es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!
Aziz ve sevgili Akra dinleyicileri,
Cumanız mübarek olsun. Allahu Teala Hazretleri bu Cuma gününüzü mübarek eylesin. Bu güzel fırsatın, günün feyzinden, bereketinden, rahmetinden en yüksek derecede istifade etmenizi nasip eylesin.
Mü'minlerin annesi Hz. Aişe-i Sıddîka validemiz radıyallahu teâlâ anhâ buyuruyor ki;
Kâlet semi'tün nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem yekûl yesuhhullâhü hayra fî erbai leyâlin sahhâ leyleti'l-edhâ ve leyleti'l-fıtır ve leyleti'n-nısfı min şa'bân yünsahu fî hâ'l-âcâl ve'l-erzâk ve yüktebu fî hel hacc ve leyletü'l-arefe ile'l-âzân.
Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.
"Ben işittim ki Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurmuştu: Dört gece vardır ki o dört gecede Allahu Teâlâ hazretleri kullarına hayrı çok çok ihsan ediyor!"
O dört mübarek gece ki Allahu Teâlâ hazretleri hayırları kullarına bol bol, yağmur yağar gibi ihsan ettiği dört gecedir.
Bunlar nedir?
Dört önemli mübarek gecenin birincisi leyletü'l-edhâ'dır.
Edhâ; udhiye kelimesiyle ilgili, "kurban, kurban gecesi" demek. Hacıların Müzdelife'de bulundukları gece çok mübarek bir gecedir. Ertesi sabah kurban olan gece; Arap geleneğine, İslâmî geleneğe göre gece önceden başlıyor, gündüzü de Kurban bayramı olmuş oluyor. Leyletü'l-edhâ kurbanların kesildiği günün evveli.
Leyletü'l-fıtır; Ramazan bayramının gecesi.
Allah sağlık âfiyet verir nasip ederse Ramazan yaşayacağız. Ondan sonra Ramazan bitecek, ertesi gün bayram; o gece de çok kıymetli gecelerden birisi!
Ve leyleti'n-nısfı min şa'bân.
Hepsinin başında fî harf-i cerri var gibi okuyacağız. "Şabân-ı Şerîf ayının ortası gecesi."
Muhterem dinleyiciler, sevgili kardeşlerim!
Peygamber Efendimiz misal vermiş:
Yünsahu fî hâl âcâl. "Bu gecede eceller, insanların ömürleri yazılır." Ve'l-erzâk. "Rızıkları yazılır."
Ne zamana kadar?
Bu gece bir daha ki Berat gecesine kadar önümüzdeki olacak şeyler, Allah'ın mukadderatı tespit ettiği gecedir.
İnsanların ecelleri yazılır; rızıkları neler olacak, neler yiyecekler, içecekler, kazanacaklar… onlar yazılır.
Ve yüktebu fî hel hacc. "Hacca gidecek insanlar da yazılır."
Falanca insana hac nasip olacak, gidecek diye yazılır.
Ve leyletü arefe. "Bir de arefe gecesi."
Hacıların Arafat'ta durup da akşam ezanından sonra yola çıktıkları, Müzdelife'ye doğru hareket ettikleri arefe gecesi de çok kıymetli bir gecedir. Peygamber Efendimiz;
"Ezan vaktine kadar!" diye ifade ediyor. Bunların hepsi sabah ezanına, sabah namazının vakti girdiği zamana kadar!
Peygamber Efendimiz'in dikkatimizi çektiği mühim geceden birisi Şaban'ın yarısı gecesi, Berat kandilimizdir.
Niye Berat gecesi denmiş? Berat ne demek?
Berat; bir yüksek makamın, mesela bir padişahın, bir hükümdarın resmî bir yüksek makamın bir insana verdiği belge, demek.
Bu geceye neden Berat gecesi denmiş?
