Merhaba değerli dinleyenler!
Programımızda Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimizin fizyonomisi, beden yapısı, karakteri, yaşayışı ve giyiniş tarzı, hususi hayatı, beşerî yönü, yaşama tarzı ve şahsî hayatı ile ilgili vasıflarını sizlere anlatmaya çalışıyoruz. Bir önceki bölümde Hz. Ali ve Hz. Hasan’ın Peygamber Efendimizi fiziki özelliklerini tariflerinden bahsetmiştik. Bu programda yine çeşitli rivayetlerde yapılan tarifleri sizlere aktarmaya çalışacağız.
Resulullah (s.a.v) Efendimiz Mekke’ye yaptığı fetih yolculuğu esnasında hayli gür olan saçlarını dört örgü halinde toplamıştır. Normal zamanlarda ise simsiyah olan saçlarını arada bir zeytinyağı ile yağlar, bakımını yapardı. İnsanlara öğütlediği hadisi şerifinde de “Saçı olan kimse saçının bakımını yapsın. Saçı başı dağınıkken başkalarının yanına çıkmasın ama saçı ile de gereğinden fazla uğraşmasın.” buyurmuştur. İnsanların saç sakal bakımı yapıyorum diye ayna karşısında uzun vakit geçirmesini doğru bulmazdı. Müslümanların erkeklerinin ağaran saçlarının ise sarı, kumral veya kına rengi ile boyamalarını uygun gördüğü ashabın aktardıkları rivayetlerden öğreniyoruz. Hz. Ebubekir (r.a) Resulullah (s.a.v) Efendimize hitaben: “Ya Resulallah! Sende yaşlanma alametleri görünüyor, sakalında ağarmış” dedi. Allah (c.c)’ın Elçisi de ona şöyle buyurdu. “Beni Hud, Vakıa, Mürselât, Nebe ve Tekvir sureleri kocalttı ve saçlarımı ağarttı.”
Resulullah (s.a.v) Efendimiz bir hadisi şeriflerinde “Gözünüze ismid ile sürme çekiniz, zira ismid göz sağlığını en iyi koruyan sürmedir, kirpiklerinde gür çıkmasını sağlar.” İsmid Hicaz bölgesinde çok bulunan ve hafif kırmızıya çalan bir taştır. En iyi ismid İsfahan’da bulunduğu bilinmekte ve ona İsfahan sürmesi denmektedir. İsmid denilen sürme taşının gözün sıkça yaşarmasını kestiği, gözdeki yarayı iyileştirdiği, kirpikleri ve göz sinirlerini güçlendirdiği, gözün sağlığını koruduğu, göze parlaklık kazandırdığı, gözü güzel gösterdiği, göze giren yabancı maddeyi dışarı attığı tespit edilmiştir. Server-i Enbiya (s.a.v) Efendimiz “Gözüne sürme çeken, bunu tek sayıda yapsın. Bir defa çekmek sürmeden beklenen faydayı sağlamaz. En az üç defa çekerse iyi yapmış olur, böyle yapmayana da bir günah yoktur.”
Peygamber Efendimiz ayrıca müslümanların kılık kıyafetlerine de önem vermelerini isterdi.
Peygamber (s.a.v) Efendimiz kimi zaman rida ve izar denilen ve iki parçadan oluşan elbise giyer, kimi zaman da tek parça ve rahat hareket etmeye elverişli olan gömlek giyerdi ve gömlek giymekten daha çok hoşlanırdı. Giydiği gömleğin kol boyu bileğe kadar uzanırdı. Resulullah (s.a.v) Efendimiz yeni bir şeyi ilk Cuma günü giyerdi, giydiğinde de şöyle dualar ederdi; “Benim bir gücüm ve kudretim olmadan, bu elbiseyi bana nasip eden, açık yerlerimi örtecek, düzgün görünmemi sağlayacak bu elbiseyi bana giydiren Allah(c.c)’a hamd olsun.” Yeşil renkli, kırmızı çubuklu, Yemen kumaşından yapılan elbiseyi pek severdi. Vefat ettiğinde de üzerine bu kumaş örtüldü ve onunla kefenlendi. Fahr-i Alem Efendimiz bazen eski, bazen de ölçüyü kaçırmadan, bayramlarda veya elçi kabullerinde yeni, güzel ve değerli elbiseler giyerdi. Bununla ilgili şöyle bir hadisi var: “Allahu Teala kuluna verdiği nimetin belirtisini onun üzerinde görmekten hoşnut olur.” Bu şekilde davranan mümin kimse, nimetinden dolayı Allah (c.c)’a şükrediyor demektir. Tavsiyeleri ise mümkün olduğunca beyaz elbise giyilmesi, kefenin de beyaz renkte olması idi. Zira beyaz renk saflığı, temizliği, sadeliği ve tevazuyu ifade etmekteydi. Bununla beraber Peygamber (s.a.v) Efendimizin bazen yün ve pamuktan yapılmış, bazen keçi kılından dokunmuş elbiseler giydiği, gayri müslimlerin ürettikleri elbiselerden üzerinde bir pislik yoksa giydiği, sefer halinde ise yeni dar cübbeyi tercih ettiği sahabe-i kiramca ifade ediliyor.
Peygamber (s.a.v) Efendimiz yalnız başına iken doyasıya ekmek ve et yemezdi. Başkalarıyla birlikte yediği zaman ise, kendi tabirine göre midenin üçte birini doldurmaktan ibaret olan doyuncaya kadar yerdi. Zira “mideden daha tehlikeli kap yoktur” hadisi şerifi ile çok yiyenin sağlığından olacağını söylüyordu.
Hz. Aişe (r. anha) validemiz, Peygamber (s.a.v) Efendimizin her işe sağdan başlamayı sevdiğini, abdest ve boy abdesti aldığında sağ eliyle, saçını ve sakalını taradığında sağ tarafından, üstüne herhangi bir şey giymeye de sağ tarafından başladığını, çıkarırken de sol taraftan başlayarak çıkardığını ifade eder. Ayrıca, “Biriniz yemek yediğinde sağ elle yesin, içsin, sol eliyle yemesin diye hadisi şerifleri de mevcuttur. Resul-u Ekrem (s.a.v) Efendimiz mesti abdestli olduğu halde iken giyer, daha sonra abdest aldığında ayağını yıkamayıp mesti üzerine mesh ederdi ve kullanmaya başladığı mesti yırtılana kadar giyerdi. Peygamber (s.a.v) Efendimiz ayağında mest olmadığı zamanlarda ayağına tabaklanmış deriden yapılmış, üzerinde biri başparmak ile onun yanındaki parmağın arasına girecek, diğeri orta parmak ile onun yanındaki parmağın arasına girecek, dayanıklı olması için iki kattan yapılmış birer kayış bulunan pabuç giyer, bazen de bunlar temiz halde ve ayağında iken namaz kılardı.
Bir sonraki bölümde buluşmak dileğiyle hoşça kalınız.