirim" diyor, sahura kalkmıyor. Hâlbuki sahurda bereket var. Sahura kalkacak, sahurun o vaktinde uyanmış olmak önemli!
Rahmetli [Mehmed Zahid] Hocamız'ın büyük kızkardeşi halamızdan dinlemiştik. Çok yıllar önce, 50-60 yıl önce o Medine-i Münevvere'de iken -sahur vaktinde sahur ezanı okurlar orada- gitmiş evin gelini kundaktaki bebeğin burnunu sıkmış, yanağını sıkmış, uykudan uyandırmış. Hala sormuş:
"Niye bu çocuğu uyandırıyorsun?"
"Sahur ezanı okunuyor, teheccüd ezanı okunuyor, onun için uyandırdım."
"Küçücük çocuk, daha bebek?"
"Olsun, efendim kızar. Bu saatte bebekler uyumaya alışırsa ondan sonra büyüdüğü zaman sahura, teheccüde kalkamaz." demiş.
Sahura kalkmakta hem sahur yemeğini âfiyetle yemek gibi bir ikram var, bir de sahur vakti kıymetli.
Sahur vaktinde kalkmaya alışmak lazım. Sahur vaktinde ibadetin başka günlerde de çok değeri var. Onu alışkanlık haline getirmek gerektiği için sahura kalkmak lazım. Birazcık su, birazcık hurma, zeytinle bile olsa sahur yemeğini ihmal etmemek lazım.
Sahur yemeğini yiyen, orucunu kolay tutar, oruca kuvvetli olur. İftarını suyla açan orucuna kuvvetli olur.
3. Ve lâ yedau'l-kâileh. Kaylûle uykusu denilen gündüz uykusunu terketmemeyi de tavsiye ediyor Peygamber Efendimiz.
Müslüman sahura kalkar, sabah namazına gider, ondan sonra işine gider. Öğlen vakti oldu mu zaten bir mesâiyi tamamlamış demektir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öğlenden sonra o sıcak vakitte bir miktar uyurdu. Ona "kaylûle uykusu" denir, sünnettir ve vücuda çok faydalıdır. Gece ibadetine de insanın vücudunu hazırlar, kuvvetlendirir. Onu uyuyan Ramazan'ın dışında da geceleyin teheccüde kolay kalkar, Ramazan'da da sahura kolay kalkar, orucu da kolay tutar.
Onun için Efendimiz oruç tutacak ümmetine gündüzün bir vaktinde gündüz uykusu uyumayı da tavsiye buyuruyor.
4. Ve en yeşümme şey'en min tîbin. "Güzel bir koku koklamak da insanın vücudunu oruca kuvvetlendirir. Güzel bir koku koklamak da faydalı olur." buyuruyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem.
Dört tavsiye buyurmuş, bunları tutmaya çalışalım! Bunlar Allah'ın ikramı. Peygamber Efendimiz'in de orucu kolay tutalım diye bize tavsiyesi olmuş oluyor.
Şimdi ben asıl seçtiğim, orucun faziletini anlatan bir hadîs-i şerîfi okumak istiyorum.
Hz. Âişe-i Sıddîka validemizden İbn Abdilber, Dârekutnî ve Mevâhib-i Ledünniyye sahibi rivayet etmiş bu hadîs-i şerîfi. Uzunca bir hadîs-i şerîf ama hoşunuza gideceğine kânîyim. Müjdeleri duyunca sevineceksiniz aziz ve sevgili dinleyiciler ve izleyiciler.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu hadîs-i şerîfte buyuruyor ki;
Mâ min abdin asbaha sâimen illâ fütihat lehû ebvâbü'ssemâi ve sebbehat a'dâühû ve'stağfera lehû ehlü'ssemâi'ddünyâ ilâ en tevârâ bi'l-hicâb. Fein sallâ rek'aten ev rek'ateyni edâet lehü'ssemâvâtü nûrâ ve kulne ezvâcühû mine'l-hûri'l-în: Allâhümme'kbidhü ileynâ fekad'iştaknâ ilâ rü'yetihî. Ve in hellele ev sebbeha ev kebbera telekkâhu seb'ûne elfe melekin yektübûne sevâbehâ ilâ en tevârâ bi'l-hicâb.
Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.
Oruçlunun her şeyinin ne kadar kıymetli olduğunu, ibadetlerinin ne kadar sevaplı olduğunu gösteren bir hadîs-i şerîf. Şimdi cümle cümle size açıklamasını söyleyeyim:
Mâ min abdin asbaha sâimen. "Hiçbir kul yoktur ki sabahleyin oruçluyken kalkmış olsun da şu mükâfatları almış olmasın."
