Hayatta başımıza birçok şey gelebilir. Kimi zaman mutlu, sevinçli kimi zaman da kontrol edemediğimiz bir durum karşısında üzgün ve sıkıntılı bir hal içinde olabiliriz.
Sevinçli, keyifli anlarımızda elimizdeki bolluk, bereket ve mutluluğa şükrettiğimiz gibi zor zamanlarımızda da yine hamd ve şükür duygusuyla hareket etmeli ve en önemlisi duayı unutmamamız gerekir.
Dua, gerçekleşmesini beklediğimiz, ümit ettiğimiz, istediğimiz her şeyi yaratıcımız Allahu Teâlâ’dan talep etmektir.
Denilmiştir ki hiçbir şey Allah ( C.C.) nezdinde duadan daha makbul ve değerli değildir. Dua, Allah’ın biz kullarına sunduğu bir fırsattır.
Her halde duayı unutmamalı
Yaşadığımız her halde, zora düştüğümüzde, içinden çıkılmaz bir durum yaşadığımızda, üzüldüğümüzde, canımız sıkıldığında, olmasını istediğimiz, beklediğimiz bir durumda samimi bir şekilde sevgi ve muhabbetle Rabbimizden istememiz, talep etmemiz, duada bulunmamız kıymetli bir ibadettir.
Duanın kulluğun bir gereği olduğunu Allah-u Telâ, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “(Resûlüm!) De ki: “Dua (ve ibadeti)niz olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?” (Furkan,77)
Duanın gücü ve tesiri
Dua ruhsal anlamda bir rahatlama sağladığı gibi tesirleri her zaman görülen, ibadet yönü de olan faydalı bir eylemdir. Duanın başa gelen bir derdi kaldırmaya, gelebilecek olanı önlemeye imkan sağladığı; kulun duası karşılığında kendisine istediğinin bahşedildiği ya da günahının bağışlandığı, veyahut ahirette karşılığı verilmek üzere muhafaza edildiği buyrulmuştur.
Peygamber Efendimiz’in de (SAS.) buyurduğu üzere, “Duâ, ibâdettir. İbâdetin iliği ve özüdür. Allâh katında O’na duâ etmekten daha kıymetli bir şey olamaz. Sıkıntı ve darlık zamanında duâsının kabûl olmasını isteyen kimse, bolluk ve rahatlık zamanında da duâyı bol yapsın. Rabbiniz Hayy ü Kerîm’dir; bir kul elini açınca onu boş bırakmaz. Kime ki duâ kapıları açılmıştır, ona hikmet kapıları açılmış demektir. Duâ, rahmet kapılarının anahtarı, mü’minin silâhı, dînin direği, göklerin ve yeryüzünün nûrudur.” (Rûdânî, Cem‘u’l-Fevâid, 9219-20-21-22-25)
Kimlerin duası makbuldür?
İçtenlikle yapılan bir duanın kabul edileceği gibi, bir kimsenin kardeşi, arkadaşı için yaptığı duanın da en makbul olunanlar arasında olduğu buyrulmakta.
Ayrıca bazı kimselerin dualarının reddedilmediği, hemen kabul olunduğu bildirilmekte. Onlar;
1- Allah’ı çok zikredenler,
2- Anne babaların evlatlarına yaptıkları dualar,
3- Ziyaretine gidilen hastalar,
4- Mazlumlar,
5- Garipler ve yolcular,
6- Hac ve umre yapanların evlerine gidinceye kadar yaptıkları duadır.
Duanın kabul olması için nelere dikkat etmeliyiz?
Allahu Teâlâ Kur'an-ı Kerîm'inde, “Bana dua edin, ben size icabet ederim (duanıza karşılık veririm).” buyurmaktadır. (Mümin, 60)
Ayet-i kerimelerde ve hadis-i şeriflerde duanın kabulü için bazı hususlara dikkat çekiliyor:
1- Duanın samimiyetle yapılması
2- Duaya başlarken tevbe istiğfarda bulunulması,
3- Duaya başlarken ve duayı tamamlarken Allah’a hamdedilmesi,
4- Duanın başında ve sonunda Peygamber Efendimiz’e ( SAS.) salatu selam getirilmesi.
5- Duada sebat ederek, kabul edileceğine inanılması,
6- Sıkıntılı ve sıkıntısız her an dua edilmesi,
7- En güzel isimlerin sahibi Allah’ın isimlerini anarak dua edilmesi,
8- Duada ısrarcı olunması,
9- Dua ederken kıbleye yönelerek, ellerin kaldırılması,
10- Duada kendimizden başlayıp başkaları için de talepte bulunulması,
11- Duanın sonunda ‘amin denilerek ellerin yüze sürülmesi.
© İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.