Elhamdülillah yehdînâ ve yehdikümu'llah
Duanın âdâbındandır ki önce Allahu Teâlâ hazretlerine hamd ü senâ ile başlıyoruz. Fâtiha'da da öyle yapmışız. Elhamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn diye…
Burada da dua edeceğimizden, yollardan beri dilimize Lebbeyk Allâhümme lebbeyk diye vird edinmişiz.
Lebbeyk duasında hiçbir istek yok, sadece bir takım beyanlar var. "Yâ Rabbi, emrindeyim! Kat kat emrindeyim yâ Rabbi! Mülk senindir, şerîkin, nazîrin yoktur." diye sadece medih var. Sadece bir takım hakikatlerin ikrarı, itirafı var. Allahu Teâlâ hazretlerinin varlığını, birliğini, sıfatını ve sıfatlarının en mühimi olan vahdaniyetini, şeriksiz nazirsiz olduğunu, mülkün, kudretin, gücün, kuvvetin elinde olduğunu, her şeyin O'na yalvararak, O'na yönelerek, O'na kul olarak hallolacağını, ancak bu duygulara sahip olduktan sonra iyi bir insan olunacağını söyleye söyleye geliyoruz.
İlk önce böyle hamd ile başlanacak. Ondan sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e salât u selâm getirilecek. Salât u selâm getirilince Allahu Teâlâ hazretleri salât u selâmı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e melekleri vasıtasıyla ulaştırıyor. "Falancalar, filanca şahıslar, falanca oğulları, filancalar sana salât u selâm ediyorlar." diye Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kendisine salât u selâm edenleri biliyor. Yanındaki nurdan defterine kaydettiğine dair hadîs-i şerîflerde ifadeler var. İki salât u selâm arasında yapılan duanın reddedilmeyeceği muhakkak. Onun için hamd ü senâlar ile Allahu Teâlâ hazretlerinin hakkındaki imanımızın sıhhatini ifade eden, Allahu Teâlâ hazretlerinin en çok sevdiği, vahdaniyetinin ifadesiyle, şerîkinin nazîrinin olmadığının ifadesiyle zaten şimdiye kadar kendi ruh yapımızı o duaya hazırlamış oluyoruz. Allahu Teâlâ hazretlerinin de icabetini, duayı kabul etmesini celb edecek ikrarları ifade etmiş oluyoruz.
Sonra; kulun dua etmesi de ibadet. Dua etmek başlı başına bir ibadet. Onun için dua etmesini öğrenmemiz lazım. Ben şuna benzetiyorum; iki insan yeni tanışmış insanlar olsalar, birbirleriyle karşılaşsalar, bir odada yan yana getirilseler, ne konuşacaklarını bilemezler. Eğer usta konuşmacılar, sohbetleri tatlı olan insanlar değillerse; iki yabancı insan birbirlerine karşılıklı bakarlar, otururlar ve ne söyleyeceklerini bilemezler. Demek ki sohbetin, konuşmanın âdâbını bilmek lazım. Konuşkan olmak, sözü açmasını bilmek, karşı tarafın gönlünü yapmasını bilmek lazım. Biz insanlar arasındaki muaşeretimizde, kendi aramızdaki kardeşliğimizde, arkadaşlığımızda bu çok önemli. Tatlı dil mü'minin en büyük vasıflarından biri. Güleç yüzlülük, tatlı dillilik, geçimlilik, sevimlilik, gönül alıcılık, gönül yapmak, kalp yıkmamak gibi şeyler mü'minin en büyük vasıflarıdır. Bunları öğreneceğiz.
İnsan bunları bazen öğreniyor da; ticarî sebeple öğreniyor. Tüccar olduğu için, dükkâna gelen müşterisinin gönlünü yapması gerektiğinden, malı mutlaka ona beğendirmesi gerektiğinden, ticaret erbabı tatlı dilli oluyor. Biliyorlar, bunu öğreniyorlar. Güngörmüş insanlar evine geleni gideni çok olduğu için öğreniyor. "Onun kapısı devamlı açıktır, misafiri çoktur, o zât-ı muhterem de tatlı tatlı konuşmasını bilir."
Aziz ve muhterem kardeşlerim; İşte bunun gibi kulların da Rabbiyle, edeb meallâh, edebi nasıl olacak? Rabbine duanın şekli nasıl olacak? Rabbi ile baş başa kaldığı zaman münâcâtı nasıl olacak? Tenhada kaldığı zaman Rabbine yönelişi nasıl olacak? İnsanların bunun tecrübesini de kazanması lazım.