Li-enne fî hâ berâeteyni. "Çünkü bu gecede iki Berat bahis konusudur." Berâetün li'l-aşkıyâ. "Allah'ın nasipsiz, kötü kullarının belgesi onlara verilecek!" Ve berâetü'l-evliyâi mine'l-hizlân. "Bir de Allah'ın sevgili kullarının mahrumiyetten kötü duruma uğramaktan uzak olacaklarını gösteren belge!"
İki belge var: Birisi Allah'ın nasipsiz, eşkıyâ, şakî, kötü kullarının kötü olduğuna, rahmetten uzak olduğuna dair berat; iyi kullarının da mahrumiyete uğramayacakları, iyi sonuçlara ulaşacaklarına dair berat verildiği için Berat gecesi denmiş.
Büyüğümüz, Allah himmetine mazhar eylesin, Abdulkâdir-i Geylânî Efendimiz hazretleri kitabında yazmış ki;
"Meleklerin gökte iki tane bayramı vardır. Nasıl müslümanların dünya üzerinde bir Ramazan bayramı bir Kurban bayramı var; meleklerin de gökte iki bayramı vardır. Meleklerin gökteki bayramlarından bir tanesi Berat gecesidir, ötekisi de Kadir gecesidir. O da Ramazan'ın yirmisinden sonra olan gece!"
Kadir gecesi saklı, belli değil! Onu Allahu Teâlâ hazretleri belirtmemiş, beyan etmemiş. Ama Şaban'ın yarısı gecesi belli, hem de mehtaptan dolayı belirli!
Mehtap ayın on dördünde en büyük olur. Ayın on dördü dersiniz, Şaban ayının yarısı olduğunu oradan bilirsiniz, o belli! Ama Allah Kadir gecesini saklamış.
Niçin saklamış?
Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır! Allahu Teâlâ hazretleri bu geceyi ihyâ eden cahil bir insan, "Bu geceyi yaşadım, ihyâ ettim, rahatım…" diye gevşemesin diye saklamış. Yaparsa, ihyâ ederse, güzel ibadetler eylerse o gece de sevabı alacak ama bilmeyince güvenemez, güvenmemesi daha iyi. İbadetine güvenmesi doğru değil! O bakımdan Allahu Teâlâ hazretleri Kadir gecesini saklamış ama Berat gecesini saklamamış. Çünkü Berat gecesinde kullara Allahu Teâlâ hazretleri fırsat vermek istiyor. Bir sene, önündeki bir seneyle ilgili isteklerini Allahu Teâlâ hazretlerine arz etsinler ve istesinler, diye orada büyük bir fırsat var!
Bu gece bizler için çok önemli, büyük bir fırsat, kaçırılmayacak bir fırsat!
Ebû Hüreyre radıyallâhu anh'ten Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyurdu, diye rivayet olunmuş:
Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurdu ki;
Kâle caeni cibrilü aleyhisselâm leyleten nısfı min şa'bân. "Şaban ayının yarısı gecesinde, Berat gecesinde Cebrail aleyhissellam bana geldi."
Peygamber Efendimiz'e Cebrail gelmiş.
Ve kâle lî yâ Muhammed irfa' re'sek ile's-semâ'. "Ey Muhammed, ey Allah'ın elçisi, sevgili kulu, Muhammed-i Mustafâ! Başını semaya kaldır!" Peygamber Efendimiz;
Kâle kultü lehüm mâ hâzihi'l-leyle. "Ben de Cebrail'e; 'Bu gece başımı kaldırayım, gökyüzüne bakayım ama bu gecenin özelliği nedir?' diye sordum"
Kâle hâzihi'l-leyletü yeftahullâhu subhânehû fî hâ salâse miete bâbin min ebvâbi'r-rahmeh yağfiri li kulli men lâ yüşrike bihî şey'en. "Bu öyle bir gecedir ki Allah bu gece kullarına rahmet kapılarından üç yüz rahmet kapısı açar ve afv u mağfiret eder!"
Kimleri afv u mağfiret eder?
Kendisine şirk koşmayanları!
