Merhaba değerli dinleyenler!
Programımızda Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimizin fizyonomisi, beden yapısı, karakteri, yaşayışı ve giyiniş tarzı, hususi hayatı, beşerî yönü, yaşama tarzı ve şahsî hayatı ile ilgili vasıflarını anlatmaya çalışacağız sizlere.
Peygamber (s.a.v) Efendimizin, güzellikleriyle tarifi mümkün olmayan dış görünüşünü anlatmakla başlayalım istedik. Hadisi Şeriflerde anlatıldığına göre;
Resul-i Ekrem (s.a.v) Efendimizin boyu ne aşırı derecede uzun ne de göze batacak kadar kısaydı, uzuna yakın orta boyluydu. Ancak uzun boylu biriyle yürüyecek olsa ondan daha uzun görünürdü. Göğsü ile iki omuzunun arası geniş gibiydi. Avuç içleri ile ayak tabanları geniş ve etlice, oldukça yumuşak idi. Başı büyükçe ve kemikleri iriceydi. Vücudunun göğsünden göbeğine kadar olan kısmındaki tüyler düz bir şerit gibiydi. Fahri Alem Efendimizin görenleri hayran bırakan, o gönül okşayan bedenindeki bütün organları birbiriyle tam bir uyum içindeydi. Teni ne süt beyaz ne de tam esmerdi. Hafif pembeye çalan nurani beyazdı. Bu ifade, O’nun ten renginin beyaz olmasının, kireç gibi insanın içine ürperti veren bir beyazlık olmadığını belirtmek içindir. Boynu pek latif, gümüş gibi saf ve berraktı. Saçı ise çok dalgalı ve kıvırcık olmadığı gibi tamamen düz de değildi. Gür saçları başından kulak memesine kadar inerdi. Tıraş olduğu zaman saçlarını kulak hizasından kestirirdi. Uzayan saçlarını zamanla kulak yarısına, daha sonra kulak memelerine, uzun süre tıraş olmadığı zamanda omuzlarının hizasına kadar uzardı. Bir hadisi şerifte Seyyid-i Kâinat Efendimiz ahiret yurduna hicret ettiğinde saçında ve sakalında sadece on yedi veya on sekiz telin ağardığı ifade edilmişti. Yürürken öne doğru hafif meyilli, gittiği yöne doğru uzun ve emin adımlarla süratli bir şekilde yürürdü.
Genel olarak Şemaili Şerifleri kaleme alan hattatlar Hz. Ali (r.a) da Peygamber (s.a.v) Efendimizi şöyle tarif eder: “Ne tombul yüzlü ne de yumru yanaklı idi. Gözleri iri ve siyah, akı kırmızıya çalardı. Kirpikleri sık ve uzun, parmakları uzunca idi. Bir tarafa döneceğinde sadece başını çevirmez, bütün vücuduyla dönerdi. İnsanların en geniş kalplisi, en doğru konuşanı, en yumuşak huylusu ve en güzel geçineni idi. Etkili görünümü dolayısıyla, O’nu ilk defa gören kimsenin içinde bir ürperti meydana gelir, onunla bir süre kalıp O’nu tanıyınca gönüllerde derin bir muhabbet uyanırdı.”
Değerli dostlar, Hz. Ali (r. a)’nin oğlu Hz. Hasan (r. a)’ın tariflerinde ise dedesi Resulullah (s.a.v) Efendimiz şöyle anlatılıyor: “Kaşları hilal gibi ince uzun kavisli ve gür, çatık kaşlı değildi. İki kaşının arasında, öfkelendiği zaman kabaran, kanla dolan bir damar vardı. Bakışlarını yere doğru indirir, gökten çok yere bakardı. Burnu uzunca, uç kısmı ince, ortası hafif kavisli idi. Sakalı sık ve gür, yanakları düz, ağzı genişti. Ne zayıf ne de şişman, göğsü ile karnı bir hizadaydı. Peygamber (s.a.v) Efendimiz bir hadisi şerifinde; “Miraç gecesinde bana peygamberler gösterildi. İbrahim Aleyhisselam’ı görünce onun sizin arkadaşınıza çok benzediğini fark ettim.” Buyurmuştur. Bunu söylerken de kendisini işaret ediyordu.
Bir sonraki bölümde buluşmak dileği ile, hoşça kalınız…