Kur’an-ı Kerim çağlar üstü, evrensel bir kitaptır. Bütün insanlığa hitap eder. Herkese doğru yolu gösterir. Akıl ve sağduyuya hitap edip, insanları birlik, beraberlik, kardeşlik, adalet, eşitlik ve yardımlaşmaya çağırır. İnsanlara kurtuluş ve mutluluğa erme yollarını öğreten yine O’dur.
Kur’an-ı Kerim vasıtasıyla insanlar dünya ve âhiret hayatı bakımından birçok iyilik elde etme imkânı bulmuşlardır. O’nun geldiği dönem insanlık onuru çiğneniyor, insanlar tanrı diye elleriyle yaptıkları putlara tapıyor, her türlü kötülük yapılıyor, toplumsal bunalım had safhada yaşanıyordu.
Yüce Allah insanları bu bâtıl inançların kıskacından kurtarmak, onları düşüncede, inançta ve toplumsal hayatta özgürlüğe kavuşturmak amacıyla Peygamber Efendimiz (SAS)’i göndermiştir.
Peygamber Efendimiz (SAS) kırk yaşına yaklaştığında kendisinde daha önce görülmeyen bazı haller ortaya çıkmaya başlamıştı. Yalnız kalma ve tefekküre dalma arzusuyla Hira mağarasına gitmeye ve orada azığı bitinceye kadar kalmaya başlamıştı. Burada kendisinde ortaya çıkan yeni halleri anlamaya çalışıyor ve Allah’a ibadet ediyordu. Dört beş yıl boyunca kendisini peygamberliğe hazırlamakta olan bu haller devam etti.
Bu hazırlık döneminin ardından Cebrâil isminde, bir melek ilk defa yanına gelerek O’na “Oku” dedi. “Ben okuma bilmem” cevabını verince melek onu kavrayarak iyice sıktı ve bıraktı. Sonra yine “Oku” dedi. Peygamber Efendimiz (SAS.) yine, “Ben okuma bilmem” deyince melek yeniden onu sıktı ve bıraktı. Aynı cevap üzerine Cebrâil (AS.) kendisini üçüncü defa sıkıp bıraktıktan sonra, “Yaratan Rabbinin adıyla (Rabbin adına sana okunan şekliyle) oku (ve bildir insanlara). O insanı bir alak’tan (rahim duvarına asılmış zigottan) yarattı. Oku, insana bilmediğini öğreten, kalemle (yazmayı) öğreten Rabbin en büyük kerem sahibidir.” (Alak 96/1-5) ayetlerini okudu ve uzaklaşıp gitti. Heyecana kapılan Hz. Muhammed (SAS.) evine dönerek eşi Hatice’ye (Ra.), “Beni örtünüz” dedi, bir süre dinlendi, kalkınca başından geçenleri ona anlattı. Hz. Hatice (Ra), Allah’ın kendisini yalancı çıkarmayacağını söyleyerek onu teskin etti. Ardından birlikte Hatice’nin amcasının oğlu Varaka b. Nevfel’e gittiler. Varaka Resûl-i Ekrem’e, kendisine gelenin daha önce Hz. Mûsâ’ya da gelen bir melek olduğunu, davete başladığında hayatta olursa kendisine uyacağını ve yardım edeceğini söyledi.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (SAS.) kendisinin peygamberlikle görevlendirildiğini anlamış oldu. Hatice de (Ra.) Ona iman ederek ilk Müslüman olma şerefini kazandı. Kur’an, böylece Peygamber Efendimiz’e (SAS.) kırk yaşında iken 610 yılı Ramazan ayının 27. Gecesi olan mübarek Kadir gecesinde inmeye başlamıştır.
Alak sûresinin ilk beş âyeti geldikten sonra altı ay geçmiş; bu dönemden sonra gelen ilk inen ayetler Müddessir sûresinin ilk âyetleri olmuştur. Evine geldiğinde “Beni örtün, beni örtün!” diye seslenen Peygamber Efendimiz (SAS)’e Müddessir suresinin ilk ayetlerinde Allah (C.C.) “Ey (örtüsüne) bürünen! (Resûl)! Kalk, (insanları) uyar. Rabbini tekbir et (büyükle). Elbiseni (kendini, kişiliğini ve seni çevreleyeni her türlü kirden) arındır. Azaba götürecek şeyleri terk(e devam) et. İyiliği, (karşılığında) daha çoğunu umarak yapma!” şeklinde seslenmiştir.