Müşrikleri affetmez. Kâfir olan müşrikleri, puta tapan, Allah'tan gayrıya tapanları Allah'a şerik koşanları affetmeyeceği belli de mü'min olanlar da gizli şirke düşebilirler, yanlış inançlara sahip olabilirler, inançlarında şirk bulunmuş olabilir. Şirk varsa affetmez!
Kur'ân-ı Kerîm'den biliyoruz ki;
İnnallâhe lâ yeğfiru en yüşreke bihî şey'en ve yağfiru mâ dûne zâlike limen yeşâü.
Hepimiz için çok mühim bir âyet-i kerîme! Allahu Teâlâ hazretleri bütün günahları affedebilir ama şirk koşmayı asla affetmeyecek, diye bu âyet-i kerîme bildiriyor. İnsanın mutlaka iyi mü'min olması, pırıl pırıl, tertemiz, berrak, güzel bir itikadı olması, şirk, bulaşık olmaması lazım geliyor.
Allah bu gece şirk koşmayanı affeder. Rahmet kapılarından üç yüz kapı açmış, kullarını afv u mağfiret ediyor.
Ve illâ en yekûne sâhiren ev kâhinen ev müdmine hamrin ev musırran ale'r-ribâ ve'z-zînâ.
Sonra kimlerin affolunmayacaklarını sayıyor, belirtiyor. Şirk koşmayan bütün insanları mağfiret edecek ama kimler affolunmayacak?
Sâhir. "Sihirbazları affetmeyecek!"
Kâhin. "Kehanette bulunanları, kâhinleri affetmeyecek!"
Müdmini hamr. "İçki müptelası ayyaş, sarhoş olanları affetmeyecek!"
Ev musırran ale'r ribâ ve'z-zînâ. "Faiz yemek günahını devam ettiren, zina eden bu konularda ısrarlı olanları affetmeyecek!"
Bunun dışındaki şirk koşmayan mü'min kullarını affedeceğini, bu sayılanların affolunmayacağını [söylüyor] ama yine bir rahmet [ümidi] var, durum bu günahkârların üstüne tamamen kilitlenmiyor:
Hattâ yetûbû. "Tevbe etmedikleri takdirde onlar affolunmayacak!"
Tövbe ederlerse günahlardan vazgeçerlerse af olabilir, diye yine bir ümit var. Bütün günahkârlar için günahından tevbe ettiği zaman Allah'ın afv u mağfiretine erme ihtimali olduğu hadîs-i şerîfte belirtilmiş oluyor.
Bu konuda da mühim bir âyet-i kerîme var. Allah, şirk koşanları asla affetmeyecek. Bir de;
Kul yâ ibâdiyellezîne esrafû alâ enfüsihim lâ taknetû min rahmetillâh.
Allahu Teâlâ hazretleri bu âyet-i kerîmede Peygamber Efendimiz'e kullarına bildirmesini, müjdelemesini emrediyor: "Nefsine zulmetmiş, günah işlemiş, günaha bulaşmış kullara söyle ey Resûlüm!"
Lâ taknetû min rahmetillâh. "Ey günahkârlar, Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin!" de diye bildiriyor.
Bu büyük bir müjdedir. Ben de böyle müjdeli bir âyet-i kerîmeyi dinleyicilere müjdelemekten büyük mutluluk duyuyorum.
Allah'ın rahmeti ne kadar geniş! Kul ne kadar günahkâr olsa yine bir kurtuluş yolu var. Yeter ki tevbe etsin, hatasından vazgeçsin; ne kadar büyük günah işlemiş bile olsa Allah, "Ümit kesmeyin!" diyor. Ama bazı şeyleri de kesin olarak beyan ediyor: Şirk koşmayacak, Allah'ın varlığını birliğini bilecek, günahkârsa günahına tevbe edecek!
Felemmâ kâne rubua'l-leyl. "Gecenin dörtte biri olunca…"
Muhterem kardeşlerim!
Gece ne zaman başlar?
Akşam ezanı okununca güneş batınca gece başladı. Birinci saniyesi akşam ezanıyla beraber -kronometre- çalışmaya başladı.
Gece ne zaman biter?
