İmtihan bir kimseyi sınamaktır. İslam’a göre hayat sadece bu dünyadan ibaret değildir. Dünya insana bahşedilen hayatın ilk durağıdır. İnsanı bekleyen, cennet ve cehennemden ibaret olan ahiret hayatı vardır. Cennet bir ödül, cehennem ise cezadır. Her ikisi de “hak etme” esasına göredir. Cennete ulaşmak için çaba sarf etmek gerekir.
Denemek, tecrübe etmek, sınamak anlamlarına gelen imtihan; İslâmî bir terim olarak; Cenab-ı Hakk’ın insanları dünya yaşamında hayır ve şerle imtihan ederek, sabır ve teslimiyet gösterenleri ahirette mükâfatlandırması, isyan edenleri ise cezalandırması demektir. Allah-u Teâlâ, insanoğlunu yeryüzünde bir imtihan devresi geçirmek üzere yaratmıştır. Temelde insan ve cinlerin yaratılması Allah'ı bilmeleri ve O’na kulluk etmeleri içindir.
“Ben cinleri ve insanları, başka değil, sırf bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât, 56)
İnsan sorumluluk bilincine sahiptir
İnsanı, diğer varlıklardan ayıran ve bu büyük imtihana ehil kılan; akıl, irade ve sorumluluk bilincine sahip olmasıdır. Seçkin bir varlık olarak yaratılan insan, peygamberler ve kitaplarla uyarılmış, insan boş yere yaratılmamıştır. İnsan, böyle bir imtihana muhatap olabilmek için gerekli olan sorumluluk ve emanet bilincine sahiptir. Bu emanet göklere, yere ve dağlara sunulmuş ama insan bu emaneti kabul etmiştir.
“Biz emaneti göklere, yerküreye ve dağlara teklif ettik, ama onlar bunu yüklenmek istemediler, ondan korktular ve onu insan yüklendi. Kuşkusuz insan çok zalim, çok bilgisizdir.” (Ahzab, 33/72)
Nereden geldik nereye gidiyoruz?
Müslümanlar zaman zaman şu üç soruyu kendi kendilerine sorup, bu sorulara cevap vermeleri gerekmektedir. Nerden geldik? Ne için varız? Nereye gideceğiz? Bu soruların cevaplarına gelince; Allah’tan geldik, imtihan için varız ve tekrar Allah’a gideceğiz.
“Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, Doğrusu biz Allah’a aidiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz derler.” (Bakara, 156)
Dünya ve ahiret dengesi sağlanmalı
Allah Teala Mülk suresi ikinci ayeti kerimesinde “Sizden hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratan O’dur” buyurmakla bu dünya hayatının bir imtihandan ibaret olduğunu beyan eder. İnsanoğlu maişet ve geçimleri için geçici olan bu dünyadaki bir sınav için bazen geceler boyu uyku uyuyamamaktadır. Dinimize göre insana düşen görev dünyayı ve dünyadaki nimetleri terk edip, sadece ahiret için çalışmak değil, her ikisini dengede tutarak kişinin hem dünyasını, hem de ahiretini kurtarabilmesi, dünyaya verdiği önem kadar ahiretine de önem vermesidir. Çünkü dünya hayatı geçici, ahiret hayatı ise kalıcıdır.
“Fakat siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Oysa ahiret daha hayırlı ve süreklidir.” (A’la, 16-17)

İnananlar mutlaka sınanacaktır
Ama İnsanlar bazen hayatın karmaşasına dalarak bu dünyanın sadece bir imtihandan ibaret olduğunu unutarak asıl olanın bu dünya olduğu duygusu ile hareket etmekte ve hayatlarını bu minval üzere idame ettirmektedirler. Hayatın bir imtihan olduğuna inanan Müslümanların yaşadığı süreçte imtihan aşamalarında başarılı ya da başarısız olmaları inandıkları değerler sistemine bağlılıkları ile alakalı bir olaydır. Allah Kitap’ında imtihanın temel kurallarını belirlemiş, inananların bunlara uymasını tavsiye etmiştir. Kur’an-ı Kerim inananların mutlaka sınanacaklarını, sınandıktan sonra ortaya çıkan sonuca göre konumlarının belirleneceğini belirtir. Her sınamada kazanmak ve kaybetmek gibi iki sonuç vardır. Kur’an-ı Kerim dünyadaki kazanç ve kaybın asıl olmadığını, asıl olanın ahiret yurdundaki kazancın olduğunu belirtir. Bununla birlikte dinimiz dünyadan el etek çekmeyi uygun görmemiş Müslüman'ın ahiret için çalışırken dünyadaki nasibini de unutmamasını emretmektedir.
