Semih Kaplanoğlu’nun “Bağlılık Üçlemesi”nin ikinci filmi; helalleşme üzerinden inancın gereklerini, vicdan temizliğini ve insan-doğa ilişkisini sorguluyor
Semih Kaplanoğlu, “Yusuf Üçlemesi”nden sonra “Buğday” arası verip yeni bir üçleme ile karşımıza çıkmıştı.
Kaplanoğlu, üçlemenin ikinci filmi “Bağlılık Hasan”da mütedeyyin kesime odaklanıyor. “Bağlılık Aslı”daki kadın-annelik ilişkisinin benzerini “Bağlılık Hasan”da erkek-babalık üzerinden sorgulamayı tercih etmiyor; farklı bir yolda ilerliyor.
Filme ismini veren Hasan, babadan miras topraklarda tarımla uğraşmaktadır. O toprakları ağabeyinden mahkeme kararıyla almış olması, onu rahatsız etmez. Önceden haciz kararını öğrenip de komşunun arazisini bedelinin çok altında satın almak da… Karısı Filiz de ondan pek farklı değildir. Sipariş verdiği el işini daha ucuza kapatmak için rahatça yalan söyler. Hacca gideceklerini öğrendiklerinde ise oraya temiz vicdanla ayak basmak için çevrelerindekilerle helalleşmeye başlarlar.
“Bağlılık Hasan” dini vecibelerin vicdanla buluşup buluşmadığını, daha doğrusu görünürde yerine getirilen ibadetlerin insan ruhunu gerçekten de terbiye edip etmediğini sorguluyor. Eyleme dökülmeyen değerlerin vicdanları temizleyip temizlemediğini ve kul hakkı yemenin helalleşmeyle telafisi olup olmadığını da… Ağabey-kardeş arasındaki ilişkide bir Habil-Kabil meseli gizli. Halleri vakitleri yerinde çiftin para hırsıyla gözleri dönerken, onlardan çok daha mütevazı hayat yaşayan çevre halkının hırstan uzaklığı, günümüz ahlak anlayışına dair çok şey söylüyor.
“Bağlılık Hasan” doğaya dair söyledikleriyle hem “Buğday” hem de “Yusuf Üçlemesi” ile bağ kuruyor. İnsanın ve insanın kurduğu sistemin, doğanın en büyük düşmanı olduğunu vurguluyor.