Şaşılacak bir şey ki; insanların çoğu bu hususta tecrübeli değil. Bir yere iki dakika kapatsan zor çıkar; kapıyı pencereyi açıp hemen dışarıya fırlayıp gitmek ister. Hâlbuki Allah celle celâlüh ile ibadetin zevkine varmış insanlar, mesela Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri; Kurretu aynî fi's-salâh. "Gözümün şenliği namazda." diyor.
Sizin, bizim ve çocukların bu namazı nasıl kıldığımız mâlum. Bazı çocuklar duyuyoruz, İmam-Hatip okuluna gidiyormuş ama namaz kılmıyorlarmış. Adam müslüman fakat namazları arada kaldırıyor, atlatabiliyor. Neden? Namazın zevkine varamamış. Rabbu'l-âlemîn'in huzuruna girmenin, O'nunla münâcât etmenin, O'na dua etmenin, O'na ibadet, secde, rükû etmenin, O'nun karşısında el-pençe divan durmanın lezzetini duyamamış. Sonra oturduğu zaman nasıl konuşacak, nasıl hareket edecek, ne isteyecek, ne tarzda isteyecek, ne yaparsa Allahu Teâlâ hazretleri sever... İşte bunları bilmesi lazım; bu da ayrı bir eğitim işi. Bu da öğrenilmeyince olmuyor.
İnsanın Allahu Teâlâ hazretlerine, Rabbinin huzurunda O'nunla baş başa halvet kaldığı zaman nasıl ibadet edeceğini bilmesi lazım. Halvet ne demek? Hâlî, yani hiç kimse olmadan, yalnız başına kalıyorsun. Onu öğrenmesi lazım. Geceleyin seccadesini yayıp da, Rabbu'l-âlemîn'in huzuruna dönüp, kıbleye dönüp, gözünü kapayıp da bir şeyler söylemesi lazım.
"Hocam, ben bilemiyorum."
Bilemiyorum diye bir şey yok. Kompozisyon derslerinde misal olarak verirdik, söylerdik; her insan konuşmasını bilir.
"Hocam, bazısı köylüdür, cahildir, okuma yazması yoktur."
Hayır, herkes konuşmasını bilir. Nereden belli? Git sokakta oturan, sakin sakin duran bir adamı it, yere düşür. Ne yapar? Kalkar, başlar avukat gibi konuşmaya. "Sen beni ne itiyorsun be adam? Ben sana ne yaptım, bir kabahatim mi var? Uslu uslu kenarda duruyorum." Neden? Haksızlığa uğradı, içinden duygular cûşa geldi, o artık ona söyletiyor. Hani "Dert insanı söyletir." demişler. İşte insanın da içinin biraz dertli olması lazım. Bu dert nasıl bir dert? Fuzûlî'nin dediği gibi bir dert;
Aşk derdi ile hoşem, el çek ilâcımdan tabîb
Kılma dermân kim helakim zehri dermânımdadır.
O aşkı, o hasreti, o sevgiyi… Hani ney'in içinde bir yanıklık var ya, işte o yanıklık gibi bir yanıklığı olması lazım insanın. Bir insan günahkâr olabilir, sarhoş olabilir, ayyaş olabilir, çok kötü bir ömür geçirmiş olabilir; buraya para kazanmak için gelmiş olabilir, otobüsleri getirmek için gelmiş olabilir veya başka hırs için gelmiş olabilir.
Lâ taknetû min rahmetîllah. Allah celle celâlühü emrediyor; "Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin, ümitsizliğe düşmeyin." "Ben zift gibi tepeden tırnağa kapkara olmuşum, Allah beni affetmez." demeyin. O günah olur. Allah;
İnnellâhe yağfiru'z-zünûbe cemî'â innehu hüve'l-gâfûru'r-rahîm, Gafûru'r-Rahîm'dir. Sen ne kadar çok günahkâr olsan, suçun çok da olsa; senin günahın Allah'ın rahmetinden, mağfiretinden de mi daha çok? Onu bastıracak kadar mı çok? Yapamassın ki!
