Elhamdülillâhi Rabbi'l âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh. Kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Ve's-selâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ecmaîne't-tayyibîne't-tâhirîn.
Emma ba'd:
Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim;
Allahu Teâlâ hazretleri cümlenizden razı olsun. Allahu Teâlâ hazretlerine sonsuz hamd-ü senâlar olsun ki dağları, denizleri geçip, havalardan uçup, nasip etti bu mübarek diyarlara bizi ulaştırdı. Yeryüzünün en şerefli mıntıkasında bulunuyoruz. Tarihi en kıymetli olan yerde bulunuyoruz. Senenin en sevaplı günlerinden bir kısmını yaşıyoruz.
Ye'tî alen-nâsi zemânun yehuccu ağniyâu ümmetî li'n-nuzhe ve ev-satuhum li't-ticârah ve kurrâuhum li'r-riyâ ve's-sum'a ve fukarâuhum li'l-mes'ele.
Bu hadîs-i şerîfi niye okuyorum?
Hacca gelişte niyet bozuk olursa iş tehlikeye girer, sevap alınmaz. Arkadaşlarımız tehlikeyi de bilsinler diye söylüyorum.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;
"İnsanların başına bir zaman gelecek -asırlar geçecek, asr-ı aaadet geçecek, Hulefâ-i Râşidîn'in devri geçecek- yehuccu ağniyâu ümmetî li'n-nuzhe. 'Ümmetimin zenginleri gezinti, ferahlama, rahatlık için, tenezzüh için haccedecekler."
Tenezzüh ne demek?
Kıra, deniz kenarına, dere kenarına, dağ tepesine, manzaralı yere, boğaz kenarına keyif için gitmek demek. Çay höpürdetecek, keyif yapacak. Nüzhet tenezzüh; gezinti demek. Ferahlamak, keyif yapmak için gezinti demek.
Allah Allah, zenginler gezinti olsun diye gideceklermiş. "Çok sıkıldım işten, bunaldım biraz. Nereye gideyim, nereye gideyim? Hacca gideyim bari." diye hacca gideceklermiş.
Hac, gezinti yeri mi burası, yoksa eğlence yeri mi, yoksa dinlenme yeri mi? "Bir zaman gelecek ümmetimin zenginleri gezinti olsun diye, keyif olsun diye haccedecekler."
Ve evsatuhum li't-ticâreh. Öteki âvâm, ortadaki insanlar, bir kısmı da ticaret için hacca gelecek. "Şu kadar mal yükleyelim, şu kadar bavul mal götürelim, şunları şunları satalım. Oradan şu kadar mal alalım, götürelim İstanbul'da satalım. Hac beleşe, bedavaya gelsin. Biz de para kazanalım." Böyle insanlar var mıdır?
Belki vardır. Belki böyle yapanlar oluyordur, olmuştur. Ben bazılarını biliyorum. Tam bu tarife uyanları biliyorum.
Gezinti için, keyif için buraya gelinmez. Ticaret için de gelinmez.
"Niçin gelinir, söyle hocam."
Buraya Allah'ın rızasını kazanmak için gelinir. Allah emretti diye gelinir. Kur'ân-ı Kerîm'de Allah, müslümanlara ferman buyurmuş, emretmiş. Peygamber Efendimiz de; "Allah size haccı farz kıldı ey müslümanlar, haccedin!" demiş. Biz de "Başüstüne!" dedik. Durumumuz müsait değildi, işimiz de sıkışıktı. Bir sürü mesele de vardı ama "Emir başım gözüm üstüne." diye kalktık geldik, diye gelecek insan buraya. Durumu müsait olsa da olmasa da, sıkıntı olsa da olmasa da...
Niye geldi?
İbadet aşkı ile emri tutmak için geldi. İnsan Allah rızası için geldi. Ticaret için gelmedi. "Bir de orayı göreyim; Avrupa'yı gördüm, Fransa'yı, İngiltere'yi, Almanya'yı gördüm, İsviçre'de kayak yaptım, falanca yerde gezdim tozdum, bir de orayı gezeyim." diye olmaz. Niyet bozuk, öyle olmaz. Gezme için, ticaret için olmaz.
Ve kurrâuhum li'r-riyâ ve's-sum'a. "Hocaları ve hafızları da gösteriş ve şöhret için gelecek."
Neden?
