İlke ve Değerlerinden Ödün Vermeden
Özgür Yayın Platformu Olarak Kalsın Diye
İkindi16:55 Akşam20:00 Yatsı21:29 İmsak04:28 Güneş06:03 İşrak06:43 Öğle13:07
Hava - Hava durumuAçık 21°C Nem %65
Türkçe
15 Şevval 1445 24 Nisan 2024 Çarşamba
15 Şevval 1445
Öğle
13:07
İkindi
16:55
Akşam
20:00
Yatsı
21:29
İmsak
04:28
Güneş
06:03
İşrak
06:43
Giriş Yap

Peygamber Efendimiz‘in Tevhide Davet Usulü

01.10.2023    |

 

Son Peygamber Hz. Muhammed-i Mustafa (SAS)’in İlahi daveti Mekke’de açıktan yayma görevi ve yaşadığı zorluklara karşı sağlam duruşunu aktardığımız bölümün ardından tevhide davet usulü bölümüyle devam ediyoruz.

5. Bölüm

Tevhide Davet Usulü

Hz. Muhammed (SAS) yeni bir din tebliğ etmekte, bildirmekteydi. Onun tebliğ ettiği son dindi. Adına Kur’ân’da “İslâm” dendi. Temeli, İbrahim’in (AS) dini ile, “Haniflik”le birdi. (Bakara 2/135)

Allah katında en makbul dindi: “Şüphe yok ki Allah katında (hak) din İslâm’dır” (Âl-i İmrân 3/19) Ondan başka din aramak artık yersizdi, gereksizdi. Kim artık (son hak din) İslâm’dan başka (İlâhî veya beşerî) bir din arar (onları önemser)se asla ondan kabul edilmeyecek ve o, âhirette de hüsrana (büyük zarara) uğrayanlardan olacaktı.(Âl-i İmrân 3/85)

İslâm her yönüyle yüceydi, gerçekti. İkmâl edilmiş, tamamlanmıştı, mükemmeldi. Onu Allah seçmiş ve beğenmişti. Muhammed’e (SAS) son günlerinde bu gerçek şöylece bildirilecekti: “Bugün dininizi (hükümleriyle) kemâle erdirdim, size nimetimi tamamladım, sizin için din olarak (hayat tarzı olan) İslâm’ı beğenip seçtim.”(Mâide 5/3) Muhammed’in (SAS) dinini kabul edene Müslüman denirdi. Müslüman, mü’mindi.

Muhammed’in (SAS) getirdiği din, hak dindi. Beşerin, insanoğlunun din ihtiyacı İslâm ile dindi. “Ey insanlar! Resûl size Rabbinizden gerçeği getirdi.”(Nisâ 4/170) Muhammed’in (SAS) dini konusunda şüphe etmek yersizdi, inat etmek gereksizdi. O, şöylece bu konuda milletini ve tüm insanları uyardı: “Ey insanlar! Eğer benim dinim hakkında şüphe içinde iseniz, ben Allah’tan başka sizin taptıklarınıza tapmam. Ben ancak sizi öldürecek olan Allah’a kulluk (ibadet ve itaat) ederim. Ben mü’minlerden olmakla emrolundum.” (Yûnus 10/104) Bütün bunlardan sonra İslâm’dan başka din aramak yersiz ve anlamsızdı.

Hz. Muhammed’in (SAS) tebliğ ettiği dinin, temel esasları “Cibrîl hadîsi”nde şöylece özetlenmekteydi: “Günün birinde, elbisesi beyaz mı beyaz, saçları siyah mı siyah, üzerinde yoldan geldiğini gösteren en küçük bir iz bulunmayan ve kimsenin tanımadığı biri çıkıp geliverdi. Hz. Peygamber’in yanına yaklaştı, dizlerini dizlerine değdirerek oturdu ve sordu: “Ey Muhammed, İslâm nedir? Hz. Peygamber şöyle buyurdu: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın resûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı eksiksiz vermen, Ramazan orucunu tutman, gücün yeterse Hacca gitmendir.” “Doğru söyledin” dedi soran ve tekrar sordu: “Peki iman nedir?” Hz. Peygamber bu kez: “Allah’ın varlığına ve birliğine, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, kıyamet gününe, kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmandır!” Buyurdu. “Doğru” dedi, soran ve ilâve etti: “Peki ya ihsân nedir?” Hz. Peygamber de: “İhsân, Allah’ı görüyormuşsun gibi O’na kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor, (bunu böyle bilmendir)”. “Doğru”, dedi soran... Kıyametle ilgili bir soru daha yöneltti ve sonra ayrılıp gitti. Durumu Hz. Peygamber o gittikten sonra yanındakilere haber verdi: “Bu, Cibril’di. Size dininizi öğretmek için geldi” dedi (Buhârî, İman 37; Müslim, İman 57; Ebû Davud, Sünnet 16; Tirmizî, İman 3; İbn Mâce, Mukaddime 9; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 27, 51, 53, 319; II, 107, 426; IV, 129, 164).

Hz. Muhammed’in (SAS) dininin özellikleri görüldüğü gibi eşsizdi, benzersizdi. Muhammed’in (SAS) tebliğ ettiği dinin önemli özelliklerinden biri de kolaylığıydı. Onda eski dinlerde görülen güç yetirilemeyecek hükümler yoktu (Bakara 2/286). Durum bir ayette Hz. Peygamber’e hitâben şöyle açıklanıyordu: “Seni en kolay olana muvaffak kılacağız.”(A’lâ 87/8) Hz. Peygamber de bir hadisinde şöyle buyuruyordu: “Ben kolay haniflikle gönderildim.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 116) Bir ayette şöyle buyuruluyordu: “Allah’a (teslimiyet gösterip emirlerine) sımsıkı yapışın. Sizi O seçti ve din konusunda da üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi. Tıpkı babanız İbrahim’in dini(nde olduğu) gibi. O (Allah) daha önce(ki kitaplarda) ve bu (Kur’an’)da size “Müslümanlar” adını verdi.”(Hac 22/78)

Ayetlerin yanı sıra Muhammed (SAS), bizzat kendisi de yapılabilecekleri emrederdi. Âişe (RA) Vâlidemiz haber verdi: “Resûlullah (SAS), ashâbına emrettiği zaman (daima) amellerin (rahatlıkla) üstesinden gelebilecekleri (miktar ve şeklini) emrederdi.” (Buhârî, İmân 13) Kolaylık, evrenselliğin belki ilk gereğiydi. Çünkü kıyamete kadar geçerli olan dinin her iklim ve her seviyesindeki toplum şartında yaşanabilir esneklik ve kolaylıkta olması beklenirdi.

İslâm da bu özellikteydi. Donuk değil hayatın içinde aktif bir dindi. Onu donuklaştırma girişimleri, her şeyden önce, onun özüne ters düşerdi. Bu dine gönül veren Müslümanlar da kolaylık ve esneklik niteliklerine uygun hareket edecek, sevecek, sevdirecekti. Kolaylaştıracak, güçleştirmeyecekti. Müjdeleyecek, nefret ettirmeyecekti, ürkütmeyecekti. (Müslim, 1732) Birleştirecek, bölmeyecekti. Çünkü bütün müminler kardeşti. Kardeşe kardeşçe davranmak gerekti. Hakkın zıddı olan batılda yeni bir kişilik kazanmış olan Mekke’nin putperestleri bunu takdir edebilecek miydi? Yıllar boyunca atalarının gittiği yoldan, Allah’tan başka tapınılan herşey olan “tağut” düzeninden vazgeçip onu İslâm için terk edebilecekler miydi? Görülecekti...

Peygamber Efendimiz’in Metodu

Peygamberlik bir sanattı. Çünkü tarih boyunca bütün peygamberler, batılın her çeşidine karşı yegâne hakikat için tevhid adına ilmek ilmek dokuyarak büyük çabalarla tevhid yolunu savunmuş, halkı Hakka davet etmişlerdi. “Nitekim, senden evvel hiçbir peygamber göndermedik ki ona: “Şüpheniz olmasın ki benden başka hiçbir ilâh yoktur, o halde bana kulluk edin!” diye vahyetmiş olmayalım.” (Enbiyâ 21/25) Peygamberlerin karşısına çıkanların da tek amaçları vardı. Onlar: “Her ümmet ..Hakkı giderip yerine batılı koymak için mücadele edip durdular.”(Mümin, 40/5) dı.

Tevhid

Oysa Allah batılı köpüğe benzetmişti. “İşte Allah, hak ile batılı bu tarz benzetme(ler) ile anlatır. Köpük (hiçbir işe yaramaz) yok olup gider.”(Ra’d 13/17)di.

Muhammed’in (SAS) Hakka daveti hiç kuşkusuz en çetin yoldu. Çünkü O, son peygamberdi. Muhâtabları ise, topyekün insanlardı; yalnız bir kabile, kavim ya da milletle sınırlı değildi. Muhammed de (SAS) önceki peygamberler gibi, ama açık ama gizli önce tevhidi ilân edecekti. Sonra zihinleri, tevhide ters düşen şirk çeşitlerinden temizleyecekti. Batıl inanışların yanlışlığını bildirecek, gerçeği gösterecekti. Direnilmesi halinde: Bir yandan, her türden delilleri gösterecek, öbür yandan putların kendilerini bile savunmaktan âciz olduklarını, ilâh olamayacaklarını fiilen ispat edecekti.

Gelecek tepkilere dişini sıkıp katlanacak, sabırla mukabele edecek, kat’iyen şiddet göstermeyecekti. İnananları bekleyen parlak geleceği gözler önüne serecek, müjdeler verecek, böylece onları destekleyecekti. İnanmayanların uğrayacakları korkunç âkibeti de geçmiş örnekleriyle dile getirecek, aynı neticeye uğramaktan çekinmeleri için tevhide gönül vermeleri gerektiğini bildirecekti.

Bu sözlü davetin verilmesi imkânsızlaşırsa, hicret edecek, daveti asla terk etmeyecek, aksine daha geniş boyutlarla, daha aktif usullerle, devlet şekline dönüştürecekti. Çünkü: Tevhid, Allah’ın birliğiydi. “Allah’a kulluk edin, sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur (olamaz da).” (Hûd 11/84) Tevhid’in en kısa ifadesi, “Lâ ilâhe illâllah” demekti. Bu kelime-i tevhid’in ilk cümlesiydi. Peşinden “Muhammedur Resûlullah” demek gelirdi. Tevhid dinin temeliydi, baş ilkesiydi. Risâlet, peygamberlik ise, tevhidin diliydi. Dinin getirdiği diğer esaslar, tevhid temeline dayanırdı, bu yüzden bütün peygamberlerin davetinde ilk sırayı daima tevhid konusundaki tebliğler alırdı.

Hz. Muhammed de (SAS) işte bu noktadan başladı; insanlara tevhidi tanıttı. Bu tanıtımı en anlamlı ve kapsamlı şekilde “Tevhid Sûresi” diye de bilinen İhlâs Sûresi belirledi: “De ki: “O Allah, birdir. Allah Samed’dir (her varlık O’na muhtaçtır, O hiçbir şeye muhtaç değildir, başvurulup yardım istenilecek tek varlık O’dur). (O) baba olmadı ve doğmadı da. Hiçbir şey O’na denk (ve benzer) değildir.”(İhlas, 112/1-4) Bu yalın ve kesin bir tanıtmaydı. Bu genel tanıtmayı, ayrıntılarıyla anlatmak lâzımdı. Muhammed (SAS) ilahi bildiriye, vahye dayanarak Allah’ın birliğini tanıtmaya devam etti. “Her şeyi yaratan ancak Allah’tır. O birdir, mutlak galip ve her şeye hükmedicidir..”(Ra’d, 13/16)

“Şüphesiz ki taneyi ve çekirdeği yar(ıp çıkar)an Allah’tır. Ölüden diriyi çıkaran, diriden de ölüyü çıkaran O’dur. İşte Allah (bir ve gerçek olan İlâh) budur. O halde nasıl (olup da O’na iman etmekten) çevriliyorsunuz? Sabahı (gecenin karanlığından) yarıp ağartan O’dur. O, geceyi dinlenme (zamanı), güneşi ve ayı da (vakitleri) hesaplama (ölçüsü olmaları) için yaratmıştır. Bu, mutlak galip (her şeyi) hakkıyla bilen (Allah’)ın takdiridir.” (En’am, 6/95-96)

“Gökleri ve yeri yoktan var eden O’dur. O’nun bir eşi olmadığı halde nasıl (olur da) O’nun bir çocuğu olabilir! Her şeyi O yaratmıştır ve O, her şeyi bilendir. İşte, sizin Rabbiniz olan Allah böyledir. O’ndan başka hiçbir İlâh/Rab yoktur. Her şeyi yaratan O’dur. O halde O’na kulluk edin. Her şeyin himayesi, yönetimi O’nun elindedir. Gözler O’nu idrak edip göremez. O ise bütün gözleri görür. O Latîf’tir (dünyada gözle görülmez, kullarına da lütuf sahibidir), her şeyden haberi olandır. Doğrusu size, Rabbinizden basîretler (deliller ve hakikati anlama kabiliyeti) geldi. Artık kim (hakikati) görür (ve iman eder)se lehine, kim de (ondan) kör kalırsa aleyhinedir. (De ki:) “Ben de sizin üzerinize bir koruyucu değilim (ancak bir tebliğciyim).”(En’âm 6 /101-104)

“Allah öyle bir ilâh ki kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur. O, Hayy ve Kayyûm’dur (daima diri ve yarattıklarını gözetip yönetendir ve her şey varlığını O’nunla devam ettirir). Kendisini ne bir uyuklama (gaflet) ne de bir uyku tutar. Göklerde ve yerde olanlar(ın hepsi) ancak O’nundur. O’nun izni olmadıkça O’nun katında kim şefaat edebilir? Kullarının önündeki ve arkasındaki (geçmiş ve geleceklerini, yaptıklarını ve yapacaklarını, dünya ve âhirete ait) şeylerini O bilir. Onlar, O’nun ilminden ancak dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü (kudreti, mülk ve hükümranlığı) gökleri ve yeri kaplamıştır; onları koruyup gözetmek O’na ağır gelmez. O çok yücedir, çok büyüktür.” (Bakara 2/255)

Bunca benzersiz nitelikleri olan Allah herhangi bir yaratığa benzetilebilir miydi?.. Ayet indi: “Allah’a karşı birtakım benzerler icat etmeyin (birtakım varlıkları yüceltip O’na denk hâle getirmeyin). Çünkü Allah (her şeyi) bilir. Siz ise bilmezsiniz”(Nahl 16/74) “Hiçbir şey O’nun benzeri değildir.” (Şûra 42/11)

Evet Allah bilir, insanlar bilmezlerdi. Allah gaybı, görünmeyeni de bilirdi. Allah’ın gaybı bildiğine dair ayet çoktu. “Gökte ve yerde gizli hiçbir şey yoktur ki apaçık bir Kitab (Levh-i Mahfûz)’da olmasın.”(Neml 27/75)

“Göklerin ve yerin gaybı(nı bilmek) Allah’a mahsustur.” (Nahl 16/77) “Gaybın anahtarları da O’nun katındadır, onları O’ndan başkası bilmez. Karada ve denizde olan (her) şeyi O bilir. Bir yaprak düşmez ki (Allah) onu bilmesin. Ne yerin karanlıkları içindeki bir tane, ne yaş, ne kuru hiçbir şey yoktur ki apaçık bir Kitab’da (Levh-i mahfûz veya ilm-i İlâhî’de) olmasın.”(En’âm 6 /59)

◀️ 4. Bölüm: Peygamberimizin Şemaili, Üstün Nitelikleri

▶️ 6. Bölüm Peygamberimizin Ayetlerle Getirdiği Deliller

­
Kabe
Canlı Yayın
Şuan canlı Yayın
Hadisler Deryası
AKRA CANLI
 / 
close icon close icon
AKRA CANLI
Hadisler Deryası
Hadisler Deryası Add Icon volume up
 / 
Canlı Yayın
fast rewind
fast forward
Playlist
Bu özelliği kullanabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir
  
Fikrini Paylaş
TAAHHÜTNAME

Hazırlamış olduğum ve sitenize gönderdiğim/ teslim ettiğim, tamamen orjinal ve bana ait olan, projemin/görüntü veya kaydımın, AKRA MEDİA tarafından kendisine ait kablolu/karasal/uydu, şifreli/şifresiz, free/paralı TV, video, DVD, VCD,VHS ,radyo, kaset, sinema ve sair mevcut yada ortaya çıkacak her türlü İşaret, ses ve /veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı ve tüm internet siteleri ve sosyal medya platformlarında yayınlamasına, çoğaltma hakkı, yayma hakkı, işleme hakkı ve temsil hakkının kullanılmasına süresiz olarak müsaade ediyorum.

Projemin/görüntü veya kaydımın, bant, CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player, dijital kayıt vb. tüm yollarla kayıt, çoğaltma ve dağıtım haklarını, bilişim veya iletişim ortamında görüntülenmesini, iletilmesini, okunmasını, izlenmesini, dinlenmesini vb. interaktif veya normal CD, VCD, DVD, GSM, MP3 Player vb. şekilde basılarak veya ses kayıtlarının metin haline getirilip kitap olarak piyasaya sunulmasını sağlayacak her türlü materyal üzerine kaydı ile çoğaltılması, kullanılması, işlenmesi, yeniden ve genişletilmiş şekilde sesli, yazılı ya da görüntülü yayın haklarını, bu suretle de çoğaltılarak kullanılması, dağıtılması, pazarlanması vb. fikri, mali ve manevi haklarımın tamamını, programda gerekli görülen değişiklikleri yapma haklarımı bila bedel olacak şekilde, AKRA.MEDİA sitesine ve bu site'nin yetkilisi ve sahiplerine devir ve temlik ettiğimi, beyan, kabul ve taahhüt ederim.

Şehir Seçin
Close