Sabah vakti gelince! Sahur vakti bitince imsak gerekince o zaman artık gece biter.
Hiye hattâ matlai'l-fecr. deniliyor.
Fecir atınca artık gece o zaman bitmiş oluyor.
Bir kimse; "Hocam, ortalık biraz daha karanlık…" diyebilir.
Olsun, karanlık da olsa doğu tarafına baktığımız zaman orada o karanlığın dağların arkasından artık beyazlanmaya başladığını gördün mü dağların silueti belli olmaya başladı mı fecir atmış demektir, tanyeri ağarmaya başladı demektir. Türkçe'de: "Tan yeri ağarmaya başladı." diyoruz.
Artık oradan karanlık yavaş yavaş açılmaya başlıyor. Dağların çizgisi belli oldu, hafif bir beyazlanma başladı; artacak, artacak… Artık insan etrafı daha iyi görmeye başlayacak. Nihayet bir buçuk saat geçtikten sonra -bu, mevsimine göre değişiyor- güneş oradan kaşını kaldıracak, görünecek; güneşi göreceksiniz, güneş doğacak. Demek ki fecir, güneşin doğmasından biraz erken oluyor. Bir buçuk-iki saate yakın bir zaman önce fecir olayı oluyor. O zaman artık gece bitmiş oluyor.
Demek ki gecenin zamanı akşam ezanından fecre kadarmış.
Gecenin dörtte biri geçince Cebrail aleyhisselam Peygamber Efendimiz'e tekrar geldi ve; "Başını kaldır yâ Muhammed!" dedi.
İrfa' re'sek ferefea re'sehû fe izâ ebvâbu'l-cenneti meftuhâ.
Peygamber Efendimiz'e, "Tekrar başını kaldır." deyince Peygamber Efendimiz bakmış ki cennetin kapıları açılmış! Allah, Peygamber Efendimiz'e peygamber olduğu için cennetin kapılarını açılmış olarak gösteriyor!
Acaba kaç tane cennet var?
Sekiz tane cennet var. Cennetin muhtelif kapıları var: Mesela oruçluların gireceği Reyyan denilen kapısı var, bunları hadîs-i şerîflerden biliyoruz.
Allah, Peygamber Efendimiz'e cennetin kapılarının açık olduğunu bu gecede gösteriyor. Cebrail; "Başını kaldır yâ Resûlallah!" deyince açık olduğunu görmüş.
Peygamber Efendimiz burada sekiz tane kapının üzerinde ne yazılı olduğunu beyan ediyor, bu ifadeler bize bu gecede ne yapmak gerektiğini gösterecek:
Ve ale'l-bâbi'l-evvel melekin yünâdî tûbâ li-men rekea fî hâzihi'l-leyle.
Bâb, "kapı" demek.
Cennetin birinci kapısında bir melek var, "Ne mutlu bu gece rükû edenlere!" diye sesleniyor.
Demek ki melek sesleniyormuş, yazılı değil. "Ne mutlu bu gece rükû edenlere!.." [diye] melek sesleniyor. Demek ki bu gecede rükû etmek iyi!
Tûbâ li-men rekea. "Bu gece rükû edenlere ne mutlu!"
Tabii rükû namazın içinde oluyor.
Ve ale'l-bâbı's-sânî melekin yünâdî tûbâ li-men secede fî hâzihi'l-leyle. İkinci kapıdaki melek; "Ne mutlu bu gecede secde edenlere!" diyor.
Demek ki rükû edip secde edip namaz kılanlara melekler müjde veriyorlar. Ne mutlu, onlar büyük sevap alacaklar! Demek ki bu gece namazlar kılmamız lazım.
Ve ale'l-bâbı's-sâlis melekin yünâdî tûbâ li-men deâfî hâzihi'l-leyle. "Ne mutlu bu gece dua edenlere!"
Muhterem kardeşlerim!
Üçüncü kapıda da dua etmenin sevap olduğunu bir melek seslenerek bildiriyor, müjdeliyor.