"Şu hocaya bak, bir hacca gitmemiş!" Sıkıştıracaklar. Bu sefer, "'Hacca gitmedi' diyorlar, hadi gideyim de bari hacı olayım." diyerek gidecek. "Tadı olmuyordu işin; gideyim de bari hacı olayım." Veya gelecek hac yapacak, ondan sonra levhasına yazacak; "Hacı bilmem kim." Olmaz. Sen ticarî levhaya ne diye "hacı falanca" diye yazdın? Hacı mı satıyorsun sen, hacılığını mı satıyorsun?
Olmaz!
Allah rızası için olacak. Öyle gösteriş için, birisi gitmezsem ayıplıyor veya gidersem alkışlıyor diye hac olmaz. "Gidersem halk beni daha çok beğenir, hacca gideyim de beğensin."
Öyle şey olmaz!.
"Gitmezsem halk kızar, bu ne biçim adam, ne biçim hoca, hacca bile gitmemiş." der.
Olmaz!
Bu düşüncelerle hac olmaz. Sen kötü niyetle yapıyorsun bu işi. Bu niyetle olmaz.
İnsanlar ne derse desin; insanlar beğenmese bile güzel şeyi yapacaksın, Allah'ın emrini tutacaksın.
Başörtüyü beğenmiyorlar. Emir olduğundan yapıyorum bu işi. Ben Allah'ın emrini tutarım; ben öyle onun bunun lafına bakmam. Hah işte bunun niyeti güzel. Bu, yaptığı her işi Allah rızası için, Peygamber Efendimiz'in sünnetine uygun diye, sevap kazanmak için yapıyor.
Mü'minin bir vasfı nedir muhterem kardeşlerim?
İyi bir müslümanın çok vasıfları var da, vasıflarından bir tanesi şudur;
Ve-lâ yehâfûne levmete lâim. "Müslüman, kınayanın kınamasına aldırmaz." Müslüman biraz kahramandır. Müslüman biraz efedir. Müslüman biraz cesurdur. Müslüman biraz dirençlidir. Müslüman öyle kuru gürültüye pabuç bırakmaz; hak bildiği şeyi yapar, kimseden korkmaz. Ve-lâ yehâfûne levmete lâim. "Kınayanın kınamasından, ayıplayanın ayıplamasından korkmaz." Allah'tan korkar.
"Ben bu sözü söylersem Allah ne der? Ben şu işi yaparsam Allah ne der?" Allah'tan korkar, tir tir titrer. Ağlar, yalvarır ama kuldan korkmaz.
Hocamız Abdülaziz Bekkine rahmetullâhi aleyh hazretleri, caminin avlusunda, incir ağacının altında hatm-i hâcegân yaptırıyormuş. Etrafı polisler sarmışlar. O zaman tesbih yasak, zikir yasak, pek çok yasakların olduğu zamanda yani. "Hocam polisler etrafı sardı. Eyvah basılacağız!" demiş birisi. Ne diye basılıyor? Allah diyor, zikrediyor diye basılacak. Hocaefendi hiç aldırmamış. Ama o arada bir söz söylemiş, çok hoşuma gidiyor. Allah makamını, mekânını âlâ eylesin, şefaatlerine nail eylesin.
"Biz Allah'tan başkasından korkanlardan korkarız." demiş. "Sen ne yapıyorsun, bundan ne diye korkuyorsun? Senin halin iyi bir hal değil." demiş yani. Korkacaksan Allah'tan kork, başka şeyden korkulur mu? Şimdi ben senden korktum, sana acıdım demek. Sen gideceksin, ne yapıyorsun sen, ayağın kayacak, mânevî bakımdan zarar edeceksin demek.
Korkmamış, zikre devam etmiş, ibadetini tamamlamış. Kabahat etmiyor ki; sevaplı bir şey yapıyor. Mü'min böyledir. Ve-lâ yehâfûne levmete lâîm. Kınayanın kınamasından da korkmaz, tehlikeden de korkmaz, başka şeyden de korkmaz.
Sonra;
Ve-fukarâuhum li'l-mes'ele. Fakirler de hacca geliyor ama dilenmek için geliyor. "Ben Mısır'da dilensem ayda şu kadar gelirim olur, hacca gider de bir dilenirsem orada on misli fazla para kazanırım." Yallah, hadi bakalım alıyor bir uçak bileti, kalkıyor Türkiye'den, Pakistan'dan buraya dilenmeye geliyor.
