Son günlerde özellikle Marmara Denizi'ne kıyısı olan şehirlerde ve deniz yüzeyinde gözle görülür duruma gelen kirlilik rahatsız edici bir boyuta ulaştı. Kirlilik sadece deniz yüzeyinde ve kıyılarda değil deniz altına da yayılmış bir halde ve bu durum denizlerdeki canlıları, balıkları olumsuz etkiliyor.
Müsilaj nedir?
Suda fitoplankton olarak adlandırılan mikro alglerin, aşırı çoğalması sonucu oluşan yapışkan salgıya müsilaj deniliyor. Deniz salyası olarak da adlandırılan müsilaj, suyun üzerinde veya dibinde beyaz veya sarı renkte çamur gibi bir yapı oluşturuyor. Müsilaj oluşumu, denizdeki kirlilik ve deniz suyu sıcaklığındaki artışa bağlanıyor.
Kirliliğin boyutu ve etkileri araştırılıyor
Marmara Denizi'nde birçok noktada görülen deniz salyası (müsilaj) oluşumunu araştırmak üzere seyrüfeser halindeki araştırma gemisi Bilim-2 ile toplanan bilimsel veriler, çalıştayda sunulacak.
Marmara Denizi'nin birçok noktasında, şubat ayından bu yana, canlı organizmaların en basit şekilde artık yaşamayan organik atığı olan salya oluşumlarının görülmeye başlanmasının ardından gözler, bilim dünyasının bu konudaki çalışmalarına çevrildi.
Dr. Mustafa Yücel; "Marmara Denizi'nde son haftalarda görülen yoğun salya oluşumu, aslında buz dağının görünür hali. Gemimizden anlık olarak ulaşan bilgiler, müsilajın sadece yüzeyde değil denizin içinin de jel gibi olduğu ve denizdeki oksijenin de çok azaldığı yönünde. Denizden örnek alıp incelemek için kullandığımız filtreler ve pompalar organik parçacık yoğunluğundan güçlükle çalışıyor şu an. Türkiye denizlerinde daha önce görülmemiş afetle karşı karşıyayız.
Yaptığımız modellemelere göre, karasal atıkların en az yüzde 50 oranında azaltılması, Marmara Denizi'ni 5-6 yıl içinde komadan çıkarabilir. Bu durumda balıkların 80-100 metre derinliklere kadar dağılım gösterdiği dönemlere geri dönebiliriz. Uzun vadede ise atık miktarının daha da aşağılara çekilmesi gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.

Müsilaj için çözüm formülü
Diğer taraftan, “Marmara nasıl kurtulur” sorusuna, dokuz maddelik çözüm önerisi paylaşıldı:
1- Marmara’ya doğrudan atık sularını bırakan şehirleri ileri biyolojik arıtma tesislerini kurmalı. Yabancılara milyonlarca dolar verme yerine Türkiye’de ilk ve yerli tesis projesini hayata geçirildi, yaygınlaştırılmalı.
2- Sanayiler kontrol altına alınmalı. Sanayilerin atık sularını ileri derece azot ve fosfor giderici arıtmadan geçirmeleri şart.
3- Çok iyi bir denetim sistemi kurulmalı. Firmalar dahil, birileri gece atık sularını boşaltıyor tesislerinden. Maliyetli yüksek diye şikayetler geliyor. Ama atık sularını çıkış suyunu istenilen miktarda getirenlere yüzde 50 enerji desteği veriliyor hala. Atık, çıkış sularını standartlara uygun şekilde arıtanlara hibe desteği veriliyor, teşvik edilsin.
4- Karadeniz’de kıyısı bulunan ülkelerle masaya oturup, Karadeniz’in üst akıntısı Marmara’ya geldiği için kirli atık sularını arıtmalarının sağlanması bir protokole bağlanmalı. O ülkeler de denetimleri artırmalı.
5- Marmara’ya akan nehirler var. Bütün nehirlerin de kalitesinin izlenmesi ve kim kirletiyorsa bunlarla ilgili denetimler yapılmalı, idari yaptırımlar sıkı olarak uygulanmalı ve arıtma tesisleri yapmaları sağlanmalı.
6- Mendirekler veya deniz kıyı yapıları nedeniyle denizde alt akıntılar kesintiye uğrayarak durgun su oluşuyor. Salya buralarda daha çok oluşuyor. Bu yapılar akıntıyı kesmeyecek şekilde konumlandırılıp yapılması lazım.
7- Yurt içindeki tüm paylaşlar sürece dahil edilmeli. Bu taşın altına herkesin elini koyması gerekir.
8- Sıvı atıkların yanı sıra çöp gibi katı atıkların dere ve nehirler vasıtasıyla veya bilinçli olarak Marmara’ya bırakılması engellenmeli. Sanayiden çıkan biyoloji çamurlar da var, mutlaka bertaraf edecek sistemin oluşturulması gerekiyor. Ergene'de benzeri yapılmıştı.
9- Yayılı kaynak dediğimiz hayvan atıkları ve gübreler, lüzumsuz zirai ilaç kullanımından kaynaklanan, araziden gelen kirletilecilerin engellenmesi gerekiyor.