Takvim; zamanı gün, ay, yıl gibi boyutlara bölme metodudur. İnsanlar asırlardır zamanı ölçerken, ölçü aracı olarak gök cisimlerinin düzenli ve periyodik hareketlerini esas almış, genellikle güneşi ve ayı kullanmışlardır.
Her toplum kendi takvimini oluştururken, kendileri için önemli saydıkları bir günü başlangıç olarak almışlardır.
Yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerim’de göklerin tefekkür konusu edilip araştırılmasına teşvik vardır. Zaman bilincinin doğması ve gelişmesi için gerekli verileri içeren ilahi mesajlarda zamana dikkat çeken tabirler; gün, ay, gece ve gündüz gibi zaman boyutları; güneş, ay ve yıldızlar gibi gök cisimleri sıkça yer alır.
“Sabahı (gecenin karanlığından) yarıp ağartan O’dur. O, geceyi dinlenme (zamanı), güneşi ve ayı da (vakitleri) hesaplama (ölçüsü olmaları) için yaratmıştır. Bu, mutlak galip (her şeyi) hakkıyla bilen (Allah’)ın takdiridir.”(6/96)
“Güneşi bir ışık, ayı da (aydınlık) bir nur yapan; yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için aya menziller düzenleyip koyan O’dur. Allah bunları (tesadüfen değil) ancak gerçek (bir ölçü) ile (faydası için) yaratmıştır. (9/5)
İnancımızda ibadetlerin ritmini bugüne kadar belirleyen asıl takvim kamerî takvimdir.
Cenâb-ı Hak Kur'ân-ı Kerim’de: “(Resûlüm!) Sana hilâl halindeki (yeni doğan) ayları sorarlar. De ki: “Onlar, insanlar ve (özellikle) hac için vakit ölçüleridir...” (2:189) buyurmaktadır.
Hz. Peygamber (SAS) hayatının tamamını kamerî takvim esasına dayanarak geçirmiştir. Yeni ayın hilâlini gördüğünde tekbir getirmiş ve “Allah’ım! Şu yeni hilâli bize iman, İslâm, güvenlik, bereket ve esenlik içinde mübarek eyle. Ey hayır ve rüşd hilâli! Senin de bizim de rabbimiz Allah’tır, bize hayır ve bereket getir” diye dua etmiş, kamerî ayların 13, 14, 15. günleri olan “Eyyâm-ı biyz” dolunay günlerinde oruç tutmuş ve bu günlerde oruç tutmayı tavsiye etmiş, “Ramazan orucundan sonra en fazîletli oruç, Allah'ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur” buyurarak oruç tutmuştur.
Hz. Peygamber (SAS) “Şüphesiz gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah katında ayların sayısı, Allah’ın kitabında on iki aydır” (9/36) ayetini okuyarak kamerî takvimin aslının korunmasını vurgulamıştır.
Kamerî takvim esasen Hz. İbrâhim (AS) ve Hz. İsmâil (AS) zamanından beri Arap toplumunda kullanılmıştır. Ancak o dönemde toplumda her bir bölgenin tarih başlangıcı olarak benimsediği kendine has önemli olaylar söz konusudur. Mesela Fil Sûresi’nde işlenen Fil olayının yaşandığı yıla “Fil Yılı”, mühim vefatların yaşandığı yıla “Hüzün Yılı”, Hz. Peygamber (SAS)’e hicret izninin çıktığı yıla “İzin Yılı”, Veda Haccı’nın ifa edildiği yıla “Veda Yılı” denilmiştir. Olaylar, yılların sayısına göre değil meşhur bir olayın ismine izâfî olarak “Veda yılından iki sene evvel Şaban ayında, Emir yılından 1 sene sonra Rebiülevvel ayında” şeklinde kaydedilmiştir. Yine günler net olarak belirlenmediği için eski belgelerde gün sayısı yerine söz konusu edilen ayın “evâilinde” (başlarında), “evâsıtında” (ortalarında) ve “evâhirinde” (sonlarında) şeklinde tarih verilmiştir.
Peygamber Efendimiz (SAS)’in vefatından sonra önemli bir olay gerçekleşmediği için bir süre yıllara isim verilmemiş fakat resmi belgelerin tarihlerinde karışıklıklar çıkmaya başlamıştır.
Peygamber Efendimiz (SAS)’in vefatından 6 yıl ve hicretinden 17 yıl sonra Hz. Ömer (RA)’in halifeliği zamanında resmi yazışmalarda tarihsel bazı sorunlar yaşanmış ve bir takvim belirlenmesi gerektiğine karar verilmiştir. Hz. Ömer (RA) bir nevi devlet şurası hükmünde olan sahabelerin ileri gelenlerinden bir meclis toplamış, takvim meselesini onlarla istişare etmiştir. İstişare neticesinde, Hz. Ali (RA)’ın önerisi üzerine takvimin başlangıç yılı olarak Hicret kabul edilmiş; Hz. İbrahim (AS) zamanından beri ihtilafsız kamerî takvimin ilk ayı olan Muharrem ayı da Hicri yılın ilk ayı olarak kullanılmaya devam etmiştir.
Hicri 17. yılın 15 Rebiülevvel tarihinde alınan bu karardan itibaren, ibadetlerde olduğu gibi resmi belgelerde de hep hicrî-kamerî takvim esas alınmıştır. O günden itibaren Müslümanlar Çin’den İspanya’ya kadar uzanan coğrafyada hem günlük hem idarî işlerinde hicri - kamerî takvimi kullanmışlardır.
Kur’an-ı Kerim’in mesajları Hicrî-Kamerî takvime göre düzenlenmiştir.
Müslümanlar için mânevi bahar mevsimi olan üç ayları, Ramazan orucunun ve Hacc’ın başlangıç vaktini, “Eyyamı biyz” oruçları ve kandiller gibi feyiz ve bereket açısından diğerlerinden üstün olan gün ve geceleri haber veren Hicrî takvim her zaman ve zeminde önemini korumaktadır.
Hayatımızda yer teşkil eden önemli tarihler Hicrî Takvim’e göre düzenlenir, dualar ve hediyeleşmeler bu günlerde artırılır.
© İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.