Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.
Elhamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben müberaken fîhi alâ külle hâlin ve fî külle hîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecma’în ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.
Emmâ ba'd:
عن أبي موسى رضي الله عنه أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: "من صلى البردين دخل الجنة" ((متفق عليه)).
Fe-kâle’n-nebiyyü sallallahu aleyhi ve selleme men salle’l-berdeyni dehale’l-cennete.
Müttefekun aleyh.
Ebû Musa el-Eş'arî radıyallahu anh’den rivayet edilmiş, İmam Buharî ve İmam Müslim kitaplarına almışlar, Sahîhayn’de mevcut.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;
Men salle’l-berdeyni. İki soğuk zaman namazını kim kılarsa, iki soğuk zamanda kim namaz kılarsa. Dehale’l-cennete. Cennete girer.
Bu berdeyn, berd soğuk demek.
Ne oluyor?
Sabah namazı vakti oluyor, sabahleyin serin oluyor. Bir de ikindi namazı diye burada açıklamış. Fazla başka bir bilgi verme imkânımız yok.
Aşağıdaki hadis-i şerifi de okuyalım.
وعن أبي زهير عمارة بن رؤيبة رضي الله عنه قال، سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول: "لن يلج النار أحد صلى قبل طلوع الشمس وقبل غروبها" (11) ((رواه مسلم)).
An ebî Züheyr Ammârate’bni Ruveybete radıyallahu anhu kâle semi’tü Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem yekûlü len yelice’n-nâre ahadün sallâ kable tulû’i’ş-şemsi ve kable ğurûbihâ ya’ni’l-fecra ve’l-asra.
Revahu Müslim.
Müslim İbn Kuteybe ed-Dîneverî rahmetullahi aleyh, büyük hadis alimi. Onun rivayet ettiğine göre, yazdığına göre kitabında, Ebû Züheyr Ammârate’bni Ruveybete radıyallahu anh’den. Ravi bu. Diyor ki o ravi, ben Resulullahın şöyle dediğini işittim.:
Len yelice’n-nâre. Cehennem ateşine girmeyecek. Cehennemin içine girmeyecek.
Kim?
Ahadün. Bir kimse ki. Sallâ kable tulû’i’ş-şemsi. Güneşin doğmasından evvel namaz kıldı. Ve kable ğurûbihâ. Güneşin batmasından evvel namaz kıldı.
Yani sabah namazını, ikindi namazını kılan cehenneme girmez. Bunlara, bu namazlara ya’ni’l-fecra ve’l-asra diye de izah etmiş.
Bu namazlara önem vermek lazım.
Sabah namazına, niye gelemez insanlar?
Uyku tatlı olduğundan.
Amma sabah namazının ezanında özel bir ibare daha ekleniyor. Diyoruz ki sabah, ezânu selâti’l-fecri nekûlü: Esselâtü hayrun mine’n-nevmi. Namaz uykudan daha hayırlıdır, uyumayın, kalkın namaz kılın o daha hayırlıdır.
Sabah namazına gelmekten insanları alıkoyan, uyku sevdasıdır, yatak sevdasıdır, yastık sevdasıdır, yorgan sevdasıdır. Nefse düşkünlük, nefsi kıramamak, nefsin emrinde olmaktır. Pek çok insan, pek çok insan, İmam Gazali diyor, şöyle insanın gözünden perdeler kalksa da maneviyat gözü ile pek çok insanı seyretsek. Televizyon seyreder gibi.
Ne görürüz?
Pek çok insan, nefsinin putunun karşısında, nefsine tapınıyor. Hepsi; nefsim emret, nefsim emret. Sen ne emrediyorsan heva-i nefs olarak, şehevât-ı nefsaniyye olarak ben onu yapacağım, emret ki yapayım. Hepsi, nefsine tapınıyor. Hepsi, nefsinin kulluğunda, nefsinin emrinde, nefsi ne diyorsa onu yapıyor.
Nefis ne diyor sabahleyin?
Yat, uyu, uykunu daha almadın uyku baldan tatlı. Ne yapacaksın kalkıp da ayazda kalkacaksın, camiye kadar yürüyeceksin, uykunu terkedeceksin. Yatak sıcacık filan, nefis böyle diyor. Amma Esselâtü hayrun mine’n-nevmi. Namaz uykudan daha hayırlı. O namazı kılan cehenneme girmeyecek.