Oruçlu olarak sabahlayan bir insana şu mükâfatlar Allah tarafından veriliyor. Nedir o mükâfatlar?
1. İllâ fütihat lehû ebvâbü'ssemâi. "Semavâtın kapıları ona açılır."
Semanın kapıları var. Miraçta Peygamber Efendimiz karşılaştı. Kur'ân-ı Kerîm'de de geçiyor; her semanın kapısı var. Bir semadan öteki semaya dualar, ibadetler, insanlar vesaire varlıklar öyle paldır küldür geçemiyorlar. Semanın vazifeli meleği soruyor:
"Sen kimsin, neyin nesisin?.." diyor. Bazısına müsaade ediyor, bazısına etmiyor.
Mesela riyakâr bir kul bir namaz kılsa, melekler sevaplarını alıyorlar, Allah'a götürecekler semanın kapısına gelince görevli melek diyor ki;
"Durun bakalım, ne götürüyorsunuz?"
"Falanca kul namaz kıldı da onun sevabını dergâh-ı izzete götürüyoruz."
"Götürün geriye, bu kıldığı namazı o riyakâr herifin yüzüne patlatın, kafasına çalın! Bana Allah emretti, riyakârın amelini buradan öteye geçirmem. Onun için boşuna uğraşmayın, dönün geriye!" diyor.
Semanın kapıları kapalı oldu mu vaziyet fena. Semanın kapıları açık oldu mu geçit kolay. Sınırlar, gümrük kapıları, bir yerden bir yere giderken mâniler olmadı mı, rahatça geçti mi insan seviniyor. "Oh, elhamdülillah... Kimse aramadı, yormadı, üzmedi, bavullar açılmadı. Rahatlıkla geçtik, çok şükür!" diyoruz.
Kimisi diyor ki;
"Beni didik didik aradılar, her şeyi ortaya döktüler. Çok fena oldu, toplaması zor oldu."
O bir şey değil, yine toplarsın, yerleştirirsin de, ibadet yapıp da sevabı kabul olmazsa, ibadet dergâh-ı izzete gitmezse, semadan öteye geçmezse fena...
Oruçlunun ilk mükâfatlarından birisi ne oluyor?
Bir kere semanın kapıları ona açılıyor. Yani gümrük yok, teftiş yok, engelleme yok. Semanın kapılarından öteye, tâ Cenâb-ı Mevlâ'nın dergâhına kadar ibadetler, sevaplar, dualar, niyazlar gidecek. Çok güzel! Serbestlik var, büyük bir kolaylık var.
2. Ve sebbehat a'zâühû. "Oruç tutanın bütün âzâsı; eli, ayağı, hücreleri, iç uzuvları her şeyi tesbih eder."
Onların da sevabı onların sahibi olan kişiye geliyor. Sonuç itibariyle bütün vücudunun hücreleriyle, zerreleriyle, âzâsıyla tesbih eder. Mübarek bir insan olduğundan mükâfatı çok oluyor.
3. Ve'stağfera lehû ehlü'ssemâi'd-dünyâ. "En yakın semanın ehli onun için istiğfar eder; ‘Yâ Rabbi, bu oruçlu kulunu mağfiret eyle!' diye."
Şu bizim en yakın semada bulunan melekler, mübarek varlıklar; yani dünya ehlinin halini bilen, onları takip eden sayısız melekler ona istiğfar eder. Allah'tan affedilmesini talep ediverir.
Ne zamana kadar?
İlâ en tevârâ bi'l-hicâb. "Perde ile perdelenip öbür tarafa gidinceye kadar."
Bu ne demek?
Allahu âlem, güneş batıncaya kadar demek. Oruç bitinceye kadar, akşama kadar mânasına gelebilir.
4. Fe-in sallâ rek'aten ev rek'ateyni. "Bir rekât, iki rekât bir namaz kılarsa." Edâet lehü's-semâvâtü nûrâ. "Kıldığı namazdan dolayı semalar onun için nur saçar."
Nur dolar, nurla aydınlanır.
Ve kulne ezvâcühû mine'l-hûri'l-în. "Cennetteki hûrilerden olan zevceleri başlarlar duaya"
Allâhümme'kbidhu ileynâ fe-kad'iştaknâ ilâ rü'yetihî. "Yâ Rabbi, bu efendimize biz çabuk kavuşalım! Onu bize çarçabuk kavuştur. Cemâlini görmeye müştâkız, muhabbetimiz ziyade oldu." diye dualar ederler.
Bu da cennetteki hûrilerin kendisi için duası demek oluyor. O da güzel bir şey.
el-Hûri'l-în; hûr ve în iki tane sıfattır, çoğuldur. Hûrun tekili havrâ, înin çoğulu aynâdır.