“Allah’ın sana verdiğinden ahiret yurdunu kazanmaya bak ve dünyadan nasibini unutma! Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de insanlara ihsanda bulun. Yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışma! Şüphesiz Allah bozguncuları sevmez.” (Kasas 77)
Önceki ümmetler de imtihan edildi
Müslüman dünya ve ahiret dengesini kurabilen kişi olabilmelidir. Şayet kişi, şu geçici dünya hayatını nefsin bitmez tükenmez gayrimeşru istekleri peşinde koşarak, şeytana ve onun arkadaşlarına boyun eğerek geçirir ise, ahiret hayatında çeşit çeşit sıkıntılara, çeşit çeşit azaplara duçar olur, hüsrana uğrayanlardan olur. İnsanlar hem bela ve musibetlerle hem de mal ve zenginlikle imtihan edilir. İşte hakiki kulluk bu imtihanlarda muvaffak olmaktan geçer. Bela ve musibetlerinde birer imtihan olduğunu bilerek büyük bir sabır ve tahammül gösterirse, her şey Rabbimizin takdiri ile oluyor diyerek razı olmak, isyan etmemek, nimetlerle imtihan olduğu zaman da şımarmadan, küfranı nimet yapmadan, imkanları masiyete vesile kılmadan, Allah Teâlâ’nın lütfettiği nimetleri Allah yolunda harcamak temel hedef olmalıdır. Allah insanların imtihan olunmadan kolayca bırakılmayacağını, önceki ümmetlerin de imtihan edildiğini beyan eder.
“İnsanlar, denenip sınavdan geçirilmeden, İman ettik demekle bırakılacaklarını mı sanıyorlar? Andolsun ki biz, onlardan öncekileri de sınamıştık. Allah, elbette doğru olanları ortaya çıkaracaktır; kezâ O, yalancıları da mutlaka ortaya çıkaracaktır. Yoksa kötülük yapan o kişiler bizden kaçıp kurtulabileceklerini mi sandılar? Ne kadar yanlış düşünüyorlar! Kim Allah’a kavuşmayı arzu ederse bilsin ki Allah’ın belirlediği sürenin sonu mutlaka gelecektir. O, her şeyi bilir, her şeyi işitir.” (Ankebut, 2-5)
İmtihandan kaçış yoktur
Hz. Adem’den zamanımıza kadar, başta peygamberler olmak üzere, sadık, salih, muttaki insanlar çeşit çeşit bela ve musibetlere duçar olmuşlardır. Belli bölümlerden oluşan insanoğlunun hayat yolculuğu ilk durak olan dünya yaşantısını Allah Teâlâ’nın istediği şekilde bir kulluk yaparak geçirirse, ahiret aleminde nice nimetlere, nice mutluluklara ulaşır. Çünkü Kur’an-ı Kerim iman edenlerin mutlaka ama mutlaka sınanacağını belirtir. Bundan kaçış yoktur. Bu hakikat karşısında bizim yapacağımız imtihanı kazanma gayretidir. Zaten önemli olan da sınanma ile karşılaşınca inananların ortaya koyacağı tavırdır. Herkes kendi seçiminden sorumludur. Her insanın ebedi hayatı, kendi amelleriyle şekillenir.
“İnsan ancak çabasının sonucunu elde eder.” (Necm, 39)
Sonuç olarak Müslümanlar dünya hayatının bir imtihandan ibaret olduğu bilincine varıp hayatlarını ona göre düzenlemelidir. Çünkü şu uzun gibi görünen altmış yetmiş yıllık hayat ahiret hayatının yanında bir gün ya da bir günün yarısı gibidir.