Kur’an tek bir seferde bütün halinde indirilmemiş; ayet ayet, yaklaşık 23 senede indirilmiştir. Böylece Kur’ân-ı Kerîm’in hem ezberlenmesi ve yazılması hem de etrafa yayılması kolaylaşmıştır. İnen ayetler kısa zamanda insanlara ulaşmış, inanç ve hükümler süreç içinde kalplere yerleşip kökleşmiş, hükümlerde gözetilen aşamalar sayesinde eğitim ve uygulama kolaylığı oluşmuş, toplum hayatındaki öncelikler belirlenmiş, ilahi kelama ilk etapta gönlünü açamayan kitlelerin zaman içinde gönülleri kazanılmıştır.
Cenâbı Hak da “Yine biz, Kur’ân olarak onu, insanlara sindire sindire (ve ağır ağır) okuman için (âyet âyet, sûre sûre) ayırıp (gerektikçe) peyderpey indirdik.” (İsra, 17/106) buyurarak bu hikmeti açıklamıştır.
Ayetler kimi zaman doğrudan doğruya indirilmiş, çoğunlukla meydana gelen bir olayın hemen sonrasında olayı çözümlemek ve sorulan soruları cevaplamak ve bu vesileyle kıyamete kadar tüm insanlara ışık tutmak için indirilmiştir. Bir ayetin ya da surenin indiriliş sebebi nüzul sebebi olarak anılmıştır. Peygamber Efendimiz (SAS)’in Medine’ye hicretinden önce indirilen âyet ve sûrelere Mekkî, hicretten sonra indirilen ayet ve surelere Medenî ismi verilmiştir.
Kur’an’ın Mekkî olan âyetlerinde daha çok inanç konularından, Allah’a inanmakla birlikte putlara da tapan ve onlardan medet uman müşriklerin içine düştüğü çelişkilerden, geçmiş ümmetlerin başına gelen olaylardan, ahlâkî ve insanî değerlerden bahsedilmiş olup bu âyetler çoğunlukla kısa ve şiirsel bir anlatıma sahiptir.
Medenî sure ve ayetler ise Mekkîlere göre daha uzundur, daha önce indirilenlerin hükümlerle genişletilmesi ve açıklanmasını içerir. Medenî ayetlerde genellikle sakin ve yumuşak bir üslupla hukuk, insan ilişkileri, toplumsal kurallar işlenmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de ilk yer alan sure, ilk inen surelerden biri olan “açan” anlamında Fâtiha suresidir. Müddessir, Alak, Kalem ve Müzzemmil sûrelerinin de ilk inen sûreler arasındadır. Medine döneminde ilk inen sûre ise Bakara’dır. Son inen sure olan Nasr suresinde Allah (cc) Peygamber Efendimiz (SAS)’e şöyle seslenmektedir: “Allah’ın (vaadettiği) yardımı ve fetih (zafer) gelince, İnsanların Allah’ın (son) dinine akın akın girdiklerini görünce, hemen Rabbini hamd ile (överek) tesbih et ve O’ndan bağışlanma dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.”
Allah Resûlü (SAS), bu sûrenin inmesi ile, “Ben Allah’ı O’na yakışmayan sıfatlardan yüce olduğunu ifade eder ve O’nu överim. Allah’tan beni bağışlamasını diler ve günahlarıma tevbe ederim” anlamında “Sübhânallâhi ve bihamdihî, estağfirullâhe ve etûbü ileyh” duâsını çokça yapmaya başlamıştır.
Vedâ haccı esnasında Arafat’ta indirilen, “Bugün size dininizi tamamladım ...” (Maide, 5/3) ifadelerinin yer aldığı âyet de son ayetlerden biridir.
© İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.