Dr. Yıldıray Kaplan; "Bugün Türkiye’de küçük yerleşim yerlerine varıncaya kadar çeşitli kütüphanelerde muhakkak bir Buhârî nüshasına rastlanılması; yazmaları içinde en usta hattatlar tarafından yazılmış nüshalarının bulunması; çeşitli yerlerde asırlarca okunması; Buhârîhân diye anılan ve Sahîh okutan âlimlerin her devirde toplum içinde büyük itibar görmesi ona gösterilen ihtimamın en önemli delilleridir." diyor.
Bu teveccühün asıl sebebinin hiç şüphesiz Peygamber (SAS.) sevgisi olduğunu şöyle anlatıyor:
Dikkat çekilmesi gereken bir diğer konu da niçin Buhârî-i Şerîf hatimlerinin icra edildiğidir. Başta ordularda olmak üzere kıtlık, hastalık, düşman istilası gibi zor zamanlarda maddî ve mânevî sıkıntılardan kurtulmak için okunan, câmi ve türbe gibi mekânlarda da görülen Buhârî-i Şerîf okuma geleneği, peygambere ve onun sünnet-i seniyyesine bağlılığın bir ifadesidir. Peygambere bağlı, onun getirdiği dini yeryüzünde hâkim kılmak için çalışan ümmetinin mağlup olmaması için yapılan bir dua niyetiyle Buhârî-i Şerîf hatimleri tertip edilmiştir. Bu hatimler, Resûl-i Ekrem’in getirdiği bu dinin kıyamete dek sermediyeti için çalışan, sünnet-i seniyyeye ittibâ eden ümmetinin, mağlubiyet görmemesi için teberrüken yapılan hatimlerdir.
Sahîh-i Buhârî sadece ilmî anlamda Hz. Peygamber’in (SAS.) sünnetini öğrenmek için değil, aynı zamanda teberrüken okunan ve okunmasıyla sevap umulan veya bela def edilmesi beklenen bir kitap haline gelmiştir.
Sahîh-i Buhârî’nin bir şaheser veya bir İslâm klasiği haline gelmesi bir anda olmamış, hadis âlimlerinin yapmış olduğu çalışmalar, eser yönelik değerlendirmeler neticesinde olmuştur. İslâm dünyasının her alanda birliğe ihtiyaç duyduğu bir zaman diliminde böyle bir eserin var olması doğal olarak onu bir İslâm klasiği haline getirmiştir.
Bu durum Allah ile olan irtibatın Kur’an-ı Kerîm’le sağlanması gibi Hz. Peygamberle olan irtibatın da Sahîh-i Buhârî üzerinden sağlanmasına sebep olmuş ve Hz. Peygamber ile Sahîh-i Buhârî adeta özdeşleştirilmiştir. Bu anlayış Müslümanların birliğe ihtiyaç duydukları sıkıntılı zamanlarda adeta peygamberlerine sarılırcasına Sahîh-i Buhârî’ye sarılmalarına sebep olmuş ve bu eser İslâm medeniyetinin birliğinin göstergesi, tıpkı ezan gibi bir şeâir haline gelmiştir. Osmanlı’da ihdas edilen Buhârihanlık müessesesi ve Buhârî-i Şerîf hatimlerini bu çerçevede düşünmek gerekmektedir. İslam dünyasının birliğine yönelik saldırılarda da Sahîh-i Buhârî’nin hedef alınması bu açıdan dikkat çekicidir.
Buhârî-i Şerîf, sevap kazanmak maksadıyla olduğu gibi maddî ve mânevî sıkıntılardan, hastalık ve belâlardan kurtulmak ve her türlü murada nâil olmak arzusuyla da okunmuştur.
Buhârî-i Şerîf okuma usulü
Buhârî-i Şerîf’in okunma usulü genellikle şöyledir: Receb ayının ilk günü Ṣaḥîḥ-i Buḫârî okunmaya başlanır, Ramazan’ın 27. gecesi okuma işi sona ererdi. Eserin “Sübḥânallāhi ve bi-ḥamdihî sübḥânallāhi’l-ʿaẓîm” teshibini tavsiye eden son hadisine sıra gelince herkes ayağa kalkar ve bu hadisi 101 defa tekrar ederdi.
Daha sonra Bûsîrî’nin Ḳaṣîdetü’l-bürde ve el-Ḳaṣîdetü’l-hemziyye’sinden muhtelif beyitler toplu halde okunurdu. Son olarak Buhârî hatmi duası yapılırdı.