Birinci hadisi şerifte de; dehale’l-cennete. Cennete girecek.
Arada kalmak yok yani, cehenneme girmeyecek cennete girecek. Fedakârlık, nefsi yeniyor. A’dâ adüvvüke nefsüke. En azılı düşmanı insanın; nefs-i emmaresidir terbiye olmamışsa.
ان النفس لامارة بالسوء الا ما رحم ربي ان ربي
İnne’n-nefse le-emmâretün bi’s-sûi illâ mâ rahime rabbî. [1]
Nefis insana hep böyle uykuyu emreder, keyfi emreder, zevki emreder, şehevâtı emreder, kumarı emreder, içkiyi emreder, zinayı emreder. Emreder emreder insanlar da yapar onu. Çünkü tapınır nefsine, nefsini put edinir.
افرايت من اتخذ الهه هويه
Eferaeyte meni’t-tehaze ilâhehû hevâhu.
Heva-i nefsini put edinmiştir, tapınır pek çok kimse. Kurtaramazsın o putperestlikten, nefsine tapınmaktan.
İslam nedir?
Nefse muhalefettir. Allah’a teslim olmaktır.
اسلم وجهه لله
Esleme vechehû lillâhi. [2]
Müslüman nefsini, Allah’a teslim eder.
Ve yuhâlifu nefsehû. Nefsine muhalefet eder.
İslam bu, nefsin sözünü dinlememek, Allah’ın emrini tutmak.
Cennetin yoluna gidebilmek için; ekseriya nefis karşısına çıkar insanın, onu yenmek lazım. Boşver, ibadetleri yapma, keyfine bak, zevkine bak. Gel şurada eğlen, oyna, gül, rahat et, yat vs. vs.
Onun için;
قد افلح من تزكى
Kad efleha men zekkâhâ. [3]
Kim nefsini terbiye ederse, felah buldu demektir.
Nefsi terbiye edemeyen, mahvolur. Nefis insanı heva-i nefs insanı mahveder.
Bir de ikindi namazına gelmek zor gelir insanlara.
Neden?
İkindi namazı; günün arka alt tarafıdır, ticaretin micaretin tam kapanma zamanıdır. Tezgahların toplanma zamanıdır, çarşı pazarın kapanma zamanıdır. Akşam olmadan kabileye filan gitmek lazım, yollarda karanlıklara kalmamak lazım diye ikindi namazı biraz böyle telaşenin çok olduğu zamandır. Onun için pek çok kimse, ikindi namazını işine kurban eder. İkindi namazını kılamaz. Dükkân, işçi, alışveriş, toplayış, tezgâh bilmem aman yetişeceğim filan. Yolda trafik mirafik derken namaz gider.
Onun için bu namazlara riayet eden, sabah ve ikindi namazına.
Üçüncü hadisi şerif.
وعن جندب بن سفيان رضي الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "من صلى الصبح فهو في ذمة الله فانظر يابن آدم، لا يطلبنك الله من ذمته بشيء". ((رواه مسلم)).
Ve ‘an Cündübi’bni Süfyân radıyallahu anhu kâle kâle Resulullahi sallallahu aleyhi ve selleme men salle’s-subha fe-hüve fî zimmetillâhi fe’n-zur yebne âdeme lâ yatlubennekellâhu min zimmetihî bi-şey’in.
Diyor ki Efendimiz bu hadisi şerifte; Cündüp İbn Süfyan radıyallahu anh’ın rivayet ettiğine göre Müslim ravisi. Revâhu Müslim rahmetullahi aleyh.
Sabah namazını kılan Cenâb-ı Hakk’ın himayesine girmiştir.
Sabah namazını sabahleyin kılan, fî zimmetillâhi. Cenâb-ı Hakk’ın himayesine girmiştir, sabah namazını kılan.
Fe’n-zur yebne âdeme. Ey Âdemoğlu! Bak dikkat et! Lâ yatlubennekellâhu min zimmetihî bi-şey’in. Sakın Allah’ın zimmetindeyken, Allah’ın senden sorgu sual edeceği bir yanlış iş yapmamaya dikkat et.
