Bazen bir an geliyor, insanın modu düşüyor. Bir olayla karşılaştığında, bir şey satın almak isteyip izni ya da imkanı olmadığında, bir arkadaşının tepkisine ya da çevreden aldığı bir eleştiriye üzülüyor insan. Ona takılıp kalıyor, günlük işlerine devam edemiyor, sorumluluklarını yerine getiremiyor.
Bu durumda değişken bir duygu insanın kontrolünü elinden almış oluyor. Uzmanlara göre böylesi durumlarda insan kendini tanıyarak ve kendine alan açarak duyguların üstesinden gelebiliyor. Kendini tanımak zaman ve emek istiyor, ancak insan bu çabanın sonucundan genellikle memnun oluyor.
İnsanın sınırlarını bilmesi, hangi durumlarda mutsuz olduğunu, hangi işe yönelerek bunun üstesinden gelebileceğini belirlemesi, amaçlarını ve araçları birbirinden ayırt etmesi yarar sağlıyor. Bir eylemi yaparken içinde ruhsal bir huzur hissediyorsa, dünyevi bir haz değil de daha derin bir mutluluk, huzur hissediyorsa bu eylem kendi potansiyelini gerçekleştirmeye daha yakın bir eylem. İnsanın negatif duygulara iten kişilerle bir aradayken onlardan uzaklaşması bile kendi varoluşu için olumlu bir adım.
İnsan mutsuzluğunu kendisine alan tanıyarak yönetebilir. Yerine getirmesi gereken sorumluluklarını aksatmadan kendine vakit ayırabilir. İşleri arasında öncelik belirleyerek bazı işlerinde esneklik gözetebilir. Kendisiyle baş başa kaldıktan sonra yenilenerek, motive olarak, geri dönerek mutsuzluğunu yönetmesi mümkün.
İnsan nasıl yaşam doyumu elde eder?
Varoluşsal ve pozitif psikolojinin ardından ortaya çıkan maneviyat psikolojisinde insanın hayattaki anlam arayışını maneviyatta bulacağı sonucuna varılıyor. İnancın ve manevi değerlerin insanı daha anlamlı hissettirdiği ortaya koyuluyor. İnsana niçin yaşadığı sorusunun cevabını bulmak bu hayatı anlamlı kılar.
Manevi değerler inançla birleştiğinde; amaç ile anlam beraber olduğunda insan doyum sağlıyor. Doyum insanı yaşama güdülüyor ve motive ediyor.
İnsan "Ben niçin varım? Nereden geliyor nereye gidiyorum? Hayattaki hedefim nedir?" sorularına cevap verebildiğinde ve bunu insanlara faydalı olmak ve Yaratıcının hoşnutluğunu kazanmak gibi manevi ve uzun vadeli çıtalara bağlayabildiğinde daha çok doyum sağlıyor.
İnsan, zihin, beden ve ruhtan oluşan bir bütün olarak tanımlanıyor. İnsan bir küreye benzetildiğinde biyolojik yapı en dış katmanı, psikolojik yapı orta katmanı, inanç ve maneviyat ise merkez-çekirdek katmanı oluşturuyor.
İnsan biyolojisi fiziksel etkenlerle; insan psikolojisi duygusal etkenlerle, hayal gücü ve akıl kullanarak iletişim ve etkileşim halinde. İnanç ve maneviyat düzlemininse fiziksel mesafelere, zaman ve mekan kavramına bağlı olmadan manevi etkenlere erişebildiği ve evrensel bir bağ kurabildiği belirtiliyor. Bilim insanları bu bütünsel modeli açıklayarak, insanın biyolojik, psikolojik ve inancı esas alan manevi boyutunun da kendi içinde sürekli temas ve etkileşim halinde olduğunu vurguluyor.
Bir ruhsal donanım gücü olarak tanımlanan inanç, kişinin psikolojik dayanıklılığını destekler, belirsizlik zamanlarında davranışları yönlendirerek, yeniden düzenleyerek, deneyimlerinde anlam bulabileceği evrensel bir yapı sağlayarak, hayatın zorluklarıyla başa çıkmasına yardımcı olur, insana umut ve destek verir.
Araştırmalarda manevi inançlı kişilerin genel olarak sağlıklı ve yaşam doyumuna sahip kişiler olduğu ve yaşam sürelerinin daha uzun olduğu belirtiliyor.