Dua bir ibadettir. Belki bilmiyorsunuz; namaz ibadet olduğu gibi, oruç ibadet olduğu gibi dua da ibadettir! İnsan; "Artık namazımı kıldım, sonunda dua ediyorum, bir şeyler istiyorum…" diye sanmasın; dua ile meşgul olmak da ibadettir. Duanın iki faydası var:
Dua hâli, ibadet hali olduğundan insan ibadet etmiş oluyor.
Duada istemiş olduğun şeyleri Allah verecek, bir de oradan kârı oluyor.
O bakımdan bu gecede çok dua etmemiz lazım.
İnsan kimlere dua etmeli?
Evvela anne-babasına duadan unutmamak lazım. Peygamber Efendimiz evladın, anne-babasına dua etmesini tavsiye ediyor. İnsanın hocası da annesinden-babasından önce geldiğinden hocasını da unutmaması lazım. Kendisine dua eder, kendisinin dünyasına âhiretine dua eder. Evlatlarına, akrabalarına, arkadaşlarına, dostlarına dua eder, kendisinden başkasına dua ettikçe Allah memnun olur, kulunu sever ve melekler de ona dua ederler, onun duasına âmin derler, "O kardeşin için istediğin şeyi Allah sana da versin." derler.
Onun için bu gece çok dua etmemiz gerektiği anlaşıldı, o müjdeyi de aldık.
Ve ale'l-bâbı'r-râbî melekin yünâdî tûbâ li'z-zâkirîne fî hâzihi'l-leyle.
Dördüncü kapıda da melek ne diye sesleniyormuş?
"Ne mutlu bu gece Allahu Teâlâ hazretlerini zikredenlere!"
Demek ki bu gece elimize tespihimizi alacağız, güzel güzel zikirlerimizi yapacağız.
Gördünüz mü?! Dervişliğin tasavvufun hadîs-i şerîflerde olduğunu Peygamber Efendimiz'in tavsiye ettiğini buradan da anlıyoruz!
Ve ale'l-bâbı'l-hâmîs melekin yünâdî tûbâ li-men bekâ min haşyetillâhi fî hâzihi'l-leyle.
Beşinci kapıda da bir melek şöyle müjdeliyor:
"Ne mutlu bu gece Allah korkusundan gözleri dolup ağlayan kullara!"
Haşyetullahtan, havfullahtan, takvâsından, ihlâsından dolayı ibadet eden insanlar şıpır şıpır inci gibi gözyaşı dökerler. Allah bu gözyaşlarını sever: "Allah için, Allah korkusundan ağlayan göze cehennem ateşi gelmeyecek, yakmayacak; onun sahibi cehenneme girmeyecek!" diye müjde vardır.
Sevgili kardeşlerim!
Bu gece günahlarımızı düşünelim, ağlayalım; cenneti özleyelim, ağlayalım… "Yâ Rabbi! beni Cennetine sokmazsan benim hâlim nice olur, o güzel yeri kaçıracak mıyım?.." diye ağlayalım, yalvaralım, dua edelim. Bu gece ağlamak da güzel! Beşinci kapıdaki melek böyle müjdeliyor.
Ve ale'l-bâbı's-sâdîs melekin yünâdî tûbâ li'l-müsellimîne fî hâzihi'l-leyle.
Altıncı kapıda da bir melek;
"Ne mutlu selam veren kullara!" diye müjdeliyor. Demek ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e salât u selâm getireceğiz, peygamberlere salât u selâmlar getireceğiz, ümmetin selametini isteyeceğiz.
Ve ale'l-bâbı's-sâbî melekin yünâdî hel min sâilin yu'tâ su'luhû.