Arkadaşlardan birisi anlattı. Mekke-i Mükerreme'de namazdan çıkmış. Dilencinin biri kolunu açmış, sargılı kolu kıpkırmızı, sargısı da kıpkırmızı olmuş, dileniyor. İnsanlara sargısını gösteriyor, kolu fena. Sargıların üstüne kan çıkmış. Arkadaşın gözü dilenciyi tutmamış, durumunu beğenmemiş. Yapışmış yakasına, "Neyin var senin kolunda? Aç bakalım, göreyim şunu." Çünkü bu kan bu kadar sargının üstüne çıkarsa, işte şurada Ecyad Hastanesi var, git yeniden sardır. Kan böyle üstüne çıkmışken durulmaz ki. Eğer o kadar kanıyorsa tehlike var demektir. Git yeniden sar, ilaçla, gazlı bezleri, pamukları koy. Zorla söktürmüş… Koluna kanlı ciğer bağlamış adam! Altı sağlam, hiçbir şeyi yok. Çatur çutur söktürmüş, adam sağlam; polise teslim etmiş. Dilencinin cebinden bilmem ne kadar bin riyal çıkmış. Peygamber Efendimiz'in söylediğinin misali işte. Adam buraya dilenmeye gelmiş, Allah'ın rızasını kazanmaya değil. Ama Allah nasıl birisini vasıta ediyor da yakalattırıyor?
Biz bunların içinde kendi durumumuza bakalım. "Ben buraya gezinti için gelmedim yâ Rabbi. Gelmek doğru değilmiş. Eğer gezinti için geldiysem bile tevbe yâ Rabbi. Bir de şurayı göreyim demiştim hakikaten ben, vazgeçtim şimdi; ben buraya ibadet için geldim yâ Rabbi. Şimdi anladım, bu hadisi duyunca anladım, tevbe yâ Rabbi. Allah tevbeleri kabul eder, hatasını anlayanı kabul eder. Ticaret için, gösteriş için gelmedim yâ Rabbi. Türkiye'ye gidince "hacı filanca" dedirtmeyeceğim, levhaya yazmayacağım, bilmem ne yapmayacağım. Bunu kullanmayacağım. Dilenmek için de gelmedim. Allah rızası için geldim. Senin rızanı kazanmak için geldim." diyecek, her şeyi Allah rızası için yapacak. Kimseye yük olmayacak. Kesenin ağzını açacak, güzel bir hac yapacak.
Güzel bir haccın Arapçası nedir?
Hacc-ı mebrûr'dur.
Haccen mebrûrâ, hacc-ı mebrur.
Mebrur ne demek?
İyi demek.
Hacc-ı mebrur nasıl olur?
Hacc-ı mebrur cömertlikle, ikramlar yaparak; ibadetle, taatle, zikirle vaktini güzel geçirerek olur. Böyle yapacak. Böyle bir haccın mükâfatı cennet. Biz öyle bir iş yapıyoruz ki güzel yapıldığı takdirde sonu cennet.
Leyse lehû cezâun ille'l-cenneh. "Güzel bir haccın cennetten başka mükâfatı yok." Hac güzel olursa cennetlik olacağız. Gece gündüz istediğimiz bu değil miydi; işte cennetlik olma fırsatı! Cennetlik olmak istemiyor muyuz; işte cennetlik olmanın mevsimi, zamanı, yeri, sırası geldi! Cennetlik olacağız. Güzel bir haccın mükafatı cennetten başkası değildir.
Onun için haccımızın güzel olmasına çok dikkat edelim. Allahu Teâlâ hazretleri bizi şaşırtmasın, gaflete düşürtmesin, şeytana uydurtmasın. O usta, mel'un, aldatıcı, insanları saptırıcı, azdırıcı şeytan bizim kalbimize, aklımıza vesvese verip de, bize yanlış işler yaptırıp da haccımızı bozdurtmasın.
Ben kendim gözlerimle müezzin mahfilinin yanında gördüm. Kâbe bu tarafta görünüyor, merdivenlerin üstünde bizim hacılardan bir tanesi karısına gerildi bir tokat şaplattı. Şaplatmasına döndük baktık ne oluyor diye. Kadını dövdü orada. Merak da ettim; neden dövdü, bu ne yaptı ki Harem-i Şerîf'te tokat patlattı diye. "Niye kayboldun?" diyor adam. İnsan isteyerek kaybolur mu, insafsız! O kadıncağızın da yüreği parça parça olmuştur, korkudan yüreği ağzına gelmiştir, istemez. Bak şeytan nasıl aldatıyor; orada bir tokat vurdurtuyor, Kâbe-i Müşerrefe'de, o mübarek yerde karısını tokatlattırıyor. Şeytan aldatır. Birazcık bir fırsat buldu mu, bir yerden bir girecek yer buldu mu, düşman düşmanlığını yapar. Kaleye düşmanı sokmamak lazım.
Ne lazım?
Her zaman uyanık olmak, nöbetçilik yapmak gerek. Daima uyanık olmak gerek.
Bizim Nakşî tarikatinde bir esas vardır; kişi her zaman kalbinin, gönlünün bekçisi olacak. Hazır ol vaziyette; kalbine girene çıkana, düşüncesine, fikrine, niyetine vakıf olacak, sahip olacak, kalbine kötü şeyler getirtmeyecek. Gelirse kovacak. Çok mühim!
Burada bir şeyi daha hatırlatayım da sözümü öyle tamamlayayım. İnsanın Türkiye'de kalbinden kötü bir şey geçerse, kötü bir şeye niyet etse, yapmadıkça ceza yazılmaz. Bir şeye niyet etse, yapmadığı zaman ceza yazılmaz. Oralarda ceza yazılmaz ama burada yazılır. Bu mübarek beldede insanın kalbini temiz tutmaya çok çalışması lazım. Burada kalbine gelen kötü şeyden dolayı da, "Niye bu kötü şeyi düşündün?" diye insana ceza yazarlar. Mânevî bakımdan burası mühim bir yerdir. Bu söz de çok mühim bir sözdür.
Onun için kalbinize, aklınıza, fikrinize, düşüncenize sahip olun. İyi şeyler düşünmeye gayret edin. İyi şeyler düşünmezseniz; kötü düşüncelerinizden, kötü niyetlerinizden, kötü bakışlardan, kötü düşüncelerden dolayı da günaha girersiniz, burada büyük günaha girersiniz.
"Peki hocam bunun çaresi ne?"
İlk çaresi abdestli olmaktır. Devamlı abdestli olduğunuzda şeytan yanınıza sokulamaz, kötü şeyler de aklınıza giremez. Abdestsiz olduğunuzda şeytan yanınıza sokulur, kötü şeyleri o vesvese verir.
Yuvesvisu fî sudûri'n-nâs. İnsanın gönlüne vesveseyi, hortumunu sokup da böyle fışkırtan, gönderen şeytandır. Yuvesvisu fî sudûri'n-nâs.
Hangi sure bu?
En sonuncu sure. Kul eûzu bi rabbi'n-nâs sûresinde. Min şerri'l-vesvâsi'l-hannâs. Kur'ân-ı Kerîm'in 114. sûresi. Şeytan insanın içine, aklına, kalbine vesvese verir. Abdestli olunca bunu yapamaz. Devamlı abdestli gezin. Sabahleyin abdesti alın, hiç abdestsiz durmayın, bu bir. Abdestli olmak insanı korur.
İkincisi; Kur'ân-ı Kerîm okumak insanı korur. Kur'an'ı okuyun; ezberinizden okuyun, yüzünden okuyun.
"Benim Kur'an okuyacak tâkatim, bilgim, kuvvetim yok. İşte ne yapalım; bugüne böyle gelmişiz, Allah affetsin hocam, Kur'an okuyamıyorum."
O zaman zikir insanı korur. Zikirsiz hiç boş zamanını geçirme.
Süleyman Çelebi rahmetli ne diyor?
"Her nefeste Allah adın de müdâm." Müdâm ne demek? Daimî demek. Daima, daimî olarak, her nefeste Allah de. İşte burada onu uygula. Türkiye'de yapamadın, bari burada uygula. Her nefeste Allah de de şeytan yanına sokulamasın, vesvese veremesin, aklını, fikrini, kalbini bozamasın diye buna çok dikkat edin. Çünkü burada içinden geçen duygulardan dolayı da insana günah yazılır.
Burası önemli bir yer. Burada insan melek gibi olacak. Kötü bir şey bile aklına hiç gelmeyecek. Allah yardımcı olsun. Haccetmek, haccı güzel yapmak kolay değil.
"Hacdayken işlenen günahların durumu ne olacak?"
Paçalar tutuşmaya başladı. Hacı kardeşlerimiz baktılar ki pabuç pahalı, paçalar tutuştu. Çünkü düşünceden de günah yazılıyor. Hem sevap imkânı çok, hem de zarar imkânı çok.
Günah işleyince ne olur?
Al bakalım! Ver şimdi cevabı.