İnsanın kalbi var. Allah'ın insana verdiği en büyük nimet; kalp, gönül nimetidir. İnsan o gönül nimetini çalıştırırsa insan oluyor. İnsan gönül nimetini çalıştırırsa müslüman oluyor. Allah bizi kalbi, gönlü müslüman olanlardan eylesin. Kalbi marifetullahla yeşerenlerden eylesin. Kalbi Allah'ın birliğini bilmekle mâmur olanlardan eylesin.
Adı müslüman olmak yetmiyor muhterem kardeşlerim. Medine-i Münevvere'de vefat edip Bakî kabristanlığına gömülüp de geceleyin Bakî kabristanlığından çıkarılıp atılanlardan bahsediliyor. Başka diyarlarda vefat edip de mânevî seferlerle Bakî kabristanlığına getirilip defnedilenlerden bahsediliyor. "Medine demirci körüğü gibidir, layık olmayan insanı süpürür, çıkarır, atar." diye bildiriliyor.
Onun için mühim olan Allah'ın sevgili kulu olmaktır. Gerisi? Gerisi dış görünüş, dış boya... Biter bir yıkamakla. Yüzüne istediği kadar allık çalsın, istediği kadar pudra çalsın, istediği kadar yanağını kırmızıya boyasın, gözüne rastık, rimel sürsün; bir yıkadı mı gider. İnsan öyle bir güzelliğe sahip olmalı ki yıkamakla gitmemeli. Kalbini öyle güzel beslemeli, öyle temizlemeli, öyle müslüman olmalı, öyle sâfî olmalı, öyle güzel bir hâli olmalı ki Allahu Teâlâ hazretlerinin sevdiği kul olmalı. İşte o zaman kıymeti var, başka türlü kıymeti yok.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bir gün, Ebû Zerr-i Gıfârî radıyallâhu anh hazretlerine, Allah şefaatine nail etsin, sordu;
"Yâ Ebâ Zer! Şu mescide bak; senin nazarında şu mescitte en kıymetli insan kim?" dedi.
Kimi soruyor Peygamber Efendimiz? Mescid-i Nebevî'deki, Asr-ı Saadet'teki sahabileri soruyor. 'En kıymetlisi kim bunların içinde' dedi. O da şöyle mescide baktı, gözü tutan bir insana;
"Şu, yâ Resûlallah." dedi. Efendimiz;
"Peki şu mescitte senin gözünün en tutmadığı, en beğenmediği, en aşağı müslüman saydığın şahıs kim; bir de onu göster." dedi.
O da şöyle baktı, sevmediği, beğenmediği, hor hakir gördüğü bir kimseye;
"Şu, yâ Resûlallah!" dedi.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri dedi ki;
"Yâ Ebâ Zer! Senin o beğenmediğin insan ötekisinden o kadar kıymetli ki bin tane o adamdan bu daha kıymetli."
Bir gün Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ashabıyla otururken;
"Dikkat edin! Şimdi buraya cennetlik birisi gelecek." dedi.
Biraz sonra sallana sallana, abdest almış, sakalından, kollarından su akan birisi geldi. Abdullah b. Ömer pürdikkat ona baktı. Gelen falanca şahıs, çok tanınmış bir kimse değil, kitaplara ismi geçmiş bir insan değil. Ama Peygamber Efendimiz; "Dikkat edin! Birazdan buraya bir cennetlik gelecek." diye önceden bildirdiği için dikkatli baktı. Üç defa tekerrür ediyor bu hadise; birisi gelecek cennetlik diye, hep bu şahıs geliyor.
Sonra Abdullah b. Ömer gitti o şahsa, dedi ki; "Ben bu akşam senin evinde kalmak istiyorum. Babamla aramda bazı meseleler oldu, onun evinde yatmak istemiyorum. Beni evine misafir eder misin?" dedi. O akşam onun evinde yattı ama maksadı; bu müslüman niye cennetlik ne yapmış da cennetlik olmuş, niye bu makamı kazanmış diye tarassut etmek.
Onun üzerine Hz. Abdullah b. Ömer radıyallâhu anhumâ dedi ki; "Ey filanca, ben sana bir bahane uydurdum da buraya geldim. Şu sebepten geldim. Biz Peygamber Efendimiz ile oturuyorduk, 'Şimdi buraya bir cennetlik kimse gelecek.' dedi. Sen geldin. Senin neden cennetlik olduğunu anlamak için, ben seni tarassut etmek için senin evine misafir oldum. Ama sen bizim yaptığımız gibi işler yapıyorsun; yatsı namazını kılıyorsun, teheccüde kalkıyorsun; bildiğimiz ibadetleri yapıyorsun. Sen acaba nereden cenneti kazandın? Nasıl cennetlik oldun? Bize söylemediğin, göstermediğin bir şey var mı?"
