"Bir Osmanlı vatandaşı, vakıf bir evde doğar, vakıf bir beşikte büyür, vakıf bir okulda okur, vakıf bir iş merkezinde çalışır, vakıf bir tabutta taşınır, vakıf bir musallada namazı kılınır, vakıf bir kefenle vakıf bir mezara defnedilir."
İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz, yaşadığımız tarihi gün ve Ayasofya-i Kebîr Cami-i Şerîfi’nin açılışıyla ilgili katıldığı bir TV programında, Osmanlı’daki vakıf kültürü hakkında bilgi vererek, Ayasofya Külliyesi'nin vakıf kültürü içindeki öneminden bahsetti.
"Bugün ‘Vakıf’ eksik algılanmakta"
Yılmaz, “Öncelikle şunu ifade etmek lazım gelir ki; vakıf hiçbir karşılık beklemeden sahip olduğunuz bir mülkü Allah için vakfetmektir. Bunun bizim tarihimizdeki geleneği de Peygamber Efendimiz (s.a.v)'e kadar uzanır. Vakfın İslam tarihinde çok köklü bir geleneği vardır. Bugün vakıf denilince, biraz öğrenciye burs veren biraz da fakir fukaraya ekmek, aş veren gibi algılanır. Öyle değil... Aslında bizim tarihimizde bugün devletin yapmış olduğu pek çok vazife vakıflar eliyle yürütülür. Osmanlı dönemine gelindiğinde ise vakıf kültüründe, vakıf medeniyetinde de gerçekten bugünkü dünyanın ulaşamadığı bir renklilik, çeşitlilik, zenginlik, etkinlik ve seviye söz konusudur. Şu söz hayatta karşılığı olan bir sözdür: 'Bir Osmanlı vatandaşı, vakıf bir evde doğar, vakıf bir beşikte büyür, vakıf bir okulda okur, vakıf bir iş merkezinde çalışır, vakıf bir tabutta taşınır, vakıf bir musallada namazı kılınır, vakıf bir kefenle vakıf bir mezara defnedilir.' Bu abartılı gibi gözükse de değildir. Gerçekten değildir.” diyerek şu örnekleri paylaştı:
Külliye yapılar
“Mesela, bizde Süleymaniye Camii yoktur Süleymaniye Külliyesi vardır. Nedir Süleymaniye Külliyesi? Merkezde camisi olan, ilkokulu olan, sübyan mektebi olan, İlahiyat fakülteleri olan, astronomi, fen bilimleri üniversiteleri olan, sağlık üniversitesi olan, hastanesi olan, çeşmesi olan, hamamı olan, yolcuların konaklayabileceği kervansarayı olan, fakir fukaranın ekmeğini yediği, aşı olan on, on beş ayrı toplumsal fonksiyonu üstlenen bir yapıdır. Bir vakfın gelirleri, giderleri, çalışanları o kadar ayrıntılı ve teferruatla anlatılır ki hiçbir şey tesadüfe bırakılmaz. Mesela hangi hastalığa yakalananların yiyeceği yemek türlerine varıncaya kadar... ’’
Ayasofya'nın vakfedilişi
"Bir vakfın hiçbir ayrıntısı kendi haline bırakılmaz"
"Bir vakfın gelirleri, giderleri, çalışanları o kadar ayrıntılı anlatılır ki, hiçbir şey kendi haline bırakılmaz" diyen Yılmaz, vakıf kültürünün hassasiyetinden ve tarihte Ayasofya’nın vakfedilişinden şöyle bahsetti:
“Şimdi kurucu vakfı kuruyor, geliyor kadıya, mahkemeye müracaat ediyor. Diyor ki, ben malımı vakfettim, bağışladım. Mahkeme vakıf şartlarını, vakfiyeyi inceliyor. Hukuka aykırı bir durum var mı diye. Ondan sonra onu kabul ediyor. Aslında Osmanlı vakıfları sadece şahsi bir beyanla değil mahkeme kayıtlarıyla da onay altına alınıyor. Kendisi de daha sonra değiştirdim diyemez, kimse değiştiremez. Değiştirmek hem şahsın iradesi hem yürürlükteki hukuka aykırıdır. Ayasofya da böyle. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethedip Ayasofya'yı camiye çevirince çok teferruatlı bir vakfiye hazırlıyor. Kalın bir vakfiyesi var. Bunun orijinalleri elimizde. Ne yapılacak, nasıl hizmet görülecek? bunlar çok ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor. Ayasofya'ya katkıda bulunan padişahlar çok sayıdadır. Mesela 1. Mahmud kütüphaneyi kurmuş, kütüphanenin giderleri için Cağaloğlu hamamını vakfetmiş. Vakfın hizmetleri, görevlileri, gelir ve giderleri, bütün bunlar ayrıntılı düşünülmüştür."
"Yapmamız gereken; Ayasofya’yı tarihte ifa ettiği hizmetleri masaya yatırarak, o vakıf ruhu ve kültürü içerisinde ele almaktır."
Ayasofya-i Kebîr Cami-i Şerîf’in 86 sene sonra ibadete açılışının tarihi açıdan önemini vurgulayan Yılmaz, Osmanlı’daki vakıf geleneğine ve bunun Ayasofya ile ilişkisine dair şunları söyledi: "Biz bugün bir konuyu eksik konuşuyoruz. O da şu; biz cami üzerinde duruyoruz. Evet, Fatih Sultan Mehmet Ayasofya’yı fethedince bir fonksiyon değişimi olarak camiye çevirmiş. Ama Osmanlıların genel katkısına ve uygulamasına baktığımızda, kilise camiye çevrilirken yanına medresesi; yüksek düzeyde bir eğitim kurumu kurulmuş. Yani bilimden, sanattan, eğitimden, sosyal yardımlaşmadan, astronomiye varıncaya kadar köklü bir dönüşüm sağlanırmış. Bugün de bizim yapmamız gereken şey şudur; Ayasofya'nın vakfiyesini ele alarak camiye dönüşümü yanında tarihte ifa ettiği hizmetleri masaya yatırarak o vakıf ruhu ve kültürü içerisinde ele almaktır. Bu dönüşümü sağlamaktır. Bu da yapılacak. Cumhurbaşkanımız Ayasofya'daki çalışmaları yerinde incelerken, bu konu da konuşuldu. Kendisinin de arzusu ve iradesi bu yönde. Ayasofya sadece cami olarak değil, Osmanlı külliyesi olarak ifa ettiği bütün hizmetlerle, eğitim fonksiyonu dahil, ifa edilecek."