Yedinci kapıdaki melek;
"Allah'tan isteyen hiçbir istekli kul var mı ki istediği verilsin?.." diye soruyor. Bu da Allah'tan bir şeyler istemeye teşviktir; isteyene bu gece istediği verilecek, demektir. Biz de elimizi açacağız, ilk önce diyeceğiz ki;
"Yâ Rabbi! Benim adımı eğer sevmediğin kulların listesine yazmış isen ben orada isem o listede isem beni oradan sil, benim ismimi o defterden al; sevdiğin kulların defterine yaz yâ Rabbi! Önümüzdeki yıl, bir dahaki Berat gecesine kadar olan bir yıllık mukadderât madem bu gece tespit ediliyor, benim hakkımda hayırları mukadder eyle, hayır takdir eyle yâ Rabbi! Şerleri benden uzak eyle, Ümmeti Muhammed'e hayırlar ver…"
Allah istemeyi sever! Allah öyle bir rahmeti geniş Mevlâ'mız, şanı öyle yüce ki isteyeni seviyor, istemeyene kızıyor!
Onun için bu gece bol bol isteklerimizi sunacağız. Bu, yedinci kapıdaki meleğin seslenişi.
Ve ale'l-bâbı's-sâmîn melekin yünâdî hel min müstağfirin fe yuğferu lehû.
Sekizinci kapıdaki melek de;
"Yok mu kendisine tevbe istiğfar edip de mağfiret dileyen yok mu ki mağfiret olunsun?.." diye sesleniyor.
Demek ki demek ki sekiz cennetin ana kapılarındaki meleklerin kulları neye teşvik ettiğini, "Ne mutlu!.." diyerek neleri yapmaya işaret ettiğini bu ifadelerden öğrendik. Tekrar hatırlamaya çalışalım:
Namaz kılacağız; rükû, secde edeceğiz; dua edeceğiz; zikir yapacağız, Allah korkusundan ağlayacağız, gözyaşı dökeceğiz, yalvaracağız; Peygamber-i Zîşân'ımıza salât ü selâmlar getireceğiz; isteklerimizi bol bol söyleyeceğiz. Çok isteyeceğiz. Çünkü Mevlâ'mız çok Ganî, hazineleri sonsuz, çok isteyeceğiz o da meleklerine çok çok ihsan edeceğini meleklerine müjdelettiriyor! Allah'tan mağfiret dileyeceğiz.
İnsanın Allah'tan isteyeceği en önde gelen isteği afv u mağfiret olunmasıdır. Afv u mağfiret olundu mu, günahlarına bakılmayacak oldu mu insana artık kurtuluş yolu görünmüş demektir.
Fe kultü yâ cibrîli ilâ metâ tekûnu hâzihi'l-ebvâbu meftûhaten.
Peygamber Efendimiz göğe bakıp da cennetin kapılarını görünce meleklerin böyle nida ettiğini, peygamberlik nuruyla peygamberlik gözüyle görüp peygamberlik kulağı ile işitince Cebrail aleyhisselam'a;
"Bu güzel kapılar, bu cennetin kapıları ne zamana kadar açık duracak yâ Cebrail kardeşim?" diye sorduğunu hadîs-i şerîf söylüyor.
Kâle ilâ tulûi'l-fecir. "Fecir atıncaya kadar, tanyeri ağarmaya başlayıncaya kadar!"
Takvimlerdeki imsak [vaktine] kadar. Ondan önce bu işleri yapmak lazım, uyumamak lazım.
Min evveli'l-leyli. "Gecenin evvelinden itibaren!"
Gecenin evveli de akşam ezanı okunduğu zamandı.
Demek ki kollarımızı sıvayacağız, gayretimize bir başka neşe vereceğiz; anlatılan, işaret edilen şekilde aşk ile şevk ile Allahu Teâlâ hazretlerine tazarru ve niyaz edip ibadet ve taat edeceğiz.
Sümme kâle yâ muhammedi innellâhe teâlâ inne lillâhi teâlâ fî hâ ütekâu mine'n-nâr bi-adedi şaari ganemi kelb.
Cebrail aleyhisselam Peygamber Efendimiz'e; "Yâ Muhammed! Bu gece Allahu Teâlâ hazretlerinin cehennemlik olmayı hak etmiş olduğu hâlde cehennemden âzat ettiği o kadar insan vardır ki cehennemlik olacaktı ama bu gece affediyor. Affı cûşa geliyor, mağfiret ediyor, bağışlıyor…"
O kadar insan vardır ki bunların sayısı nedir?
