Fatih’in İstanbul’u fetih sırrı…
Fatih İstanbul’u nasıl fethetti?
Fetih ve Fatih
Anahtar kelimeler:- Sorumluluktan kaçmama, gayretli olma
- Bir işi yapmadan önce planlama, hayalini kurma
- Yetişkin desteği
- Maneviyat
- Yapmak istediğin bir işi yaptıktan sonra kibirlenmeme, mütevazi olma
1.Sorumluluk Alma –Gayretli Olma
Fatih, Fatih olmadan önce sorumluluk sahibi bir insandı. İstanbul’u fethedecek bir Fatih olmak için öncelikle sorumluluk bilincine sahip olmak gerekir.Yapılan işi benimseme sorumluluk almayı da beraberinde getirir.Hepimiz hayatımızın farklı alanlarında almamız gereken nice sorumluluklarla karşılaşırız.İnsan yapısında olan kolayı tercih etme dürtüsü ise bizi çoğu zaman kaçışa sürükler.Evet hiçbirimiz İstanbul’u ikinci bir kere fethetmeyeceğiz ama şunu unutmayalım ki biz kendi yaşamımızın Fatih’i olmak zorundayız.
“Sebat et genç dostum, sebat et! Damlaya damlaya göl olur. Ve aynı noktaya düşen damlacıklar, zamanla mermeri bile deler” (ALİ FUAD BAŞGİL)
Sorumlu olmayan insan, sorunlu insandır. Her sorun içinde bir sorumluluk ihlalini barındırır. Sorumluluklarından kaçınır da insan bu tavrın sebep olduğu sorunlardan kaçınamaz. Sorumluluklardan kaçışın hiçbir zaman çıkışı olmamıştır, varışı olmamıştır, bu kaçış kişiyi kaos ortamına sürüklemekten başka bir şey olmamıştır. Tercihini sorumsuzluktan yana kullanan kişi; sorunlu yaşama hazırlanmalıdır ve çıkış yolunun sorumluluklarına sahip çıkmakla mümkün olduğunu hatırlamalıdır.
Sorumlu olmayan insan, yük olan insandır. Yük olmak ile yük almanın temelinde sorumluluklar vardır. Sorumluluğuna sahip çıkmayan insan yük olurken bir başkası onun boşladığı sorumlulukları yerine getirme gayreti ile yük alır. Evrende bir denge vardır ve bu dengenin içinde boşluğa yer yoktur. Yaratıcı o sorumluluğu size vermekle ikramda bulunur, sorumluluğun yerine getirilmesi karşılıksız değildir. Eğer siz onu yapmaya gönüllü olmazsanız, ikramı teperseniz, o ikramı memnuniyetle karşılayacak bir başkası mutlaka vardır. Bu anlamda başkalarına yük olmak veya ikrama muhatap olmak tercihini ciddiye almak zorundadır insan.
Sorumlu olmayan insan, edilgen insandır. Sorumluluklar kişiyi etkili kılar. Hareket alanını genişletir ve kişiyi geliştirir. Sorumluluklarını ihmalle kişi hareket alanını kısıtlamakta, iletişimini ve gelişimini zayıflatmaktadır. Edilgen insanlar, bir başkasının direktifine muhatap olmak zorunda kalırlar. Birilerinin size “bunu yap, hadi çalış, şunu şöyle…,v.b.” demesini istemiyorsanız sorumluluklarınıza sahip çıkmalısınız.
Sorumlu olmayan insan, sorumluluklarını çıkarlarına alet eden insandır. Ne yazık ki şahit oluruz, kişilerin sorumluluklarını farklı vasıflara büründürüp çıkar malzemesine dönüştürdüklerine. Sorumluluk; sahibine yatırım yapmak, kazandırmak, geliştirmek, özü beslemek, amaca hizmet etmek, v.b. fonksiyonlarına sahiptir. Bu özellikleri barındırmıyor ise; ne sahibine ne de bir başkasına faydası yoktur.
Sorumlu olmayan insan, söylenen insandır. Sorumluluğun özünde iyilik vardır. Zorla, ücretle, minnetle, kavga gürültü, v.b. ile yerine getirilen sorumluluğun vasfı bozulmuş olur. İçinde iyilik barındıran bir kavramın dış yansımaları da iyi olmalıdır.
Sorumlulukları yerine getirirken kullandığınız sözcükler ile davranışlarınızı besleyin, olumsuz ifadelerle hem yaptıklarınızı hem de muhatabınızı yıkmayın. Sorumluluklar yapmak için, yarar içindir, yıkımla bir arada olamaz.
1
2.Bir İşi Yapmadan Önce Planlama, Hayal kurma
“Ey iman edenler; Allah’tan korkun ve herkes, yarın için önden ne göndermiş olduğuna baksın. Hem Allah’tan korkun; çünkü Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.”(Haşr–18)
Evet, yarın için önden ne gönderiyoruz. Cenab-ı Allah bizlere yarınımızı bugünden kendimizin hazırladığını söylüyor. Öyleyse iyi bir yarın için önden iyi şeyler göndermek lazım. Ve yarınımıza ne gönderdiğimize bugünden bakmak. Hedef koymak, plan yapmak. Fatih İstanbul’un fethini bir günde gerçekleştirmedi.Yılların planıydı İstanbul’un fethi.Fatih için fetih planları henüz babası Sultan Murat’ın kucağındayken Hacı Bayram-ı Velinin “Sultanım fethi sen ve ben göremeyiz, lakin şu beşikteki çocuğa inşallah nasip olur” sözü ile başlamıştı .Ve Fetih son noktaydı.Bir insan resmine baş kısmının eklenmesi gibi…Beden vücuda getirilmişti zira, şehr-i İstanbul’un fiilen fethi kalmıştı yalnız.Ve tabiî ki plan beraberinde hayali de getiriyor.Zihinde canlandırma sanki olmuşçasına.
“Kendimi ve düşünce yeteneklerimi incelediğimde, bilgiye ulaşabilmek için hayal gücümün diğer yeteneklerimden çok daha önemli olduğu sonucuna varıyorum” A.EINSTEIN
Beynimiz , kafamızda canlandırdığımız uygulama ile bunun dış dünyada ki gerçek karşılığını ayırt edemiyor.Dolayısıyla sadece zihinde canlandırma ile daha başarılı olmak mümkün.Hayal gücü ile ilgili yapılan bir deney bunun sonuçlarını gösteriyor:
Basketbolda serbest atış yeteneğinin geliştirilmesi üzerine yapılan bir çalışmada bir grup öğrenciye yirmi gün boyunca gerçekten top ile alıştırma yaptırılıyor.İkinci grup öğrenciye ise sadece zihinsel çalışma yaptırılıyor.Sonuç gerçekten şaşırtıcıdır.Birinci grup %24 oranında bir yükselme gösterirken ikinci grupta neredeyse berabere bir başarı göstererek %23 oranında bir yükselme göstermiştir.
2
Nitekim Fatih de çocukluğundan itibaren İstanbul’un fethi hayaliyle büyümüş, çocukken kullandığı karalama defterine Hıristiyan portreleri, at resimleri gibi fethi simgeleyen semboller çizmiştir.Defterine kendi tuğrasının başına “El Muzaffer Daima” ibaresini yerleştirmesi de henüz çocukluk yıllarından yıllar sonraki durumunu hayallediği anlaşılıyor.
“Işık gök gürültüsünden önce, düşünce de eylemden önce gelir” HEINRICH HEINE
3.Yetişkin Desteği, Güven Duyma
Sultan 2.Mehmet Fatih olduğunda henüz 21 yaşındaydı.Kimse Fatih’e “sen yapamazsın çok küçüksün” demedi.Bilakis babası Sultan Murat han Hacı Bayram-ı Veli’nin evvelden verdiği müjdeyi bir an önce karşılamak için oğluna 12 yaşındayken koskoca Devlet-i Osmaniye’yi telsim etmişti.Çünkü ona güvenmişti.Fatih bu güven duyguları içinde yetişti.Arkasında onu destekleyen ve ona her fırsatta güven duyduğunu hissettiren yetişkinler mevcuttu.Bugün çocuklarımız ufak bir yanlış gösterdiğinde onlara “Fatih İstanbul’u kaç yaşında fethetti biliyor musun?” diye başlayan bir sürü yakınma yapıyoruz.Evet bizim çocuklarımız bir Fatih bilincine gelemedi ama biz de çocuğuna güven duyan bir Sultan Murat olamadık.
Her ihtiyacı anne baba tarafından karşılanan, devamlı neyi, nerede ve nasıl yapılacağı kendisine hatırlatılan, yanlış yaptığında azarlanan ve kınanan çocuklar gölge bir kişiliğe sahip olur.Anne ve babaya danışmadan hiçbir iş yapamazlar ve sürekli korku içindedirler.Duygu ve tepkilerini rahatça ifade etmesine izin verilmeyen çocuklar köle bir kişiliğe sahip olurlar.Kendi duygularıyla bile nasıl başa çıkacaklarını bilmezler.Dehanın önündeki en büyük engel müdahaledir. “Onu öyle yapma ,böyle yap” gibi cümleler gencin yeteneklerini köreltir.Ve özgüven duygusunu tamamen siler.Hayattan ne beklediğini bilmeyen bir insan ordusu meydana gelir yavaş yavaş.Biraz daha gencin penceresinden dünyaya bakmak çok şey değiştirecektir.
