Duygularımız düşüncelerimizi etkiler mi?
Duygularımızın farkına varmak düşünme sürecimizi nasıl etkiler?
Kritik analitik düşünme sürecinde duyguların yeri, duygu yönetiminin önemine dair değerlendirmeler haberimizde:
Duygu ya da his, canlılarda içten ve dıştan gelen uyarıları almayı mümkün kılan ruhî güç, duyu organlarının algıladığı duyum ve izlenimler olarak tanımlanır. İnsan, kendi tecrübelerinden öğrenir; tecrübe genelde duyular ve duygularla gerçekleşir. Mesela televizyon, ilk önce duyguları etkiler. Sesler, hareketli resimler, metin hızı ve özel efektler; izleyicilere tecrübe hissi vermek için birlikte kullanılır. Düşünme, duyum ve izlenimlerden ayrı olarak aklın bağımsız ve kendine özgü durumudur.
Kritik analitik düşünme kabiliyetine sahip bir izleyici, duygularının farkında olarak izleme sürecini takip eder.
Düşünmede duyguların etkisi nedir?
Düşünme çeşitlerinden istemsiz düşünmede duygulara kapılma yahut duyguların hakimiyeti söz konusu olabilir. İstemsiz düşünerek sorunun ne olduğunu tanımladıktan sonra hemen bir cevap oluşturur, cevabımızı destekleyecek gerekçeleri düşünür, başka cevapların niçin yanlış olduğu hakkında kararsız kalır, bizim cevabımızın kesin doğru olduğu ve diğer cevabın desteklenemeyeceği duygusunu taşırız.
Cevabımızın gerekçelerinde zayıf noktalar bulunsa da bunun hakkında düşünmek yerine, onu savunmaya çalışırız. Birisi bize kendi cevabının niçin daha doğru olduğunu söylemeye çalışırsa onun gerekçelerini görmezden geliriz.
İstemli düşünmede ise duygulara hakimiyet öne çıkar. Sorunun ne olduğunu tanımlamanın ardından olabilecek bütün muhtemel cevapları düşünmeye başlarız. Her bir cevabı destekleyecek gerekçeleri mantık çerçevesinde düşünmeye çalışır, zayıf gerekçeli olan cevapları eler, en iyi gerekçeyle desteklenen cevabı seçeriz.
Karar vermede duygular, varsayımlar, önyargılar
Bir konu hakkında karar verirken duygular, varsayımlar ve önyargılar ne derece önem arz eder?
Duygular bir ifadenin geçerliliğini etkiler ya da değiştirebilir mi?
Duygularımız gereksiz önyargıları değerlendirme yani karar verme sürecine katabilmek için bize oyun oynayabilir, hâlbuki bir ifadenin geçerli olup olmadığının araştırılmasında önyargı ve duygusallığın hiçbir rolünün olmaması gerekir.
Mesela, küçük bir bebek yılandan korkmazken yılan hakkında herhangi bir yargısı yokken ailesinin tepkilerini izlemesinin ardından korkması gerektiğini öğrenir. Bu örnekte olduğu gibi her birey içinde yaşadığı çevre tarafından yıllar geçtikçe nelerden korkması gerektiği, nelerin iyi nelerin kötü olduğu konusunda önyargılar ile dolar.
Önyargılar, belli bir konu hakkında net ve doğru düşünebilme yeteneğimize engel olabilir. Önyargılar çoğunlukla yanlış yürütülen muhakemenin yol açtığı düşüncelerdir.
Bir olay hakkında net bilgiler edinilmediği takdirde duygusal önyargı karar verme yetisini etkileyebilir. Bir konu hakkında bilmediklerimiz bildiklerimizden çoğu kez daha önemli olabilir. Varsayımlara, önyargılara ve duygulara dayanarak acele hüküm ve sonuçlara varamayız. Duygulara kapılmak sonuca varma sürecini olumsuz olarak etkiler. Bize sunulan bilgiye karşı önyargılarımızın farkına vararak onlara karşı koyabilmeyi öğrenebilir ve böylece mantıklı sonuca ulaşabiliriz.
Bakış açımızı, fikrimizi etkileyen faktörler
Gülmek, ağlamak, sessizce içe atmak veya sinirlenmek gibi duygusal tepkilerin hiçbiri sunulan bilginin geçerliliği üzerinde etkili değildir.
Bakış açımızı ve buna bağlı olarak algılarımızı etkileyen pek çok faktör vardır. Hayata hangi pencereden baktığımız, hangi şeyleri öncelikli tuttuğumuz, aldığımız eğitim, edindiğimiz önyargılar, savunduğumuz ideoloji, kültürümüz, değerlerimiz ve beklentilerimiz gibi pek çok faktör bakış açımızı belirler.