Bi-adedi şaari ganemi kelb. "Benî Kelb kabilesinin koyunlarının postlarının kılları sayısınca!" diyor.
Ne kadar çok olduğunu bu hadîs-i şerîfi dinleyen Resûlullah Efendimiz'in sözünü dinleyen anlasın diye.
Sevgili kardeşlerim!
Biliyorsunuz Türkçe'de bir söz vardır: "Bana pösteki saydırma!" derler.
Pöstekinin üstündeki, koyunun derisinin üstündeki kılları saymak ne kadar uzun, zor bir şey, rakam ne kadar büyük!
Bunun matematikte kolay yolları vardır: Bir santimetrekarede kaç kıl olduğunu sayarsın, pöstekinin kaç metre kare olduğunu bulursun; onunla onu çarparsın: "Takriben şu kadar kılı var!" dersin. Şu kabilede de şu kadar koyun var, bunla bunu çarparsan; "Şu kadar koyun var…" dersin.
Ama Allahu Teâlâ hazretlerinin hududu yoktur!
Allahu Teâlâ hazretlerinin çok kullarını afv u mağfiret, Benî Kelb kabilesinin koyunlarının kılları adedince kimseyi cehennemlik duruma düşmüş pozisyonda iken affedeceğini müjdelemiş oluyor.
Sevgili kardeşlerim!
Bu gecede beni heyecanlandıran bir şey var:
Bu gece bir dahaki Berat kandiline kadarki mukadderât tespit edileceğine göre, kesinleşeceğine, -insanların anlayacağı kelimeleri kullanarak- onaylanacağına göre; bu çok önemli oluyor, peygamber Efendimiz veya evliyâullah büyüklerimiz kitaplarında söylemişler:
Nice insan vardır; ölmüş olacağı, öleceği takdir ediliyor. Adam dünyada çok yaşayacakmış gibi dünyalık peşinde!.. Düğünü oluyor, hâlbuki ölecek; yola çıkmış, hâlbuki ölecek; nice gülen insan var, hâlbuki kendisinin adı kötü insanlar listesinde, Allah'ın sevmediği grubun arasında!..
Bu çok önemli! Allah cümle geçmişlerimize rahmet eylesin.
Hacca gidecek olanlar gidebilecek olanlar bu gecede kaydediliyor.
Onun için Allahu Teâlâ hazretlerine çok tazarru ve niyaz etmemiz lazım. Neler istememiz gerekiyorsa gözümüzü açıp istememiz gerekiyor.
Bu gece insanın aklını zekâsını kullanıp ne isteyeceğini iyice düşünüp taşınıp "Hodri meydan!" dedikleri gibi isteme gecesidir; "Meydan senin!" demektir.
Farsçada hodri, hodrâ "senindir, kendine ait" mânasına geliyor.
"İşte meydan, işte fırsat, işte büyük bir nimet, işte büyük bir devlet; hadi bakalım hazırlan, ne isteyeceksen Allah'tan iste de Allah'ın rahmetine mazhar ol, mağfiretini kazan, güzel mükâfatlara nail ol!" denmiş oluyor.
Allahu Teâlâ hazretleri cümlenizi saidler, zümresine dâhil eylesin, şühedâ defterine kaydeylesin. Hepinizin hakkında hayırları yazsın, takdir eylesin. Mukadderâtınız, alınyazınız güzel olsun, bahtınız açık olsun. Allahu Teâlâ hazretleri sizlerin cümlenize dünya ve âhirette hayırları ihsan eylesin. Güzel, mübarek günlerin bereketlerinden, rahmetlerinden, nimetlerinden en çok mükâfatlar alarak istifade etmeyi nasip eylesin. Cennetiyle, cemâliyle müşerref eylesin. Hepimizi cennette Resûlullah Efendimiz'in huzurunda, çevresinde, civarında buluştursun.
es-Selâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berekatüh!