İlke ve Değerlerinden Ödün Vermeden
Özgür Yayın Platformu Olarak Kalsın Diye
Güneş05:24 İşrak06:07 Öğle13:08 İkindi17:08 Akşam20:41 Yatsı22:31 İmsak03:24
Hava - Hava durumuÇok Bulutlu 20°C Nem %77
Türkçe
20 Zilka'de 1444 9 Haziran 2023 Cuma
Giriş Yap

İnancımız ve kültürümüzde çevreye verilen önem

Özel Haber
Özel Haber
21.11.2021    |
İnancımız; kültürümüzü şekillendiren, hayatımıza yön veren; diğer insanlarla, tabiatla, çevreyle ve Yaratıcımızla ilişkimizi düzenleyen vazgeçilmez bir unsur. Bütün bu ilişkiler birbirinden kopuk ve bağımsız değil, aksine bir bütünün parçaları.

Yüce kitabımızın inen ilk ayetlerinden itibaren Allah (c.c.) bize maddi-manevi hem kendimizi hem çevremizi temiz tutmamızı; bizlere kendi nimetlerinden bahşetmiş olduğu tabiata ve çevreye emanet farkındalığıyla, adalet gözeterek bakmamızı buyuruyor.

Fahri kainat Efendimiz (SAS.) Mekke haremi gibi Medine’de Harem-i şerif, bir nevi sit alanı olarak belirlediği mıntıkada hiçbir canlıya zarar verilmemesini temin ediyor. Ölmek üzereyken dahi fidan dikilmesini tavsiye ederek çevre ahlakı aşılıyor.

Yüce kitabımız ve sünneti seniyyeden beslenen Anadolu irfan ve tefekkürü, insanın var oluş nedenini, diğer yaratılmış şeylerle ilişkisini pek çok değişik boyutuyla ele alıyor. Yeryüzünde olan ve yetişen her şeyin O’nun ayetleri olduğu, O’nun her an bir yaratmada olduğu, kainata ibret nazarıyla bakmak gerektiği vurgulanıyor. İnsanın eşrefi mahlukat, zübde-i alem ve yeryüzünde Allah’ın halifesi olarak çevreye karşı sorumluluğu zihinlerimize ve gönüllerimize zerk ediliyor. 

Hiç mahlûkda yok kudret-i icâd-i umûr

Her ne eyler eser-i kudret-i Mevlâ eyler

Nazm-i dünyâ sebebi saltanat-i âdildir

A’del-i hulkunu Hak nâzım-i eşyâ eyler

(Fuzuli) 

(Dünya düzeninin sebebi adaletli saltanatıdır;

Hak, yaratmadaki adaletini varlıktaki düzen olarak ortaya koyar)

Çevre, insan ve diğer canlılara temas eden, etkileşim içine giren fiziksel, kimyasal, biyolojik ve toplumsal faktörlerin tümünü ifade ediyor. Dolayısıyla canlı ve cansız varlıkların karşılıklı etkileşimlerinin bütünü çevreyi oluştururken, fiziksel çevre ile toplumsal çevre de birbirlerini tamamlıyor.

Varlığımızı sürdürebilmek için tabiata ve çevreye ihtiyaç duyuyoruz. İnancımız gerek toplumsal, gerekse fiziksel çevreyle ilişkilerimizi anlamlı kılıyor ve tanımlamamızı sağlıyor. 

Muhatap olduğumuz ilahi mesaj, ilk günden itibaren olumlu çevre yaklaşımıyla günümüze ışık tutuyor. Söz konusu mesajların temelinde ahlak, denge, ölçü, adalet, emanet, sorumluluk ve tasarruf konuları yer alıyor. Yüce kitabımız Kur’an’da yer alan yaklaşık 500 ayeti kerimede ve hadisi şeriflerde çevrenin her türlü yönüne işaret ediliyor ve bizlere duyarlılık aşılanıyor.

Yüce kitabımız Kur’an, henüz iniş sürecinde Mekke’de Kâbe’nin çevresini “Harem Bölgesi”, ilan ederek bu bölgeyi hem fiziki, hem de sosyal ilişkiler açısından koruma altına almıştır. Yaşayan Kur’an olan Âlemlerin Efendisi (SAS.), Allah kelamında önerilen bütünlüğü hayatına uygulayan ilk örnek ve model şahsiyet. Medine’ye geldiğinde şehrin merkezinden itibaren her yöne doğru yaklaşık 30 km2’lik bir alanı harem bölgesi (sit alanı) olarak ilan etmişti. Mekke ve Medine’deki harem bölgelerinde yeşile ve hayvanlara zarar vermek gibi fiiller yasaktı.