"Yok, ben işte böyle gördüğün gibi bir kardeşinizim." filan diye cevap verdi o şahıs.
Sonra Hz. Abdullah ondan izin istedi, ayrıldı. Giderken arkasından seslendi;
"Dur, aklıma bir şey geldi. Bir şeyden ümitleniyorum ki; kalbimde hiç kimseye karşı bir kötülük yoktur; belki Allah beni ondan dolayı cennetlikler arasında yazmıştır." dedi. Herkesin iyiliğini isterim, kalbimde kimseye karşı kötülük yoktur dedi.
Bu bir kalp işi muhterem kardeşlerim, kalbin temizlenmesi işi; üniforma işi değil!
Allah insanların suretine, nesline, soyuna, parasına, makamına bakmıyor. Kalp işi, gönül işi, tefekkür işi, edep işi, ahlâk işi, âdâba riayet etme meselesi.
İnsan gelmiştir gitmiştir. Allah yardımcımız olsun cümlemize.
Onun için, edeb meallâh'ı mutlaka öğrenmemiz lazım; Allah'ın huzurunda Allah'a kulluğun edebini öğrenmemiz lazım.
Sübhane Rabbiye'l Kerimi'l vehhab. Sübhane Rabbiye'l ladîfullah vehhab. Sübhaneke'l-lahümme ve bihamdik. Eşhedü enla ilahe illa ente vahdeke lâ şerike lek.
Nestağfiruke ve netubu ileyke. Allahümme ente Rabbi lâ ilahe illa ente halakteni ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve veğdike nestedeğtü euzü bike min şerri mâ sanağtü ebûu leke bi niğmetike aleyye ve euzü bi zenbî feğfirlî fe innehû lâ yeğfiruz zunube illâ ente.
Nesteğfirullah nestağfirullah nestağfirullah bi adedi külli-nistiğfâri nesteğfiru'l müsteğfirûn.
Sübhanallah sübhanallah sübhanallah bi adedi külli tesbihin sebbehahû'l müsebbihun
Elhamdülillah elhamdülillah elhamdülillah bi adedi külli tahmindin hamidehu'l hâmidûn.
Allahu ekber Allahu ekber Allahu ekber bi adedi külli tekbirin kebberahu'l mükebbirûn
La ilahe illallah la ilahe illallah la ilahe illallah bi adedi külli tehlilin tellelehu'l müellilûn.
Allah Allah Allah bi adedi külli zikrin
Ve ğafera an zikrihi'l ğafirûn. La havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim.
Elhamdülillahi Rabbi'l âlemin alâ külli hâlin ve fî külli hîn.
Hamden kesiran tâhiren tayyiben mübareken fîh. Sübhaneke'l-lâhümme ve bihamdik.
Lebbeyk Allahümme lebbeyk lebbeyke lâ şerike leke lebbeyk. İnnel hamde ve'n-niğmete leke vel mülk lâ şerîke lek.
Lebbeyk Allahümme lebbeyk lebbeyke lâ şerike leke lebbeyk inne'l hamde ve'n-niğmete leke ve'l mülk lâ şerîke lek.
Lebbeyk Allahümme lebbeyk lebbeyke lâ şerike leke lebbeyk inne'l hamde ve'n-niğmete leke vel mülk lâ şerîke lek
Allahümme inneke afüvvün kerimün tühıbbü'l affe ve'ğfü anna ve'ğfirlena zünübena ve'rhamna ve'rfa anna
Allahümmağfirlenâ ve li vâlidinâ veli'l mü'minine ve'l mü'minat. Allahümme inna nes'elüke mine'l hayri küllihî âfilihî ve âcilihî mâ alimnâ minhâ vemâ lem ne'ğlem.
Ve lehû bike'l-lâhümme mine'ş-şerri küllihî âcilihî ve âcilihî mâ alimnâ minhâ ve mâ lem ne'ğlem.
Allahümme innâ ne'selüke mûcibâti rahmetik. Ve azâbi meğfiratik. Ve'l ğanîmete min külli birr. Ve's-selâmete min külli ism. Vel fevze bi'l cenneh. Ve'n-necâte mine'n-nar.
