Takvim Çeşitleri ve Hicri Takvim
Sözlük anlamıyla “doğrultmak, düzeltmek; değerini belirlemek” anlamlarına gelen takvim kelimesi, terim olarak “bir olayın belli bir başlangıca göre akıp giden zaman içerisindeki yerini, boyutlarını verme” ve “bunu veren belge” demektir. Söz konusu boyutlar yıl, ay, gün sayısı ve gün adı şeklinde belirlenmiş olduğundan, takvim, kısaca zamanı günlere, aylara, yıllara bölme metodudur denilebilir.
Takvim, zaman kavramından hareketle, onun düzenlenmesi ve bu düzenleme sayesinde yaşamımızı organize edebilme ihtiyacından yola çıkılarak hazırlanmıştır. Takvim sayesinde olaylar belirli bir sıraya dizilmektedir. Takvim sayesinde bir toplumun tarihi, insanlık tarihi ile ilgili olaylar kronolojik anlamda bir sıra ya da düzene koyulmaktadır.
Takvim, insanlık tarihi açısından insanlığın ilk edinimleri arasında kabul edilir. Takvim, aslında matematiksel bir çalışmadır. Bu sayede binlerce yıl öncesi ya da sonrası hesaplanabilmektedir. Takvim temelde astronomik hesaplamaların sonucu olduğundan ve bu hesaplamalar da hemen hemen bütün takvimlerde gün üzerinden yapıldığından, bütün dünya takvimlerinde gün temel unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Yani takvimler, Güneş ve Ay’ın fezadaki hareketleri sırasında gerçekleşen doğal zaman akışına göre oluşturulmaktadır.
Dört farklı takvim çeşidi bulunmaktadır. Bunlar;
Güneş Takvimleri (Şemsi Takvimler): Dünyanın güneş etrafındaki bir tam dönüşünü esas almışlardır. 365 gün 6 saat.
Ay Takvimleri (Kameri Takvimler): Ayın dünya etrafında 12 kez dönmesini, 12 x 29.5 = 354 günü esas almışlardır.
Ay-Güneş Takvimleri: Ay takvimi ayın gökyüzünde kolay izlenebilirliği sebebiyle tarihin ilk takvimidir. Ancak mevsimlere uymayışı belirgin bir kusur sayılarak bunu sağlamak için bazı yıllara 13. bir ay eklenmesi yoluna gidilmiştir. Bu durumda takvim ay takvimi olmaktan çıkmış, ay-güneş takvimi denilen yeni bir nitelik kazanmıştır. Bilinen ay-güneş takvimleri şöylece sıralanabilir:
-Mezopotamya Takvimi,
-Musevi Takvimi,
-Nesili Takvim,
-Eski Çin Takvimi,
-On iki hayvanlı Türk Takvimi,
-Hita ve Uygur Takvimi.
Yıldız ve gezegen takvimi: Nil Nehrinin kabarıp taşarak her tarafı su altında bırakmasının Sirus gezegeninin döngüsüne bağlanması ile oluşturulan takvim gibi.
Ay ve güneşin hareketlerine göre düzenlenen takvimlerin ortak özellikleri, her bir takvimin kendilerine bir başlangıç noktası tayin etmesidir. Bu noktadan hareketle yıl ve yıllar hesaplanmaktadır. Bir başlangıç noktasının olmadığı yerde herhangi bir yıl hesabı yapmak mümkün değildir. Bu başlangıç noktasının belirlenmesinde tarihsel, kültürel ya da genel anlamda insanlık için oldukça önemli olaylar kıstas alınmaktadır.
İlk güneş takvimini Mısırlılar, ay takvimini ise Sümerler oluşturmuşlardır.
Her toplum kendi takvimini oluştururken, kendileri için önemli saydıkları bir günü başlangıç olarak almışlardır. Romalılar, Roma’nın kuruluşunu, Hıristiyanlar, Hz. İsa (a.s.)’ın doğumunu tarih başlangıcı olarak kabul etmişlerdir.
Hz. İsâ'nın doğumunu tarih başlangıcı olarak kabul eden Milâdî Takvim, temeli Mısırlılar’dan gelen, güneş hareketlerini esâs alan takvimdir, İyon ve Yunanlılar kanalıyla Batı’ya aktarılmıştır. Romalılar, Sezar zamanında, "Jülyen Takvimi" olarak düzenlemiş ve kullanmıştır.
Yeni çağda Papa XII. Gregor tarafından düzenlenerek "Gregoryen Takvimi” olarak anılmıştır. Gregoryen Takvimi, 1926 yılından itibaren Türkiye'de kullanılmaya başlayan ve Batı dünyasında en yaygın kullanılan takvimdir. 'Artık-yıl' hesaplamasındaki ufak bir fark dışında Jülyen Takvimi ile aynıdır. Jülyen takvimi 'artık-yıl' hesaplamasında, her 128 yılda bir günlük kayma oluşturduğundan Gregoryen Takvimi kullanımına 16. yüzyıldan itibaren geçilmiştir.
Yani bugün kullandığımız, Miladi Takvim Gregoryen Takvimi diye anılıyor.