İlk vahiylerde beden ve çevre temizliğinden bahsediliyor. Keza hayvanlar ve bitkilerin, Allah tarafından insanlar için yaratılan birer nimet oldukları anlatılıyor. Bunların, Allah’ın varlığını, birliğini, üstün kuvvet ve kudretini gösteren birer delil oldukları haber veriliyor. Allah’a imana ve O’nun için ibadet etmeye yönlendiriliyor. Gökte ve yerde olan varlıkların, havada saf halinde uçan kuşların bile Allah’ı zikrettikleri hatırlatılıyor. Çevre eğitimi hususunda Kur’ani eğitimin ahlak temelli olduğu dikkat çekiyor.

Yer ve göklerdeki bütün canlı ve cansız varlıkların belli bir ölçü ve dengeye göre yaratıldığı (Kamer 49) belirtiliyor. Yüce Yaratıcımız Kur’an’da, “Biz her şeye ona uygun bir ölçü verdik”(Rad 8) buyurarak “Ekolojik Denge”nin aslını 14 asır önce ortaya koyuyor. Allah’ın yaratmasında herhangi bir ölçüsüzlük, uygunsuzluk ve bozukluk bulunamayacağı (Mülk 63) bildirilerek ve bu ölçü ve dengeyi korumaya sevk ediyor. “Sakın dengeyi bozmayın.”(Rahman 8) Buna binaen tabiatta devam eden bu ölçü ve dengenin bozulmaması için aykırı davranışlardan sakınmak, çevre ile ilişkimizin en önemli prensiplerinin başında geliyor.

Dünyadaki tüm canlı veya cansız varlıkların Allah tarafından düzene konulduğu belli bir sistem söz konusu. Adaletle muamele edilmeyen bir sistem bizim aleyhimize sonuçlar veriyor: “İnsanların kendi işledikleri kötülükler sebebiyle karada ve denizde bozulma (fesad) ortaya çıkmıştır. Yanlıştan dönmeleri için Allah yaptıklarının bazı kötü sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.” (Rum 41). 

Doğal çevre hayatımız için muazzam öneme sahip ve bu çevreyi korumak, doğal kaynakları ihtiyacımız kadar kullanmak konusunda dünya hayatı mühletince imtihandayız.  “Allâh’ın göklerde ve yerde ne varsa hepsini emrinize verdiğini, nimetlerini açık ve gizli olarak size bolca ihsan ettiğini görmediniz mi?” (Lokman 20) buyruluyor. 

Çevre sorunlarının pek çoğu israfla bağlantılı. Hayatın her alanında israftan kaçınmak ve tasarruf anlayışını ihya etmek birer duyarlılık göstergesi. Rahman’ın has kulları müjdesine nail olmak niyeti ve motivasyonuyla: “(Rahmân’ın o has kulları) ki harcadıkları zaman israf etmezler, cimrilik de yapmazlar, (harcamaları hususunda) bu (ikisi) arasında bir denge tuttururlar.”(Furkan 67)

Doğal çevreyi korumaya dair bilinç kazandıran şu hadis de çok önemli: “İman yetmiş (veya altmış) küsur şubedir. En yükseği, “Allah’tan başka ilah yoktur” demek; en aşağısı ise, eziyet veren şeyleri yoldan kaldırmaktır.”(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesai) Diğer bir hadiste de Hz. Peygamber tüm dünyanın bir ibadet yeri olduğunu ifade ederek çevrenin bir ibadetgah şuuruyla temiz tutulmasını öğütlüyor: “...Yeryüzü bana pâk ve mescit kılındı. Her kim namaz vaktine girerse, nerede olursa olsun namazını kılar...” (Buhari, Müslim)

Hadis-i şeriflerde çevre ve insan sağlığı vurgusu

Fahri kainat efendimiz (SAS.) kıyamet koparken bile elinde bulunan fidanı ağaç dikmeyi (Buhari, Ahmed İbni Hanbel), hayvan haklarını korumayı (Buhari, Müslim, Nesei), nehirde abdest alırken bile suyu israf etmemeyi (İbn Mace), çorak arazileri imar etmeyi (Buhari, İbn Hanbel) su, ot ve ateşi ortak kullanmayı (Ebu Davud), değişik bitkilerin bileşimi olan balın şifa kaynağı olduğunu (Buhari, Müslim, Tırmizi), hastalıklara karşı toplu kurallara uyup önlem almayı (Buhari), temiz, sağlıklı, düzenli şehirleşmeye önem vermeyi (Müslim, Nesai) tavsiye ediyor. Tüm bu hususlar ile çevrenin üzerimizdeki etkilerini teferruatıyla ifade ediyor. Bu noktada hem zihinlerimize hitap ederek bilinç kazandırıyor, hem de emir, tavsiye, nehiyleriyle bizlerin çevresel hareketlerine yön veriyor ve çevresel açıdan bizleri eğitiyor.