Madem girdin Cenâb-ı Hakk’ın zimmetine, edebinle orada dur. Dikkat et ki Cenâb-ı Hak seni, o zimmetine almışken yanlış bir şey yapıp da sorgulamasın, yakana yapışmasın.
وعن أبي هريرة رضي الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "يتعاقبون فيكم ملائكة بالليل، وملائكة بالنهار، ويجتمعون في صلاة الصبح وصلاة العصر، ثم يعرج الذين باتوا فيكم، فيسألهم الله -وهو أعلم بهم-: كيف تركتم عبادي؟ فيقولون تركناهم وهم يصلون، وأتيناهم وهم يصلون" ((متفق عليه)).
Ve ‘an Ebî Hurayrate radıyallahu anhu kâle kâle Resulullahi sallallahu aleyhi ve selleme Yete’âkabûne fîküm melâiketün bi’l-leyli ve melâiketün bi’n-nehâri ve yectemi’ûne fî salâti’l-fecri ve salâti’l-asri sümme ya’ricüllezîne ye’tû fîküm fe-yes’elühüm ve hüve a’lemü bi-him keyfe teraktüm ‘ıbâdî fe-yekûlûne teraknâhüm ve hüm yüsallûne ve eteynâhüm ve hüm yüsallûne.
Müttefekun aleyh.
İmam Buhari ve İmam Müslim Sahihayn’de bu hadis-i şerifi kaydetmişler. Ebû Hureyre ed-Devsî radıyallahu anh’den, en çok hadis rivayet eden sahabeden.
Diyor ki Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem;
Yete’âkabûne fîküm melâiketün bi’l-leyli ve melâiketün bi’n-nehâri. Gece melekleri ve gündüz melekleri, sizin yanınıza sizi korumaya gece de gündüz de gelirler.
Nöbeti tutar birisi, birisinin nöbeti bittiği zaman öteki melekler gelir. Onların nöbeti bittiği zaman gece melekleri gelir. Gece bitip gündüz olduğu zaman, nöbet bitti gece meleklerinin, gündüz meleklerin gelir.
Yete’âkabûne. Peş peşe muhafaza etmek için, korumak için gelirler.
Ve yectemi’ûne fî salâti’l-fecri ve salâti’l-asri. Bu melekler; evvelki melekler, sonraki melekler, nöbetini tamamlamış meleklerle nöbeti devralacak olan melekler sabah namazında bir araya gelirler, bir de ikindi namazında bir araya gelirler.
Nöbet devir ne zamanlar?
Sabahleyin ve ikindi.
Sümme ya’ricüllezîne ye’tû fîküm. Sonra bu nöbet değişimi olunca, nöbeti bitenler semaya uçarlar, yükselirler, giderler.
Fe-yes’elühüm. Ya’nillah celle celalühü. Allahu Teâlâ hazretleri o melekelerine sorar. Ve hüve a’lemü bi-him. Kulların her halini bildiği halde.
هو معهم اين ما كانوا
Ve hüve me’ahüm eynemâ kânû. [4] Kullar nerde olsa Cenâb-ı Hak biliyor.
والله بما تعملون بصير
Vallâhu bi-mâ ta’melûne basîr. [5] Her şeyi görüyor ama gene sorar meleklerine.
“Keyfe teraktüm ‘ıbâdî. Yâ melâiketî” Ey benim meleklerim! Nasıl bıraktınız, nöbetinizi terkedip göklere yükseldiğiniz zaman, o benim oradaki kullarımı nasıl bıraktınız? Ne halde bıraktınız?
Fe-yekûlûne. Melekler derler ki. Teraknâhüm. Ya Rabbi! Biz onları bıraktık. Ve hüm yüsallûne. Namaz kılarken bıraktık. Ve eteynâhüm ve hüm yüsallûne. Ve onların yanına vardığımız zaman baktık gene namaz kılıyorlardı.
Gittik namaz kılıyorlardı, gelirken bıraktık namaz kılıyorlar derler.
Aleyhimü’s-salavâtü ve’t-teslîmât.
Melekler lehimize şahadet ediyor yani. Gittiğimizde namaz kılıyorlardı, bırakıp gelirken onları namaz kılar bıraktık derler.