Hicrî Takvim, Ay’ın hareketlerine göre zamanı hesaplayan Server-i Ser Efendimiz (S.A.S.)'in Medîne’i Münevvere’ye hicretini tarihin başlangıcı olarak kabul eden takvimdir. Kur'ân-ı Kerim mesajının tamamı Ay Takvimi esasına göre inmiştir. Her biri zaman mefhumuna dayalı olan İslamî kavramlar, Ay Takvimi’ne göre düzenlenmiştir. Temel ibadetlerimizden Hacc’ın ifası,orucun ne zaman başlayacağı ve biteceği, mübarek kandiller ve bayramlarımız, hangi gece veya gündüzlerin diğer gecelerden üstün olduğu veya feyiz ve bereket açısından daha önemli olduğu hep Hicrî Takvim esasına göre belirlenmiştir.
Bunlardan başka Çinlilerin, Budistlerin, Kıptilerin, İranlıların ve Bahailerin kendilerine has birer takvimleri var ise de Gregoryan Takvimi tüm dünya ülkeleri tarafından kabul görerek kullanılmakta olup, uluslararası ilişkiler, ticaret, kültür ve sanat faaliyetlerinin ortak takvimi haline gelmiştir.
İnancımızda ibadetlerin ritmini bugüne kadar belirleyen asıl takvim kamerî takvimdir.
Cenâb-ı Hak Kur'ân-ı Kerim’de: “(Resûlüm!) Sana hilâl halindeki (yeni doğan) ayları sorarlar. De ki: “Onlar, insanlar ve (özellikle) hac için vakit ölçüleridir...” (2:189) buyurmaktadır.
Hz. Peygamber (SAS) hayatının tamamını kamerî takvim esasına dayanarak geçirmiştir. Yeni ayın hilâlini gördüğünde tekbir getirmiş ve “Allah’ım! Şu yeni hilâli bize iman, İslâm, güvenlik, bereket ve esenlik içinde mübarek eyle. Ey hayır ve rüşd hilâli! Senin de bizim de rabbimiz Allah’tır, bize hayır ve bereket getir” diye dua etmiş, kamerî ayların 13, 14, 15. günleri olan “Eyyâm-ı biyz” dolunay günlerinde oruç tutmuş ve bu günlerde oruç tutmayı tavsiye etmiş, “Ramazan orucundan sonra en fazîletli oruç, Allah'ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur” buyurarak oruç tutmuştur.
Hz. Peygamber (SAS) “Şüphesiz gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah katında ayların sayısı, Allah’ın kitabında on iki aydır” (9/36) ayetini okuyarak kamerî takvimin aslının korunmasını vurgulamıştır.
Kamerî takvim esasen Hz. İbrâhim (AS) ve Hz. İsmâil (AS) zamanından beri Arap toplumunda kullanılmıştır. Ancak o dönemde toplumda her bir bölgenin tarih başlangıcı olarak benimsediği kendine has önemli olaylar söz konusudur. Mesela Fil Sûresi’nde işlenen Fil olayının yaşandığı yıla “Fil Yılı”, mühim vefatların yaşandığı yıla “Hüzün Yılı”, Hz. Peygamber (SAS)’e hicret izninin çıktığı yıla “İzin Yılı”, Veda Haccı’nın ifa edildiği yıla “Veda Yılı” denilmiştir. Olaylar, yılların sayısına göre değil meşhur bir olayın ismine izâfî olarak “Veda yılından iki sene evvel Şaban ayında, Emir yılından 1 sene sonra Rebiülevvel ayında” şeklinde kaydedilmiştir. Yine günler net olarak belirlenmediği için eski belgelerde gün sayısı yerine söz konusu edilen ayın “evâilinde” (başlarında), “evâsıtında” (ortalarında) ve “evâhirinde” (sonlarında) şeklinde tarih verilmiştir.
Hicret ne anlam ifade ediyor?
Hicret; inanç ve değerlerin yaşatılabileceği bir imkân arayışı, İslam toplumunun inşasının başlangıç noktası, tebliğe hız kazandırma süreci, İslâmın izzet, kudret, kuvvet ve hâkimiyetinin bir dönüm noktasıdır.
Hz. Peygamber (SAS) ve Müslümanların Medine'ye hicretiyle dünya tarihinde yeni bir sayfa açılmış, tarihin akışını değiştirecek olan İslâm hicretle kendine bir yurt bulmuştur. Hicretle Medine önemli bir yaşam merkezi haline gelmiş, tarihi olaylar hicretten sonra ağırlık kazanmıştır. İnancımız Medine’de yeni bir ivme kazanmış, İslami nizam Medine’de hayat bulmuştur. Yeni bir çevrede, yeni bir dostluk ve kardeşlik muhitinde yeni mü'minlerle kısa zamanda yayılma imkânına kavuşmuştur.
Hicret mü'minlerin hayatında sadece belli bir tarih olayından ziyade bir irşad kavramı olmuştur. Sahabiler doğal olarak tarih tespitinde Hicret üzerinde görüş birliği yapmışlardır. Müslümanlar o günden bu güne yılbaşını bu eşsiz olaya dayandırarak gelmişlerdir.
Kur’an-ı Kerim’in mesajları Hicrî-Kamerî takvime göre düzenlenmiştir. Müslümanlar için mânevi bahar mevsimi olan üç ayları, Ramazan orucunun ve Hacc’ın başlangıç vaktini, “Eyyamı biyz” oruçları ve kandiller gibi feyiz ve bereket açısından diğerlerinden üstün olan gün ve geceleri haber veren Hicrî takvim her zaman ve zeminde önemini korumaktadır. Hayatımızda yer teşkil eden önemli tarihler Hicrî Takvim’e göre düzenlenir, dualar ve hediyeleşmeler bu günlerde artırılır.