İlke ve Değerlerinden Ödün Vermeden
Özgür Yayın Platformu Olarak Kalsın Diye
Öğle12:53 İkindi15:42 Akşam18:10 Yatsı19:31 İmsak06:01 Güneş07:27 İşrak08:06
Hava - Hava durumuAçık 16°C Nem %69
Türkçe
27 Rebi'ül-ahir 1446 30 Ekim 2024 Çarşamba
27 Rebi'ül-ahir 1446
İMSAK GÜNEŞ İŞRAK ÖĞLE İKİNDİ AKŞAM YATSI
06:01 07:27 08:06 12:53 15:42 18:10 19:31
Giriş Yap

Doğru yol; akla, mantığa, bilime uygun inanç hangisidir?

12.05.2023    |

Modern çağda din hangi konumda?

Tarihten günümüze insanlığın inanca bakışı nasıldı?

Din ve inancın gerçeğini bulmanın yolu nedir?

“Gez­di­ğim tüm dış ül­ke­ler­de mü­şa­he­dem şu ol­du: Din, çok önem­li ve çok can­lı bir ku­rum; in­sa­noğ­lu için vaz­ge­çil­mez, ye­ri dol­du­rul­maz, pek de­ğer­li bir var­lık ve çok bü­yük bir ih­ti­yaç; top­lum­lar bu sa­ha­da mil­yar­lık, tril­yon­luk mas­raf­lar yap­mış; hâ­lâ da ye­ni ya­tı­rım­lar, bü­yük meb­lağ­lar ay­rı­lı­yor.

Ta­rih bo­yun­ca her top­lum di­ne bü­yük de­ğer ver­miş, ya­şa­mı­nı onun çev­re ve çer­çe­ve­sin­de dü­zen­le­miş; mo­dern top­lum­lar­da bu du­ru­mun he­men hiç de­ğiş­me­di­ği gö­rü­lü­yor. As­rı­mı­zın ilk ya­rı­sın­dan be­ri, bazı ül­ke­ler di­ne kar­şı çık­mış, onu yok et­me­ye ça­lış­mış, ba­zı fi­lo­zof­lar di­nî de­ğer­le­rin ye­ri­ne baş­ka de­ğer­ler ikâ­me et­me­yi ta­sar­la­mış; fa­kat so­nuç hüs­ran ve fi­yas­ko! Şim­di ge­ri dön­me ça­lış­ma­la­rı baş­lı­yor.

Di­nin ye­ri­ni baş­ka bir şey dol­du­ra­mı­yor. Çün­kü onun ken­di­ne mah­sus özel bir ye­ri var; o bi­li­min öte­sin­de, in­san ak­lı­nın ve ru­hu­nun de­rin­lik­le­rin­den do­ğal ola­rak ko­pup ge­len so­ru­la­rı ce­vap­lı­yor; ih­ti­yaç­la­rı, me­rak­la­rı tat­min edi­yor, kor­ku ve en­di­şe­le­ri din­di­ri­yor, hu­zur ve mut­lu­lu­ğu sağ­lı­yor.

O hal­de di­nin red­de­dil­me­me­si lazım; ak­si­ne onun, ça­ğı­mı­zın bi­lim dü­ze­yi­ne ve ve­ri­le­ri­ne uy­gun, in­sa­nın be­den ve ruh sağ­lı­ğı­na ya­rar­lı, top­lu­ma fay­da­lı, ve­rim­li ve olum­lu bir yön­de can­lan­dı­rıl­ma­sı zo­run­lu. Ama do­ğa ile top­lum­la, hil­ka­ti, hik­me­ti ile, bi­lim­le, akıl­la, in­sa­noğ­lu­nun ruh ve be­den men­fa­at­le­ri ile zıt ol­ma­ya­cak, ça­tış­ma­ya­cak bir bi­çim­de ol­mak şar­tıy­la... Ve el­bet­te ak­lın, vic­da­nın, bi­li­min se­si­ni din­le­ye­rek ve on­la­rı ken­di­mi­ze reh­ber edi­ne­rek!

Çün­kü in­san­lık şu fe­za ça­ğın­da da­hi, din ve inanç yö­nün­den tü­müy­le re­şit ha­le gel­miş de­ğil, çok acı­na­cak bir du­rum­da. Bir­çok ge­liş­miş ve mo­dern ül­ke, din ve inanç ko­nu­sun­da şa­şı­la­cak ka­dar il­kel ve ge­ri se­vi­ye­de.  Bu acı du­rum­da re­ak­si­yon ola­rak bir­çok mo­dern in­san da din­den so­ğu­muş, inanç­sız­lı­ğa, in­kâ­ra, il­ha­da sü­rük­len­miş, ni­hi­list, anar­şist, ko­mü­nist, he­do­nist, epi­kü­rist, eg­zis­tan­si­ya­list... vs. ol­muş­tur.

Doğ­ru yol han­gi­si­dir, biz han­gi kul­pa ya­pış­ma­lı­yız?

İn­kâr yo­lu ka­pa­lı­dır, ak­lın, bi­li­min, vic­da­nın se­si­ne ku­lak tı­ka­mak, fel­se­fe­ye sırt çe­vir­mek, so­ru­la­rı ce­vap­sız bı­rak­mak, ger­çek­le­ri gör­me­mek için ba­şı­nı ku­ma sok­mak­tır.

Ger­çek pey­gam­ber­le­rin ge­tir­di­ği bü­yük se­ma­vî din­le­rin as­lî kay­nak­la­rı, ki­tap­la­rı iyi ko­run­muş, eli­mi­ze otan­tik, sağ­lam, gü­ve­ni­lir bir bi­çim­de bo­zu­lup tah­rif edil­me­den ula­şa­bil­miş de­ğil­dir. Bu­nu o din­le­rin mü­te­has­sıs­la­rı da be­lir­ti­yor­lar. O pey­gam­ber­le­rin ha­yat­la­rı, ha­tı­ra­la­rı, ema­net­le­ri de ma­ale­sef iyi mu­ha­fa­za edil­me­miş, asır­la­rın geç­me­siy­le kay­bol­muş, ta­ri­hin ka­ran­lık­la­rı­na gö­mül­müş­tür. Me­zar­la­rı­nın yer­le­ri bi­le ke­sin bi­lin­me­mek­te­dir.

Bun­la­ra kar­şı­lık, İs­lâm di­ni­ne dö­nü­lüp ba­kı­lın­ca gö­rü­lü­yor; dost ve düş­man­ca iti­raf edi­li­yor ki:

İs­lâm, ak­la, man­tı­ğa, bi­li­me uy­gun­dur; in­sa­nın var­lı­ğı­na, ruh ve be­den sağ­lı­ğı­na de­ğer ve önem ve­ri­yor; Ba­tı’da ye­ni ye­ni ula­şıl­mış te­mel hak ve hür­ri­yet­le­ri asır­lar­ca ön­ce­den be­lirt­miş ve be­nim­se­miş; fert ve top­lum ha­ya­tı için fev­ka­la­de fay­da­lı hü­küm­ler ih­ti­va edi­yor; tüm in­san­la­rı ken­di­ne mu­ha­tap alı­yor, ila­hî bir ki­tap­ta on­la­rı uya­rı­yor, ina­nan­la­rı kar­deş gö­rü­yor; ka­dın-er­kek, si­yah-be­yaz, zen­gin-fa­kir...

İn­san­la­rı eşit ola­rak gö­rü­yor, im­ti­yaz­sız, sı­nıf­sız, is­tis­mar­sız, hür bir top­lum öne­ri­yor, in­sa­noğ­lu­nun ma­hi­ye­ti­ne, Ya­ra­dan’ın var­lık, bir­lik ve ev­sa­fı­na, âhi­ret ha­ya­tı­na dair çok de­ğer­li ve çok mak­bul bil­gi­ler ve­ri­yor.

Ta­ri­hî, di­nî, ak­lî de­lil ve ve­si­ka­lar­dan an­lı­yo­ruz ki Hz. Mu­ham­med aley­hisse­lâm Al­la­hu Teâ­lâ’nın son pey­gam­be­ri­dir.

O’nun her sö­zü ve işi, en in­ce de­ta­yı ile ve en ti­tiz, bi­lim­sel me­tot­lar­la tes­pit edil­miş, ken­di za­ma­nın­dan itibaren dik­kat, iti­na ve ih­ti­mam­la mu­ha­fa­za olun­muş­tur.

Böy­le­ce onun sos­yal ve özel ha­ya­tı­nı, çev­re­si­ni, hiç­bir be­şe­re na­sip ol­ma­yan in­ce­lik­le bi­li­yo­ruz.

