Alzheimer, hayatın akışını derinden sarsan, zorlu bir hastalık. Gündelik dilde bunamanın, tıp dilinde “demans”ın çok sık rastlanan bir türü.
Daha ziyade 65 yaş üstünü etkilerken, 80 yaş sonrasında görülme oranı giderek artıyor. Hafızası adım adım silinip zihni karışan Alzheimer hastaları, ileri evrelerde yaşamsal önemdeki bilgileri dahi unutabiliyor.
Bugün Türkiye’de en az 600 bin aile, Alzheimer hastalığıyla mücadele halinde. Çünkü Alzheimer’lı yaşlılar, ailesinin yakın ilgisine ve tabii sabra muhtaç.
Hayatın bir gerçeği
Yüce dinimiz İslam, yaşlı anne-babaya hizmeti, hem bir vefa borcu hem de “Allah rızası için” yapılması gereken dini bir görev olarak tarif eder: "Rabbin, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi ve anaya babaya ihsanı (iyiliği ve güzel davranmayı) emretti. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlığa erişirlerse, onlara “öf” (bile) deme! Onları azarlama ve onlara çok nazik (ve tatlı) söz söyle." (İsra, 23)”
Kuran ayrıca -günümüzde Alzheimer adını verdiğimiz- bunama hastalıklarına özellikle dikkat çeker: "İçinizden kimi de daha önce bazı şeyleri bilirken, sonra (küçük çocuk gibi) bir şey bilmemesi için ömrünün en kötü (düşkün devre)sine götürülür." (Nahl, 70).
“Allah’ım ömrün son demlerindeki düşkünlükten sana sığınırım” diyerek dua eden Hz. Peygamber de (SAS.) yaşlılara merhametin ve saygının kuşaktan kuşağa aktarılması gereken bir davranış olduğuna işaret etmiştir: “Bir genç, ihtiyar bir kimseye yaşından dolayı hürmet ederse Allah da ona yaşlılığında kendisine hürmet edecek birisini hazırlar.”
İleri safhadaki bir Alzheimer hastasının gönlünden geçenleri okuyabilseydik belki de yakınlarına şöyle seslendiğini duyardık... “Senin kim olduğunu unutabilirim. Adını, yaşını, aramızdaki akrabalığı... Elimde değil. Ama ben pek çok şeyi unutsam da sen benden bunaldığın zamanlarda şu ayeti hiç unutma lütfen: “Azarlama... Güzel söz söyle...”
Bana “Esirgeyerek, alçakgönüllülükle kanat ger” ve benim için şu duayı et: “Ey Rabbim! (Bunlar) küçükken beni (acıyıp) yetiştirdikleri gibi (sen de şimdi) onlara acı (ve esirge).” (İsra, 24).

Ailesinde alzaymır olanların zorlukları
Zihinsel hastalık geçirenler için tespit var:
“[Onlar] Akıl gibi en kıymetli bir varını kaybettiğinden daha fazla merhamete, daha müstesna bir takayyüde (dikkate, ilgiye) ve ihtimama (özene) layıktırlar."
Alzheimer gibi uzun süreli rahatsızlıklarda, hasta yakını olmak pek çok sorumluluk getiriyor. Çünkü hastayla birlikte yakınlarının da yaşam ritmi değişiyor. Ama daha da zor olan, hastaya sürekli sabır ve hoşgörüyle yaklaşabilmek. Çünkü yetişkin bir bedendeki “çocuk gibi, mantıksız” davranışları kabullenmek veya hayatınız boyu tanıdığınız birinin sizi tanımaması ağır bir yüktür. Kısacası, hasta yakını olup da hiç yakınmamak kolay değildir.
Öte yandan araştırmalar, hasta yakınlarının yaşadıkları stres nedeniyle daha çabuk yıprandığını, hatta bağışıklık sistemlerinin zayıfladığını gösteriyor. İşte tüm bu nedenlerle hasta yakınlarının da düzenli olarak manevi tazelenmeye, yenilenmeye ihtiyacı var.
Dolayısıyla hastaların ve yakınlarının durumuna üzülüp “ah, vah” etmek yetmiyor. Bize düşen imkânımız varsa fiilen destek vermek, yoksa hasta yakınlarının duygusal olarak ferahlamaları için çaba göstermek.
Güzel söz ve davranış, gönüllere şifa verir.
Hürriyet