Havrâ ne demek?
Son derece kirpikleri uzun, gözünün siyahı siyah, akı ak, baktığın zaman fevkalâde güzel demek.
Aynâ da; gözü fevkalâde güzel mânasına geliyor. Her ikisi de göz güzelliği ile ilgili iki sıfat...
Hûrilerin çeşit çeşit evsâfı, cemâli güzellikleri var. Gözleri çok şahane olduğundan onlar el-Hûri'l-în diye adlandırılmış. Onlar, "Yâ Rabbi şuna kavuşalım!" diye cennette oruçlu için tezahürâta başlıyorlar.
5. Ve in hellele ev sebbeha ev kebbera. "Eğer bu oruçlu kimse lâ ilâhe illallah derse, tesbih çeker, subhanallah derse veyahut tekbir getirir, Allahu Ekber derse..." Telkâhu seb'ûne elfe melekin. "Onun bu lâ ilâhe illallah'ını, subhanallah'ını, Allahu Ekber'ini yetmiş bin melek karşılar." Yektübûne sevâbehâ ilâ en tevârâ bi'l-hicâb. "Perde ile örtülüp saklanıncaya kadar..."
Güneş ufuktan batıncaya kadar mânasına olmalı, Allahu âlem. Yani akşama kadar yetmiş bin melek; onun lâ ilâhe illallah'ını, subhanallah'ını, Allahu Ekber'ini yaza yaza devam ederler.
Bu konuda daha pek çok hadîs-i şerîfler var.
Bu hadîs-i şerîflerden anlıyoruz ki; oruç çok muazzam bir ibadet ve oruçlunun her işi çok büyük mükâfatlarla taltif ediliyor. Kendisine çok özel bağışlarda ve özel muamelelerde bulunuluyor.
Onun için aziz ve sevgili kardeşlerim; Ramazan'da -içinizde şimdiye kadar kusurlu olan kardeşlerimiz de varsa- "Efendim doktor bana tutma dedi de... Biraz zayıflıyorum da, benim işim ağır da..." vesaire bahanelerle oruç tutmama durumuna düşmeyin!
Doktor hakikaten tabîb-i müslim-i hâzık olacak. Mü'min bir doktor olacak ki buna şeytanlığından engelletmek istemesin. Hakiki mü'min bir doktor, "Tutabilirsin, o kadar çok mühim değil!" diyorsa o zaman olmaz. Bazıları işte böyle beynamaz özürü dediğimiz gibi, küçük sebeplerden şeytanın aldatmacası olarak bu güzel ibadetten geri duruyorlar.
Oruç ibadetine çok büyük bir aşk ile, şevk ile geçtiğimiz senelerden çok daha güzel bir şekilde sımsıkı sarılalım! Bu Ramazan'ı çok güzel tutmaya gayret edelim! Bakın, ne kadar büyük mükâfatlar var. Güzel tutulursa ne kadar muazzam mükâfatlara ulaşılıyor, sonuç ne kadar güzel oluyor. Kendimiz oruç tutalım, hane halkımıza tutturalım, yakınlarımıza sevabını söyleyelim! İnşaallah ümmet olarak ibadetle, taatle, dualarla çok güzel bir Ramazan geçirmeye gayret edelim!
Dualar müstecâb, duaları unutmayacağız. Zikirleri, namazları unutmayacağız. Haramlardan korunmayı unutmayacağız. Güzel bir Ramazan geçirelim.
Cenâb-ı Hak'tan dilerim ki; Ramazanınızı rızasına uygun, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnetine muvâfık, kitaplarımızda anlatılan âdâbına riayetle güzel bir şekilde tutmayı; gündüzleri oruç tutmayı, akşamları da gece ibadetini, teravihi ihmal etmemeyi, takvâ ile onları kılmayı, hayr u hasenâtı çok yapmayı nasip eylesin, muvaffak eylesin. Tevfîkini refîk eylesin. Güzel kulluk yapmayı nasip eylesin. Çok büyük mükâfatlara nâil eylesin. Evvelâ afv ü mağfiret eylesin ondan sonra da cennetiyle, cemâliyle cümlemizi müşerref eylesin.
Nice nice Ramazanlara sıhhat ve âfiyetle erişmenizi nasip eylesin. Hele Ramazan'ın içinde saklı olan Kadir gecesini de -bütün Ramazan'ı ihyâ edince, elbette bir akşam da o olacak- ibadetle geçirip, bin aydan daha hayırlı bir geceyi ihyâ etmiş olmayı da nasîb ü müyesser eylesin. Allah hepinizden razı olsun.
es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû.