Ağacı, meyvesi, yaprağı ve yağıyla zeytin; Kur'an'da adı geçen, sağlık ve lezzet içeren bir nimet.
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Allah Teala zeytin meyvesini yeminle anıyor. “Tîn’e ve zeytûne, Sînâ dağına ve şu güven veren şehre (Mekke’ye) andolsun ki biz insanı hakikaten en güzel biçimde yarattık.” buyuruyor. (Tin 95/1-4) Bu yeminle bir yandan incir ve zeytinin şerefine ve faydasına diğer yandan bunların eski zamanlardan beri bolca yetiştiği yer olan, Filistin’e/Beytü’l-Makdis’e; İsa (AS), Musa (AS) ve Peygamber Efendimiz Muhammed (SAS)’ın peygamberlik görevlerinin geldiği bölgelere işaret ediliyor. İşte zeytin, kökeni itibariyle peygamber diyarı meyvesi olma özelliği taşıyor.
Tarih boyunca zeytine verilen değer
Kadim Batı Anadolu medeniyetlerinde zeytine “altın” adı veriliyor. Zeytin ağacı hayat, yeniden diriliş, bilgelik ve sonsuzluk anlamına gelirken; zeytin çekirdekleri bolluk ve bereketi, çoğalmayı, zeytin dalları ve yaprakları ise barışı ve selamet çağrısını ifade ediyor. Yarışmalarda, büyük ödül alanlar zeytin dalı ile ödüllendiriliyor. Aristo tarafından kaleme alınan milat öncesi yılların Atina anayasasında zeytin ağacına zarar verenler insanlara zarar vermiş gibi kabul edilerek ceza alıyor. Zeytin tarih boyunca değişik kültürlerde barışın ve umudun temsilcisi. Zeytin ağacı ve meyvesi kutsal olarak kabul ediliyor.
Tarihten günümüze kullanım alanları
Zeytin çok yönlü bir kültür bitkisi olarak, Akdeniz’e kıyısı olan tüm ülkelerde doğum, evlenme, dini törenler gibi değişik amaçlarla günlük hayatta yer almaktaydı. Eski medeniyetler zeytin ve zeytinyağını yemeklerde, dini etkinliklerde, kurban törenlerinde, birçok hastalığın tedavisinde, saçın parlatılmasında ya da vücudun ovulmasında, yakarak aydınlatma için lambalarda kullanırdı. Kadim Anadolu’da el dokumalarında, işlemelerde, taş ve metal işçiliğinde, seramik ve çömlekler zeytin ağacı figürleri zengin çeşitlilik gösteriyor.
Zeytinin diğer kullanımlarının yanı sıra Mezopotamya kaynaklarında ve Hitit metinlerinde zeytinyağının kozmetik kullanımına ait belgeler bulunuyor. Hitit metinlerinde hem zeytin hem zeytinyağı sıklıkla yer almakta; zeytinin kalbinde yağ olduğu gibi insanların kalbinde yaratıcının olması gerektiği vurgulanmakta.
Zeytinin yağı tarihte uzun dönemler boyunca aydınlanma maksadıyla yakılarak kullanılır. Bazı kaynaklarda zeytinin ilk kullanım şeklinin bu olduğu, yağlar içinde en uzun süre aydınlık verenin zeytinyağı olduğu ifade edilir. Allah kelamında da zeytinin bu yönüne işaret edilerek örnek gösterilir:
“Allah, göklerin, yerin (herşeyin) nuru(nu, aydınlığını veren)dir. O’nun nurunun misali bir hücre içindeki (kuvvetli) bir lamba gibidir. O lamba bir cam içindedir. O cam sanki inciden bir yıldızdır ki güneşin doğduğu yere de, battığı yere de nispeti olmayan mübarek bir ağaçtan, zeytinden yakılır. Onun (zeytinin parlak) yağı, kendisine bir ateş değmese bile neredeyse ışık verir. (Bu da) nur üzerine nurdur (ışığı pırıl pırıl aydınlıktır). Allah dilediği (layık gördüğü) kimseyi nuruna kavuşturur. Allah insanlar için misaller verir. Allah her şeyi bilendir.” (Nur, 24/35)
O zeytin ağacının yağı, duruluğu ve parlaklığının güzelliği dolayısıyla, yanmadığı zaman bile, neredeyse ortalığı aydınlatır. Bu ayet, zeytinyağının berraklığını, güzelliğini ve duruluğunu vurgulu bir şekilde anlatır.
Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de “Gökten suyu bir ölçü dâhilinde indirdik de onu yerde (faydası için) biz durdurduk. Şüphesiz biz onu gidermeye de kâdiriz. İşte onunla size hurma bahçeleri, üzüm bağları meydana getirdik. Bu bahçelerde sizin için birçok meyveler vardır ve siz onlardan yersiniz. Yine onunla Tûr-ı Sînâ’da yetişen bir (zeytin) ağac(ı yarattık) ki (meyvesi) yiyenler için hem yağ hem de katık (olarak zeytin) verir.” (Mü’minûn, 23/18-20) buyrularak zeytinin hem kökenine hem yağ ve katık olarak insanoğluna çeşitli faydalarla sunulan nimet yönüne işaret ediliyor.
Peygamber Efendimiz (SAS.) "Zeytinyağını yiyin ve onunla yağlanın. Çünkü o, bereketi bol ve mübarek bir ağacın meyvesinden çıkartılmaktadır." buyuruyor. (Tirmizi, Etime, Ahmed b. Hanbel, Müsned)