O halde her ibadet önemli, mühim. Bütün ibadet ve taatler önemli ama hassaten meleklerin devir teslim işlerinin yapıldığı sabah namazı ile ikindi namazına dikkat.
İkindi namazını, ne engeller?
İş, güç, telaş, dünya telaşı. “Meşâğıl el-yevmiyye.” Onlar engeller. Tezgâhı toplayacağım, temizliği yapacağım, bilmem ne yapacağım bilmem ne yapacağım.
Hay Allah müstahakkını vermesin.
Sabah namazını ne engeller?
Nefis!
Nefis engeller, nefse uymayalım.
عَنْ أَنَسٍ ـ رضى الله عنه ـ " لاَ يَتَمَنَّيَنَّ أَحَدٌ مِنْكُمُ الْمَوْتَ لِضُرٍّ نَزَلَ بِهِ، فَإِنْ كَانَ لاَ بُدَّ مُتَمَنِّيًا لِلْمَوْتِ فَلْيَقُلِ اللَّهُمَّ أَحْيِنِي مَا كَانَتِ الْحَيَاةُ خَيْرًا لِي، وَتَوَفَّنِي إِذَا كَانَتِ الْوَفَاةُ خَيْرًا لِي ".
Kemâ ruviye an Enesin radıyallahu anh lâ yetemenneyenne ehadukümü’l-mevte li-durrin esâbehû fe-in kâne lâ büdde fâilen fe’l-yekul: Allahumme ahyinî mâ kâneti’l-hayâtü hayran lî ve teveffenî izâ kâneti’l-vefâtü hayran lî.
Muttefekun aleyh.
Bu hadis-i şerifi, İmam Buhari ve Müslim beraber rivayet etmişler, Enes radıyallahu anh’den. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;
Lâ yetemenneyenne ehadukümü’l-mevte li-durrin esâbehû. Kendisine gelen bir hastalıktan, sıkıntıdan, ızdıraptan dolayı sizden biriniz, ölümü temenni etmesin.
Al benim canımı Allah’ım, öleyim artık filan gibi ölümü temenni etmesin.
Fe-in kâne lâ büdde fâilen. İlle böyle bir şey yapmak istiyorsa desin ki.
Fe’l-yekul: Allahumme ahyinî mâ kâneti’l-hayâtü hayran lî. Ya Rabbi! Hayat benim için hayırlı olduğu müddetçe beni yaşat.
Ve teveffenî izâ kâneti’l-vefâtü hayran lî. Ölüm bana hayırlı olduğu zaman da vefatımı ver, vefat edeyim o zaman de.
Yani Allah’a bırakıyor. Hayat hayırlı olduğu müddetçe yaşamayı isteyecek, Allah’tan. Eh ölüm hayırlı olacaksa, o zaman ölümü isteyecek. Çünkü bazen amansız bir hastalık oluyor, çok ızdırap çekiyor filan. Böyle durumlar olabilir.
عَنْ قَيْسِ بْنِ أَبِي حَازِمٍ قَالَ: دَخَلْنَا عَلَى خَبَّابٍ نَعُودُهُ، وَقَدِ اكْتَوَى سَبْعَ كَيَّاتٍ، فَقَالَ: إِنَّ أَصْحَابَنَا الَّذِينَ سَلَفُوا مَضَوْا وَلَمْ تُنْقِصْهُمُ الدُّنْيَا، وَإِنَّا أَصَبْنَا مَا لاَ نَجِدُ لَهُ مَوْضِعًا إِلاَّ التُّرَابَ، وَلَوْلاَ أَنَّ النَّبِيَّ صلى الله عليه وسلم نَهَانَا أَنْ نَدْعُوَ بِالْمَوْتِ لَدَعَوْتُ بِهِ. ثُمَّ أَتَيْنَاهُ مَرَّةً أُخْرَى وَهْوَ يَبْنِي حَائِطًا لَهُ فَقَالَ إِنَّ الْمُسْلِمَ لَيُوجَرُ فِي كُلِّ شَىْءٍ يُنْفِقُهُ إِلاَّ فِي شَىْءٍ يَجْعَلُهُ فِي هَذَا التُّرَابِ.
An Haysi’bni ebî hâzimin kâle dehalnâ alâ Habbab i’bni Eret radıyallahu anhu ne’ûdühû ve kadik’tevâ seb’a keyyâtin.