Allahümme lâ tedağ lenâ fî mevkıfinâ hâzâ lembek illâ gaferteh. Ve lâ hemnen illâ ferracteh. Velâ beynen illâ gazayteh. Velâ merîzan illâ şefeytehû ve âfeyteh. Velâ hâcizen minhâ vâkidi'd-dünyâ evi'l ahirati lenâ fîhâ salâhun ve leke fîhâ rizân illâ gazaytehû yâ gâziye'l hâcât velâ mücîbe'd-deavât velâ hafiyyen evdâ.
Allahümme ente gulte fî kitâbike'l kerîm
Bismillahirrahmanirrahim
Ve gâle Rabbükümü'd ûnî estecib leküm ve gulte yâ Rabbe'l âlemîn
Bismillahirrahmanirrahim
Ve lillâhi'l esmâül hüsnâ fe'dûhü bihâ
Sadekallâhü'l azîm.
Ve gulte ya Rabbenâ
Bismillahirrahmanirrahim
Nebbi' ıbâdi ennî ene'l ğafiru'r-rahîm. Ya ğafîru ya rahîm. Ya Allah, ya hû, yâ Rahmânu, yâ rahîmu, ya melikü, ya Kuddüsü, ya selam.
Allahümme inna nes'elüke fevâdike'l hayr ve havâtimehû ve cevâmüahû ve evvelehû ve ahirahû ve zâhirahû ve bâdinâhû ve derecâtinil ulâ mine'l cenneh.
Allahümme innâ ne'seluke hubbeke ve hubbe men yuhibbuke ve hubbe amelin yügarribünâ ilâ hubbike
Allahümme innâ ne'selüke mine'l hayri küllihî âcilihî ve âcilihî mâ alimnâ minhâ ve mâ lem ne'ğlem.
Ve neûzü bike şerri küllihî âcilihî ve âcilihî mâ alimnâ minhâ ve mâ lem ne'ğlem.
Allahümme bicâhi nebiyyike'l mustafa ve rasülike'l müctebâ vehnir gulübenâ min külli vasfin yübâülenâ an müşabete bike ve mehabbetik.
Ve elifnâ ale's-sünneti ve'l cemâati ve'ş-şevkı ilâ dekâike ya ze'l celâli ve'l ikram. Bi rahmetike ya erhamerrahimin. Bi rahmetike ya erhamerrahimin. Bi rahnetike ya erhamerrahimin.
Allahümme ente's-semeytenâ ve bi duyûhi'r-rahmân el nehnü duyûfike yâ rahmânü yâ rahîm yâ ekreme'l ekremîn yâ Rabbel âlemîn. Tega'b-bel minnâ düâenâ ve'stecib deavâtinâ ve hacâtinâ ve heblenâ murâdâtinâ yâ Rabbe'l âlemin.
Allahümme ya Rabbel alemîn ve ezlim binnasi bi'l hacci hitabını duyarak senin nasip etmenle bu diyarlara hac etmeye niyet ederek geldik. Şu haccımızı kabul et yarabbi.
Kusurlarımızı affeyle yarabbi. Senin dergâhına layık ibadeti yapmaya gücümüz yok yarabbi. Bize edep ihsan eyle yarabbi. Bize hüsnühal nasip eyle yarabbi. Bize güzel ahlak nasip eyle yarabbi. Bize peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimizin ahlakı Muhammeddiyyesinden ihsan eyle yarabbi.
Kuran-ı Kerim'in adabı Kur'anniyyesinden ihsan eyle yarabbi. Bizleri edip kullar eyle yarabbi. Zarif kullar eyle yarabbi. Zikrinde, şükründe, hüsnü ibadetinde bize tevfikini refik eyle yarabbi.
Sen yardım edersen ancak sana kulluk edebiliriz bize yardım eyle yarabbi. Bize senin şükrünü edâ etmeyi nasip eyle Yarabbi. Nimetlerine şâkir eyle Yarabbi. Dünyanın çeşitli hadiselerine sabırlı eyle Yarabbi. Şekur kullar eyle Yarabbi. Sabîr kullar eyle Yarabbi. Mütevazı kullarından eyle Yarabbi.
Sev Yarabbi sevdiğin kul eyle Yarabbi. Rızana vasıl eyle Yarabbi. İlahi ente maksudinâ ve rızake matlubinâ ve heblena mağfireteke ve muhabbeteke ve rıdvânekel ekber. Fi'l firdevsi'l âlâ.