Günahın ilk çaresi tevbe ve istiğfar etmektir. Tevbe ne demek? Dönmek demek. Dönecek, günahı bırakacak, o yoldan dönecek. O yolda devam ederken tevbe olmaz. "Hem işlerim hem tevbe ederim." Öyle şey olmaz. "Hem içerim hem tevbe ederim." Öyle şey olmaz; "Alay mı ediyorsun tevbeyle?" diye Allah kızar. Günahı bırakacak, dönecek.
Tevbe ne demek?
Dönüş demek.
İstiğfar ne demek?
"Beni afv u mağfiret eyle Yâ Rabbi! Ben senden affımı istiyorum." demek. Dilekçe veriyorsun, "Yâ Rabbi, beni affet, hata işledim, hatamı anladım, pişman oldum, bir daha işlememek istiyorum." diyecek, affını, mağfiretini isteyecek.
Başka çare?
Peygamber Efendimiz'in bir çaresi var, tavsiye buyurduğu;
Ve etbi'i's-seyyiete'l-hasenete temhuhâ. Bir kötülük işledi mi insan, onun çaresi arkasından bir iyilik, sevaplı bir iş yapmaktır, o onu siler. Sadaka verirsin, ziyafet çekersin, hayır yaparsın, hatim indirirsin, şu kadar Kur'an okursun, şu kadar tesbih çekersin, şu sûreyi okursun; bir iyilik yaparsın. Bir kötülük yaptın; bir iyilik yaparsın. "İyilik, kötülüğü siler." diyor Peygamber Efendimiz. Bir çare de budur.
Demek ki ne yapacağız?
Çok tevbe ve istiğfar edeceğiz. Zaten ben size beş tane zikir vazifesi naklen vereceğim. "Nereden naklen vereceksin hocam, hangi uydudan vereceksin?"
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in istasyonundan naklen vereceğim. Anladınız mı? Peygamber Efendimiz'den naklen beş tane vazife.
1. Sadece hacda değil, hacdan döndükten sonra da, her gün yüz defa estağfirullâh çekeceksiniz. Peygamber Efendimiz tavsiye etti de, ben size naklen söylüyorum. Kendim söylemiyorum, hadîs-i şerîf var. Her gün yüz defa estağfirullâh çekeceksiniz. Ben de Peygamber Efendimiz'den naklen yayın söylüyorum. Yüz estağfirullâh. "Hocam bana yerini göster."
Olur. Baş üstüne. Yerini gösteririm. Kitapta yazarım, altına da imzamı atarım, yerini de gösteririm. İstersen git Diyanet İşleri Başkanı'na, müftülere, profesörlere, doktorlara -profesör doktorlara- sor. Yüz defa estağfirullâh; bir.
2. Yüz defa Lâ ilâhe illallâh. Bunu da Peygamber Efendimiz'den naklen söylüyorum. Oradan geliyor, buradan çıkıyor.
3. Yüz defa Peygamber Efendimiz'e salavât-ı şerîfe.
"Peygamber Efendimiz kendisine salavât getirilmesini kendisi mi söylemiş?"
Evet! Çünkü âyet-i kerîmede bildiriliyor ki;
Bismillahirrahmânirrahîm.
İnnellâhe ve melâiketehu yusallûne ale'n-nebiyyi yâ eyyühe'llezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ. Allah bize salât u selâm getirmeyi emrediyor. Emredince de nasıl yapılacağını Resûlullah öğretecek, çare yok. Namazda tahiyyattan sonra okuyoruz. Ondan sonra Peygamber Efendimiz'in tavsiyesi var; yüz defa salavât-ı şerîfe getireceksiniz.
4. Yüz defa Kul huvallâhu ehad sûresini besmelesiyle okuyacaksınız.
5. Günde bin defa da Allah Allah Allah Allah diyeceksiniz. Lafza-i Celâl derler. Allah sözünün adı Lafza-i Celal'dir.
Lâ ilâhe illallâh'ın adı nedir?
Kelime-i tevhiddir.
"Hocam kelime bir kelime olur, bunda bir sürü kelime var."
O Türkçe, bu Arapça. Arapça'da kelime, söylenilen söz demektir. Tek şey, sözcük demek değil. Lâ ilâhe illallâh'ın adı kelime-i tevhiddir. Allah sözcüğünün adı Lafza-i Celal'dir.
Lafza-i Celal'i bin defa söyleyeceksin demek ne demek?
Günde bin defa Allah diyeceksin demektir.
Ne olur bundan?
Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de;
Yâ eyyühe'llezîne âmenû'zkürü'llâhe zikran kesîrâ diyor. Demek ki Kur'an'dan bu sefer naklen yayın.
Hadisi şeriften ve Kur'ân-ı Kerîm'den naklen yayın. Yüz Estağfirullâh, yüz Lâ ilâhe illallâh, bin defa Allah, yüz salavât-ı şerîfe, yüz Kul huvallâhu ehad.
Bu zikirler her gün vazifeniz olacak.
Hacda bunları daha fazla yapacaksınız. Burada elinizde tesbih olacak; bunları çekeceksiniz. Hepiniz tesbihli olacaksınız, elinizde şıkkada şıkkada bunları çekiceksiniz. Burada çok çekiceksiniz. Oraya gittiğiniz zaman, her gün en aşağı yüzer defa bunları çekin. Bunlar Peygamber Efendimiz'in tavsiyesidir. Sevabı çoktur. Hacda başka işiniz yok.
Memuriyetiniz var mı? Sabahleyin dokuzda dükkâna gidecek misiniz? Durakta beklemek var mı?
Yok!.
Alışveriş, çarşı pazar var mı? Azıcık var. Yiyeceğimizi almak için bazen oraya buraya gidiyoruz. Sabahtan akşama hacda işiniz ibadet olduğundan, bir Kur'an hatmi indireceksiniz, bu tesbihleri çok çok çekeceksiniz; sevapları kazanacaksınız. Hayır yola gitmeye başlarsınız.
Allahu Teâlâ hazretleri kalbimize de sahip olmayı nasip etsin. Bu zamanların, bu günlerin, bu mekânların, bu yerlerin, bu dinin, bu haccın kıymetini bilmeyi nasip etsin. Gafil olmamayı nasip etsin. Elimizde çok büyük fırsat olduğunu hepimiz iyi bilelim. Zamanımızı güzel değerlendirelim.
Verdiğim zikirleri bundan sonra ömür boyu yapacaksınız.
Subhâne rabbiye'l aliyyi'l a'le'l-vehhâb. Elhamdülillâhi hakka hamdihî. Ve's-selâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ecmaîne't-tayyibîne't-tâhirîn.
Allâhümme yâ Rabbenâ, yâ Rabbenâ, yâ Rabbenâ; leke'l-hamdu kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih.
Yâ Rabbi! Sana sonsuz hamd ü senâlar olsun; bize ne nimetler ihsan ettin!.. Bu diyarlara gelmeye muvaffak eyledin, umreler yapmayı nasip eyledin. Hac yolunda hac günlerini beklemekteyiz. Yâ Rabbi, bize gayret, kuvvet ihsan eyle. Haccımızı, umremizi senin rızana uygun vechile, hacc-ı mebrur olarak tamamlamayı nasip eyle. Hatalardan, günahlardan, haramlardan, yasaklardan bizleri koru. Sevaplı güzel işleri, hayırları, ibadâtı, taatı yapmayı nasip eyle. Ahlâkımızı güzel eyle. Kötü huylardan bizi pâk eyle. Kalbimizi tertemiz eyle. Fikrimizi berrak eyle. İlmimizi, irfanımızı ziyade eyle. Gözümüzün perdelerini kaldırıp hakkı, hak olarak görmeyi cümlemize nasip eyle. Batılı, batıl olarak görüp ondan sakınıp korunmayı cümlemize nasip eyle.
Yâ Rabbi! Bize Kur'ân-ı Kerîm'in ehli olmayı nasip eyle. Yâ Rabbi! Bize Peygamber Efendimiz'in has ümmetleri olmayı nasip eyle. Biz Kur'an'ın yolundan yürümek istiyoruz, Peygamber Efendimiz'in sünnetine uyup, sünnet-i seniyye-i nebeviyyeyi şu asırda yaşayıp, gösterip ihya eyleyip çok sevaplar kazanmak istiyoruz. Bizi o sevaplara nail eyle. Bizi Peygamber Efendimiz'in yolundan ayırma. Bizi Peygamber Efendimiz'in sevgisine, şefaatine, iltifatına, teveccühüne mazhar eyle.
Yapmış olduğumuz cümle ibadetlerimizi, taatlerimizi, umrelerimizi, okuduğumuz dualarımızı, okunmuş olan Kur'ân-ı Kerîm hatimlerin, yâ Rabbi, kusurları da olsa tam olarak, ahsen olarak, ethem olarak makbul eyle.