Hocamız, Gönül Dostumuz, Mürebbi'miz Mahmud Es'ad Coşan'ın, "Hacc ibadeti, Kabe'nin önemi, hacıların duası" üzerine anlattığı hadis-i şeriflerin yer aldığı sohbetinden bazı bölümleri istifadenize sunuyoruz.
Allah'ın biz kullarına verdiği nimetler sayılamayacak kadar çoktur. Çünkü her şeyimiz O'nun lütfudur, ihsanıdır. Nimetlerin en büyüğü müslüman olmak nimetidir. Çünkü insan ancak mü'min olduğu zaman âhiret saadetini garantileyebiliyor, ancak imanlı olduğu zaman cennete girebiliyor. Sayılamayacak kadar çok olan nimetler içinde Rabbimiz'in en büyük nimeti biz kullarına; bizi müslüman olma şerefine sahip kılmış olmasıdır.
Biz elhamdülillah müslümanız ve Allahu Teâlâ hazretleri ne buyurduysa, ne emrettiyse onu yapmaya niyetliyiz. Diyoruz ki; "Yâ Rabbi, emret, emrini tutalım." Bildiğimiz kadar da emirlerini yerine getirmeye çalışıyoruz.
Memleketimizde az çok kurulmuş bir düzenimiz vardı. Bu kadar sıcağa, izdihama, sıkıntıya, Arafat'taki o çeşitli meşakkatlere, Müzdelife'deki o dağınıklığa, Mina'daki sıkışıklığa niye katlanıyoruz? Allah rızası için, sevap olduğu için; Allah razı olsun diye yapıyoruz. Demek ki elhamdülillah bir derece güzel bir durumumuz var ki; malımızdan, canımızdan, rahatımızdan Allah için fedakârlık yapacak bir durumdayız. Allah bize bu imanı, bu iz'anı, bu irfanı nasip etmiş, çok şükür!
Elbette burası rahat yeri değil. Burası çok ince mânalarla, sırlarla dolu olan, çok ibretli, çok hikmetli, çok ilâhî bir seyahat ve bir ziyaret yeri. Allahu Teâlâ hazretleri emir buyurmuş, mühim bir emir olarak;
Bismi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîm.Ve lillâhi ale'n-nâsi hiccu'l-beyti men'istetâ'a ileyhi sebîlâ.
Beytullah'ı usulüne uygun olarak ziyaret edip hac vazifesini yapmak, Allah'ın, gücü yeten kullarının boynuna yazdığı bir fariza, bir vecibe. Bunu emretmiş Allahu Teâlâ hazretleri. Elhamdülillah bu vazifeyi yapmaya çalışıyoruz.
Hacc-ı mebrur nedir?
Mebrur hac hakkında, Câbir radıyallâhu anh'den rivayet edildiğine göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki;
Birru'l-hacci it'âmu't-taâm ve tîbu'l-kelâm.
Mebrur hac, haccın iyi olması, Allah'ın seveceği bir tarzda güzel bir hac olması ne ile olur?
Peygamber Efendimiz şöyle işaret buyurmuştur: İt'âmu't-taâm; yemek yedirmek, ziyafet çekmek. Ve tîbu'l-kelâm; tatlı, hoş, güzel söz söylemek.
İkisinin altında yatan mâna; gönül yapmak, gönlünü hoş etmek. Tatlı sözle de, insan karşısındakinin gönlünü alabilir, yemek yedirmekle de. "Bizim eve buyur, misafirimiz ol, lütfen, soframızı şereflendir, Allah ne verdiyse bir şeyler yiyelim." diyorsunuz. O da bu yakınlıktan memnun oluyor; evinize geliyor, sofranıza oturuyor, bir samimiyet oluyor. Netice itibariyle gönül yapıyorsunuz.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şu bizim ziyaret ettiğimiz Kâbe-i Müşerrefe'ye dedi ki;
"Yâ Kâbe-i Müşerrefe! Ne kadar şereflisin, ne kadar mübareksin, ne kadar kıymetlisin! Ama Allah'a yemin olsun ki Allah indinde mü'minin kalbi senden daha kıymetlidir."
Kâbe'ye hürmet
Kâbe'ye ne kadar hürmet ediyoruz! Dönerken nasıl ağlıyoruz, örtüsüne sarılıp nasıl gözyaşı döküyoruz! Ellerimizi duvara yapıştırıp, yanağımızı taşlarına koyup nasıl hüngür hüngür ağlayıp dua ediyoruz! Ne kadar kıymetli o Kâbe! Dünyanın her yerinden milyonlarca insan nice fedakârlıklarla buraya gelmiş, geliyor, etrafında dönüyorlar.
Ama Peygamber Efendimiz yemin ediyor ki; "Vallahi mü'minin kalbi senden daha şerefli, daha kıymetli!" diyor.
Kâbe ile ilgili bu hadisi, Kâbe'yi ziyaret etmeyen bir insan anlayamaz. Ama Kâbe'yi ziyaret eden, Kâbe'ye insanların ne kadar hürmet ettiğini, ne kadar sevgi duyduğunu, ona nasıl itibar ettiğini gören bir insan, bu hadisin mânasını canlı olarak yakalar. Mü'minin kalbi Kâbe'den kıymetli. Onun için Mevlânâ Farsça bir şiirinin baş tarafında diyor ki;
"Kâbe netice itibariyle Halil İbrahim Peygamber'in bina ettiği bir yapıdır. Ama mü'minin gönlü, Allah'ın nazar ettiği, teveccüh eylediği bir mahaldir. Onun için, Kâbe'yi ziyaret etmekten gönül yapmak daha önemlidir."
