Şekerin mecazi anlamlardaki kullanımı her ne kadar hep olumlu ve sevimli manaları çağrıştırsa da fazlaca tüketimi sağlık problemlerine yol açıyor. Şeker tatlı tatlı ve sinsi bir şekilde bizi kendine alıştırıp organlarımızı tek tek bozuyor.
Üstelik her zaman çaya, kahveye koyduğumuz şekerin haricinde her gün tükettiğimiz birçok yiyeceğin içinde de yer alıyor. Örneğin çay veya kahvemizi şekersiz içiyoruz fakat onun yanında pasta ya da kurabiyeyi afiyetle tüketiyoruz. Bazılarımız için çikolata vazgeçilmezimiz.
İçerdiği kakaonun antioksidan özelliği vicdanlarımızı biraz rahatlatır. Bu yüzden de özellikle bitter olanını tercih ederiz. Hatta kakao oranına bakıp yüzdesi en yüksek olanını seçeriz. Bu bir bakıma iyi tabi ki. Ama hepsinin içinde şeker var maalesef.
Şekere çocuklukta alışıyoruz
Dr. Demet Erciyes, Milliyet'te yer alan haberde şunları söylüyor: "Çoğumuz şekere çocuklukta alışıyoruz daha doğrusu alıştırıyorlar. Çocukları sevindirmek amacıyla ziyarete gidilince şeker, çikolata alınıyor, gezmeye, lunaparka çıkılınca pamuk şeker yeniliyor, ödüllendirmek amacıyla şeker, çikolata veriliyor. Tüm bunlar hep güzel anları hatırlattığı için o çocuk büyüyünce de kendini mutlu hissetmek için bunları tüketiyor. Hep televizyon reklamlarında da çikolatalar, dondurmalar keyifli mutlu anları ima eder ya. Sanki onu yediğinizde çok mutlu olacakmışsınız gibi. Oysa damak tadı çocuklukta gelişir. Eğer çocuğu böyle ödül verir gibi şekere alıştırmazsanız o çocuk brokoliyi de sever diğer sebzeleri de."
Bağışıklığı bozuyor
Şeker mikroplarla olan savaştaki askerlerimiz akyuvarların bakteri ve virüsleri yenme gücünü düşürür, C vitamininden faydalanma oranını azaltır. Yapılan bir araştırmada yüksek kan şekeri düzeyinin bakteri ve virüsleri tanıyan özel reseptörlerin hassasiyetini azalttığı gösterilmiş. Ayrıca kan şekerindeki yükseklik vücudun C vitamini emmesini de engelliyor.
Şeker hastalığına sebep oluyor
Şeker tüketimiyle gelişen insülin direnci bir başka deyişle insülin duyarsızlığı sonucunda zamanla pankreasın da gücü tükenir. Artık yeterince insülin salgılayamaz hale gelir ve kan şekeri yükselmeye başlar. Bu da tip 2 diyabet yani şeker hastalığı demek.
Obeziteye sebep oluyor
Şeker taşıdığı kalorinin haricinde bir de çabuk acıktırarak kilo aldırır. Ayrıca vücutta kullanılamayan, yakılamayan şeker yağ olarak birikir. İnsülin direncinin ardından gelişen problem diyabetin yanı sıra önlemesi ve düzeltmesi zor bir obezitedir.
Karaciğer yağlanır
Vücutta karaciğerin metabolize edebileceğinden daha fazla şeker bulunduğunda, karaciğer şekeri yağa dönüştürür. Bu yağlar kana salınır ve kanda trigliserid oranı artar. Devamında da karşımıza hepatosteatoz dediğimiz karaciğer yağlanması çıkar.
Damarların tıkanmasına yol açıyor
Kandaki fazla şeker kan yağlarındaki dengeyi bozar. Şeker aynı zamanla kötü kolesterol dediğimiz LDL’yi taşıyan küçük parçacıkların da artmasına sebep olur.
Kemik erimesini artırıyor
Şeker vücuttaki mineral dengesini bozar. Kalsiyum ve magnezyum emilimini azaltır. Böylece yiyeceklerden bu mineralleri almamız zorlaşır. Kemiklerin yapısı güçsüzleşir.
Diş çürüklerine neden oluyor
Tükürük yapısını da etkileyerek diş çürümelerine, diş eti hastalıklarına neden olur.
Kanser hücreleri şekeri sever
Şeker kanser hücrelerini besler. Pankreas, kalın bağırsak, yumurtalık, meme, prostat kanserlerinin oluşma riskini artırır.
Beyin işlevini olumsuz etkiler
Beyinde delta, alfa ve tetra dalgalarını bozar, baş ağrısı ve migrene neden olur. Çocuklarda hiperaktivite, konsantrasyon bozukluğu, adrenalin seviyesinde artışa neden olabilir.
Hazımsızlık yapar
Fosfataz adlı enzimi bağlar ve yok eder. Böylece sindirimi zorlaştırır. Besinlerin gastrointestinal sistemde ilerlemesini yavaşlatır, kabızlığa sebep olur.