Hayata farklı önceliklerle ve farklı pencerelerden bakan insanlar aynı olayı farklı farklı yorumlayabilirler. Bu durum insanlar tarafından yönetilen, topluma ayna tutan medya kuruluşları için de geçerlidir.
Sağlıklı bir düşünme yapısına kavuşmak kritik ve analitik düşünmenin hayat tarzımız haline gelmesiyle mümkündür.
Makul düşünmek duyguları göz ardı mı ediyor?
Kritik analitik düşünmenin en önemli noktalarından biri makul ve mantıklı düşünmektir. Bu ilke duyguların göz ardı edilmesi gerektiği değil, aksine yönetilmesi gerektiği anlamına gelir. Kritik düşünme yeteneği duygusal önyargıları ortadan kaldıracak bir düşünme süreci sağlar. Kritik düşünme teknikleriyle temel kritik düşünme becerilerinin kullanılması olaylara farklı açılardan bakıp duygusal önyargıların etkisini azaltabilir.
Kritik düşünmenin duygusal düşünmeye katkısı
Kritik düşünme becerisinin anahtarı mantık yürütmek, mantıklı karar ile duygusal kararı ayırt edebilmek, duygusal değil duygulu hareket etmektir.
Sosyal olayların, farklı bakış açılarından bakıldığında farklı görülebileceğini bilmemiz ve bu konuda yeterince farkındalığımızın oluşmuş olması, farklı bakış açılarına saygı duymamızı da sağlar. İhtilaflı konularda empati yapabilmemizi, karşı tarafın duygu ve düşüncelerini daha iyi anlayabilmemizi kolaylaştırır.
Farklı yaklaşımlara saygı duymalı, dikkatle incelemeli ve en doğruya, faydalı olana ulaşmaya çalışmalıyız. Sevmediğimiz, öfke duyguları beslediğimiz birisinin, uzak durduğumuz tutumdaki medyanın/kişilerin de doğruyu söyleyebileceğini aklımızdan çıkarmamalı, önyargı engellerimizden soyutlanarak her durumda sağlıklı değerlendirebilen bireyler olmak için gayret etmeliyiz.
Nitekim âyet-i kerimede de şu şekilde buyurulmaktadır:
“Tâğûttan ve ona kulluk etmekten kaçınıp da Allah’a yönelenler(e gelince): Onlar için müjde vardır. (Resûlüm!) Sözü dinleyip onun (hayra vesile olan) en güzeline uyan kullarıma müjde ver. İşte bu kimseler Allah’ın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir ve işte bunlar akıl sahiplerinin ta kendileridir.” (Zümer Suresi 17-18)
Duygu ve akıl arasında denge
İyi ve sağlıklı kararlar alma, bizim görünüşte duygusal ve rasyonel yani akla dayalı güçlerimizi dengelememizi gerektirir. Kesin olarak mevcut durumu algılamak, geleceği doğru olarak tahmin etmek, başkalarının düşüncelerini kavramak ve belirsizlikle ilgilenmek iyi bir karar almanın önkoşuludur.
Daha iyi karar vermede dikkat edilecek hususlar arasında duygularımızı dikkate almak da yer alıyor. Duygular, karar vermenin düşmanı değil; aslında, karar vermenin ayrılmaz bir parçası.
En temel duygularımız, hayatımızı tehdit eden durumlarda hızlı ve bilinçsiz kararlar almamıza yol açıyor. Özellikle gündelik işlerde karar alırken geçmişteki tecrübelerimize dayalı duygularımızı yoğun bir şekilde kullanmaktayız. Örneğin, öfke altında aldığımız kararlar daha bencil, daha aceleci ve daha risklidir. Araştırmalara göre üzüntü ise doğru karar alınmasını sağlayan bir duygudur. Önemli olan duygularımıza güvenerek karar almak değil, karar alırken hangi duygulardan yararlandığımızın farkına varmaktır.
Kritik ve analitik düşüncenin yöntemlerini kullanarak, önyargılardan uzak, tarafsız, duygu-akıl dengesini kurarak, çevresel faktörleri ve kaynakları dikkate alarak karar verme bir bilim-sanat faaliyeti olarak değerlendirilmekte.
Kritik analitik düşünme bilgilerimizi, inançlarımızı, amellerimizi, düşünce, duygu ve kanaatlerimizi, davranışlarımızı, fikri ve ruhi yapımızı sağlam, sahih, ana kaynaklara uygun hale getirmeyi, bu amaçla kendimizi sürekli sorgulamayı sağlar. Sadece gerçeğe bağlı, sadece doğru olanı yapmak ve yaptırmaya yöneltir.