Sa­çı­nın, sa­ka­lı­nın tel­le­ri, hır­ka-i şe­rîf­le­ri bir­çok ca­mi­de ya­di­gâr ola­rak sak­lan­mak­ta­dır;

çev­re ül­ke­le­re gön­der­di­ği İs­lâm’a da­vet mek­tup­la­rı­nın asıl­la­rı mü­ze­ler­de­dir;

ha­dîs-i şe­rîf­le­ri yüz­ler­ce cilt­lik ko­lek­si­yon­lar ha­lin­de top­lan­mış, okun­mak­ta, uy­gu­lan­mak­ta­dır.

En gü­ze­li ken­di­si­ne vah­yo­lu­nan ila­hî ki­tap Kur’ân-ı Ke­rîm, bir har­fi bi­le de­ğiş­ti­ril­me­den ek­sik­siz ve anın­da tes­pit edil­miş, her ye­re ya­yıl­mış, il­gi­li her­ke­sin eli­ne ulaş­tı­rıl­mış bu­lu­nu­yor...

Bi­lim ve din adı­na ne bü­yük bir ka­zanç, in­san­lık için he­ye­can ve­ri­ci ve mut­lu bir du­rum! Bu ka­dar zen­gin de­ğer­ler ve en­te­re­san ta­rih mal­ze­me­si baş­ka hiç­bir ko­nu­da, bu bol­luk ve bu ge­niş­lik­le mev­cut de­ğil.

Bu eş­siz mal­ze­me­nin ar­tık, tüm in­san­lık­ça na­zar-ı dik­ka­te alın­ma za­ma­nı gel­miş­tir. Çün­kü onun ma­hi­ye­ti­nin, özü­nün, ama­cı­nın, et­ki­si­nin, ya­ra­rı­nın, so­nu­cu­nun iyi in­ce­len­me­si ça­ğı­mı­zın bir­çok der­di­ne de­va ola­cak ça­re­le­rin bu­lun­ma­sı­na ve­si­le ola­cak­tır.

O hal­de in­san­lık, din ve inan­cın ger­çe­ği­ni ve ha­li­si­ni bul­mak, bu en ha­ya­ti prob­le­mi­ni doğ­ru ola­rak çöz­mek, ba­tıl ve hu­ra­fe­ler­den sıy­rıl­mak için böy­le ha­re­ket et­mek zo­run­da­dır.”

Mahmud Es’ad Coşan, “Din ve İnancın Gerçeğini Bulmak”, İlim ve Sanat, V, 26 (1989)

 

 

 

Kabe
Canlı Yayın
Şuan Canlı Yayın
Güne Merhaba
AKRA CANLI
 / 
player image icon close icon
AKRA CANLI
Güne Merhaba
Güne Merhaba Add Icon volume up
 / 
Canlı Yayın
fast rewind
fast forward
Playlist
Bu özelliği kullanabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir
  
Fikrini Paylaş
TAAHHÜTNAME

Hazırlamış olduğum ve sitenize gönderdiğim/ teslim ettiğim, tamamen orjinal ve bana ait olan, projemin/görüntü veya kaydımın, AKRA MEDİA tarafından kendisine ait kablolu/karasal/uydu, şifreli/şifresiz, free/paralı TV, video, DVD, VCD,VHS ,radyo, kaset, sinema ve sair mevcut yada ortaya çıkacak her türlü İşaret, ses ve /veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı ve tüm internet siteleri ve sosyal medya platformlarında yayınlamasına, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, işleme hakkı ve temsil hakkının kullanılmasına süresiz olarak müsaade ediyorum.

Projemin/görüntü veya kaydımın, bant, CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player, dijital kayıt vb. tüm yollarla kayıt, çoğaltma ve dağıtım haklarını, bilişim veya iletişim ortamında görüntülenmesini, iletilmesini, okunmasını, izlenmesini, dinlenmesini vb. interaktif veya normal CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player vb. şekilde basılarak veya ses kayıtlarının metin haline getirilip kitap olarak piyasaya sunulmasını sağlayacak her türlü materyal üzerine kaydı ile çoğaltılması, kullanılması, işlenmesi, yeniden ve genişletilmiş şekilde sesli, yazılı ya da görüntülü yayın haklarını, bu suretle de çoğaltılarak kullanılması, dağıtılması, pazarlanması vb. fikri, mali ve manevi haklarımın tamamını, programda gerekli görülen değişiklikleri yapma haklarımı bila bedel olacak şekilde, AKRA.MEDİA sitesine ve bu site'nin yetkilisi ve sahiplerine devir ve temlik ettiğimi, beyan, kabul ve taahhüt ederim.

Şehir Seçin
Close