Sevdiğin razı olduğun rıdvanü'l ekremine erdirdiğin kullarından eyle yarabbel alemin.
Ya rabbel alemin ya rabbel alemin ahirete göçmüş olan cümle geçmişlerimize; başta peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Hz Adem safiyullah Efendimizden peygamber Efendimize kadar gelmiş geçmiş olan cümle enbiya ve mürseline yüksek makamlar ihsan eyle Yarabbi.
Bizlerden manevi hediyeler ihsan eyle Yarabbi. Ruhlarını bizlerden razı eyle Yarabbi. Cümle evliyaullahın ve hassaten sâdât ve meşayıh tûruki aliyyemizin ve silsilelerimizden mensup Ebubekir Sıddık ve Aliyyül Mürtezâ ve sair sahabe-i kiram rıdvanullahi teâlâ aleyhim ecmain hazerâtından kendisinden feyz aldığımız mürşitlerimize şeyhlerimize kadar Silsilelerimizden güzerân eylemiş olan cümle sâdât ve meşayihimizin ve evliyaullahının ruhlarına ayrı ayrı ikap eyle Yarabbi.
O mübareklerin kutsiyatlarından, firuzatlarından, fütühatlarından bizleri faydalanır Yarabbi.
Himmetlerine, teveccühlerine nail eyle Yarabbi. Bizi de sevdiğin kullarından eyle Yarabbi. Sevdiğin kullarla haşreyle Yarabbi. İslam beldelerini her türlü afetlerden musibetlerden koru Yarabbi.
Müslümanları kurtar Yarabbi eskiden ezanların okunduğu, namazlarının kılındığı diyarlarda tekrar İslam'ı hakim eyle Yarabbi. Küfrün kalbi olan Roma'yı da la ilahe illallahla fethetmeyi nasip eyle Yarabbi.
Senin dinini dünyanın her yerine yaymakta bizleri muvazzaf eyle Yarabbi.
Bizleri hor ve zelil etme Yarabbi. Kimsenin karşısında mağlup etme Yarabbi. Zelil etme Yarabbi. Bizleri nusretinle teyid ve takviye eyle Yarabbi. Bizlere yardım eyle Yarabbi. Bizleri senin yoluna en güzel tarzda hizmet edenlerden eyle Yarabbi.
Vefatımızdan sonra da sevaplar kazanmamıza sebep olacak hayırlı evlatlar yetiştirmemizi nasip eyle Yarabbi. Mezarda kemiklerimizi sızlattırma Yarabbi. Evlatlarımızı has Müslüman eyle Ya Rabbi.
Nesillerimizi, zürriyetlerimizi mümini kâmiller eyle Yarabbi. Bizi ahirete göçtükten sonra duada unutmayacak sadık, salih arkadaşlara, vefalı dostlara sahip eyle Yarabbi. Kabirde boynu bükük bırakma Yarabbi.
Yarabbi islam beldelerini her çeşit afetlerden mahfuz eyle. Dinimizi hıfz eyle Yarabbi.
Allahümme sellim dînena velâ teslüb vaktennez’i imânena. Velâ tüsa'llid aleynâ men lâ yehâfüke velâ yerhamünâ. Ve'rzüknâ hayrayi'd-dünyâ ve'l ahirah. İnneke alâ külli şey'in kadir. Emir icâbeti kebîr. Ya ekrame'l ekramîn yâ erhamerrâhimîn
Yarabbel alemin bizleri bi gayri hisab cennati âliyatına dahil olanlardan eyle. Defter divan açıp mahşer günü bizi mahçup etme. Mahşer gününün sıkıntılarına bizleri düşürme. Arşı âlânın gölgesinde gölgelenen has kullarınla beraber eyle.
Nurdan minberler ile sefa sürenlerden eyle. Duhuri evvelin ile cennâti âliyatina girenlerden eyle.
"Selamün kavlem min rabbü'r-rahîm" sırrına mazhar eyle selamını senden duayı bizlere nasip eyle
"İllâ kîlen selâmen selâmâ" ayetindeki selamla muhatap eyle ya rabbel alemin. Senin kelamını senden duyanlardan eyle. Kur'an-ı Kerim'in şefaatini edeceği kullardan eyle. Kur'an-ı Kerim çünkü;
"Hayrüküm men teallemel Kuran ve alleme"
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Kur'an ehilleri; Kuranı öğrenen ve öğretenler en hayırlılarınızdır buyurdu.