Habbab İbn Eret radıyallahu anh’ın hastalığında onu ziyarete gitmiştik. Kays İbn Ebî Hazım böyle diyor. Yedi tane dağlama yapmışlardı vücuduna.
Dağlamak, yakmak yani. Demirle, kızgın demirle dağlamak, geçmeyen yaralar için en son çare olarak, âhire’d-devâ, en son çare dağlamak. Yedi defa dağlamışlar, ne sebeple şey olduysa.
Gittik.
Fe-kâle. Dedi ki.
İnne ashabenellezîne selefû medav ve lâ tenkushümü’d-dünyâ. O zaman o mübarek ziyaret edilen hasta, yedi defa dağlanıp tedavi olmaya çalışan sahabi demiş ki; bize tekaddüm eden, bizden önceki kardeşlerimiz elhamdülillah, dünya onlara zarar vermeden göçüp gittiler. Yani günahlara batmadan, şımarmadan, şaşırmadan, zenginlikten, varlıktan bozulmadan güzelce yaşadılar gittiler.
Ve innâ asabnâ mâlen. Biz onlardan sonra, çok mal mülk sahibi olduk.
Allah bize dünyayı açtı, çok mal mülk sahibi olduk.
Mâ lâ necidü lehû mevdı’an ille’t-türâbe. O kadar çok mala kavuştuk ki koyacak yer bulamıyorduk ancak toprağa koyacak kadar, yere koyacak kadar mala kavuştuk.
Ve levlâ enne’n-nebiyye sallallahu aleyhi ve selleme nehânâ en ned’uve bi’l-mevti le-de’avtü bi-hî. Eğer Resulullah, ölümü temenni etmeyi bize yasaklamamış olsaydı ben şimdi al canımı ya Rabbi öleyim! diye ölümü temenni ederdim.
فَقَالَ إِنَّ الْمُسْلِمَ لَيُوجَرُ فِي كُلِّ شَىْءٍ يُنْفِقُهُ إِلاَّ فِي شَىْءٍ يَجْعَلُهُ فِي هَذَا التُّرَابِ.
Sümme eteynâhuü merraten uhrâ. Bu hastayı ziyarete bir kere daha gittik. Ve hüve yebnî hâitan lehû. Bir avlu duvarı tamir ediyordu, kurtulmuş rahatsızlıktan.
Bir daha bir gittiğimizde o, kendisi için avlu duvarı tamiri yapıyordu.
Fe-kâle. Dedi ki. İnne’l müslime le-yu’ceru fî külli şey’in yünfikuhû illâ fî şey’in yec’aluhû fî hâze’t-turâbi.
Muttefekun aleyh ve hâzâ lafzu rivayeti’l-buhari.
İmam Buhari ve Müslim bu hadisi rivayet etmişler, bu sözler Buhari’den alınan rivayetler.
O zaman da o bahçe duvarı tamir ettiği sırada gittiklerinde de demiş ki.
İnne’l müslime le-yu’ceru fî külli şey’in. Müslüman, her yaptığı şeyden sevap alır, Allah ona her şeyden sevap verir.
Yünfikuhû. Yani Allah yoluna sarf ettiği her şeyden, masraftan, hanımına, eşine, çocuğuna, anasına, babasına, arkadaşına ikram hediye çeşitli yollar. Hepsinden sevap alır.
İllâ fî şey’in yec’aluhû fî hâze’t-turâbi. Ancak şu toprağa gömdüğü paralar, binaya sarf ettikleri, avlu duvarıymış bilmem evmiş o masraflardan ecir yok. Ona şey yok dedi.
Burada iki şeyi öğrenmiş oluyoruz, iki ziyaretinden.
Üçüncü hadisi şerif.
وَعَنْ اَلنَوَّاسِ بْنِ سَمْعَانَ رضى الله عنه عن النبي صلى الله عليه وسلم قال اَلْبِرُّ: حُسْنُ اَلْخُلُقِ, وَالْإِثْمُ: مَا حَاكَ فِي نفسك, وَكَرِهْتَ أَنْ يَطَّلِعَ عَلَيْهِ اَلنَّاسُ } أَخْرَجَهُ مُسْلِمٌ .صحيح. رواه مسلم
Ve ani’n-Nevvâsi’bni Sem’âne radıyallahu anhu ani’n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme kâle el-birru husnü’l-hulugi ve’l-ismü mâ hâke fî nefsike ve kerihte en yettali’a aleyhi’n-nâsü.
