Sosyal medyada günlük akışa yoğunlukla maruz kalanlar dünyadaki pek çok gelişmeden anında haberdar oluyor ancak devamında gelen "dijital yorgunluk" aşırı haber ve bilgi bombardımanıyla kendini gösteriyor.
"Sisli beyin" olarak tabir edilen durum da bunun sonuçlarından.
Hürriyet'te yer alan habere göre, dijital çağ, çoğu bilgiyi doğru dürüst kavramayı, anlaşılır ve hatırlanabilir şekilde belleğe kayıt altına almayı zorlaştırıyor ya da bunu gereksiz hale getiriyor. Çoğumuz konu “bilgi ve bellek” olduğunda zihnimizi çalıştırmak yerine birçok şeyi ekranlara havale ediyoruz. Adres ezberlemek yerine navigasyon kullanmak, bir sürü numarayı boş yere ezberlemek yerine “dijital hafızalar”a kaydetmek bu davranışlardan sadece bazıları.
Oysa “kullanılmayan her uzvun körelmesi kuralı” beynimiz ve belleğimiz için de geçerli. Kullanma zahmetine girmediğimizde beynimiz de belleğimiz de süratle tembelleşiyor.
İhtiyacımız olan bilgiyi hazırda bulunan kaynaktan, internette arama motoruna yazıp kolayca ulaştığımız için, bu bilgileri hafızada/bellekte tutma ihtiyacı hissetmiyoruz. Hazır ve kolay ulaşılan bilgi acaba hafızayı ve beyni köreltiyor mu?
Bilgi obezliği!
Nasıl ki yağın fazlası bizi obezleştirip metabolizmamızı bozuyor, bilginin de fazlası ruhsal bir obezliği tetikleyebiliyor. “Artık bilgiye ulaşmamıza gerek yok, o bize ulaşıyor nasıl olsa. Sabah uyanınca birkaç sosyal medya platformuna girmemiz yeterli. Peki, bilgi ekranlarımızdan kayıp giderken de öğrenebildiğimiz bir şey mi? Bilgi sandığımız çoğu şey sıradan malumatlar olabilir mi?” Bu noktada “bilgi obezliği meselesi” de üzerinde dikkatle durulması gereken mühim bir mesele.