Yarabbi Peygamber Efendimizin şefaatini bizleri nail eyle. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri "men ahyar sünneti fekad ehabbenî" buyuruyor. Peygamber Efendimizin sevgisine, rızasına, sünnetine uymakla erilir. Bizi sünneti Resulullaha hüsni ittibâ ile şerefyâb eyle Yarabbi. Bizlere böylece şehit sevapları kazanmayı nasip eyle Ya Rabbi.
Peygamber Efendimizin yanında ahirette komşu olmayı nasip eyle Yarabbi. Ona inandık Ya Rabbi.
İnna amenna bihî ve lem nerahû felâ tahrimnâ rûyetehû. Verzüknâ sohbetehû ve teveffenâ alâ milletihî vesgınâ min havzıhî meşraben reviyyen
saiğan henîâ lânazmeü ba'dehu ebedâ inneke alâ külli şey'in kadir. Ve bil icabetî cebîr.
Allahümmecalnâ min men lezime sünnete nebiyyike Muhammedini'l Mustafa.
Ve min men ezleme hurmetehû ve eazze kelimeteh. VE HAFİZE AHDEHU ve zimmetehu ve nesara hizbehu ve da'veteh. Ve kessera tabiîhî ve fırkateh. Ve vâfâ zümretehû ve lemyühalif sebîlehû ve sünneteh.
Allahümme inna ne'selüke'l istinsâke bi sünnetih. Ve neûzü bike minel ınhî veğfü annâ ya nebiyk. Allahümme ezzî annâ seyyidenâ Muhammeden sallallahu aleyhi ve selleme bi mâ hüve ehlüh.
Allahü'm-meşşef'u fînâ bi câhihî ındek. Allahümme innâ neselüke mimmâ seeleke minhü nebiyyüke Muhammedüni'l Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem ve ıbâdike sâlihûn. Ve neûzü bike min mesteâzeke minhu nebiyyüke Muhammedini'l Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem.
Ve ibâdeke sâlihûn.
Yarabbi şu Arafat'ta senin peygamberlerin, senin has evliya, senin has kulların, sevdiğinin salih kullarının sana ne diye dua ettilerse, senden neler istedilerse, senin sevdiğin ne gibi niyazlarda bulundularsa, biz de onları senden istiyoruz bizlere ihsan eyle Yarabbi.
Bizleri mahrur etme yarabbi. Bizleri mahrum döndürme Yarabbi. Kabul eyle Yarabbi.
Sübhane rabbike rabbil izzeti ama yesıfün. Ve selamün ale'l mürselin. Ve'lhamdülillahi rabbil alemin.
Yarabbi şu haccımızı son hac eyleme. Bundan sonra nice haclar, umreler yapmayı nasip eyle. Senin zikrinde, şükründe, hüsnü ibadetinde daim eyle. Günahlardan mahfuz eyle, haramlardan uzak eyle, helallerle perverde eyle.
Yarabbel alemin ömrümüzü rızana uygun geçirmemizi nasip eyle. Vücutlarımıza sıhhat ve afiyetler ihsan eyle. Ümmeti Muhammed'e hüsnü hizmet ile bizleri kavî eyle.
Vefatımız geldiği zaman da; abdestliyken, oruçluyken, dilimiz zikrinle meşgulken, yine böyle hac yolunda, umre yolundayken, cami yolundayken ruhumuzu kabz eyle Yarabbi.
Sevdiğin kul olarak kabz eyle Yarabbi.
"Ya eyyetühen nefsel mutmainne. İrciî ilâ rabbiki râziyeten merziyyeh. Fedhulî fî ıbâdî vedhulî cennetî" diye cennetine dahil ettiğin kullardan eyle ya Rabbi. Cennetinde cemalinle müşerref eyle Yarabbi.
Mağfiretinden mahrum etme Yarabbi.
Bi hurmeti yevme Arafe, bi hurmeti meydanı Arafat ve bi hürmeti Kur'an-ı Kerim ve bi hürmeti haramike'ş -şerîf ve bi hurmeti Kabe-i Müşerrefe ve bi hürmeti Merve ve Safa ve bir hurmeti'l hacci ve'l umre ve bi hürmeti aşri Zilhicce ve bi hurmeti ıydi'l edhâ ve bi hürmeti esmâike'l hüsnâ ve bi hurmeti esrâril sûreti'l fatihâ