Revâhu Müslim hâke bi’l-hâil mü’mele ve’l-kâf ey tereddede fihi.
Nevvâs İbn Sem’an radıyallahu anh Peygamber Efendimizden rivayet etmiş ki bu sonuncu hadis-i şerifte;
el-Birru. İyi iş yapmak. Husnü’l-hulugi. Huyun güzelliğidir.
Hani falanca adam birr ü takva sahibi diyoruz. Birr, iki re ile.
Bu birr nedir?
Güzel huylu olmaktır.
Ve’l-ismü. İyi olmamak, günah işlemek kötü olmakta nedir?
Günah da mâ hâke fî nefsike. Kalbinde böyle bir titreme meydana getiren şeydir. Ve kerihte en yettali’a aleyhi’n-nâsü. İnsanlar aman bunu görmesin diye insanların görmesinden çekindiğin iştir günah.
Madem insanların görmesinden korkuyorsun, demek ki; iyi bir şey değil ki ondan korkuyorsun. İnsanların muttali olmasından korktuğun, içinde de bir tereddüt acaba filan böyle bir kımıltı itiraz uyandıran şey günahtır. İyi olan şey de güzel huydur buyurdu.
Yani ana ölçü veriyor. İyi bir kul olmak istiyorsak; huyumuzu güzelleştireceğiz. Sevapları almanın yolu bu.
Kötülük neler, günahlar nelerdir onları yapmamak istiyorsak; kalbimizi dinleyeceğiz biraz istemiyorsa, bir de bu işi insanlar yaptığımı görmesin, görürlerse ayıp olur insanlara karşı diye insanların görmesini istemiyorsan bir işi yaparken, demek ki iyi değil ki içimden bir korku geliyor insanlar görmesin diye. O da bir ölçü o işi yapmamak lazım.
Allahu Teâlâ hazretleri bizi güzel huylara sahip eylesin, öyle tereddütlü şüpheli kötü işler yapmaktan korusun kurtarsın. Allah hepinizden razı olsun. Şu Ramazan ayını çok kârlı kapatmayı nasib etsin.
Çünkü; artık çalışan çalıştı, ücretlerin alınma zamanı yaklaştı, maaş zamanı yaklaştı. İnşallah yaptığımız işler makbule geçmiştir de, Cenâbı Hak kabul etmiştir de, yüzümüze melekler çarpmamıştır da, ne biçim oruç bu? Ne biçim namaz bu? Çat, pat! İnşallah öyle bir durum yoktur da.
Zikirler, namazlar şeyler. Cenâb-ı Hak bizim azımızı çoğa saysın, kusurumuzu kapatsın örtsün bağışlasın. Afv u mağfiret eylesin.
Bütün her şey Cenâb-ı Hakk’ın lütfuna kalmıştır. Lütfuyla, rahmeti ile ondan başka birşey yok. Yoksa bizim bu yaptıklarımızın hepsini toplasak, bir kamyona doldursak bir işe yaramaz. Rubbish [çöp], Bir işe yaramaz, götür dök.
Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmetinden başka dayanağımız yoktur. Rabbimiz rahmetine erdirsin, mükâfatlandırsın. Hem dünyada hem ahirette hayırlara erdirsin, mesut eylesin. Şu Ramazan’da nefsimizi tuttuğumuz gibi, bundan sonrada kötü şeylerden kendimizi tutmayı nasib etsin. Zor da gelse iyi sevaplı şeyleri yapabildiğimiz gibi Ramazan’dan sonra da biraz irademiz kuvvetlensin inşallah. Hayırlı iyi şeyleri de daha kolay, kuvvetlenmiş olarak yapabilmeyi, Allah nasib eylesin.
[2] 2/Bakara, 112; 4/Nisa, 125.
[5] 2/Bakara, 265; 3/Âl-i İmrân 156; 8/Enfâl, 72; 57/Hadîd, 4; 60/Mümtehine, 3; 64/Tegâbün, 2.