1.İbn-i Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlüllah (aleyhissalâtu vesselâm): "Allah'tan hakkıyla hayâ edin!" buyurdular. Biz: "Ey Allah'ın Resûlü, elhamdülillah, biz Allah'tan hayâ ediyoruz" dedik. Ancak O, şu açıklamayı yaptı: "Söylemek istediğim bu (sizin anladığınız hayâ) değil. Allah'tan hakkıyla hayâ etmek, başı ve onun taşıdıklarını, batını ve onun ihtivâ ettiklerini muhâfaza etmen, ölümü ve toprakta çürümeyi hatırlamandır. Kim âhireti dilerse dünya hayatının zinetini terk etmeli, âhireti bu hayata tercih etmelidir. Kim bu söylenenleri yerine getirirse, Allah'tan hakkıyla hayâ etmiş olur." (Tirmizi)
2.Resûlüllah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki: "Edebsizlik ve çirkin söz girdiği şeyi çirkinleştirir. Hayâ ise girdiği şeyi güzelleştirir." (Tirmizi, İbn-i Mace)
3.Resûlüllah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki: "Resûlüllah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Mü'minler arasında imanca en kâmil olanı, ahlâkça en güzel olanıdır. En hayırlınız da ailesine hayırlı olandır." (Tirmizi, Ebu Davud)
4.Resûlüllah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki: "Kıyâmet günü, mü'minin mizanında güzel ahlâktan daha ağır basan bir şey yoktur. Allah Teâlâ hazretleri, çirkin, düşük söz (ve davranış) sahiplerine buğz eder." (Tirmizi, Ebu Davud)
5.Resûlüllah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki: "Bana en sevgili olanınız, kıyamet günü de bana mevkice en yakın bulunacak olanınız, ahlâkça en güzel olanlarınızdır. Bana en menfur olanınız, kıyamet günü de mevkice benden en uzak bulunacak olanınız, gevezeler, boşboğazlar ve yüksekten atanlardır." (Cemaatte bulunan bâzıları): "Ey Allah'ın Resûlü! Yüksekten atanlar kimlerdir?" diye sordular. "Onlar mütekebbir (büyüklük taslayan) kimselerdir!" cevabını verdi." (Tirmizi)
6.Resûlüllah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki: "Kalbinde hardal tanesi kadar iman bulunan bir kimse cehenneme girmez. Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kimse de cennete girmez." buyrulmuştur. (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi)
7.Resûlüllah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim, kendisine yapılan bir iyiliğe karşı, bunu yapana: "Cezâkellâhu hayran (Allah sana hayırlı mükâfat versin!)" derse teşekkürü en mükemmel şekilde yapmış olur." (Tirmizi)
8.Resûlüllah (aleyhissalâtu vesselâm): "Kim bir ihsana mazhar olursa, bulduğu takdirde karşılığını hemen versin, bulamazsa, verene senâda bulunsun. Zira onu övmekle, teşekkürünü yerine getirmiş olur. Karşılık vermeyen nankörlük etmiş olur" dedi. (Tirmizi, Ebu Davud)
9.Resûlüllah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki: "Kuvvetli kimse, (güreşte hasmını yenen) pehlivan değildir. Hakiki kuvvetli, öfkelendiği zaman nefsini yenen kimsedir." (Buhari, Müslim)
10.Resûlüllah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Dünya ehlinin değer verdiği, peşinden koştuğu şey maldır." (Nesai)
11.Resûlüllah (aleyhissalâtü vesselâm) (bir gün), Hasan İbn-i Ali (radıyallâhu anhümâ)'yı öpmüş idi. Bu sırada yanında bulunan Akra' İbn-i Hâbis, (sanki bunu tuhaf karşıladı ve:) "Benim on tane çocuğum var. Fakat onlardan hiçbirini öpmedim" dedi. Resûlüllah (aleyhissalâtü vesselâm) ona bakıp: "Merhamet etmeyene merhamet edilmez" buyurdu." (Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud)