Deprem gibi zorlu yaşam olayları hayatın kaçınılmaz bir parçası. Bu süreçte yakınlarını ve evlerini kaybedenlerimiz olduğu gibi bazılarımız da süreci medyadan takip ediyoruz. Şahit olduğumuz afet sürecinin etkisinden kimimiz kolay sıyrılarak aktif bir sabırla günlük hayat meşgalelerine devam edebilirken kimimiz için bu çok zor olabiliyor.
Klinik Psikolog Mehmet Dinç, günlük hayatta karşılaşılan sorunlarda, salgın ve afetler gibi zorlu yaşam olaylarında psikolojik olarak insanı daha dayanıklı kılan unsurları AKRA’ya anlattı.
Zorlu yaşam olayları karşısında daha esnek tavır alabilme ve gerekeni yapmakla birlikte eski günlere dönebilme, olayda kalmama hali, psikolojik dayanıklılığı ifade ediyor.
Dinç’e göre psikolojik dayanıklılığımızı artırmak için kendimize dünyanın Cennet olmadığını; hüzün, fakirlik, hastalık, kaza-belaların dünya hayatının bir özelliği olduğunu hatırlatmak faydalı olabilir. Pek çoğumuzda var olan bu bilgiyi duyguya indirmek, zihnimizin bildiğini kalbimize de öğretmek gerekiyor. İnsanın kendi yazılımını bir formatlaması lazım.
İnsanoğlu düşündüğünden güçlüdür
"Dünya hayatı, tüm insanlar için bir gelişim süreci barındırıyor. Doğduğumuz andan itibaren öğrenme eğilimindeyiz. Yürümeyi öğrenene kadar ortalama 200 defa düşüp kalkıyoruz ama bundan vazgeçmiyoruz. Tıpkı bu örnekte olduğu gibi hayatımızda düşmeyi tecrübe ettiğimiz zamanlar hep olmuştur, olacaktır. Bize düşen motivasyonumuzu kaybetmeden, her seferinde yeniden kalkmak ve yol almaktır. İnsanın yıkılmasına sebep, karşılaştığı risk faktörleri değil, koruyucu faktörlerden yoksunluğudur."
Psikolojik dayanıklığı koruyucu faktörler nelerdir?
Psikolojik dayanıklılık adına ayakta durmamıza yardımcı olacak ilişkiler kurmalıyız.
İnsan kendini bırakmamak için sebepler arıyor, o sebeplere sarılabilmek çok önemli.
Bu dünya bir sebepler dünyası. İnsanoğlu boş yere yaratılmadı. İnsan her türlü zorlu yaşam olaylarıyla yüzleşirken bir anlama tutunursa ayakta kalıp sağlam durabiliyor. Anlam arayışı insan olarak bütünüyle bizi kuşatan bir kavram.
Uyku terbiyesi psikolojik dayanıklılığı artırır
Psikolojik dayanıklılığımızı artırmaya uyku terbiyesinden başlayabiliriz. Hafta içi haftasonu ayırt etmeksizin hergün net bir şekilde aynı saatte yatıp kalkmak vücudumuzun dinlenmesini, psikolojimizin rahatlamasını sağlıyor.
Bir matematiksel formül gibi uykunun sağlığı ve bereketi uyanıklığa da aksediyor. Uyku, depolanma ve telafi edilme imkanı olmayan, hayatımızın vazgeçilmez bir parçası.
Bir insan hiçbir yere gitmese de bulunduğu yerde uyku düzenini, dengesini bozarak; yeterli uyumayarak “sosyal jet lag” yaşayabilir. 2-3 gün kendini toparlayamama, dalgın olma, gece aniden uyanma ya da uyuyamama hali yaşar, dikkati azalır, öğrenmesi zorlaşır. Genellikle haftasonu uyku düzeninin bozulması hafta başında zorlanmaya sebep olur.
Dünyanın bir ritmi var. Dünyanın ritminde Güneş'in doğacağı- batacağı zaman belli; mevsimlerin geliş vakti belirli. O ritme ayak uydurmadığımızda dengemiz bozulur. Dünyanın sistemine ne kadar eşlik edersek o kadar rahat ederiz.
Sağlam bir inanca, bir hedefe dayanmak ruhumuzun ihtiyacı
“Bu dünyada bir yaşam yaşıyoruz ve bu yaşam sınırlı süreli bir yaşam. Ne zaman biteceği belli değil. Bu yaşamda güçlü olabilmek, sağlam durabilmek, bizim en büyük çözmemiz gereken konulardan bir tanesi. Güçlü olabilmek, sağlam durabilmek anlamında da inanca, ilişkilerimize, hedeflerimize dayanmamız anahtar noktalarımızdan bir tanesi…Çünkü ruh bir dayanak istiyor.”
Olmadan ölmemek
“Hayatımızı bir olma sürecinden geçirmek lazım. Yani insan muhakkak ölecek ama öleceği muhakkak olan bir varlık, “olmadan ölmemeli”. Bir olgunluğa ulaşması lazım. Yaşıyor olmasının ona bir şeyler öğretmesi lazım. Onu daha rafine, daha güzel, daha iyi bir insan yapması lazım. Her günümüzün bizi değiştirmesi lazım. Öbür türlü.. seneleri ardımda bırakmam beni daha nazik, daha ince, daha duyarlı, daha yardımsever, daha güzel, daha sabırlı, daha tahammüllü bir insan yapmadıysa, ömrümüze yazık olur. Yani bu imkanlar yazık olur. Bu sağlık yazık olur. "
İmkanımızı, ayrıcalığımızı farketmek
Karşılaştığımız zorluklara karşı baş edebilecek kapasiteye, güce, imkana sahibiz. Tüm kainatı ve bizleri var eden Allah, kaldıramayacağımız yük yüklemez.
“Gören, yürüyen, konuşan, söyleneni anlayan, yemeği olan, suyu olan; ortalama bir insan olarak gördüğümüz insan aslında dünyada üç buçuk, dört milyar insandan daha avantajlı. Bu kadar avantaj varken, bu kadar güce sahipken ve bu güçleri hiçbir şekilde parayla satın alamayacakken … bu güçleri kullanması lazım…İnsanoğlu düşündüğünden çok daha güçlü, Allah'ın izniyle üstesinden gelemeyeceğiz sıkıntı, dert, problem yok. Yeter ki bu ayrıcalıklarının farkında olsun ve onları kullanmaya çalışsın. Bunları kullanırken de muhakkak bir hedefe bir ideale, bir ilişkiye, bir inanca, tutunmuş, yaslanmış, beslenmiş olsun.”
© İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.