3 Bütün pencerelerden kendi gözümüzle bakmak “bütün çiçekler beyaz, bütün evler mavi, bütün kuşlar sarı” demektir adeta.Oysa çocuklarımızın farklı bakışları ebem kuşağı renklerini sunacaktır biz anne babalara.Sultan Fatih istiyorsak bizler de Sultan Murat olmalıyız.
4.Maneviyat
Günlerden 27 Mayıs, tüm hazırlıklar tamam.Fethin artık gerçekleşmesi gerekiyor.Kuşatmanın 50.günü ve atık sabırlar tükenmek üzere.Nice hazırlıklar yapılmış, toplar döktürülmüş lakin Şehr-i İstanbul bir türlü teslim olmamakta.Sultan Fatih kah ordunun başında kah çeşitli müzakerelerde bulunur ve fethin bir an önce müyesser olmasını ister.
Beri tarafta müzakereler süredursun İstanbul un Haliç kıyısında yaşayan Allah dostu büyük zat Cibali Baba için durum hiç parlak değildir.Nicedir İstanbul’un bu güzide mekanında bir grup Rum cemaatle hasbihal eyleyen Cibali Baba öte taraftan gönderilen gülleleri eliyle yakalar ve denize geri gönderir.Fethin neden bir türlü gerçekleşmediğini araştıran Sultan Fatih ve Akşemsedddin Hazretleri sonunda müsebbibin Cibali Baba olduğunu anlarlar .Zira Cibali Baba da öyle bir insan sevgisi vardır ki Evlatlarım diye benimsediği Rum cemaatinin zarar görmesinden korkmaktadır.Her gece “Ya Rab gavurcuklarımı koru,gavurcuklarımı koru” diye niyaz eyler.Beri taraftan fethin müyesser kılınması için Akşemsedddin Hazretlerinin yaptığı dualar bir türlü kabul olmaz.En sonunda Akşemsedddin Hazretleri tüm geceyi çadırında geçirir sakalları sırılsıklam olana kadar gözyaşı döker ve “ya Rab ya onun canını, ya benimkini al fethi müyesser kıl”diye yakarır.Bu duanın ardından Cibali babanın ruhu kabzolunur ve fetih gerçekleşir.
“Duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var” (Furkan 77)5.Hedefe Ulaştıktan Sonra Kibirlenmeme, Mütevazı Olma
Bir çoğumuz önce hedeflerimize ulaşamayacağız zannına kapılırız, hedefimize ulaştıktan sonra ise bu başarımızdan dolayı kibre kapılırız.Oysa kibir bir perdedir gözlerimizde.Bir sonraki aşamayı görmemizi engelleyen ve “işte oldu en mükemmelim” dediğimiz anda tüm gelişmelerin durduğu bir nokta.Fatih sultan Mehmet İstanbul’u fethedip Şehre girdiğinde öylesine mütevazi bir haldedir ki Rum halkı kimin Sultan olduğunu dahi anlayamaz.
Allah kibir edeni alçaltır,tevazu göstereni ise yükseltir”(Hz. Muhammed)
“Su öce yüksekten aşağı aktığı içindir ki sonra tekrar aşağıdan yukarıya yükselir.Yani önce yağmur olarak yağar daha sonra buhar ve bulutlarla tekrar göğe yükselir.Buğday da çiftçi tarafından toprağa atılır;o yüksekten gelip toprağın altına girer, sonra oradan baş kaldırır…Her meyvenin tohumu önce yerdedir, bilahare başını oradan çıkarıp yükselir.Bütün nimetlerin aslı göktendir ama onlar toprağa girdikten sonra temiz cana gıda oldular.Bu nimetler tevazuuyla gökten aşağı indikleri içindir ki yiğit bir insanın parçası olma şerefine eriştiler.” (Hz. Mevlana)
Hedeflere ulaşılır ama önemli olan ulaştıktan sonraki durumdur. Başarınız başınızı döndürdüyse dönün arkanıza bakın ve geldiğiniz yere tekrar geri dönün çünkü orada daha emniyette olacaksınızdır, yüksek bir yerde baş dönmesi hızla aşağı düşmeyi getirir zira.
KAYNAKÇA1 -
http://www.yetenek.com/articles_detail.asp?id=5362 - Dr. Zülfikar Özkan,Bilincin Gücü
3 - Ali Çankırılı, Çocuklarımız Mutsuz ve Başarısız Olmasın
SITKI ASLANHAN / AKRA FM - 29 MAYIS 2009 CUMA