Hacıların şefaati
Ebû'l-Mûse'l-Eş'arî radıyallâhu anh'den el-Bezzâz rivayet etmiş. Diyor ki Peygamber Efendimiz müjde olarak sizlere ve bizlere;
"Hacı, ehli beytinden dört yüz kişiye şefaat edecek."
Dört yüz kişiye! İnsanın üç tane, dört tane oğlu vardır, bir anası babası vardır, birkaç torunu, dayısı, amcası vardır. Yani düşününce; bir hacı dört yüz kişiye kıyamet gününde şefaat edecek. Ne kadar insanı kurtarıyor! Allah'a hamd ü senalar olsun. Hem kendisi kurtuluyor, hem de Tabii hacc-ı mebrur yaparsa; yani gönül yıkmadan, gönül alarak, cimrilik yapmadan, yumuşak konuşarak, sabrederek, ziyafet çekerek, hoş konuşarak, iltifat ederek, cömertlik yaparak bir tatlı hac yaparsa, kendisi bir kere cennetlik oluyor.
Rahman'ın misafirleri
Hacc yapan kimselerin en güzel vasfı nedir?
Cidde'den gelirken; Merhaben bi duyûfi'r-Rahmân. "Ey Rahman'ın misafirleri, merhaba, hoşgeldiniz!" diye levhalar yazmışlar. İnsanın içi bir hoş oluyor, hoşuna gidiyor.
Biz neyiz burada?
Biz duyûfu'r-Rahmân'ız, Rahman'ın misafirleriyiz. Rahman evine gelmişiz. Ev sahibi misafire ikram eder ve korur. Misafir ev sahibinin himayesindedir. Misafire dokundurtmaz. Biz şimdi Allah'ın dımânında, garantisinde, hıfz-ı himayesindeyiz.
Lebbeyk ne demek?
Lebbeyk, buyur, emret demek. "Evet duydum, emrindeyim buyur." demek. "Emrindeyim, hem de bir kere değil; katmerli katmerli, kat kat emrindeyim, buyur." demek.
Allah bizi mânevî bakımdan çağırmış, biz de davetine icabet etmişiz, "Lebbeyk" diye diye geliyoruz. İstanbul'dan veyahut ihrama girdiğimiz huduttan beri;
"Lebbeyk, Allâhümme lebbeyk. Emret yâ Rabbi. Buyur yâ Rabbi. Çağırdın geliyoruz yâ Rabbi. Tamam yâ Rabbi. Koşarak geliyoruz yâ Rabbi. Senin şerîkin, nazîrin yok. Lebbeyk, Allâhümme lebbeyk. Lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk. İnne'l-hamde ve'n-ni'mete leke ve'l-mülk. Senin bize verdiğin nimetler sendendir, biliyoruz. Hamd ü senâlar sana layıktır, biliyoruz. Mülk, azamet, egemenlik, hakimiyet, kâinatın yönetilmesi, mukadderâtın tanzimi, hepsi senin, hep biliyoruz, her şey senden yâ Rabbi. Lâ şerîke lek. Şerîkin, nazîrin yok; teksin, eşsizsin, misalsizsin, emsalsizsin yâ Rabbi." diyerek, Lebbeyk çeke çeke geliyoruz. Mânası bu.
Çağırıldık. De'âhum fe-ecâbûhu. "Çağırdı Allah onları, onlar da daveti kabul ettiler, geldiler." Seelûhu fe-a'tâhum. "Onun için isterler, Allah da onların istediklerini verir." Allah da onların istediklerini verir, ne isterlerse…
Hacıların duası
Biliyorsunuz ki hacı evinden çıktığı zaman, tekrar evinin kapısının içine girinceye kadar duası makbuldür. Duası makbul insanlardan birisi hacı, birisi gazidir. Hacı, umreci, gazi evinden çıktığında, tekrar evine dönünceye kadar duası makbuldür. Onun için memlekete vardığınız zaman evinize gitmeyin, biraz dolaşın, evinize geç gidin. Köyünüze gidin, başka yere gidin, biraz sağa sola dua edin, sizden istifade etsinler. Duanız makbul çünkü. Evine gitti mi program bitiyor, tamam oluyor. Evinize biraz dolaşarak gidin. Ondan sonra önünüze gelene, sevdiklerinize bol bol dua edin. Çünkü Allah, siz Allah'ın davetine icabet ettiniz, emrini tuttunuz diye istediğinizi verecektir. Hacının mükâfatı böyle.
Allah haccımızı kabul eylesin, mebrur bir hac eylesin. Mükâfatı olarak cennetine bizi dahil eylesin. Tekrar tekrar buraları görmek, ziyaret etmek, Peygamber Efendimiz'in türbe-i saadetine varmak nasip eylesin. Ama memleketimize döndüğümüz zaman da buradaki melek gibi ibadet ehli halimizi, Ramazan'daki halimiz gibi halimizi devam ettirmeye artık hacı olduktan sonra iyi bir insan olmamızı nasip eylesin.
Mahmud Es'ad Coşan - 3 Haziran 1993
© İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.